Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka |
|
||||||||||
|
Kadın ve erkeğin, cinsel yaşamları; birbirine olan ilginin doğal akışı ve gereğinden uzaklaştırarak, birbirine karşı kışkırtılan bir olgu haline getirilmektedir.” demiştik. Bu konuyu ele alırken, her toplumda işleyen yöntemler genel olarak aynı olduğu halde, toplumların gelişmişlik düzeyine göre kültürün ve erkek-kadın ilişkilerinin farklılıklar gösterdiğini göz ardı edemeyiz. Yalnız şunu belirtmekte yarar var: Dünyadaki tüm özel mülkiyetin, yalnızca %1’i kadınların elinde. Bu veri, ekonomik yönden kadının, erkeğe bağımlılığının açık göstergesidir. Bundan sonra, kadın-erkek ilişkilerini ve kadına özgü sorunları, ülkemiz bağlamında ele alacağız. Her iki cins arasında, doğalarından kaynaklanan, fizyolojik, biyolojik, bunlara bağlı ama ayrıca kültürle de beslenen psikolojik farklardan söz ettik. Kadın, cinsel çekiciliğinden ötürü, toplumda, sürekli bir arzu nesnesi olarak gündemde tutulur. Kadın; bir yandan ayıplarla, yasaklarla, tabularla, gelenek göreneklerle ötelenir, örtünmeye, kapanmaya, eğitimin ve iş yaşamının dışında tutulmaya yönlendirilir. Diğer yandan, kitle iletişim araçlarıyla, çeşitli sektörlerin piyasaya sunduğu ürünlerle, sereserpe açılır, süslenir püslenir; sürekli güzelliğiyle meşgul taşbebekler, ikoncanlar yaratılır. Medya aracılığıyla teşhir edilir. Günümüzde, dermatoloji, plastik cerrahi, kozmetik sektörü; insan sağlığından çok, kadını, taşbebeğe çevirmek için hizmet eder hale gelmiştir. Bu, büyük bir gelir kaynağıdır. Sürekli taşbebek/Barby olmaya özendirilen, çabalayan kadınlarla, bunlara ulaşamayan kadınlar arasında kendiliğinden bir rekabet ve kıskançlık oluşturulur. Bu durum, kadını doğallıktan uzaklaştırır. Erkekler için ise yeni çekim merkezi oluşur. Taşbebek olmaya çalışanla olamayan kadınların ruhsal yapıları da değişir. Travmalar yaşarlar. Bu kadınlara ulaşabilen ve ulaşamayan erkekler arasın da da aynı bölünme geçerlidir. Kadın hem kendi hemcinsleriyle rekabetin, hem de erkekler arası rekabetin kurbanıdır. Diğer yandan, porno sektörü teşvik edilir, erkeğin cinsel açlığı alabildiğine körüklenir. Cinsel yaşam salt tensel birleşmeye odaklandırılır. Cinsellik ve birey, meta haline getirilirken her ikisi de iyice bayağılaşır. Cinsellik, ta kadim zamanlarda, Uzak doğu’da, Hindistan’da edinilmiş, “ruh ve bedenin uyumunu sağlayan bilgiler (sevişme sanatı)” bütünlüğünden uzaklaştırılır. Bu müthiş bir geriye gidiştir. Kutsal aile kurumu, birliktelikler büyük depremler yaşar. Artık erkekler; sanal ya da canlı, bin bir çeşidi sunulan bu kadınların peşinde duygu, beden, para tüketicisidir. Günahlar, ayıplar, töreler, tabular, çeşitli toplumsal değer yargıları da kafasının içini iyice doldurduğundan, kendi kadını, onun namusu olarak evi bekler, çocuk doğurur. Kadın, çocuğunu büyütürken tutsağı olduğu bu değer yargılarını, çocuğa aktararak, onların yeniden ve yeniden üretimini de sağlar. Bu yargılarla büyümeyen çocuğu da büyük tehlikeler bekler çünkü. Hele kız çocuğu ise...Bu, koruma dürtüsüne bağlı, istemsiz bir yeniden üretimdir. Artık, erkeğin bedeni ve ruhu, çeşit çeşit kadına doymayan bir cinsellik oburdur. Arı değildir ki bin bir çiçekten toz alıp bal üretebilsin. Duygularla tümlenmeyen bedensel birleşmeler, gerçek doyumu sağlayamaz, ancak mide fesadına uğratır, o kadar... Kusmuğu temizlemek de erkeğe bağımlı, onun namusu olarak evde çocuk büyüten kadına düşer. Çalışan kadın olması, bu gerçeği değiştirmez. Evdeki kadın, ekonomik bağımlılığın yanısıra, ruhsal ve bedensel açlığın tutsağı, mutsuz mu mutsuz, dır dırcının tekidir, kaprislidir, yüzü gülmez. Ya da rol yapar. Veya içine kapanır, suskun ve zavallıdır. Ama o, evdeki “Namus”tur. Kimi kadın, kıskacına alındığı boyunduruğu açıkça kırmaya kalksa ya da erkeğin yaptığı gibi bedeninin sesini dinlemeye kalksa vay başına gelene... Gelsin namus, kıskançlık, töre cinayetleri... Diyelim ki en masum biçimde, göze aldı, eşine sordu: “Be adamım, ben de bulamadığın ne var, başkasından öğrenme şansım yok. Gel hele bi yol, bana da öğret de, beraber edelim ne edeceksek...” demeye kalksın...Ya da garibim, duyduğu, TV’lerde gördüğü cinsellik oyunlarına başvursun... Vay başına gelene... Dayak, bıçak yemezse şanslı sayılır. Cezanın en hafifi azarlanmaktır. “Kız, sen nerden öğrendin bu orospu ayaklarını?...” diyerek nazikçe(!) uyarılır. Az kalsın unutuyordum... Piyasada bir sektör de kadın ve erkek için üretilen seks giysileri ve oyuncakları sektörüdür. Bu sektör, uzun yıllar, erkekler için çalışmaktayken, artık kadınlara yönelik de üretim yapmakta. Sektörün içinden, internet üzerinden satış yapan bir işyeri sahibi kadınla, Ayşe Arman’ın söyleşisini okumuştum. En çok satışın, en muhafazakâr illere yapıldığını söylüyordu. Çok ilginçtir ki, en absürt iç çamaşırlarının müşterisi de bu kesimlermiş. Şimdi korkudan söylerler mi bilmem ama on yıl önce duymuş da şaşıp kalmıştım. Çünkü gördüğüm çamaşırlar, bir kadının kullanabileceğini düşümde görsem inanamayacağım türdendi. Yüzümü kızartıp “Bunları kullananlar var mı?” diye sormuştum mağaza sahibine. Yanıtı da almıştım. Şimdilerde, evlerinde mutsuz olan zengin kadınları da düşünüyor, gelişmiş kapitalizmin piyasası ve teknolojisi. İnternette erkeklere yönelik satılık kadın sitelerinin yanında, kadınlara yönelik satılık erkek siteleri de var bolca. Masaj salonları deseniz gırla... Eve hizmet veren masörler, masözler de...Seçilen erkeğin ya da kadının kalitesine ve hizmete göre ücret değişiyormuş. Parayı ver, düdüğü çal, sevgili okur. Yeter ki para olsun, harcansın, birileri yolunu bulsun. İnsan da tüketilmesi gereken bir mal çünkü. Sonuç: Sevgili okur, olan bitenden benim anladığım şu: Kadın ve erkek, cinselliklerini özgürce, doğal yollarla yaşamasın, birbirlerini doğal yollarla tanımasın. Bunun için hep birlikte elimizden geleni yapalım. Başkaldıranlar, ihanet sayılan davranışlarını, asla savunmadan, sinsi sinsi, gizlice sürdüredursun. Görünüşte, muhafazakâr değerleri savunup namus bekçisi erkeği ve namuslu kadını oynamaya devam edelim. Oynamayan eğer kadınsa katledelim, gitsin. Cezaları hafifletmek bizden. Bu güzelim ikiyüzlülüğü sürdürüp gidelim. Açıkça istediği gibi, göğsünü gere gere yaşayanlar ise zaten çok küçük bir azınlığı oluşturdukları için, sosyetik ya da sanatçı, entel falan diye hoşgörelim. Bu arada, sermayenin sürekli el değiştirmesi, özelleştirilmeler, ihaleler, komisyonlar vb. yollarla hızla zenginleşen muhafazakâr kesimlerimiz, bir yandan değerleri, aileyi koruyor gibi gözüksün. Kadınlar, örtünüp kapanıp eve tıkılsın. Onları altınlarla, en pahalı giysilerle donatalım. 4x4’leri altlarına çekelim. En iyi tatil yerlerine, yurtdışı gezilere götürelim. Yeter ki boyun eğsinler, sussunlar... Gözlerini açmasınlar, istedikleri oyuncakları alsınlar. Eğitimi de buna göre yeniden düzenledik mi, gelecek kuşaklardan da ses çıkmaz. Öte yandan zaten yasadışı sürüp duran erkek çok eşliliğini de dini kılıfa uydurduk mu, yeme de yanında yat... Bir taşla, iki kuş vurmak değilse de... Birkaç taşla binlerce kuş vurmuş olmuyor muyuz? Ben, konuşup yazmaktan bıktım vallahi sevgili okur. Alan razı, satan razı... Ben miyim Allah’ın aptalı?... Ben de razıyım. Yeter ki istikrar bozulmasın, piyasalar ürkmesin. Yeter ki savaş tam tamları duyulmasın. Yeter ki savaşa, hiçbir şeye “Hayır” denmesin... Varsın, satılık kadınlar, adamları uçursun... Eh, artık satılık adamlar da paralı kadınları uçuruyor ya... Uçalım, uçuralım... Ama masum ve namusluyuz. Yüzde doksan dokuzumuz Müslüman ve de muhafazakâr... Neyi mi muhafaza ediyoruz?... Eee... Siz de çok oldunuz artık... İşte bu kadar!... 06.03.2012 Vildan sevil NOT: 8 Mart Yazıları: (III) http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=106182 (II) http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=106151 (I)http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=106150
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |