Daha mı Kolay Hüznü Anlatmak?
(Esin ARDIÇ) 23 Mayıs 2006 |
İlişkiler |
| |
Kaybedince mi daha iyi anlıyoruz , kaybetmeden önce sahip olduğumuz değerleri? Arkasından ağladıklarımız için, yanlarındayken yeterince gülmeyi becerebildik mi ağladığımız içtenlikle? |
|
Söyleyemedim
(Esin ARDIÇ) 26 Aralık 2005 |
Yaşam |
| |
..O bataklığa bir kez girdin mi değerlerin ve anlamların ne kadar anlamsız kalabildiğini… |
|
Hiçlik...
(Esin ARDIÇ) 2 Ocak 2006 |
Yaşam |
| |
Kendi hiçliğime gömülüyorum…. |
|
Randevu
(Esin ARDIÇ) 5 Ocak 2006 |
İlişkiler |
| |
....olaya Fransız kalışımız sanırım kelimenin kökeninin Fransızca oluşundan kaynaklanır ki asla doğru zaman ve doğru yerde buluşulamaz… |
|
Her Şey Çok Uzaktı...
(Esin ARDIÇ) 20 Mart 2006 |
Düşler |
| |
Bir yıkımdan sanık sevgiye verilen mahkumiyetin kayıtlarını anlatıyordu O ve saplarını alüminyum folyoyla sardığı kırmızı karanfiller satıyordu bir kadın.. |
|
Gidiyorum...
(Esin ARDIÇ) 24 Mart 2006 |
Anılar |
| |
Sıkılmıştım küçük, kasvetli ilçenin hüznünden…
|
|
Yine De...
(Esin ARDIÇ) 28 Mart 2006 |
İlişkiler |
| |
Bir maske takıp yüzümüze…
Sevginin çıplaklığını örtsün diye…
Katılırız akan zamana yine de…
|
|
Bekliyorken...
(Esin ARDIÇ) 10 Nisan 2006 |
Anılar |
| |
Ve yine sadece kendime gidecek bir yolculuğun kıyısında zamanın geçmesini bekliyorken... |
|
Öylesine Bir Akşamüstü
(Esin ARDIÇ) 3 Ağustos 2006 |
Anılar |
| |
durağan bir günde hiç bir şeye "sahip" olamamışsam da , saydığım sayamadığım yada beynimde netleştiremediğim bir milyon soru işaretinin "sahibe"si olarak evime döndüm yürüyüşten.
|
|
Ermiş, Sörfçü, Patron, O ve Ben
(Esin ARDIÇ) 30 Temmuz 2006 |
İlişkiler |
| |
Sörfçü, hayata dair kaygılanmayı kestiğin zaman, hayatın daha iyi gitmeye başladığını savunuyordu ki; bu durumda ben yüksek dozda "kaygı" seviyesiyle olayı baştan kaybetmiş bulunuyordum.Şu an öfke duygusuna da kapılmam yersizlikti ... |
|
Kırılma Noktası
(Esin ARDIÇ) 23 Eylül 2006 |
Yaşam |
| |
İnadına bir çözümsüzlükle, faili meçhul bir cinayet dosyası gibi tozlu raflara kaldırıldığında aşk; iğreti kalıyoruz...
Muhatabı olmayan her söz kadar anlamını yitiriyor ve şahitsiz kalıyor hayat...
Yakamızı bırakmayan bir eksiklik duygusu...
|
|
Labuce'yi Aramak
(Esin ARDIÇ) 6 Mayıs 2007 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Bir çocuk oluyor avuçlarımda
gece...
Bulut gibi...
Dokunsam yağacak...
Üflesem dağılacak...
Su gibi...
Parmaklarımı aralasam akıp
gidecek... |
|
|
YAŞAMAYA DAİR
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
......
Nazım'ın dizelerinde bulurum yaşam anlayışımı biraz.Çoğunlukla kendi içimedir yolculuklarım...
|
23.12.2006 23:22:35
|
ESİNCE |
| |
"tekerlegin gobegini otuz cubuk bolusur ortadaki deliktir onu yararli kilan bir testi yaparsin camurdan icindeki bosluktur onu yararli kilan pencereler'kapilar oyarsin odaya oyuklardir onu yararli kilan"
tao te ching
dunyaya yeniden merhaba... bir hayata kac hayat sigar bilinmez.... kac kez olup kac kez dogar insan?
"sen elmayi seviyorsun diye-elmaninda seni sevmesi sartmi "der ya nazim usta....
benim elmayi sevme sartim onun beni sevmesi degil ki.... sevgi bana dair bir seydir... elma beni sevse de sevmese de ben elmayi seviyorum..... |
|
27.08.2006 17:29:49
|
ESİNCE |
| |
yorgunum...anlamını yitiren her harf kadar da sahipsiz üstelik... |
|
26.08.2006 18:21:44
|
ESİNCE |
| |
bir avuç hayal, nafile umutlar gibi akıp gitti hayatımızdan...
parça ve bölüktü ...
kırık bir camdan bakar gibi baktık...
tüm yalanlar gibi inandık onada...
kırılma noktasını çoktan aşmıştık...
vazgeçilmiş ve tuz-buzken herşey
daha fazla kırılamadık...
|
|
|