..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Kesinlikle Karşıyım! > Vildan Sevil




5 Mart 2012
Biz Kadınlar ve Erkekler!.. Neden Hep Derin Uykulardayız?.. Neden?.. / (8 Mart Yazıları –ııı)  
Eğitimli kesimlerin ilgisi; bilinmezlere, henüz insanlığın çözemediği konulara çekilir. Uzay dinleri, parapsikoloji, astroloji, modern büyücülük, falcılık, medyumluk, satanizm gibi alanlar sunulur, bugünkü sömürü gizlenir.

Vildan Sevil


Nihayet sıra, kadının, emekçi erkekten çok daha fazla sömürülüp ezilmesinin, aşağılanıp şiddete maruz bırakılmasının kaynağına geliyor. Bunun temelinde de kadınla erkeğin üreme organlarının fizyolojik farklılığının yanısıra doğalarındaki diğer biyolojik ve ona bağlı olarak psikolojik farklılıklar yatıyor. Bu farklılıklar, ustalıkla, toplumsal yaşamdaki konumlarda kullanılıyor.


:AHBF:
Sevgili okur, bu yazı dizisinin ikincisinde, emeğiyle yaşayan kadın ve erkeklerin, farklı sınıf ve katmanlarda bulunsalar da, sömürülenler, yönetilenler olarak, ortak sorunları olduğunu anlatmıştık.

Bu saptama, aynı zamanda bizi şu noktaya getiriyor: Yaşanılan çağın üretimine damgasını vuran araçlar kimin elindeyse, zenginlik, erk, yönetim de onun elinde. İnsanların büyük çoğunluğu, aralarında farklılıklar olsa da, genel anlamda, bu azınlığın verdiği kararlara göre yönetiliyor. Onların istediği kadar ve istediği biçimde, istediği yönde, refahtan, eğitimden, adaletten, tüketimden yararlanabiliyor.

İnsanlık tarihinde, bu sistemi değiştirmeye yönelik olarak atılan ilk büyük adım, Paris komünü’nden sonra, 1917’de, Ekim devrimidir. Bu devrimin etkisiyle yeryüzünün bir bölümünde, bu adaletsiz sistem değiştirilmeye çalışıldı. Ancak, binlerce yıllık sömürü deneyimi karşısında, ömrü ancak yetmiş yıl oldu. İnsanlığın rahminde, henüz döllenmiş bir yumurta halindeyken katledildiğini düşünmek zorundayız.

Sosyalist yumurta, cenin bile olamadı, doğup büyüyemedi. Ama bu kısacık dönemde bile, yarattığı umutla, psikolojik rekabetle, dünya emekçileri bir uyanışa geçti. Hem sosyalist ülkelerde hem de kapitalist ülkelerde, şimdi teker teker geri alınan sayısız demokratik ve ekonomik, hak ve özgürlüklere kavuştu.

Bu uyanışın önüne geçmek için, kapitalist sömürü sistemi, tarih boyunca kullandığı yöntemleri, çağa uygun hale getirdi. Yeni taktiklerle geliştirdi. Denetiminde tuttuğu bilim ve teknolojiyi alabildiğine kullandı.

İşte bu yöntemlerin başlıcaları:
_ Bu düzen, ilahi/tanrısal bir düzendir, beş parmağın beşi bir değildir.

Binlerce yıldır, insanlığın aklını, din adamlarının emirlerine, fetvalarına teslim etmesinin altında yatan neden, bu tanrısal korkudan kaynaklanmaktadır.

Kendilerini Tanrı’nın temsilcisi ilan eden din adamları, onlarla bağlaşık egemenler, bir yandan korku salarken diğer yandan da korkan kitleleri, daha rahat çalıştırıp sömürebilmişlerdir.

İnsanlar, Tanrı’yla, beyinleri ve yürekleriyle doğrudan asla bağ kurmamalıdır. İnsanlar, eğitimsiz bırakılmalıdır ya da din adamlarının verdiği eğitimi almalıdır. Din kitaplarını kendileri okuyup yorumlamamalıdır.

Egemenlerle din/din adamları bağlaşıklığı, günümüzde de sürmektedir. Yalnızca, toplumların gelişmişlik ve eğitim düzeyine göre, sağlanan itaatın boyutu ve güdümlenme görecelidir. Bilim ve teknolojinin gelişimi nedeniyle zorunlu olarak çoğalan eğitimli kesimleri tatmin etmeyen geleneksel dinsel öğretiler, toplumun dayatmasıyla kimi yorum değişikliklerine giderler. Bununla tatmin olmayan kesimler için, modern, postmodern tarikatlar, new agens denilen yeni moda dinler yaratılır.

Eğitimli kesimlerin ilgisi; bilinmezlere, henüz insanlığın çözemediği konulara çekilir. Uzay dinleri, parapsikoloji, astroloji, modern büyücülük, falcılık, medyumluk, satanizm gibi alanlar sunulur, bugünkü sömürü gizlenir. Nabza göre şerbet yani.

Aydınlanmayı yaşamamış İslam ülkelerinin, şeriatla yöneltilmesinin ve bizim gibi şeriat aşamasını geride bırakmış olanlarda da şeriat istemlerinin yükseltilmesinin nedeni budur. Yukarda saydığımız, gelişmiş ülkelerden kaynaklanan gizemle uğraşma kültürü bu ülkelere de yansır. Eğitimin, bilimin yerini; şeyhin, hacının, hocanın, büyücünün, adım başında açılan cafe’lerdeki falcıların mesaisi alır. Çalışan, emek harcayan eğitimli insanlar, iş çıkışı buralara koşup hayallerini ararlar.

Eğitim sisteminde yapılmak istenen değişikliklerin, işsiz öğretmenler beklerken, öğretmen, doktor, hemşire ithalatının, okullarda imamları görevlendirme girişimlerinin ardındaki gerçek budur.

Vatikan’ın, yüzyıllardır, hatta bugün bile dünyanın en zenginlerinden olmasının, dini kurumlara bunca yatırım yapılmasının nedeni budur.

Bu gerçekliğe başkaldıran düşünürlerin, sanatçıların, din adamlarının, tarih boyunca, engizisyonlarda cezalandırılmasının, Nesimi’nin derisinin yüzülmesinin, Şeyh Bedrettin’in asılmasının ve nice İslam düşünürünün, din adamının cezalandırılıp sonra da yok sayılmasının, kâfir, zındık ilan edilerek unutturulmasının nedeni de budur.

_ Sömürü düzeninin, yağmanın, talanın; zenginin daha zenginleşmesi için sürdürülmesinin ikinci koşulu, dinsel ve dinler içindeki mezhepsel ayrılıkların sürekli körüklenerek diri tutulmasıdır. Bir dini, mezhebi yüceltmek, sorunların diğer dinlere, mezheplere inananlardan kaynaklandığını ileri sürmek, doğan düşmanlıklardan yararlanıp savaşlarda ölecek insanlar bulmak da yüzyıllardır kullanılan bir yöntemdir. İnsanlar, inançları için kolayca ölüme giderler çünkü.

_ Irkçılık ve etnik milliyetçilik : Emeğin sömürülmesinde gözboyayıcı yaklaşım ve yöntemlerden biri de ırkçılık ve etnik milliyetçiliğin, şovenizmin diri tutulmasıdır.

Bir ırkın diğerinden, bir halkın diğerinden üstün tutulması yoluyla, insanlar arasında düşmanlık oluşturmak, çoğunluğun azınlık üstünde hak gaspına gitmesini sağlamak suretiyle, hepsinin ortak sorunu olan sömürüye nasıl maruz kaldıkları gözardı edilmektedir. Böylece, bölünmüş, düşmanlaştırılmış kitleleri yönetmek kolaylaşmaktadır.

ABD’de zenci-beyaz ayrımı, bugün Kuzey Afrika, Ortadoğu ve bizim coğrafyamızda yaşananlar bunun açık örneğidir. Sürekli insanlar ölmekte. Halklar, birbirine kırdırılırken, yeraltı, yerüstü servetleri talan edilmekte... Silah sanayi ve ticareti alıp başını gitmekte... Yakılan yıkılan yerlerin inşası için ülkeler borçlandırılmakta... Finans sektörü kâr üstüne kâr koymakta, bütün bu giderler, halkların sırtına yüklenmektedir.

_ Sevgili okur, sömürünün devamı, insanların kolay yönetilmeleri için kullanılan başlıca yöntemlerin sonuncusu ise kadın ve erkeğin cinsiyet farklılığını kullanmaktır.

Nihayet sıra, kadının, emekçi erkekten çok daha fazla sömürülüp ezilmesinin, aşağılanıp şiddete maruz bırakılmasının kaynağına geliyor. Bunun temelinde de kadınla erkeğin üreme organlarının fizyolojik farklılığının yanısıra doğalarındaki diğer biyolojik ve ona bağlı olarak psikolojik farklılıklar yatıyor. Bu farklılıklar, ustalıkla, toplumsal yaşamdaki konumlarda kullanılıyor.

Bu fizyolojik, biyolojik, psikolojik farklılıklar, nasıl kullanılıyor da bedensel ve tinsel olarak birbirini tamamlaması gereken bu iki cins karşı karşıya geliyor?

Neden erkeğin egemenliği sürekli körükleniyor, kadının üzerinde süregen bir baskı oluşturuluyor? Bu baskının yeniden üretiminde kadının rolü nedir?

Sonuçta, neden mutsuz, açık ve gizli şiddetin hüküm sürdüğü evlilikler ve birliktelikler oluşuyor. Bunlardan kimler, nasıl kazançlı çıkıyor?

Bundan sonraki konularımız, bunlar olacak sevgili okur.

Esen kalın...

05.03.2012
Vildan sevil

NOT:
1) 8 Mart yazıları-I
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=106150
2) 8 Mart Yazıları-II
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=106151



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kesinlikle karşıyım! kümesinde bulunan diğer yazıları...
N. Ç!.. N. Ç!.. N. Ç"ler!.. Hepimiz Tecavüzcüyüz!..
Geçmişin İzdüşümünde Bir Kısır Döngü
Erkek Egemen Toplumdan Erkek Dininin Egemen Olduğu Topluma
Cumhuriyetin Rövanşı Ya da Şeriata Doğru Adım Adım Mı?..
Kadın Sorunları, Piyasa ve Üreme Organlarımız/ (8 Mart Yazıları - IV)
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"nden, Şapşal Şabalak Konserlere, Cicili Bicili Mağazalara // (8 Mart Yazıları – I)
2017’nin 8 Mart’ı Bu Ülkede Çığlık Çığlığa #hayır’dır
Savaş… Savaş… Savaş… Ölüm… Ölüm… Ölüm...
12 Eylül Vahşeti ve Davası Üzerine (I)
12 Eylül Vahşeti ve Davası Üzerine (Iı)

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Referandum Gününden Hoş Sedalar
30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı (Dev, Baş İstiyor/ G. Akın)
Birgün Ben, Belki Bir Sığırcık Kolonisinin İçinde, Belki Yıldızlarla Birlikte Göklerde…
İzedebiyat Üyelerine Açık Mektup: Koşun, Face Dayatmasına Karşı Durun!..
İzedebiyat Yönetimine ve Üyelerine Açık Mektup
Teslis Sendromu >> Ücretsiz E - Kitap: Hulki Can Duru
18 Mart 1915. Çanakkale O Gün Geçilmedi. Ya Bugün?
Savcı Mehmet Kiraz, Şafak, Bahtiyar, Elif… ve Dün, Bugün, Yarın…
Sultanahmet"ten Femen Geçti Amma!.. Biz Ne Anladık Bu İşten?
Elsa"nın Gözleri, Yeni Bir Çeviriyle Şiir Dünyamızda = Hulki Can Duru: Fransızca Aslından Elsa"nın Gözleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Duruşma [Şiir]
Dedem Düşlerime Giriyor [Öykü]
Çocukların Çığlığından Göklerin Tılsımına [Öykü]
Dolunayda Uyku Tutmaz [Öykü]
Oy Madimak, Madimak!.. Sen Artık Türkülerle Değil, Ateşlerle Anılmaktasın [Öykü]
İlk Sosyalist Muhtar Fevzi Ağabey [Öykü]
Düşselin Gerçeğinde, Gerçeğin Düşselliğinde [Öykü]
Ben Ölürken [Öykü]
Gece, Mehtap, Selene, Apollon ve Ben [Öykü]
Aşk"a Geldin, Hoş Geldin!.. [Öykü]


Vildan Sevil kimdir?

Koşuşturmaktan yoruldu. Altmışından sonra, çok yabancısı olduğu teknolojiyle, sanal ortamda kalem oynatmaya kalktı. İletişim kurmak, duygu, düşünce, birikim paylaşmak, genç kuşaklardan yeni şeyler öğrenmek istedi. Yazarlık deneyimine burada adım attı. İşte böyle sınır tanımaz bir "dinazor ". . . Başarır mı acaba ?

Etkilendiği Yazarlar:
Marx, Engels, Freud, Nietzsche, Adorno, Horkheimer, Foucault, Antik Grek, Rus , Fransız yazını, Amado, Marquez, Llosa, Asturias, Lübnanlı Amin Maalouf...Elbette Nazım, Aragon, Neruda ve nice ozan/şair...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Vildan Sevil, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.