|
• İzEdebiyat > Öykü > Çocuk |
41
|
|
|
|
maria ve sebastian yıllar sonra büyük bir tesadüf sonucu karşılaştılar.Ve bir daha ayrılmamak üzere birleştiler. |
|
42
|
|
|
|
Güneşin batmasına yakın, esen lodosla birlikte şımaran dalgalar sahile vurmadan şahlanıyor, sonra sinsice sahile uzanıyor, küçük kızın ayaklarında köpük köpük olup duruluyordu. Küçük kız her dalga gelişinde nefesini tutup sabırsızca o coşkun dalgaların ayaklarında diz çöküşünü çığlıklar atarak karşılıyordu. İleride, banklardan birine iyice kurulmuş dedesi, torunun her çığlık atışında okuduğu gazetenin üstünden tek kaşını kaldırarak kontrol ediyor, sonra tekrar gazetenin satırlarına dalıyordu. Zaman zaman okuduğu satıra sinirlenip elinin tersiyle sayfaya vurup ağzında bir şeyler mırıldanıyordu. Her defasında da kasketini çıkarıp terleyen kafasını mendille siliyordu. Ara sıra başını kaldırıp tepesinde uçan martılara bakıp “Hele bir edin de kafama, bak ben size ne yapıyorum,” deyip etrafına göz gezdiriyordu. Bir yabancı geldiği zaman iyice bir süzüyor, tek tek inceliyor, sakıncalı bir durum olmadığını görünce de gazetesinin satırlarına geri dönüyordu. |
|
43
|
|
|
|
"O yüzdenmi seversin soğuk odalarda uyumayı?Isınmayı öğrenmedin diyemi? Anne koynunun sıcaklığına inatmı yoksa?" |
|
44
|
|
|
|
Bal arıları eşek arılarına, “Sizi gidi asalaklar sizi, hem mekanımıza saldırın, hem de dur durak bilmeden ürettiğimiz ballarımızı yiyin. Biz hem kendimiz, hem de insanlar için çalışıyoruz. Yağma yok, size yedirtmeyiz ürettiklerimizi.” |
|
45
|
|
|
|
Her anneye yavrusu güzel görünür.. |
|
46
|
|
|
|
Henüz ilkokula gitmiyorum. Küçüğüm daha. Ama gün boyu sokakta oynayacak kadar büyüğüm! |
|
47
|
|
|
|
Mehmet cırtcırtlı ayakkabılarını alelacele bağlayıp sokağa fırladı. Alaburs kesilmiş saçlarını yakıp geçen kavurucu güneş yüzünden, her şey sapsarı göründü gözüne... |
|
48
|
|
|
|
Eve koştum ayakkabılarımı sakladığım yerden çıkarıp, bir kutuya koydum. Küçük çocuğun yanına gidip kutuyu uzattım. Çocuk kutuyu alıp açtığında ayakkabıları görünce gözleri parladı, çok mutlu oldu. |
|
49
|
|
|
|
KELOĞLAN BEBEK DEV
Bir varmış, bir yokmuş. Bir Keloğlan varmış. Bol bol yemek yer, bel bel bakınır, yan gelip yatarmış. Anası bir gün kızmış Keloğlan'a:
" A benim kel oğlum. Bütün gün yatmasan, bir işe yarasan, bak önümüz kış, dağdan odun kır getir, benden sana alkış. " demiş. Bunun üzerine Keloğlan, anasını daha fazla üzmemek için, baltayı kaptığı gibi dağa çıkmış.
Keloğlan dağda kesilecek ağaç aramış, durmuş. Onurlu, kişilik sahibi insan yaş ağaca balta vurmazmış ya, Keloğlan da dağda boşu boşuna kuru ağaç aramış. Keloğlan ağaçlara acıya dursun ilerden bir yerlerden bebek ağlaması, ınga sesi duymuş. Keloğlan sesin geldiği yöne doğru gitmiş ve sonunda büyük bir mağarada ağlayan kocaman bir bebek devle karşılaşmış. Bebek dev mağara duvarına tutunup ayağa kalktığında boyu dört metreyi buluyormuş.
Bebek dev, mama, mama, der dururmuş. Keloğlan onun acıktığını anlamış. Hani anne, baba, demiş.
Bebek dev: " Anne, baba yok, gitti. " demiş.
Keloğlan, ne istersin, deyince bebek dev, süt, süt, demiş. Keloğlan, iki saat bekleyebilir misin ? Ben bir koşu köye inip sana süt getireyim, deyince, bebek dev, olur, demiş. Keloğlan fırlamış, köye inmiş, köylüleri olaydan haberdar etmiş. Güğümlerle, bidonlarla süt köylüler tarafından taşınıp, bebek dev beslenmiş.
Ertesi gün bebek dev, yanında köylüler olduğu halde, emekleyerek dağdan düze inmiş, köye gelmiş. Köydeki çiftlikler ve mandıralar bebek deve süt yetiştirmişler. Bebek dev birkaç ayda emeklemeyi bırakıp, ayağa kalkmış. Bebek devin köyde gezerken, köylülere iştahla baktığını kimse fark etmemiş. Sonraki günlerde adamlar ve kadınlar kaybolmaya başlamış. Keloğlan bebek dev geldikten sonra bu böyle oldu, diye düşünmüş. Bebek devi takip etmeye başlamış. Sonunda onu bir köylüyü yakalayıp ağzına götürürken görmüş.
Keloğlan: " Hey bebek dev, bırak o köylüyü, yeme. " demiş. Bebek dev köylüyü bırakmış, köylü kaçıp gitmiş. " Ey bebek dev, ben seni mağarada bulduğumda çaresizdin. Sana yardım etmesem, hayatla mücadeleni kaybederdin. Köylülerin de sana yardımı büyük oldu. Neden onları yiyorsun? "
" Şey! Ama köylüler çok tatlı. Çıtır çıtır yedim onları. "
Sözün bittiği yer burasıymış. Keloğlan bebek devle konuşmasına devam etse ne olacakmış? Şöyle bir düşünmüş. " Bebek devi köylülerin başına bela eden benim. O zaman bu belayı ben defetmeliyim. " Keloğlan köylülerle birlikte bir sal yapmış. Bu sala bebek devi oturtmuşlar ve eline bir kürek verip denize uğurlamışlar. Bebek dev bol bol kürek çekmiş ve bir adaya ayak basmış. Bu adada insan yokmuş, hayvan yokmuş. Bebek dev et yiyememiş ama ot ve yaprak yemiş. Yıllar geçmiş, boyu on metreye ulaşmış. O, bir bebekken Keloğlan'ın ve köylülerin ettiği yardımları unutmamış. Köylülere yaptığı haksızlığı utanarak anımsamış.
SON
|
|
50
|
|
|
|
Ve işte o anda bir ses kulağına derinden geldi… Önce aldırmadı… Ses bu kez bir çığlığı andırınca dikkat kesilmişti: |
|
51
|
|
|
|
Panterin biri, bir ovanın ortasına bakkal dükkanı açmış. Özellikle su, sulu gıdalar ve et satışları çok oluyormuş. Panter bire almış, ona satmış. Parasına para katmış, zengin olmuş. Ovada yaşayanların eğitim eksikliği panterin dikkatini çekmiş. Bakkal dükkanının karşısına ticaret okulu yaptırmış. Pek çok yavru hayvan bu okulda okumaya başlamış. Ticaret dersine panter girerek ders vermiş. Onlara ticaretin kurallarını, ticarette nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması gerektiğini öğretmiş. |
|
52
|
|
|
|
Farkedilmenin en ucuz, en kolay yolu sevginizi vermektir, emin olun size sevgisini karşılıksız vermek isteyen pek çok varlık olacak. |
|
53
|
|
|
|
1998 in kasım ayında geldi dünyaya. Dedesi bir bıraksa onu, ucundan su fışkıran hortumla yatıp kalksa. |
|
54
|
|
|
|
Okumanın önemini anlatan bir çocuk oyunu. |
|
55
|
|
|
|
“Üç gün havada, üç gün denizde, üç gün karada hayvanlar tedirgindi, acaba bunların biz insanlardan bir talebi mi var, bizden bir şey mi istiyorlar?” demiş bir gün bir çocuk. Herkes çocuktur deyip gülüp geçmiş. Kimse çocuğun önerilerini dikkate almamış. |
|
56
|
|
|
|
Bir formül bulunsa da huzura ersek artık
Cep delik cepken delik, çorap pantolon yırtık
Ekmekle de doyarız yoksa yanında katık
Üç evlek çorak toprak un yetirmez pideye
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye |
|
57
|
|
|
|
Bir varmış, bir yokmuş. Kimi yürekler sımsıcak, kimi yürekler sopsoğukmuş. İnsan bir masalın içinde hem var hem yokmuş. Masalların içinde gerçekler gün yüzü gibi aydınlıkmış. Bunu görebilen ancak gönlü sıcak insanlarmış... |
|
58
|
|
|
|
çocuk tiyatrosu, çocuk oyunu texti |
|
59
|
|
|
|
Eski albümleri çıkardı tozsuz raflardan ama tozlanmış örümcek ağları sarmış yüreğindeki unutmak üzere olduğu günlere geri dönerek. |
|
60
|
|
|
|
Oynayan çocuklar: Mehmet, Emre, Suna, Hilâl, Ömer, Defne.
(Mehmet, Emre, Hilâl sıraya ya da sandalyelere oturmuş. Mehmet ortada oturuyor ve elinde kitap var. Suna ayakta. Hepsi kitaba bakıyor.)
|
|
|
|