Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
1924 Anayasası: Madde 2: (5.2.1937-2115) Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçe’dir. Başkent Ankara’dır. Yakın tarihimiz, devrimcilik sözcüğünün yasaklanması veya aradan çıkarılması ve özellikle aynı maddede, yan yana bulunan devrimcilik ve milliyetçilik sözcüklerinin birbirinden ayrılması sürecini yaşamıştır. Bu ayırımı anayasa metni hazırlayan masum hukukçuların değil, arka planda bulunan ve sağ-sol çatışmasını planlayan gizli servislerin desteklediğini düşünebiliriz. Bu kadar basit mi… Hayır, bu denli karmaşık… 1924 Anayasasının ikinci maddesi, uygulanan politikaların özetidir. Daha demokratik olduğu iddia edilen 1961 Anayasası, ayrıntılar konusunda düzenleme yaparken, 2. Maddede özetlenen felsefeyi göz ardı etmiştir. Devrimcilik ve milliyetçilik birbirinden ayrılmış, zamanla birbirine düşman gibi tanıtılmıştır. Devrimciler, solcu ve Rusya yanlısı gibi, komünizm sempatizanı ve yandaşı olarak tanıtılırken, milliyetçiler, komünizm ve sol tehlikesini bertaraf etmekle görevli, Amerika ve Avrupa yanlısı bir görüntü almıştır. Aslında, sağ-sol bölünmesinin zemini hazırlanmış ve basın kanalıyla ciddi bir bilgi kirliliği oluşturulmuştur. Doğru kullanılmayan ilaç, tedavi edeceğine, daha kötü hale getirebilir ve hatta öldürebilir. Demek ki sorumlu olan anayasa metni değil. Aynı sokağın, aynı mahallenin insanını birbirine düşüren, kavga ettiren, anayasa metni değildir. Bilgi kirliliğini pompalayan karanlık güçler, istediklerini yaptırmıştır. 1982 Anayasa’sına gelindikte, devrimcilik sözcüğünün yerini inkılapçılık almış, bu da anayasanın giriş bölümünde yazılmıştır. Çizilen tablo, 12 Eylül dönemine kadar yaşanan karanlık olayların faturasını, birkaç sözcüğe yüklemek olmuştur. 1924 Anayasası’nın 2. Maddesi yine göz ardı edilmiş, üstü kapalı belki de açık olarak , olumsuzluğun sorumlusu olarak devrimcilik gösterilmiştir. Türkiye’yi, solcu, komünist ve sanal Rusya yanlısı düşünceden korumak için, sağcı, milliyetçi, Amerikan yanlısı bir grup oluşturulmuştur. Aslında, tam bağımsız Türkiye diyen, Atatürk’çü düşünce hedefe konulmuştur. İnsanımızın tam bağımsızlık düşüncesi ve Atatürk sevgisi o denli güçlü ki, doğrudan Atatürk ve Atatürkçülüğü hedef gösterememiş, ama değişik gruplar eli ile, cumhuriyet dönemi, tam bağımsızlık, Atatürkçülük düşüncesi, saldırıya uğramış ve saldırı devam etmektedir. Demek ki açıkça saldıramayanlar, dolaylı yollardan, başkalarını kullanarak, propaganda ve zayıf halkalara çıkar sağlamak yöntemi ile, onları kendi hesaplarına kullanmışlardır. Türkiye’nin çok partili döneme geçerek, daha demokratik olduğu görüntüsü yaratılmaya çalışılmıştır. Aslında, Demokrat Parti yönetimi, Adnan Menderes, Celal Bayar ve arkadaşları, sinsi bir tuzağın içine çekilmiştir. Celal Bayar, Atatürk döneminde bakanlık yapmış ve Atatürk hayranı bir kişidir. Aynı şekilde Adnan Menderes, CHP milletvekilliği yapmış, Atatürk hayranı bir milliyetçidir. Öyle bir sisli hava yaratılmıştır ki, sanki çok partili dönem ile daha demokratik, daha halkçı, daha milliyetçi … bir yönetim kurulmuş, DP öncesi yönetimden intikam alınmıştır. Yönetimde, çok uluslu şirketlerin telkinleri, yabancı uzmanlar (ajanlar) basın dahil her türlü aracı ile karalama ve çatışma ortamı yaratılmaya çalışılmıştır. Demokrat parti kurucuları ve yöneticilerinin, değişik bir savaş taktiğinin ortasında kalan, ülkesi için ölmekten çekinmeyecek milliyetçi ve devrimcilerden, tam bağımsızlık yanlıları olduğunu, ve fakat, Amerika ve NATO taraftarılığı ile kandırılan, küçük Amerika olma düşüncesini açıkça söyleyen bir hataya düşmüşlerdir.. Savaşların kılıç-kalkan, tank ve toptan, tüfekten ibaret olmadığı açık. Bir ülkeyi işgal etmek, onun kaynaklarına, doğal zenginliklerine el koymak için, değişik yöntemler olmalı. Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır…o satıh bütün vatandır sözünü anlamak çözümlemek gerek. Buraya, Hançerlioğlu’nun, sömürgecilik ve yeni sömürgecilik konusundaki açıklamalarını eklemeliyiz. (Felsefe Ansiklopedisi) Savaş teknikleri, saldırı ve savunma konusunda ne kadar bilgiye sahibiz. Yardım sözü, yıllarca, sempatik görünüme bürünmüş, para satma, borç para verme eylemidir. Bir saldırı yöntemi, bir işgal yöntemidir, devletler arası ilişkilerde. Bir virüsün, içine girdiği bir hücreyi bütünü ile ele geçirmesi dikkatlice izlenmelidir. Size yardım ediyoruz, sizi düşman saldırısından koruyoruz, tek istediğimiz, bizi sempatik gösterecek yayınlar yapmanız, uzmanlarımızın hazırladığı ekonomik politikaları uygulamanız, yardım adı ile verdiğimiz yüksek faizli paralarla, yalnızca ve yalnızca silah satın almanız… istemediğimiz ülkelerle ilişkiyi kesmeniz, sınırları kapatmanız… bize karşı propaganda yapacak herkesi düşman kabul edip, imha etmeniz… Sizi saldırıdan koruduk, komünizmin yayılmasını engelledik, istediğiniz kadar para yardımı verdik daha ne yapalım… Kralcıların kraldan daha sinsi ve tehlikeli olabileceği gerçeğini unutmayalım. E tabi krallara düşen, kralcı yetiştirmek, onları etkili konuma getirmek… Anayasa tartışmalarının anlamı üzerine Bir defa her şeyin en iyisi ve güzelini isteme hakkımız var. Ancak isteklerimiz arasında bir mantık sırası olmak zorunda… Susuzken yemeğe saldırmayız. Önce suyumuzu içmemiz gerekir. Bir şekli anayasa metni mi daha önemli, gelir düzeyi, iş, eğitim, sağlık ve güvenlik vs. mi… Önemli olan yaşam…temel hak ve özgürlükler önemli… şekli anayasa olmasa ne olur…. Örneğin İngiltere’de yok… Anayasa tartışmaları amacından sapmıştır. Temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesi değildir asıl amaç. Görüntü, siyasi aktörlerin oyunundan ibarettir. Bu kadar basit mi… evet bu kadar basit…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |