..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Toplumcu > Ahmet Odabaş




4 Ekim 2011
Odabaş Tüm Şiirler  
Ahmet Odabaş

:EBJG:




AHMET ODABAŞ


TÜM ŞİİRLERİ























İçindeki şiir kitapları

1. 2005 Şiirleri
2. 2006 Şiirleri
3. Hayal İmparatorluğu
4. 2007 temmuz öncesi
5. Fadime’nin Ali’si
6. Alışılmış tilki klasiği
7. 2007 temmuz sonrası
8. Falcı Kız
9. Açık cezaevi
10.adın soyadın adresin
11.dört mektup
12.Ayvalık
13. 2008 şiirleri
14. 2008 sonbahar
15. 2009
















AÇIK CEZAEVİ












Açık cezaevi

Bu ne biçim ceza bilemezsin
sınırsız güzellikler
başta sen varsın
ne kilit var ne parmaklık
burada mısın diye soran da yok
sen masaldaki sultan
ben gerçek dünyanın
sessiz çocuğu
sen bir yanda
ben bir yanda
Bayındır 25 Haziran 2007





Beni bağlamaz

benim seviyor olmam
seni bağlamadığı gibi
senin pas vermemen de
beni bağlamaz
22 Haziran 1986







Hepsi sen

Beş yaşında bir arkadaş
onbeşinde bir diğeri
yirmibeşinde ve ellisinde
hepsi sen
ya da ben
yani biz
hangi yaşta buluşalım
ve nerde
çiçek açmış yabangülünün yanında
Karadeniz’de
İnciraltı sahilinde
ya da şarkı ve türkülerde buluşalım
ada sahillerinde bekliyorum
istersen
bir münasip zamanda
Kordon’da
göklerde uçmak istersen
sen yağmur ol ben bulut Maçka’da buluşalım
Ağrı dağından aşıp
çayır çimene düşelim beraber
dumanlı dağlar bizim
Urfanın etrafında
gördüğün gibi
yolumuz gurbete düştü
sensiz ve bensiz olmuyor
Bayındır 17 Mart 2007




Beyaz yalan

6 yaşındaki delikanlı
12 gösteriyorum
ama 16 ‘sındayım dedi genç kıza
pek inandırıcı olmadı ya
olsun
küçük yalanlar olabilir
aşk için
Şubat 2007






















Bir aşk hikayesi

Sen nazlı güzeldin
ben çılgın aşık
bizim de bir hikayemiz olmalıydı
şanına layık
büyük aşklar düşünce ürünü ise
tam bize göre
yok hayal ürünü ise
aşılmaz engel
ulaşılmaz dağ düşünemiyorum
Kaf Dağı dahil
oturup bir yaz akşamı
sahilde
anlatamadık masum öykümüzü
ne kendinden haberi var
çılgın aşığın
ne de sevdiği kızdan
kulağından tutup
seviyorum seni çılgın çocuk
bu korku niye
masaldaki kız Kaf Dağında mı sanıyorsun
işte aşk bu
öykü bu
ve ben buradayım
Bayındır 14 Nisan 2007






Bir yalnızlık türküsü

Yalnızlığın
bir düşünce olduğunu gösterir zaman
sevdiğimize uzanmazsa elimiz
onu görmesek
duymasak
dokunmazsak
korkarız bizden uzak diye
yalnızlık böyle görünür
oysa ortak dostlarımız hep yanımızda
ay ne kadar uzak
güneş ve yıldızlar ne kadar
işte bu kadar yakın tüm sevgililer
29 Mart 2007




Buzdan saraylar

Buzdan saraylar yaptım
aşkımız için
gerçekler ve karamsarlığa
direndim
tüm gücümle
ortak bir geleceği yazdık
dizelerle
kendimizi kandırdık bunca zamandır
22 Haziran 2007



Çılgın teyze

Çılgın teyze
ölüm ile yaşam arasındaki
ince çizgide
zor olanı seçti
1 Nisan günü
yaşamaktan yana koydu tavrını
işte böyle
şaka yaparız zamanı gelince
cımbızlı şiiri masum kalır
O. Veli’nin
çılgın teyze kuaföre taşınır
hasta yatağından
kimse inanmaz
1 Nisan 2007
















Denemeler

insanlar arası eşitsizliğin kökeni
hemen şuracıkta
İki defa görüşüp
öpüşmeden ayrılmanın neresi aşk

eşitsizlikte kalmıştık
eşitsizlik doğada var
siz tank ve top üreterek satamazsınız
işkence aleti hiç
ama onlar yapar
ve satacak kazlar bulurlar

eşitsizlik doğada var
sen kalkıp
tank üretip top üretip
bunları satamazsın
adamların ekmeği ile oynama
nice savaşlar tezgahlayıp
nice işkence aletini satmak
sana göre değil
dedim ya
eşitsizlik doğada var
29-30 Kasım 2003/Cumartesi






Ekmek kapısı

Nice insanlara ekmek kapısı oldu
nice uygarlık
nice devlet
havasını soluyup
suyunu içti bu toprakların
taa uzaklardan
kıtalar arası sefer ile geldiler
benim ülkem benim toprağım
kimleri doyurmadı ki
aslanlar yetiştiren bu topraklar
çakal akınlarına dayandı
gizli servis çalışmalarına
işgalcilere dayandı
içerden ve dışardan saldıran
leş kargalarına ekmek verdi
mert
gururlu
aslan gibi
kale gibi dimdik ayakta
kendini bilmezlere de kucak açar
toprağımız
ne kadar yer işgal eder ki
ömrünü tamamlamış canavarlar
onların mezarına da gül dikmek
sözüm olsun
8 Mart 2007





Eski defterler

Bırak eski defterler
yerinde kalsın
yırtık sayfalarda ne bulacaksın
derin bir nefes al
ve aynaya bak gülümseyerek
işte ben buyum
mutluyum
tüm zamanlara
tüm sevdiklerime merhaba
merhaba doğa
merhaba yaşam
yeniden başlıyorum bugün
her şeye
Bayındr-01 Şubat 2007















Gitme

gitme dur biraz
dur ki düşünelim ne olduğumuzu
zamanı durdurup insanları tartalım
hoş bilinmez ya neye yarayacağı
bu ölçmenin
yine de merakımızı yatıştıralım
sen nesin ben neyim neyiz biz
belki bir belirsizlik bir iz
tanımlanmamış kavramlar arasında
karmaşık bir şey
5 Eylül 1986





İhanet bedeli krallıklar

Siz doğuran kazan fıkrasını
bilmezsiniz değil mi
bilmediğiniz daha pek çok şey var
boşuna kral yapmadılar sizi
kendi askerine silah sıkarak
ucuz kahramanlık yapmanın bedeli krallık
sizi oraya çıkaranlar
indirmesini de bilir
ve kazan öldü der
yaa
12 Şubat 2007


İnsanları tanıdıkça

İlmiye Abla’da duymuştum
bir özlü söz
insanları tanıdıkça
hayvanları daha çok seveceksin
27 Haziran 2007





Irak

...................
Ve şimdi Saddam
kuralları belirsiz bir kumarda
rolünü yapıyor
güçlü olan kazanır
buna bir diyeceğim yok
bu senaryoyu yazanlar
yerli filmcileri çıldırtabilir
Agahta Cristine belki
böyle ince cinayetler tasarlamıştı
................
31 Aralık 1990-İstanbul





Kaçak güreşiyorum

Bir mektupta anlatmıştım ya
talihsiz oyuncak
görmek istersen
burdayım işte
değişen ne var bunca zamandır
oyuncak olduktan sonra
ister öyle ister böyle
20 Haziran 2007







Talihsiz oyuncak

Oyuncağın geleceği
ve geçmişi
hep oyuncak olmak
var olduğu sürece
var olmadığı zamanların ise
bir anlamı yok onunu için
15 Kasım 2005






Karagözlün elveda

Kara gözlüm elveda
bilsem ki sensiz doğmayacak gün
ye ayrılık ölüm olacak bugün
yine de seni aramayacak gönlüm
alışılımış her şeye veda
güle veda
bülbüle veda
artık kavak dalları yeşerecek
ve tavuklar gıdaklayacak
dizelerimde
1-3 Eylül 1986





Korku

Nasıl korku anında
gözleri kapamaksa ilk yapılan
gerçekler karşısında düşünmemekte öyle
19 Mayıs 1986







Masaldaki prenses

Masaldaki
güzeller güzeli prensesin
gönlündeki
beyaz atlı prens olma düşüncesi
masalın en hoş bölümü
27 Şubat 2007
























Sen kim hovardalık kim

www sen kim hovardalık kim com
tık tık kapı çaldı
internetteki güzel
aşksa aşk
güzellikse güzellik
bi yol öp yanaktan
o sana yeter
işte adresim
yutkundu delikanlı
bekle geliyorum bilgisayar güzeli
dedi ve çıktı
hedef bilinen kişi
www…..com
gücü bitene kadar yürüdü delikanlı
çuval gibi yere serildiğinde
bir karış yol kalmıştı hedefe
parmakları oynuyordu
ama eli onun değil
sayın kardeşim
sen kim zamparalık kim
sana mı kaldı
ww bilmem ne
sana mı kaldı fıstık ayıklamak
kabuksuz tarafından
sonra sevgili avukatına
ne anlatacaksın
24 Mart 2007
Not: Sen kim hovardalık kim Muzaffer İzgü’nün bir öyküsünün adı ve fıstık ayıklamak Nevin’den…kalanı da firmamızın ikramı.

Suskun güzellik

Süzülüp gelen güzelliğin
ardında
sessiz bir çığlık var
ey yaşam
ben de varım
ve seviyorum
çok şey mi istedim sanıyorsun senden
………………………………
7 Mayıs 2007




















Yağmur yağıyor

yağmur yağıyor güzelim
Yeşilırmak Vadisinde
bir fındık bahçesinde
ve ben ıslanıyorum
düşüncemi yıkıyor sular
süzülüyor yüzümden damla damla
yıkanıp gidiyor düşlerim
gerçekler kalıyor bana
bu Karadeniz serinliğinde
sevdiğini düşünüyor insan
sonra
bir söz vardır ya
“paran kadar konuş” derler
aynı zamanda parası kadar sevmeli insan
sevmek yetmez herkes biliyor bunu
çalışmak yetmez
kestiremez kimse yaşanmamışı
kredi alınamaz gelecekten
ve yarın sabah gün doğacak mı gerçekten
bilinmez bilemez kimse
parası kadar sevmeli insan
işte güzelim bu düşüncelerle
cep aradım ötem berimde
28 Ağustos 1986






Yalana ortak olanlar

Yalanlara ortak olanlar da
yalancı
susanlar da
yargılamadan saçmalayanlar da yalancı
gerçek diye
başkalarının söylediği
yalanlara inanılır
akıl niye verilmiş insana
süs olarak taşınsın diye mi
2 Nisan 2007





Yalnızlığını anlat

Yalnızlığını anlat
dolanırken bir başına
kır çiçeklerine ve kuşlara
gülümsediğini
el salladığını zamana
ve bu arada
bir gülümseme de bana
yolladığını anlat
26 nisan 2007




Görünce mutlu oluyorsam

Görünce mutlu oluyorsan
Dokunsan ne olacak

Sözüme darıldılar
Alsam ne yapacaklar
     





Yeşilırmak

Yeşilırmak sandım kendimi
seni Karadeniz
olanca coşkunluğumla geldim
kucaklaşmak için
garip bir öykü anlamak zor
kim kimi nerede kucaklıyor
vadinin coşkusu benim sandım
senin payına mavi deniz
……………..

düzeltme 5 Mayıs 2007







Yıldızlar

Yıldızlar
sevgili dostlar
selam söyleyin sevdiğime
bir göz kırpmanız yeter ulaşmak için
iyi haberler
ve bir gülümseme götürün benden
27 Şubat 2007





Zamanaşımı

Aşkta zamanaşımı olmaz









Adını duyunca

Adını duyunca
suskun kalışım neden
sen de aynı yalnızlığı çekiyorsun
duymazlıktan gelsen de
aynı yutkunma
ele veriyor
bir de kızarman yok mu
27 Nisan 2006




Bedel

Biraz ağır oldu gibi
geliyor bu bedel bana
bir yararı olsa
devam sürünmeye
bu yüzden mutlu olduğunu söyle
daha güzel olacak her şey
ama
boşuna sürünmek yok
boşuna ölmek olmadığı gibi
31 Ağustos 2006




Bin yıllık yolculuk

Bin yıl sonra döndüğümde
gençlik aşkımla buluşmak dileği
sizi de gülümsetiyor mu
11 Eylül 2006


Bir öykü üç masal

Sıradan bir mektup değil yazmaya başladığı
üzerinden
on yıllar geçti

barışa uçtuğu için vuruldu
güvercin
sonra bir aslan vuruldu
barışı arayan
sonra bir de baktık ki
bir çok ışığı söndürmüşler
karanlıklar uğruna

aralamaya çalıştığımız giz
sımsıkı duruyor
perde açılamaz
çünkü orada gizlenen canavar
sizden korkuyor
perde aralanıp
ışık girdiğinde içeri
siz girdiğinizde
onun dünyası yıkılacak
11 Eylül-5 Ekim 2006
Canik Dağlarında bir çınar ağacı

Yanımızdaki ev Ali Usta’nın evi
kuzeyde dere ve Hatipler
biraz daha gidersek Topal Mürsel
Mahirin Hamit ve sonrası
güneyde bir dere
Kamil’in Yaşar ve sonrası Martil
doğuda Zülfiyeler
orman ve yol
uzaktan Yeşilırmak ve Guztarla görünür
ve doğu yakası ırmağın
batıda dağlar ve dağlar
gölgesinde oturduğum çınar ağacı
henüz dikilmedi
on beş yıl sonra dikeceğim
çınar ağacını
60’lı yıllarda
beş yaşında bir delikanlı
yeşil gözlü kıza gülümsüyor
hukuk öğrencisi
Bayındır12.12.2006










Çarşamba’yı Sel Aldı

Çarşamba’yı sel aldı
eski zaman içinde
Yeşilırmak üzerinde
barajlar yokken
bir yar sevdim el aldı
eski zaman içinde
değişen bir şey yok
o gün bu gündür
22 Mart 1983-3 Aralık 2006






Çınar ağacı


Evimizin önündeki çınar ağacına
her yıl gelir
ve bize
baharın geldiğini anımsatırdı
ne zaman ki ağacı kestiler
bir daha duymadık
guguk sesini
17 Aralık 2006



Diktatörün sonu

Eğer İsmet Paşa’dan ders alsaydı
kiminle dost olunacağını
öğrenirdi
ayı ile yatağa girmek
garip bir seçenek
Erdal İnönü’den ders alsaydı
sair organlarımızı nasıl tutacağız
diye sorulduğunda
azıcık kızarırdı
yaşam kısa bir oyun
değil mi
felek
ananın babanın adını
doğum tarihini
ve kırdığın cevizleri sormaz
bir varmış bir yokmuş
hepsi bu
30 Ocak 2006











Dört mektup

Biri 40 yıl öncesine
biri 40 yıl sonrasına
biri masaldaki prensese
biri de ortaya
istediğin mektup senin olsun
selam ve sevgiler
26 Kasım 2006








Eski Oyun

Seni bir daha yanlış anlayamayacağım
zamanı geri alıp da
aynı çayı içersek yeni baştan
söz veriyorum
daha açık sözlü olacağım
kendime saklamayacağım duygularımı
seni de
olduğundan farklı görmeyeceğim
el sallamak gerekirse
giden sevgiliye
seninle her şeye varım
31 Ağustos 2006

Hayal avcısı

On sekizinde delikanlıyım
İstanbul’da
şehir hatları vapurunda
hayal ve gerçek arası bir güzel
elinde boya ve fırçası
resmini çiziyor gelecek günlerin
bir yanda ben
bir yanda o
hayal avcısıyım bu öyküde
ama ne tünelin başı
ne sonu görünüyor
el ele tutuşursak donacak mı bu resim
geçmiş ne yanda duracak
gelecek ne yanda
limana az kaldı biliyorum
bu rüya gerçek dünyaya kadar
on sekizinde bir delikanlı
hayal avcısı
bir de hayaller
Bayındır 12 Aralık 2006









HEDEF

En büyük hedefim gerçek anlamı ile iyi bir insan olabilmektir.                    
7 Ağustos 1984






Kalp doktoru

Kalp doktoru ya da aşk uzmanı değil ya
Gülhane Parkı
ya da Avcılar’daki üst geçit
yine de söyleyecek bir şeyleri vardır
bizim için
21 Aralık 2006









Korku tüneli

Öylesine sevdim ki
beni sevmenden korktum
24 Temmuz 2006





Ortak zamanlar

Aynı yerde
aynı zamanda
aynı yağmurda gezindik
senin özlemlerin kendi dünyanda
benim özlemlerim benim dünyamda
yağmur devam ederken
bir yandan hafif rüzgar
ortaklığa dahil bir ıslanma
5 Temmuz 2006










Perdenin arkası

Bu perde açılamaz
çünkü orada gizlenen canavar
sizden korkuyor
perde açılıp
ışık girdiğinde içeri
siz girdiğinizde
onun dünyası yıkılacak
11 Eylül 2006






















Ciğercinin kedisi

Ne sen ciğercinin kedisisin
Orhan Veli’nin dizelerindeki
ne ben sokak kedisi
istersen kül kedisi ol
Kaf Dağının ardında
ya da adalet dağıt
ülkemin bir yanında
görüşme istemim var
20 yıl öncesi için
geri çevirme artık
bu dileği
ister Kadıköy’de
ister Çiçek Pasajında
ister Kani’nin kahvesinde
İnciraltı’nda
5 Kasım 2006














Sensizlik yok

seninle tüm güzellikler
tüm çiçekler
ve çay saatleri
sensizlik diye bir şey yok
benim defterimde
bir de sen olsan
11 Ekim 2006





Sensizlikler

Bir yanda sensizliğim
Öte yanda sensiz çay saati
Sensiz rüyalar
Ve sair sensizlikler
Olmuyor böyle
2 Ekim 2006










Sevgili Yeşilırmak

Sevgili Yeşilırmak,
kıvrıla kıvrıla
ne de güzel akıyorsun
nedendir bu cilve açıklar mısın
vadinin coşkusunu taşıdığından mı
yoksa dağlar yol vermez mi
sen kıvrılmasan
1983-Ayvacık




Şekerim

Sen çayıma kattığım şeker
eridin
kayboldun
sonra içtim çayı
mideme gittin
söyle bakalım
nasılsın şekerim
2 Temmuz 1983








Ters köşe

Ters köşeye uçmak
yaşamak ve sevmek uğruna
belki zor olacaktı
sen olmasaydın
21 kasım 2006





Tohum toprağa düştüğünde

Tohum toprağa düştüğünde
belirsiz bir umuda kapılırım
yarın onun yeşereceği boy atacağı gelir aklıma
o toprakta hazırlanırken
ben de onun mutluluğunu yaşarım
doğmak ne güzel
büyümek ne güzel
27.01.1984










Uğurca

Babamla kalsam
Senden uzak olacağım
Seninle gelsem
Babamdan uzak kalacağım
Ne yapsam bilmiyorum
29 Ekim 2006




Uğurdan Aldığım Ders

Sırtımda oynayan
6 yaşınaki genç adama
eşeğin nasıl diye sorduğumda
eşek değil
o benim aslanım
diye düzeltme yaptı
15 Aralık 2006











Yabancı

Yine de yabancıyım şu Samsun’a
memleketimiz ama
kim tanır beni bu sokaklarda
var mı bir tane merhaba diyen
ya da gülümseyen
9 Haziran 1983





yaz başları

her şey ne kadar canlı
renkler öyle
sesler öyle
anılar pırıl pırıl
seni seviyorum zaman
her zaman
her şey ne kadar canlı
10 Haziran 2006









Yaz Güneşi
…………………………..
Ben yaz güneşinin sıcaklığını
kışın soğuk gününde içimde duyuyorum
baharda ekeceğim tohum
şimdiden yeşilliğini gösteriyor
doğanın dostluğuna güveniyorum
isterim doğa da bana güvensin
Çarşamba-     20.12.1983





Yırtıcı kuşun yakınması

Teker teker uçsanıza
hep birlikte
dev bir kuş olup
beni aç koyamazsınız
24 Ekim 2006























Adın soyadın adresin










adın soyadın adresin

söylesene Ahmet
kime ne senin türkünden
gözünde yaş, gönlünde ateş
ve fırtınalar varmış düşüncende
kime ne
adın soyadın adresin
sabah kahvaltın
ya da çorabının markası
kimi ilgilendirir
söylesene ahmet
sen domatesi sevmişsen
kime ne bundan





akrabalar

kedilerle bir akrabalığımız olsa gerek
mart ayı
onlar için bir dert
bizim için bir başka dert







ayrı dünyalar

şimdi sen kendi dünyandasın
ben kendi dünyamda
aynı telden çalmadığımıza göre
biz ayrı dünyalarda yaşıyoruz galiba
23 aralık 86








aynanın karşısı

geçip aynanın karşısına
saçlarını ve kravatını düzeltti
ne kadar yakışıklı olduğu
ve kızların ona bayılacağı düşüncesi ile
gülümseyerek
kulaklarını salladı
1 Mart 1991









aşk ve güzel

en güzel çiçek hangisi
ya en güzel hayvan
peki aşık olduğun şey bunlardan biri mi
bana kalırsa değil
aşık olduğun şey güzellik değil
13.8.1996











bir çizik çek gençliğime

eğer kredi alabilseydim gelecekten
ya da ilerletebilseydim ahbaplığı zamanla
bir kalem oynat deseydim çocukluğumda
ya da bir çizik çek gençliğime
belki de bambaşka bir ben olacaktım o zaman
kim bilir belki şimdiki gibi düşünmeyecektim
yani ben ben olmayacaktım
yine de kararsızım bu konuda
öyle ben olmayacaktım da
böyle ben miyim sanki


















bir daha yanılmak yok

her gün yeniden söylüyorum
bir daha ne gözlerim
ne duygularım
ne de mantığım
hiç biri yanılmayacak
yıllar önce söylemiştim
dün söyledim
bu gün yine söylüyorum
bir daha yanılmak yok
öyle sanıyorum ki
son defa söylediğimde bu sözü
o zaman biraz geç olacak
o zaman ancak yarını olmayan bir zaman olacak
mart 1986

















batık geminin hazinesi

yapma be güzel akşam akşam
deli mi ediyorsun
sarhoş mu
sersem mi
nettiğin belli değil
halime bak beter mi beter
artık yeter
baharın geldiği
sıcakların arttığı
ve kanımın kaynadığı zamanda
cömert davranan yırtmacın
yanda
batık geminin hazinesini gösterir gibi
22 Mart 1986




bir garip şeyler

anlayamadığım
bir garip şeyler var
ortalıkta
bir sen ve bir de benden başka
herkes biliyor sevdamızı




bardağın dibindeki bira

bardağın dibindeki bira
bizi birlikte olmaya zorluyor
ve biz
sonsuza kadar var etmek istiyoruz
bardağın dibindeki birayı
19 Haziran 1988











bırakın çocuklar

bırakın çocuklar baklavayı böreği
çaldın mı adam gibi çalacaksın
kurtarır mı İsviçre’den, Amerik’dan’dan aşağısı
otomobil çal, kamyon çal
vergi kaçır hayali ihracat yap
sen bir kilo baklava ile
şehir hatları vapuruna bile binemezsin
Bayındır 1998



bu işte bir cinlik var

genç kadın
çekici mi çekici
evli çocukları var
nerden tanışmış kocasının mahpusane arkadaşı ile
adamın bir sürü cinleri var
kulağına eğilip de seksi kadının
sizin bahçede bir küp dolusu altın var
fakat çıkarmak için üç kadın ister cinler
“lafı mı olur cinci bey”
benden başlasınlar
diğer ikisini buluruz
dedi genç kadın
içi su dolu bir tas ile
çekildiler mahzene
genç kadın tası kavradı
ve dikkatlice suya baktı
cinci sıyırdı ne varsa kadının üstünde
sonrası bilinen şeyler
iyi bir çalışmaydı
ve fakat cinler ikna olmamışlardı
yeni kadınlar gerekiyordu
genç ve güzel
“lafı mı olur cinci bey”
derken önce biri geldi güzellerin
sonra biri, sonra biri
yine tas, yine su ve bilinen şeyler
cinler birini beğenmedi dedi cinci
lafı mı olur
daha genç ve güzeller var
altınlar henüz çıkarılamadı
tüm hızıyla devam ediyor öykü
tam anlatamadım galiba
bu işte bir cinlik var
bizi izlemeye devam edin
1997








bir başka dünya

bir başka dünyada görseydim sizi
Neval hanım
ve siz beni
bir başka türlü sevecektim belki
ve belki siz de beni
bir başka zamanda yaşasaydık
siz ve ben
belki bambaşka olacaktı öyküler
yirmi yıl mı geçti son gördüğümden
yüz yıl geçse ne yazar
biz var olduk ve sevdik
ve seviyorum
.....seviyor musun
Bayındır 24 mart 96















benim gibi

yazdıklarımı düşünseydi kalemim
karma karışık olurdu kafası
ve anlasaydı
gülerdi halime
ve eğer hissetseydi
çılgına dönerdi
benim gibi denklemlere dökerdi içini
sayılar notası olurdu duygularının
4 Temmuz 1991




bilseydim başıma gelecekleri

bilseydim başıma gelecekleri
uyumlu bir çorap giyerdim pantalonuma
ayağıma adam gibi bir ayakkabı
ve bir de gömlek
eğer bilseydim
belki tıraş olurdum bu sabah
ama saçlarımı mutlaka tarardım
belki koku bile sürerdim
yağmurda ıslanmak mı
kış günü suya bile girerdim
senin için Karadeniz’de
6 Temmuz 1991




bosna’da ölen yok

okuduğunuz Birleşmiş Milletler raporu değildir
ancak adı geçen örgütün verilerine uygun
Bosna’da ölen yok
zaten Sırplar’ın kasap olduğu da düşünülemez
insanlar katledilmemiş
yalnızca ve yalnızca
ölmüşlerinin yanına gönderilmiştir








bosnadaki UN askerleri

kardeşim bırakın karaborsa yiyecek satsınlar
uyuşturucu falan satıp
kadın ticareti yapsınlar
onca zor şartlar ve tehlike içinde
başka nasıl geçinir UN askerleri







bir sağ ayak bir sol ayak

bir sağ ayak bir sol ayak
topuklarla yere basarak
parmak uçları ile yaylanma
hep aynı hareketlerle sürüyor yaşam
herkesin bir işi olmalı
bir evi, sevdikleri
amacı olmalı koşturmaya
bir sağ ayak bir sol ayak
böyle sürüyor işte oyun
koşturarak
İstanbul 3 aralık 91




bir doktor sevdim

inan doktor abla tutuldum sana
aslında normalmiş hastanın doktorunu sevmesi
ama alışılmıştan öte
seni sevmek geldi içimden
biraz daha bekle
bu adam
adam olunca anlatacak aşkını
(9 Eylül Tıp Hatırası)





balıkçı kahvesi

İnciraltı’ndayım Balıkçı kahvesinde
keyfim yerinde sayılır
kafa buluyorum kendimle
2 ekim 1987



ciddi yurt sorunları

saat 19.30, 12 Temmuz 97
Bayındır Parkı’nda vapur bekliyorum
Her ne kadar denizi olmayan bir yerleşimse de burası
bu durum beklemeye engel değil
iki delikanlının şeylerinin kesilmesi şerefine
yemek var bu akşam Ödemiş’te
biraz da eğlence
delikanlılar için pek eğlenceli sayılmazdı ya
oldu da bitti
Özcan Abi’nin mini operasyonu
iyi oldu
daha şimdiden bisiklete biniyorlar
yakında askere gider
üstüne üstlük bir de evlenirler
biz de
     moruklama katsayısının
          kökleri ve türevleri üzerine
               kafa buluruz kendimizle
henüz vapur gelmedi
ve ben bekliyorum
Bayındır 12 Temmuz 1997

çok şey istiyorum

çok şey istiyorum
fakat param yok
bedava vermiyorlar hiçbir şeyi
ve
kredi alamıyorum zamandan







c ve y

siz yok musunuz siz
ne kadar karanlık işlere bulaştınız
kimleri öldürüp
kimlere işkence yaptınız
sonra da “ben masumum abi”
diyorsunuz
9.7.1998








cam

kafanın çalıştığını biliyorum
ama
düş olarak kalmayı başarman
o üstün zekandan mı
yoksa yeteneksizliğinden mi
bilinmez
yine de
gerçek olduğun zaman
cam gibi kırılacağın da ortada
işte bu noktada
bir anlaşılmazlık var
Nisan 1987



dostluk

insanlara güvenim sonsuz
hepsi dost birbirine
öyle ki
bay ve bayan örümcek gibi
ateşli aşk sahneleri sonrası
afiyetle yer biri diğerini
ve topladığı taze güç ile
ağ örer dostlarına ki
hazır olsun gelecek öğün




davet

ben küçük bir çocuğum
yaklaşık 11 aylık falan
boşanmak isteyen anne ve babama sesleniyorum
nerden çıkardınız bu saçmalığı
oturup masanın başına
çözemediniz mi yemeğin tuzunu
pırasayı ve ıspanağı
annemi seviyorum
babamı seviyorum
onları beni sevmeye davet ediyorum
4.4.1995






duydun mu

duydun mu arkadaşım
uygarlık denen
bir garip şeyler olmuş
zor mu ölüyormuş insanlar neymiş de
yumuşak huylu bombacıklar yapılmış
boşuna mı
hep insanlık uğruna
topu topu bir defa ölüyorlar kırk yılda
onu da uygarca ölsünler
Ayvacık-7 Aralık 1982


dinle güzel kız

dinle güzel kız
benim özgürlük tutkunu saçlarım var
çoğu zaman darma dağın
senin saçların da özgürlükçü
ama dağınık değil
ben seni düşünmekten bu haldeyim
belli ki
sen beni düşünmüyorsun
30 Mart 1986




dalgınlık

dalgın rüzgarlar eser
çarpar önüne gelene
sanır ki coşku onun eseri
bilmez ki yaprağın gönlü neşeli
nisan 86









diş

dişlerimi gösterirdim kahramanca
ta ki dişçi sandalyesine kadar
şimdi artık kısmen gülümsüyorum
eksik dişlerim sayılmasın
18 aralık 84




dağdaki alabalık

çok şey bilir dağdaki alabalık
dili yok konuşamaz
güzel söylemiş Ziya Paşa
tahsil cehaleti giderir
eşeklik bakidir
dağdaki alabalık
nice yiğitler bilir
ve nice eşekler
sözüm sana Zeyno
çok şey bilir dağdaki alabalık
sen de bilirsin
biz de biliriz
üçüncü kişiler de bilir
18.7.1997





erdemli insanlar

erdemli insanlar insanlığı savunur
dünya barışı ve soyut bir insan hakları için
yırtınan
bir kısım insan benzerleri de
burunlarının dibinde tecavüze uğrayan
insanlığı seyrederler
Aralık 1994























ezbere

bu yol bu kaldırım
gökyüzü yıldızlar
köpek havlamaları
ve gecenin belirsizliği hep ezbere
ezbere yürüyorum yol boyu
dizeler üstünde
o kaldırım senin bu kaldırım benim
kafamı çarpmamak için
düşersem eğer taşlara
ortasında yürüyorum asfaltın
ezbere seviyoruz
düşler ezber, güzeller ezber
sarışın ve esmerler
ela ve karagözlüler
hepsi ezbere
ezbere yazıyor ezbere geziyorum
aslında yaptığımız hiçbirşey yok
dostlar alışverişte görsün
İstanbul 4 Mayıs 1991



farkına varmadım

sene seksen dört
Alsancak’ta Hukuk Fakültesi kantini
o kadar tatlıydı ki
masamda oturan kız
farkına varmadım
çayı şekersiz içtiğimin

gülümsüyordu

İzmir Adliyesi’nde bir çocuk
7-8 yaşlarında
sanki düğüne gidiyorlar diyordu
boşanmak isteyen ana ve babası için
1995’te duruşma öncesi






gezinen iskeletler ülkesi

yüz yıl önceki insanlar için
bugün ne anlama geliyorsa
yüz yıl sonra
bizim için de o anlama gelecek
şimdi gülümseyen gençler
     çocuklar
          büyükler
mutlu günlerini yaşayan sevgililer
ve varlığından bilgi sahibi olmadığımız herkes
aslında gezinen iskeletleriz
96 sonbahar





garip şeyleri seviyorum

insanlar garip oluyor
ve garip şeyleri seviyorlar
ben anlayamadıklarımı seviyorum
seni hiç anlayamıyorum ufaklık
hem de hiç anlayamıyorum
5 Eylül 1986




gel de şaşırma pusulayı

ereğim bir dağın ardında
beni bekliyor olsa
koyulurum yola
ona ulaşmak için
ama
dağlar bir değil
erek bir değil
yollar bir değil
hepsi binlerce
bir ben varım bir olan
gel de şaşırma pusulayı
Ayvacık-11 Mayıs 1983







gitti dört çeyrekten biri

ya işte sayın avukat adayı
gördüğün gibi diplomayla bitmiyor her şey
staj falan yaparken
İzmir kaldırımlarıyla tanışacaksın yavaş yavaş
görevin belirsiz bir koşturmaca
ne bir işin olacak yaşaman için
ne de tümden işsiz
Tanrı abine bol para verirse o da sana
gitti dört çeyrekten biri böylece
başarabilirsen Konak’ta
köprü başına mendil açacaksın
Tanrı size
siz bana
19 eylül 89




güzellik yarışması

seçici ben isem
en güzel sensin
seçici bir merkep ise
onun güzeli başka
Aralık 1994




hizmetçi

sadık birer hizmetçiyiz bizler
aşkımız
sevdamız
kara gözlü yarimiz
ne varsa güzelden yana düşündüğümüz
hepsi doğaya hizmet için
4 eylül 1996










insan hakları (iki)

insan hakları
iki adet sözcüğün oluşturduğu
belirtisiz bir tamlamadır
insan bildiğimiz varlık
hak ise karmaşık bir şey
insan hakları evrensel beyannamesi
insanların vazgeçilmez haklarını saymıştır
buradan çıkan sonuç
beyannameyi hazırlayanlar sayı saymayı biliyorlar
elbette bilirler
petrol kuyularının yaşamsal önemi var
ve insanların en önemli hakkı
yaşama hakkı




intihar

adamın biri intihar etmiş derdi görenler
belki de bir gazetenin
iç sayfalarında haber bile olurdu
niyet bozuktu Kadıköy’e giderken
ısrarla yağmur yağıyor
ve bizimkisi
ısrarla ıslanıyordu
ıslak bir şekilde
dünyaya veda edecekti
biliyordu ki III. Mustafa ondan daha ünlüydü
Kadıköy’e gelmişken
onu anmadan geçemezdi
birkaç farkı vardı elbette Mustafa’dan
onun baro’ya kaydı yoktu
zaten yaşamıyordu da
Barış’ı da yoktu Nevin’i de
bir şey daha
onun bugün Kadıköy’de ıslanmak gibi
bir seçeneği olamazdı
22.1.1998-Kadıköy





içimizdeki çocuk

yaşımız büyüyor
ama gönlümüz hala çocuk
küçük şeylere üzülüyor
küçük şeylerle mutlu oluyoruz





istifa ediyorum

Einstein’ın bilmem hangi teorisi
ve canlılığın devamı üzerine
kafa yormaktan istifa ediyorum
kumaş bulamayan terzilerin diktiği etekler
daha önemli
gözlem ve deney
ille de bu ikisi
elbette lahmacun satmıyorum
İstanbul sokaklarında
kafanı yorma güzelim
aklımdan ne geçmiyor ki







iki kere ikinin dört yapmadığı zamanlar

aşkımızdan falan söz etmeyeceğim
sevince tam sevmek
ve vazgeçmemek gerek (madde 1)
hani savaşlar var ya savaşlar
barışı kollamak için silah satanlar
ve insan hakları özgürlükler ıvır zıvır şeylerden
dem vurarak bir taraflarını yırtanlar (madde 2)
Irak’ı bombalayacaksın arkadaş
ve el altından silah satacaksın
ticaretin dostu düşmanı olur mu
önce kemiklerini kıracaksın ki
sağlık hizmeti verebilesin
nice Irak’lar için
kahramanca öldü
bir takım zavallılar
sırf demokrasi ve insan hakları tutkunu avrupalı
beslensin diye
şimdi sorarım size
iki kere iki nasıl dört yapsın(son madde)











karşıyakalı kız

Karşıyakalı kız
beni de alsana
şemsiyenin altına
bir ortak yanımız var seninle
öğrencilikten yana
Karşıyakalı kız
bilmem gerek var mı söylememe
yağmurun yağdığını
19 Kasım 1987




kendine benim gözlerimle bak

kendine başkasının gözleriyle baktın mı hiç
örneğin kendini benim yerime koyup
dalgalı saçlı güzele
göz kırptın mı











kayıp eşya bürosu

aradıklarını bulamamış gibisin
bu çocukta
elbette bulamazsın
ben kayıp eşya bürosu değilim ki





kendisi bile inanır

kendisi bile inanır oyuncu
rolünü yaparken
gülümsemeler arkasında
gözyaşları hiç belli olmaz
sular süzülürken belirsiz derelerden
ezgiler gülümsemeye dönüşür nasıl olursa
rol böyle yapılır işte
oyuncu bile farkına varmaz oynadığının
1988?










köşedeki kırmızılı

doktorlar da bakar
çerçevenin üstünden
ve göz kırpar
köşedeki kırmızılıya
mevsim bahar hava yağmurlu
Beyazıt’ta falanca tatlıcı
18 mayıs 91 saat 15.40























kimlik

adım ahmet
ancak tapusu olmayan bir sözcük
başka bir şey de olabilirdi
soyadım odabaş
bu da herhangi bir sözcük
ben binlerce yıl öncesini de yaşadım
biraz tipim değişmiş olabilir
Hamurabi amca yasaları yazılı hale getirirken
ne yaptığımı tam anımsayamıyorum
gidin kendisine sorun
o da beni çıkaramaz
çok çok büyük dedemin
çok çok büyük annemle
hangi şartlarda evlendiğini de
bilemeyeceğim
hem o zaman Medeni Yasa henüz yoktu
ata binip binmediğimi bilmiyorum
ancak pek çok defa buharlaşıp
yağmur olduğum da % 70 oranında gerçek
aşklarım hep birbirine benzemiştir
hep güzelleri sevmişimdir
bu anlattıklarımın şimdiki aşkımla bir ilgisi yok
5.8.1995//15.38








kaç paralık

her parasız kalışımda
kaç paralık adam olduğumu düşünürüm
sonra neden böyle düşündüğümü
düşünmek zorunda olup olmadığımı
belki de düşünmememin daha iyi olacağını
düşünürüm




kararsız üçken

kararsız bir üçkende
herhangi bir köşe
olacak şey mi yani geometrik çözümler
bak şu işe
a-b’ye aşık olmuş
b-c’ye
b a’dan habersiz
c ise b’den
Kasım 1990








maddenin komik haline ilişkin
bilirkişi raporu

dosya kül olarak
bilirkişiye gider
toz-duman olup geri gelir
maddenin komik halinden söz edip
bir taşın
bir odunun
şaka yaptığı mı anlatılır
ya da demirin
bakırın çinkonun
şunun bunun
olmaz böyle şey
davacı çok haklı
hem o kadar çok haklı ki
sormayın gitsin

not
bilirkişi ücretinin artırılmasını
talep ediyorum











muşmula

hiçbir kız senin kadar güzel olamaz
ve senin gibi gülemez
desem
belki de yüz vermezsin bana bundan sonra
sen beni ne sanıyorsun
hiç kendi elimle koparır mıyım
gülü dalından
sen çirkin bir kızsın
ve hiç de güzel gülmüyorsun
sen benim
muşmula güzeli sevdiğimsin
1 nisan 1986





mal bildirimi

demek aşkımız mal bildirimine kaldı
o halde iyi dinle
yeni bir pabuç aldım kendime
ucuz tarafından
eskiler de duruyor bir yanı yırtık
ne cebimde param var fazladan
ne de bankada
zaman kredi açmıyor, anlarsın yanı
yakamdaki uğur böceği arkadaşımın hediyesi




Mobutu’nun demokrasiye katkısı

eşek değiller ya
bir diktatörü beslesinler
sanayileşmiş
demokratik ve insan hakları tutkunu
devletler
silah satmış olamaz Mobutu’ya
olsa olsa
sanayisi ve demokrasisi olmayan
küçük devletçikler
belki de Papua Yeni Gine yapmıştır bu işi
Eylül 1997



mutluluk

ayın parladığı
yıldızların yandığı yer
bizim dünyamız
ve sonsuz yıldızlardaki sonsuz dünyalar
bir dileğim var duyarsanız beni
eğer mutluluk olacaksa herkesin olsun
Ayvacık 9 Haziran 1983





nasıl vazgeç dersin

nasıl vazgeç dersin beni sevmekten
kırk yılda bir aşık olmuşum
hem bu gönül özgürlük tutkunu
seni mi dinler
ocak 86




ne biçim aşk

bu ne biçim aşk kış gelirken
çuvala mı girdi baharlar
yoksa
anlayamadığım birşeyler mi var
yoksa uzun gecelerde
daha mı sevimli görünür
domates salatası     
(26 Kasım 1990)












nobel ödülü

bu yıl da bana vermezler
barış ödülünü
ben ki sessiz çocuk
ne okum mızrağım var
ne tank ve topum
bir helikopterim bile yok
hiç savaş çıkarmadım
hiç insan öldürmedim
aklımdan bile geçmedi böyle şeyler
bu yıl da bana vermezler
barış ödülünü
ben ki ezici bir güce sahip değilim
savaşmak için
barışa kaç kuruşluk katkım olabilir
15 Eylül 1998














neden deli gibi seviyorum

neden seni deli gibi seviyorum sanıyorsun
biliyorsun ki aklım başımda olsa
böyle bir hata yapmazdım
senin gibi
patlıcan burunlu
ve çarpık dişli bir domatese
gönül vermezdim
26 Nisan 1986





onbeş yıl öncesi

bugün onbeş yıl öncesine götürüyor
çimenler beni
ve onbeş yıl sonra
belki de bu günlere getirecek
mart 1988










otuzbeşe değişik bir yaklaşım

yaş otuzbeş
her tarafındayım yolun
ne çocukluğum uzakta
ne de gençliğim
yeteri kadar çocuk
bi o kadar da gencim
ne geçmiş geçip gitmiştir
ne de gelecek uzak
her gün
ve her akşam
toplanıp ben olan kafadarlar
söyleşiriz
çocukluğum bir yanda
bir yanda onsekiz yaşım
şimdiki ben ve geleceğim
sevdiğim kızlara birlikte şiir okur
birlikte güleriz kendimize
16 Mart 1998












ok mızrak ve yay

adamlar medeni
bak bir tanesi yere tükürür
çöp yada kağıt atar mı
burnunu karıştıran birini göremezsin
devlet vatandaş için var
parası yok diye
kimsenin sağlığı ile oynanmaz
kalkıp da bu medeni insanların
Mobutu gibi bir diktatöre
ve antidemokratik
ve de teokratik
aynı zamanda işkencenin kol gezdiği ülkelere
silah satmasını bekleyemezsiniz
adı geçen sicili bozuk yönetimler
olsa olsa
ok mızrak ve yay sanayinin geliştiği
ve henüz coğrafya kitaplarında yer işgal edememiş
kabilelerden alıyordur silahları



öyle dalmışım ki

öyle dalmışım ki aşk öykülerine
unutmuşum kendimi
unutmuşum damarlarımda makine yağı aktığını
ve yüreğimin yerinde
bir kompresörün çalıştığını
unutmuşum

öykü

küçük bir krallık varmış günün birinde
öylesine küçükmüş ki
hiç toprağı yokmuş
askerler muhafızlar şunlar bunlar da yokmuş
kral bir gün dağ bayır gezinirken
bir de ne görsün “güzeller güzeli bir kız”
hemen onu maydanoz güzeli seçmiş
ve aşkını anlatmış
ama maydanoz güzeli krala yüz vermemiş
bu öykü de böylece bitmiş
1988?




ölümsüzlük

bu maddeler
benden önce de vardı
ve ben ben olmaktan çıktığımda
yine var olacaklar
10 Ekim 1988









ok yaydan çıkmış

ok yaydan çıkmış
yaşamamak elde değil
gönlüm bir güzele tutulmuş
vazgeçmek elde değil
aslında hiçbir şey elde değil
kimin aklına gelirdi İzmir’e gelmek
hukuğa gitmek
ve 28 Aralık 86’da
sana aşık olmak
aramızda kalsın
aşk salatadan başka bir şey değil
ama bir vazgeçebilsem
28 Aralık 1986




peri kızları dans eder önümde

İstasyon caddesindeki zeytin ağaçları
ve direkler
beni affedin sizlere çarpıyorsam
elimde olmadan
düşünün ki yaş yirmibeş
ve peri kızları dans eder önümde
affedin
kafa mı kalır bu yetimde
9 temmuz 89


prenses

genç kız prenses olmak istedi
masaldaki ülkede
söz verdi başka şey istemeyeceğine
masal değil mi bu
genç kız kendini orada buldu
prensesti ama kendisiydi
herşeyin ona yabancı olduğunu
ve masalların masal kaldıkça güzel olduğunu
hayretle gördü
zor işti prenses olup
sonra da hayal kırıklığına uğramak
kendine dönmek istedi genç kız
sözünü düşünerek
yoksa yalancı mı oluyordu
zamana karşı
eylül 97













roman kahramanı

herkes kendi romanının kahramanı
ben dahil
şu anda gelişen olaylar
ve az sonrakiler
hep aynı romanın parçası
ama kimse olacakları bilemez
kahraman dahil
yarın ne olacağını bilemeyiz
ne siz ne ben
peki romanın geçen bölümlerini biliyor musunuz
nerden bileceksiniz

aslında oyunun ortasında bulduk kendimizi
oynadık bunca zaman
anlayamadan
oynuyoruz ve fakat
belki de kalem oynatma şansımız yok
gelecek bölüm için












sen varken düşüncemde

İstasyondaydım az önce
sahil niyetine
bir çay söyledim kendime
sonra bir ayran
ve kahve
gördüğün gibi kafam yerinde
hep sen varken düşüncemde
böyle oluyor
haziran 89




sefil köle

sen doğa harikası
sefil hizmetçi
ben sefil köle
aşkımız sandığın gibi değil
ama yine de güzel
Nisan 97









sen yoksun

sen yoksun ahmet
var olan senden bambaşka bir şey
sen dünkü sen değilsin
ve yarın asla bugünkü sen olmayacaksın
yine unutma
adın yalnızca bir sözcük
ama sen sözcük değilsin





Selda’nın türküsü

bu akşam içerken
Selda’nın kulaklarını çınlattık hep
doktor Atıl Bey işini seven bir arkadaş
kulak sorunları onun uzmanlık alanı
Selda ile Atıl Bey arasında
hiçbir ortak yön yok
zaten birbirlerini de tanımazlar
bize ne di’mi
kulağı çınlayan
kendisi de gidebilir doktora
6.5.1998





suçsuzluk karinesi

siz onu ahmetin külahına anlatın
onca dayak
ve sair uygulamadan sonra
karine mi kalır ortada
babamı ben öldürdüm abi
falanca yerin bombalanması
filanca kişinin öldürülmesi
ve benzer olaylar
hep benim eserim
bu ifadeyi hiçbir baskı olmaksızın
serbest irademle
ve de avukat bulundurmaya gerek duymadan verdim
babamın yaşıyor olması benim sorunum değil
aslında filanca kişi ölmemiş de olabilir
o da benim sorunum değil
onbeş ayrı kişinin aynı cinayeti itiraf etmesi de beni bağlamaz
ben özgür irademle ifademi vermişim arkadaş
9.7.1998











susmasını biliriz

çok şey istemiyoruz yaşamdan
dostça bir gülümseme her şeye değer
üstelik ille de yaşayacağım diye bir arzumuz da yok
biz türkümüzü söyleriz mutluyken
ama
konuşmadığımız zaman susmasını biliriz



               
sormayın

nasılsın
diye sormayın bana
bilmiyor muyum
bilemiyor muyum
bilemiyorum
2 Aralık 1985












sevginin sınırları

çocukları seviyorsanız eğer
sınırlarını çizin sevdiğiniz şeyin
hangi çocuğu
ne zamana kadar
ve ne kadar





seni bu diyardan alıp kaçamam

seni bu diyardan alıp kaçamam
ne gideceğim bir evim var
ne de işim
ben başıboş bir serseri
birşeyler düşünür
birşeyler yazarım
ama bunlar para etmez
ekmek elden su gölden
yaşar giderim
seni bu diyardan alıp kaçamam
29 ağustos 1988







sevgi kutsaldır

sevecek nice değerler vardır
ve sevgi kutsaldır
hayvanları seviniz dostlar
hayvanları seviniz





sayın para

ey sayın para
sayende ben bile bir başka görüyorum
kendimi aynada
eh artık ben bile böyle düşündükten sonra
istediği gibi düşünsün herkes
16 nisan 86













şekil almış enerji yumağı

ben herkes olabilirdim
ve herkes ben
dünyanın en ilkel insanı
ya da en sevecen
ya da bunlar arasında bir şey
ben her şey olabilirdim
ya da her şey ben
sonsuz evrende
şekil almış bir enerji yumağıyım ben
aslında ben her şeyim
her şey ben



















şarap fıçısından masalar

şarap fıçısından masa yapıp
şarkılar dinledik
bacakları güzel kargalardan
ille de insan hakları arkadaş
bir yudum şarap bir yudum insan hakları
Bosna’da ölümler son bulacak
mesele Kuveytteki petrol kuyuları
bir yudum şarap bir varil petrol bir o kadar insan hakları
bizdense eğer
en demokratik ve doğal hakkıdır
insan öldürmek
bize rakip olacaksa
sineklere bile saygı göstermesini bekleriz
herkesin
anlıyorsun değil mi
demokratik kardeşim
bunca nutukları boşa mı atıyoruz
nisan 93




terziler

hayranım şu terzilere
el kadar eteğe
nasıl da sığdırırlar
bir karışlık yırtmacı
22 eylül 89


tepeme çıkarma cinlerimi

ey benim muşmula güzeli sevdiğim
olup olmadık yerde
aklıma gelip de
niye tepeme çıkarıyorsun
cinlerimi
ya gerçekten gel
ya da oynatma beni
20 Şubat 1983




toplantı

insan hakları konusunda
yeni gelişmeler ve tanım
sorunu üzerine yapılan toplantıda
petrol kuyularının bir mühendislik olayı olduğu
ve tartışma konusu ile bir ilgisinin bulunmadığı
oy birliği ile karar altına alındı
toplantıya katılanlar
lüks bir lokantada yemeklerini yedikten sonra
dağıldılar
14.1.1995





tüm insanları seviyorum

Samsun’da lokantada
10 eylül 1986
saat 13.18
köfte söyledim
ardından tatlı
dışarıdan belirsiz insan sesleri geliyor
düşünüyorum da
tüm insanları seviyorum
kim varsa yoldan geçen
tezgahının başında
ve dükkanında
kim varsa yaşayan
hepsini seviyorum hepsi kardeşim benim
ve hepsi beni kazıklamaya uğraşıyor
sözleşmiş gibi




unutmak

unutmak içmekten vazgeçmek
görmeden duymadan hissetmeden yaşamaktır
öyleyse unutmak yaşamamaktır
halimden şikayetim yok
ölmek de içimden gelmiyor
hem daha zamansız
sen bana nasıl dersin ki
unut
5 ocak 86

vazgeçemediğimi yaz

yastığın değerini
yastıksız gecelere yaz
güneşin sıcaklığını soğuk günlere
ve gülümseyen sevgiliyi yalnızlığa yaz
yaban güllerini yaz
kır çiçeklerini
ve vazgeçemediğimi
bunlar da senin defterine
25 Ocak 1991




yüz verme

sen sakın yüz verme
benim bir yüzüm kara
sen ise zenci
1986










yağmur yağarsa

bu akşam yağmur yağarsa
değme keyfime
yine o sonbaharı düşüneceğim
seni özlediğim
hani bir güzel ıslanmıştım ya
sizin sokakta
bak yine sonbahar
yine yağmur
ve yine özlüyorum
bilmem anlatabildim mi
25 Kasım 1990





yıldız

bir yıldız görürsem kayarken
dilek tutacağım senin için
tüm dileklerin olsun diye
eylül 87








yargı

Turayliç’i öldüren askeri
Sırplar yargılayacaklar
ve diyecekler ki ona
“aferin evladım görevini tam yaptın”
seni çavuş yapıyoruz
Butros Gali Beyfendiye de
bir tutam süs biberi
açıklamaları için





yıldızlara göz kırp

yaşamı sev tüm boyutları ile
selam gönder zamanın ötesine
geçmişe ve geleceğe
ve yıldızlara göz kırp arada bir











yağmur yağıyor

bugün yağmur yağıyor İzmir’de
Samsun da yağışlıymış
yaşama sevinci duyduğumu söyleyebilirim
bugün belki de daha coşkulu akacak
Yeşilırmak
belki ben de bambaşka olacağım
12 Kasım 1987




Yenilgi

alıştık artık bu seslere
adım adım arkamızda
yenilginin ayak sesleri olsa gerek
zamana ve şartlara
İzmir-     1988?












yemen türküsü

ardında sevdiğini koyup
Yemen’e giden delikanlılar
orada kaldılar
Yemen’e gideni gelir mi sandın
1 Nisan 1996








yalnızlığın bittiği yer

yalnızlığın bittiği bir yer var
sonsuz yalnızlıklarda
bizim herşey
ve her şeyin biz olarak
zamanda var olduğu an
yalnızlığın bittiği yerdir









zamanı öldürüyorum

ne kara gözlü sevgili
ne baharın renkleri...
felekten şikayetçi değilim
ne yapmam gerektiğini düşünüyorum
verimli olmam gereken zamanı
öldürüyorum
Ayvacık 1983




zavallılar

can güvenliği yok
bosnada görev yapan
kahraman UN askerlerinin
ya Turayliç’i öldüren sırplı
yanlışlıkla
askerleri vursa idi











10 Haziran Bayındır 13 Haziran Anamur

yürek desen seninkinden ve benimkinden hiç farklı değil
heyecan da öyle
belki daha bile coşkulu
otlar arasında sevişen kaplumbağanın umrunda mı
duruşma listesi
umrunda mı Avukat Ahmet’in Anamur’a gelmesi
sahilde bir başına oturup çay içerken
Akdeniz’e el sallaması
Haziran 1993





17 Ağustos 93 tarihli şiir

saat 12.24 Aliağa’da
ve 17 Ağustos
bazen değişiklik olsun diye geliyoruz buralara
dün Mualla’ya taktım
hani bir şiir var ya şairini bilmediğim
ortak, anlamazlar değil mi
bizim kaçırdığımızı Mualla’yı
bize ne değil mi hakimin işe gelmemesi
başka avukat mı yok
ortalığı bulandıracak


               









2005 ŞİİRLERİ















İnsan Haklarının Evrensel Fotoğrafı

Şüpheden sanık
     -bazen yararlanır
     -bazen yararlanmaz

Suçsuzluk
     -bazen karinedir
     -bazen değildir

Kanunsuz suç ve ceza
     -bazen olur
     -bazen olmaz

İtiraf
     -bazen delildir
     -bazen değildir
Sanık için müdafi
     -bazen gerekir
     -bazen gerekmez

sen bu suçu işlediğin için(?) mahkemedesin,
ceza hukukunun prensiplerinden sana ne
alır cezanı aslanlar gibi çekersin.

Sen kimsin
bana söyler misin
kişiye göre hukuk
bazen uygulanır
bazen uygulanmaz
14 Ağustos 2005





Datça

Önümde deniz
arkamda dağlar
ortada güneşin oğlu
düşüncesinde sen
işgal kuvveti gibisin
yine sen yine sen
Datça 25 Ağustos 2005




Pervane Böceği

Pervane böceği
sıradan bir böcek
benim gibi
başka işi yok sanırsın
dolanır durur etrafında
bir kandırmacanın
Bayındır-Datça 25 Ağustos 2005





Çok uzaktasın

Sensizliği seninle yaşadım
ve şimdi bilinmezdesin
sensizlikten ötesi bu olsa gerek
7 Şubat 1990





Kandırmaca

Güzel diye
masaldaki kıza
aşık olmuşum
hepsi bu
1.5.1993














Güzele Bakmak

Seni görmek
ne güzel
rüyada bile olsa
her zamanki gibi dost
ve sevecen
değişen bir şey yok gibi
senden yana
ahmet bildiğin gibi
oldukça açık
ve o kadar belirsiz
8 Ekim 2005



















herkes kendi romanının kahramanı
sen ve ben hariç

yalnızca sen hissedersin
gövdenin sıcaklığını
yalnızca sen duyarsın yüreğinin çarpmasını
kendini yok edersen
düşüncende
senden başkası fark etmez
yokluğunu
sen de fark edemezsin
çünkü anlamı kalmaz yokluğun
herkes kendi romanının kahramanı
sen ve ben hariç
biz aynı romanın kahramanlarıyız
geçen bölümleri açık değil
gelecek bölümleri ne sen ne de ben biliyoruz
yol haritası yok ki zamanın
senin romanın
benim romanım
yani bizim romanımız
aynı kitapta buluşalım
arada bir el sallamak ve gülümsemek
birbirimize
azıcık mutluluk
azıcık hüzün
çalan bizim türkümüz gibi görünüyor
Ekim 2005




Anlaşmak üstüne

seninle ne güzel dosttuk
ve asla birbirimizi anlamadık
akıllı uslu adamlar olduk
geçen zamanla
neyi anladığımız hala belirsiz
9 Kasım 2005






Kendi masalının prensi

Prens
rüyalarının gerçeği
prenses ile buluştuğunda
masal sona ermişti
ne geçen bölümleri ona anlattı
ne de kendisine
masal değil mi bu
geçmiş bölümleri prenses de dinlemedi
siz de dinlemediniz
gelecek bölümleri ise
kimse bilmiyor
cesaretiniz varsa
gelin prens olun bu masalda
ya da prenses
24 Ocak 2005


Zamanı değil

Şimdi seni düşünmenin
zamanı değil
duruşma öncesi bekliyorum
aklıma geleceğine kendin gel
hemen şimdi
12 Kasım 2005







Bayram mesajı

Bayramlar
bize bizi hatırlatır
biz sevdiklerimiz kadar varız
2005 Ramazan Bayramı










Talihsiz oyuncak

Oyuncağın geleceği
ve geçmişi
hep oyuncak olmak
var olduğu sürece
var olmadığı zamanların ise
bir anlamı yok onunu için
15 Kasım 2005





Yanlışlar Yumağı

beni yanlış anladın
ben de seni
yalan yanlış
ne güzel de kandırdık
birbirimizi
8 Mart 2005










fotoğraf

düşüncemin fotoğrafı olsa
en güzelleri
seninle olanlar

zamanın fotoğrafı olsa
en güzelleri
seninle olanlar

seninle sensizlikten başka
her şey çok güzel
21 Aralık 2005






Masaldaki Kız

Aşık olduğum
masaldaki kız
prensesmiş meğer
ben de
beyaz atlı prensi oluyorum
o masalın
26 Aralık 2005






Zamanın Ortası

Geçmişte yaşayanlar
bugünün insanları
ve gelecektekiler
kendinizi zamanın dışında görmeyin
kesintisiz bir bütünün
ortasındayız
siz ve ben hepimiz
yıllar önce de beraberdik
bugün beraberiz
yıllar sonra da beraber olacağız
güneş ortak paydasında
buluşuyoruz
13 Aralık 2004
















Savunma

Üç yargıç ve bir savcı
kürsüde
katip yerinde
mübaşir de öyle
salon inadına dolu
sanık sandalyesinde ben
nerden başlasam bilmiyorum ki sayın yargıcım
beni biliyorsunuz diyeceğim
nerden bileceksiniz
zamana karşı haklı çıkma savaşı bu
kendi halinde
o masal sizin bildiğiniz gibi değil
ben de emin değilim
olanlardan
anlatsam
inandırıcı olmaz
sen inanıyor musun bunlara
diyeceksiniz
hayır inanmıyorum
ama gerçekler böyle
6 Ocak 2006


















2006 Şiirleri
















Ödünç güzellikler

Daha güzeli yok biliyorum
ve biliyorum ki
Güzellik Tanrıçası Afrodit
senden ödünç almıştı güzelliğini
söyler misin
sana gülümsemesini ödünç veren
hangi zamanın güzeli
Ocak 2006




Akrabalar

Kediler bir yanda dursun
patlıcan biber domates fideleri bir yanda
tanıdığım bütün büyük adamlar
Konfiçyüs’ten Tales’e kadar
yakın akrabam olur
onlar da Güneşin çocukları
benim gibi
21 Ocak 2006







masaldaki prens ve prenses

aşık olduğum masaldaki prenses vardı ya
ve prensesin beyaz atlı prensi
yani ben
yıllar sonra gördüm ki
prenses masaldaki prens ile evlenmiş
onlar mutlu olmuşlar
bu masalın sonu
yeni masalların başlangıcı olmuş
12 Ocak 2006




görüntü

aşkımız baharımız
masaldaki kızımız
aslında her şey     
görüntüden ibaret
1960 yılında
ben ve sevdiğim ne kadar gerçek ise
bugün de öyle
yalnızca görüntü farklı
12 Ocak 2006





Bir on iki mart daha

Zaman engelini aşıp
Şirince’ye geleceğini
nerden bilirdim
sen hayali sevgili
sen rüya ve gerçek arası
garip bir duygu
burada da benimlesin
Şirince 12 Mart 2006

























RAPOR

% 10 sevgilinizden saygılar
sorun 1 liralık pul meselesi
ortaokul aşkımdan gelen
bir adet zarfın üzerindeki pul
çekmecemde duruyor
tarih 1980
medyatik ve dramatik sevgiliniz
bay % 10
aşkının özetini yazıyor
sen yine yaş otuzbeş yazıver
takvimler 43 leri göstersin
(aslında onsekiz)
iş gücü kaybı % 90
kalanlar sizin
aşkımızın büyüklüğü bu
yani % 10
iyimserim her zamanki gibi
beni sevdiğini biliyorum
ben de seni
varsın yaşanmış günlerde kalsın geçmiş
yaşananlar
ve yaşanacaklar da bizim
% 10 aşkınız
ve gönlünün manav dükkanı
lütfen sebzeleri karıştırmayın
% 10 sevgilinizden saygılar
2 Mart 2006




Yıllar sonra

yıllar sonra
karşına çıkarsa sevdiğin çocuk
dikkatli bak
görmek istediğin şey bu mu
ilk duymak istediğin söz hangisi
ya ilk söyleyeceğin
neyi görmesini istersin senden yana
ve nasıl
mart 2006






sessiz ayrılık

kavga etseydik
kızsan bağırsan
tokatlasaydın beni
böyle sessiz olmasaydı
ayrılık
mart 2006












hayal imparatorluğu




hayal imparatorluğu

kimse imparator olarak doğmaz
zaman
kimin daha güçlü olduğunu
yaşam karşısında
süzer
ve kendi kurallarına göre seçim yapar
1963 yılında doğan bebek
tüm bebekler gibi
gülerek
ağlayarak
ama henüz koşturamadan
yaşayıp gitti
kimse onun imparator olacağını bilemedi
23 Mart 2005














ikinci bölüm

nerden başladığınıza bağlı
yaşanmamış bir aşkın
ikinci bölümü olmaz
iyisi mi
ufaktan aşık olacaksın
sevecek
ayrılık acısı çekeceksin
karşılık görmemekten
unutulmaktan
korkacaksın
ama kimse bilmeyecek senin korktuğunu
sevdiğin dahil
28 Mart 2005

















üçüncü bölüm

sevmek yetmez
sevdiğini göstermek gerek
(Marx amca’ya selamlar)
duygusal olmak
aşkın mazereti değil
sevdiğini söyleyeni anlamamak
komik bir aşkın
üçüncü bölümü olsa gerek
zavallı yaratık
28 mart 2005




çocukluk yılları

kimsenin
atlayarak geçmek gibi
bir seçeneği yok
çocukluğunu
o günleri yaşamak gerek
tadını çıkararak
Karadeniz’de
bir dağ yolunda
çiçek açmış yaban güllerine
gülümsersiniz
sınırsız ölçüler içinde
yine de imparator olacağınızı kimse bilmez
siz dahil
6 Nisan 2005

mahzun güzellikler

üç-beş
yada on yaşındaki çocukların
hepsi birbirine benzer
hepsi güzel
ve sevimli
üç-beş yaşlarında
imparator da güzeldi tüm diğerleri gibi
ve mahzun
6 Nisan 2005









gelecek bölüm

sizin bu güne hükmünüz geçiyor mu ki
gelecek bölümden söz ediyorsunuz
yarın ne olacağını bilemeyiz
ama bir şeyler olacaktır
biz o bir şeylerin neresindeyiz.




yaban gülü

Karadeniz’de
bir dağ yolunda
kendi halinde gülümser
çiçek açmış yaban gülü
ve bilir ki
siz kendinizi sevdiğiniz kadar
onu da seviyorsunuz
o da sizi
20 Mayıs 2005







devam ediyor

Hayal sahneleriyle
oyun devam ediyor
her sahnede seven kadın
ve ateşli zamanlar
hem dost hem sevgili
bir yanda genç adam
orta yaşlarda
hala genç olduğu sanısında
temmuz 2005



desem ki

desem ki
senin yüzünden bu haldeyim
benim için yaşa dersin
toparlan genç adam
biz var olduk ve sevdik
-koşulsuz olarak-
ve sevmeye devam edeceğiz
toparlan genç adam
Temmuz 2005



Kendini sorgula

Hep başkalarını sorgulamak
aynaya bakmamak gibi bir şey
siz kim olmak
zaman ve mekan boyutunda
sevmek
ve sevilmek kimsenin tekelinde değil
anla beni diye
şaşkın şaşkın bakma
sen anla
anlamaya çalış
kafanı ve gönlünü kullan
hataları affetmek yaşamın işi değil
yeniden başlamak
avuntu yalnızca
her şey zamanında olmalı
5 Ağustos 2005
Kendi romanının kahramanı

İnciraltı-Fahrettin Altay arasında koşarken
meydana adını veren
genç subayı tanımıyordu
bilmiyordu ki
o genç ve yakışıklı                          bir kahramandı
sevdikleri için
canını cebine koyup
ölümü düşünmeden
savaşa gitmişti.
bu meydan
onun anısını yaşatıyordu

bir kahramanın geçmişine koşarken
yanımda masaldaki güzel vardı
birlikte daha güçlü olduğumuzu biliyordum
zamana karşı
ve biliyordum ki
o asker de öğrenci olsaydı
şimdiki zamanda
belki de birlikte koşacaktık yollarda

iki kişilik görünen öykümüzde
yüzlerce yazar varmış meğer
biz onların hayalleri
gelecekleriyiz belki
onlar bizim düşüncemizin kaynağı
biz onlarız
Şubat 2006




Adını duyunca

Adını duyunca
bir hoş olmak
tüm şiirin özeti olsa gerek
27 Nisan 2006








Ayrılırsak üzülmek yok

Ayrılırsak
üzülmek yok
buluşursak yeniden
kendimizi kandırmayalım
ne sen
ne de ben
kendimizden bağımsızız
26 Mayıs 2006





Ayvalık

19 Mayıs 2006
ilk gelişimin üstünden
20 yıl geçti
Ayvalığa
ben giderim o gider
yanımda tintin eder
19 Mayıs 2006








Bağdat’ın alınması

Bu rüya ile uyandı
birçokları
keşke hep rüya kalsaydı
8 Mayıs 2006










Bazı şiirlerde değişiklik yapılmasına
dair yasa teklifi


Biraz çalıştıktan sonra
bazı şiirlerin
bazı sözcük ve kavramlararı
günümüze uyarlanacaktır.

Madde 1.
Şiirlerdeki hayali sevgili
düş ve gerçek arası
garip bir duygu
ya da
aşık olduğum masaldaki kız
gerçek kişidir.

Madde 2.
Tüzel kişiye aşık olunması
teknik olarak imkansızdır

Madde 3.

Sen bensiz de mutlusun şiirinin
son iki dizesi (Falcı kız s.9)
küçük bir dileğim var
her şeyin en güzeli seninle olsun
şeklinde değiştirilmiştir
16 Haziran 2006



               
Birkaç dizelik aşk


Abartılacak bir şey yok şimdilik
masalın iki kahramanı
prenses ve ben
bir bardak çay
ve birkaç dizelik aşk şiirinde buluştuk
hoş geldin
başka bir dileğin var mı
ya da anlatacakların
o kadar çok şey var ki sana söyleyeceğim
konuşamıyorum
Bayındır-17 Mayıs 2006
















Çarpıntı

Yalan olmaz biliyorsun
yanlışlık insanlık hali
uzaktan görmem yeter
ya da hissetmem
birlikte yemek
ekmek arası balık Eminönü’nde
çay içmek herhangi bir yerde
sahilde yürümek
zamanı sorgulamak Kadıköy Vapurunda
karışık bir salata ortaya
zeytinyağlı olsun
7 Nisan 2006






YASAKLAR

1.Dünya dönüyor demek 5 yıldan 15 yıla, cezayı gerektirir
2.ki kere ikinin dört yaptığını söylemek 6 ay,
3.Evrim teorisi 2 yıl,
4.İnsanların eşitliğini savunmak 20 yıl
5.Ortaçağ’a bir –ki bir ki
6.Avrupa’lı dostlarımıza saygılar
5 Haziran 2006


Evlilik köşesi

Emekli bir beyim
bana katlanacak
bir doğa harikası
bayan ile
evlenmek istiyorum
eni ve boyu
çok önemli değil
gülümsemesi yeter
yine de
masaldaki kız olmasında
hiçbir sakınca yok
yarınki
herhangi bir gazetenin
3. sayfasında
güzel bir avukatın
dolmalık kabak
ve biber operasyonunu
okumazsanız
iyi gidiyoruz demektir
Bayındır 18 Mayıs 2006











Edalı yarim

Güzel günler seni bekliyor
İyi ki doğdun Eda
15 Haziran 2006








Farkınız beyfendi

Terliksi hayvandan farkınız var mı
ne gibi mesala
daha az bencilsiniz
ondan daha güzel sevişirsiniz
öyle mi
siz öyle sanmaya devam edin
şekliniz terlik gibi olmayabilir
devamı biyoloji dersinde
13 Nisan 2006








Ferhat ile Şirin

Bu öyküde
köşe yazarından
ayakkabı boyacısına
herkes hukuk doktoru sanıyor kendini
meğer ne kadar kolaymış
savcı olmak
ne kadar kolaymış
askersiz kaleye saldırmak
öyle iddianame olur mu kardeşim
hukuk doktorlarına sorsana işi
savunma hakkı mı
bunu da nerden çıkarıyorsun
hakim güvencesi
eşitlik
adalet
insan hakları
dersimiz edebiyat
iyi çalışın
sınavda çıkabilir
22 Nisan 2006










Fotoğraf Albümü

60’lı yılların küçük çocukları
70’li yılların biraz çocuk biraz genci
80’li yılların üniversitelisi
90’lı yılların yaz yağmuru
senin bulunduğun bütün kareler renkli ve güzel
yaşlanmış gibi
anılarla sevişir olduk
2050’de
bir varmış bir yokmuş
5 Mayıs 2006-Bayındır







Gecikmiş mesaj

Ben yanlış anlamışım...
olsun
düzeltiriz
geç olsun da güç olmasın
20 Nisan 2005






Harput

Harput’un öte yanı Bağdat
bombalar yağar
medeni tarafından
insanlar ölür
dört yaşında bir Bağdat’lı
kanlar içinde
bir genç
birkaç genç
sevgililer
kanlar içinde
neden ve nasıllar arasında
Bağdat’tan bomba sesleri geliyor
24 Mart 2003















Kayıp mektup

Yağmur öylesine yıkamıştı ki
tek bir sözcük
bir harf dahi seçmek mümkün değildi
yazandan başka kimse bilemezdi onun mektup olduğunu
oysa
ne özlemler
ne mutluluklar
ne kadar renkli bir geleceğin resmi çizilmişti
kayıp mektupta
o küçük kağıt
mutlu bir geleceği de beraberinde götürdü
4 Nisan 2005






Komik aşk öyküsü

tam bizimki gibi
istediğin yerinden başla okumaya
14 Haziran 2006







Önemli Şey’ler

Kendini ciddiye almayabilirsin
ama
seni aslan olarak tanımlayan biri varsa
öyle olmalısın
seni beyaz atlı prens
ya da masaldaki prenses olarak gören biri varsa
sevene sevdiğini vermek gerek
yalnızca kendin için yaşamıyorsun
her şey
ve herkes için
8 Mayıs 2006



















özlem

ya şimdi özlemlerin gerçekleşir
bir çorap söküğü gibi gelirse ard arda
ve birden
bilinmezdeki sevgili çıkarsa karşına
her şey dilediğinden de güzel
için rahat
mutlu çocuk
söyle bana bu öykü nereye varacak
aşılmaz dağ
ulaşılmaz sevgili kalmadığı zaman
söyle bana bu öykü nereye varacak
ya şimdi beklediğin kız girerse içeri
hayalindeki gibi gülümser ve
kollarını sarmak için boynunu
koşarsa sana
dayanabilir misin bunca güzelliğe
Ilıca 1 Haziran 1990




Sana bir borcum var

Borç borçtur
büyüğü küçüğü olmaz
benimki sevgiden yana
bir gülümseme yeter mi
sevgiliye
sınırı olmaz ki bu işin
30 Mayıs 2006
Seni sokmayan yılan

Seni sokmayan yılan
ne kadar yaşasın bilmiyorum
bildiğim bir şey var
o da
insanın özü meselesi
tam size göre bir iş
hayvanat bahçesinde
bakım ve beslenmesi ile ilgileneceksiniz
yılanların
4 Nisan 2006






Serbest Güreş

Konu aşk olunca
duygularım ve mantığım
serbest güreşte buluştular
yaşamın gerçekleri
köşede
gülümsüyor
kazanan benimle
tamam mı
27-28. 05.2006




Tam zamanı

Çay içmenin tam zamanı
yorgunluk bir yanda
bir yanda yıldızlar
sen bir yanda
ben bir yanda      
13 Nisan 2006






Telefonun öte başı

Telefonun öte başında
tanışmak istediğim kişi
Samsun’da trafik kazası
25’indeki anne ölmüş
beş yaşındaki çocuk yalnız
telefondan elimi uzatabilsem
dost eli tutabilirsin arkadaşım
23 Haziran 2006







Truva atı

Burası
tarihin her devrinde
benzer oyunları yaşamış
güzel bir ülke
at heykeli şiirsel bir anlatım
Truva öyküsünde
siz yine öyle kabul edin
ancak
kendi içinden
işbirlikçiler çıkmasa
bu kale yıkılır mı     
16 Mart 2006






Yağmur

Yağmurlu bir günde
kapını çalan adamın
beyaz atlı prens
olduğunu hissederek
onu eve alacak mısın
Haziran 2006




Yorgunluk çayı

Beş dakika kendine ayır
ve yıldızlara
beni de araya sıkıştır bir anlık
bu koşturmaca
seni de yorar
beni de
olsun
yorgunluk çayında buluşalım
beş dakika
4 Mart 2006





Zamanla dans olur mu

Neden olmasın
komik duruma düşmeye hazırsan
bal gibi olur
özlem’i yazan genç adam
yaşadıklarına bakıp
kendisi ile kafa bulabilir
zaten olan da başka şey değil
18 Nisan 2006





Zenginlik buna denir

63 haziranından bu yana
şimdilik 5 Mayıs 2006
yaşamış herkes ve her şey
benimle
ve ben onlarla
çağdaş oluyoruz
aynı dünyayı bölüştük
aynı güneşi
yıldızları
aynı zamanı yaşadık
ay ve güneş tutulmaları dahil
bu zamanda
çocuk olduk
genç olduk
aşık olup şiirler yazdık
dünya dönerken
geçmişi geleceğe bağladık hep birlikte
küçük Saba’ya selam olsun şimdiki zamandan
seni unutur muyum sandın
5 Mayıs 2006










Adını duyunca

Adını duyunca
suskun kalışım neden
sen de aynı yalnızlığı çekiyorsun
duymazlıktan gelsen de
aynı yutkunma
ele veriyor
bir de kızarman yok mu
27 Nisan 2006






Bedel

Biraz ağır oldu gibi
geliyor bu bedel bana
sana yararı varsa
devam sürünmeye
bu yüzden mutlu olduğunu söyle
daha güzel olacak her şey
ama
boşuna sürünmek yok
boşuna ölmek olmadığı gibi
31 Ağustos 2006




Bin yıllık yolculuk

Bin yıl sonra döndüğümde
gençlik aşkımla buluşmak dileği
sizi de gülümsetiyor mu
11 Eylül 2006


























Bir öykü üç masal

Sıradan bir mektup değil yazmaya başladığım
üzerinden
on yıllar geçti

barışa uçtuğu için vuruldu
güvercin
sonra bir aslan vuruldu
barışı arayan
sonra bir de baktık ki
bir çok ışığı söndürmüşler
karanlıklar uğruna

aralamaya çalıştığımız giz
sımsıkı duruyor
perde açılamaz
çünkü orada gizlenen canavar
sizden korkuyor
perde aralanıp
ışık girdiğinde içeri
siz girdiğinizde
onun dünyası yıkılacak
11 Eylül-5 Ekim 2006








Eski Oyun

Seni bir daha yanlış anlayamayacağım
zamanı geri alıp da
aynı çayı içersek yeni baştan
söz veriyorum
daha açık sözlü olacağım
kendime saklamayacağım duygularımı
seni de
olduğundan farklı görmeyeceğim
el sallamak gerekirse
giden sevgiliye
seninle her şeye varım
31 Ağustos 2006




Dört mektup

Biri 40 yıl öncesine
biri 40 yıl sonrasına
biri masaldaki prensese
biri de ortaya
istediğin mektup senin olsun
selam ve sevgiler
26 Kasım 2006





Hayal avcısı

On sekizinde delikanlıyım
İstanbul’da
şehir hatları vapurunda
hayal ve gerçek arası bir güzel
elinde boyalar
resmini çiziyor gelecek günlerin
bir yanda ben
bir yanda o
hayal avcısıyım bu öyküde
ama ne tünelin başı
ne sonu görünüyor
el ele tutuşursak donacak mı bu resim
geçmiş ne yanda duracak
gelecek ne yanda
limana az kaldı biliyorum
bu rüya gerçek dünyaya kadar
on sekizinde bir delikanlı
hayal avcısı
bir de hayaller
Bayındır 12 Aralık 2006










Kalp doktoru

Kalp doktoru ya da aşk uzmanı değil ya
Gülhane Parkı
ya da Avcılar’daki üst geçit
yine de söyleyecek bir şeyleri vardır
bizim için
21 Aralık 2006





Korku tüneli

Öylesine sevdim ki
beni sevmenden korktum
24 Temmuz 2006












Perdenin arkası

Bu perde açılamaz
çünkü orada gizlenen canavar
sizden korkuyor
perde açılıp
ışık girdiğinde içeri
siz girdiğinizde
onun dünyası yıkılacak
11 Eylül 2006



Ortak zamanlar

Aynı yerde
aynı zamanda
aynı yağmurda gezindik
senin özlemlerin kendi dünyanda
benim özlemlerim benim dünyamda
yağmur devam ederken
bir yandan hafif rüzgar
ortaklığa dahil bir ıslanma
5 Temmuz 2006








Ciğercinin kedisi

Ne sen ciğercinin kedisisin
Orhan Veli’nin dizelerindeki
ne ben sokak kedisi
istersen kül kedisi ol
Kaf Dağının ardında
ya da adalet dağıt
ülkemin bir yanında
görüşme istemim var
20 yıl öncesi için
geri çevirme artık
bu dileği
ister Kadıköy’de
ister Çiçek Pasajında
ister Kani’nin kahvesinde İnciraltı’nda
5 Kasım 2006





Sevgili Yeşilırmak

Sevgili Yeşilırmak,
kıvrıla kıvrıla
ne de güzel akıyorsun
nedendir bu cilve açıklar mısın
vadinin coşkusunu taşıdığından mı
yoksa dağlar yol vermez mi
sen kıvrılmasan
1983-Ayvacık
Ters köşe

Ters köşeye uçmak
yaşamak ve sevmek uğruna
belki zor olacaktı
sen olmasaydın
21 kasım 2006




Tohum toprağa düştüğünde

Tohum toprağa düştüğünde
belirsiz bir umuda kapılırım
yarın onun yeşereceği boy atacağı gelir aklıma
o toprakta hazırlanırken
ben de onun mutluluğunu yaşarım
doğmak ne güzel
büyümek ne güzel
Samsun 27.01.1984












Yabancı

Yine de yabancıyım şu Samsun’a
memleketimiz ama
kim tanır beni bu sokaklarda
var mı bir tane merhaba diyen
ya da gülümseyen
9 Haziran 1983




Yırtıcı kuşun yakınması

Teker teker uçsanıza
hep birlikte
dev bir kuş olup
beni aç koyamazsınız
24 Ekim 2006












yaz başları

her şey ne kadar canlı
renkler öyle
sesler öyle
anılar pırıl pırıl
seni seviyorum zaman
her zaman
her şey ne kadar canlı
10 Haziran 2006



Ahmak aşıklar diyarı

Bütün türküleri ezbere bilirdi
aşka dair
bütün şiirleri
bütün masalları
bütün efsaneleri ezberlemişti
başka öyküleri bilirdi bilmesine de
kendine bir yer bulamamıştı
bu güzel ülkede
ikisi de birbirini sevdi
masallardaki gibi
gel gör ki
ahmak aşıkları oynadılar birlikte
hüzünlü değildi öykünün sonu
belki biraz safça
efsane olup gittiler
göz göre göre
4 Ağustos 2007

Anlatamadın

Bir çok kitap
yüzlerce şiir yazdın
anlattığın ve anlatacağın
topu topu
iki sözcük
anlatamadın
anlatamadın
15 Ağustos 2007




















Çocuk değildim

Elbette çocuk değildim
İzmir Fuarında
uçan baloncuyu çağırdığımda
bir tane balon alacağım sandı
oysa tüm balonlara adını yazmalı
ve uçurmalı idim
öyle oldu
karanfil satan teyze
birkaç tane alacağım sandı
oysa ben
çiçekçi ile ortaktım bugün
tanıdığım tanımadığım tüm arkadaşlara
birer karanfil verdim
aşkımız hesabına
seni çılgınlar gibi seviyordum
soyut tarafından
çocuk değildim elbette
ama küçülmüştüm karşında
muzip bir gülümseme kaldı
o gün bu gündür
21 Ağustos 2007









Saksıdaki ceviz fidanı

Birkaç ay oldu doğalı
saksıdaki ceviz fidanları
benimle birlikte avukatlık yapıp
yurt ve dünya ile ilgileniyorlar
biliyorlar ki
zamanı gelince
bahçede yerleri hazır
saksıdaki fidanların
bir çok dostu var yine saksıda
palmiyeler fıstık çamları biberiyeler
daha neler ve neler
ben onları seviyorum
onlar da beni
Temmuz 2007
















Sen kimseye benzemezsin

Sen kimseye benzemezsin
kimse de sana
şiirler
kitaplar yazdıran
sultan var mı
kendisi için
benim sevdiğim
başkası var mı
sen kimseye benzemezsin
kimse de sana
10 Temmuz 2007



















Sevda kokan dizeler

Sanma ki süslü yazılar
abartılı iltifatlar aşkı anlatır
mektuplar
ve bayram kartlarında
seni aradım uzun zamandır
öyle güzellikler var ki
sayfalar arasında
sözcükler yetersiz kalır anlatmaya
ve dizeler
sevda dediğin bir çıkmaz sokak
dikenli bahçeler ve kır çiçekleri arasında
masaldaki gizemli kız
gerçek yaşamın sultanı
tam ortasında ümitlerimin
saza sarıldım
ama çalmayı bilmem
pınar başlarını gözledim
hangi zamanda ve nerde
kayıp ülkeleri dolandım
ama ben gerçeğim
sevdiğim gerçek
deniz kızını aradım
vahşi kayalıklarda
ne gemim var çarpmak için
ne de yüzme bilirim
seni özledim
özeti bu anlattıklarımın
Bayındır 12 Temmuz 2007

















Fadime’nin Ali’si














Ufak bir yalan

kendimizden yana ne anlattıksa
bugüne kadar
hepsi ufak bir yalan
Sungurlu 6.1.1989




Çayı kıskanmak

Çayı kıskanmak aklıma gelmezdi
en çok sevdiği şeyin çay olduğunu
söylemeseydi
çayı da sev
beni de
onun yeri başka
benim yerim başka
1989-2006












özlem

ya şimdi özlemlerin gerçekleşir
bir çorap söküğü gibi gelirse ard arda
ve birden bilinmezdeki sevgili çıkarsa karşına
her şey dilediğinden de güzel
mutlu çocuk
söyle bana bu öykü nereye varacak
aşılmaz dağ ulaşılmaz sevgili kalmadığı zaman
söyle bana bu öykü nereye varacak
ya şimdi beklediğin kız girerse içeri
hayalindeki gibi gülümser ve
kollarını sarmak için boynunu
koşarsa sana
dayanabilir misin bunca güzelliğe
Ilıca 1 Haziran 1990
















altı otuz soğuğu

nerden bilebilirsin altı otuz soğuğunu Ankara’nın
ve bir kahve köşesini Oto-gar’da
ben nerden bilirim sabahın altı otuzunda
sevdiğim ne durumdadır
nerdedir ve ne yapar
nerden bilirim düşüncesinde ne var
Ankara’da bir kış günü
13 Ocak 1990
bir şeyler duyuyorum geçmiş günlerden
ve bir şeyler gelecekten
şimdiki zamandan falan filan
Ankara 13 Ocak 1990




bilmem anımsar mısın

bilmem anımsar mısın
bir gün yemek salonunda
karşı karşıya gelmiştik masada
ve ben zangır zangır titremiştim
yıllar sonra yine bir yemekte
ben yine titredim
bu defa galiba soğuktan
3 Haziran 1990




buna ne derler

olan bana oluyor
sen dünyadan habersiz
buna ne derler bilemem
aşk mı lahana turşusu mu
İZMİR-Haziran 1990







çok sürmez

siz şimdi okullarınızda
belirsiz bir geleceğin
şeklini çiziyorsunuz
ve ben( şimdi)
argından çıkmış su gibi
     darmadağın
          ama iyimser
çok sürmez kararsızlığım
Ayvacık 1982







mimar kız

gel tasarımcı ablacım
yüreğimin en yalnız köşesine
öyle bir kale yerleştir ki
hem tamamını yönetsin gönlümün
hem de yalnız köşe kalmasın
Ilıca 27 Temmuz 1990



sabahın yedi otuzu

Burası İnciraltı
otobüs durağı
sabahın yedi otuzu
Buca otobüsünde bir güzel
gözlerimi çekip alıyor
yerinden

Buca otobüsünde
yıllar öncesini
yıllar sonrasını
ve yaşadığım zamanı
bir gülümseyişte
yaşıyorum

İnciraltı otobüs durağında
Konak otobüsünü bekliyorum
güne güzel başlamak ne güzel
11 Mart 1986


üç dört beş

1 Ocak 1986 Çarşamba
Perşembe 2 ocak
ardından
Cuma
cumartesi Pazar
üç dört beş
gün gün yaşanmış bir ocak
ardından şubat
ve yaşanmayı bekleyen mart
işte... o günleri ben yaşadım
nefes aldım
yemek yedim
canım sıkıldı bazen
hayaller kurdum
ümitlerle geçti o anlar

ben o zamanı yaşadım
o zamanda sevdim
ümit edip bekledim
ve o zaman.... geçmiş zaman oldu
Şubat 1986








madem ki

madem ki sen yoksun
ve sürüyor yaşam
madem ki sensizlik vazgeçemediğim bir şey
istediği gibi çalsın türküler
30 Nisan 1991




yol üstü

kapının arkasından bakarken
gülümsüyordu
her zamanki gibi
     mahçup ve sevimli
Çarşamba Mayıs 1997




ilk ve son

öğretmenliğimin ilk günleriydi
bana çay getirdi diye
aşık olmuştum arkadaşıma
işte Bayındır’daki aşklarımdan biri
her zamanki gibi
23 Ekim 1988


sebzeler

söylesene ahmet
kime ne satıyorsun
domatese tutuldun da
değeri mi arttı meyvelerin
1987





kıtalar arası aşk

sen Avrupa yakasındasın
ben Asya
banttan yayında el salladım
bir TV kanalında
sen de gülümsedin
beni seviyorsun anladım
ben de seni
2 Aralık 2003









sağlama

sağlamasını yaparsan
hayallerinin
seni üzdüklerim
dikkate alınmayacak
hesap hataları….
13 Şubat 2005




sana özdeş sevgili

duyguları
eti kemiği
sinirleri
ve % 70 su olan
sana özdeş bir sevgili




gittiğin zaman

gittiğin zaman
özlemle bekleyecektim seni
şimdi olduğu gibi
13 Şubat 2005



duymanı istiyorum

sensizliğin nasıl bir duygu olduğunu
yaşamanı isterim
hissederek
13 Şubat 2005





gül

ister kırmızı ol
ister beyaz
istersen sarı
ne renk olursan ol
yeter ki sen ol
13 Şubat 2005




erkekler ağlar mı

erkekler ağlamaz diye
biri atmış ortaya
dil din renk ve cinsiyet ayrımı yapmak
kimin haddine
13 Şubat 2005



emrin olur

beni sevdiğini söyle
sonrası emrin olur
Şubat 2005




otuzbeş yaş şiirine ek

otuzbeş yıl yaşadın
hatta biraz daha fazla
avukatlık yapıyorsun
başka.....
Şubat 2005



falcı kıza mesaj

yine devam mı fala
ben neresindeyim
iskambil kağıtlarının
sen neresinde
bu öyküyü kim yazdı dersin
beni nereye koydu
seni nereye
Şubat 2005




dürüstlük

dürüst davranmamı mı istiyorsun
yalan söylüyorum
Şubat 2005





teyid mektubu

sana okuduğum
en güzel aşk şiirlerimi
en güzel sözleri
ve en tatlı yalanları
bu mektup ile teyid ediyorum
tekrar tekrar söyledimse
sevdiğimi
kendi tarzımda anlattımsa aşkımı
mektuba dahil
kalanlar benden değil
Bayındır 8 Temmuz 2004








hain kız

anlatsam
anlatamam
sözcüklerle olmaz ki bu iş
yaşamak ve hissetmek gerek
hain kız işte
Şubat 2005





sen gittin

söyleyemedim
gidebilirsin diye
ve sen gittin
söyleyemedim
unutabilirsin diye
söylemek istemiyorum
unutma beni
unutma
30 Ocak 2005







kendi masalının prensi

prens
rüyalarının gerçeği prenses ile
buluştuğunda
masal sona ermişti
ne geçen bölümleri ona anlattı
ne de kendisine
masal değil mi bu
siz de dinlemediniz yaşananları
prenses de
gelecek bölümleri ise
kimse bilmiyor
23-24 Ocak 2005







yetti de arttı bile

kalabalıklar içinde yalnız
sevdiğimi ararken
gözlerimi kapatanın sen olduğunu düşünmek
yetti de arttı bile
18.11.2003/Bayındır




zamanı görmek

seni gördüğümde
onbeş yıl öncesi
canlanıyorsa eğer
zamanı görüyorum demektir
15 eylül 2004




küçük terzi

sevdiğim küçük terzi
oyuncaklar yaptı tahtadan
onlara giysiler dikti
zamanın penceresinden
gülümsüyordu
oyuncaklarıyla
oyuncakları da sevdim
küçük terziyi de
Eylül 2004










renkler

ne renkler göründüğü gibi
ne de insanlar
gülümsemeler başka
hayaller başka
sanki her şey rol yapıyor
herkese karşı
Eylül 2004



oyun bitti mi

belki de şu an
yaşam
yeniden başlıyor
Eylül 2004




yolculuk

en uzun yolculuk
kendi dünyanda
kimse bilemez
sen de bilemezsin
kaybolur gidersin
Eylül 2004



sarı çiçek

adın ne olursa olsun
sarı çiçek
seni sevmemek
olası değil
Eylül 2004








aşkımız için

yaptığım
ve yapamadığım
her olumsuz şey için
özür diliyorum
affetmek büyüklüktür
tam sana göre
24 Ekim 2004







çocuk

bacaklarına dolanıp
ellerinden sıkıca tutan
çocuk
belki de ben oluyorum
Ekim 2004




mutluluk bu

İstanbul’daki ilkokul öğretmenime
ve
Arguvan Noterine
şiir kitabımı gönderdim
işte mutluluk bu
26 Ekim 2004




parti içi demokrasi

cesur
ve akıllı dostlarla değil
sadık dostlarla olur
bu iş
6 Kasım 2004



Güneş’in oğlu

sorarlarsa
güneşin oğlunu
beni göster ve
kardeşin olduğumu söyle
13 Kasım 2004




bir tilki klasiği

tilki kümese daldı sessizce
tüm tavuk ailesine
horozlar tavuklar ve civcivlere
size özgürlük
demokrasi ve
mutlu günler getireceğiz diye haykırdı
merak ve korku çığlıklarının ardından
sevinen ve üzülenler için sonuç değişmedi
tavuk ve tilki masallarını bilirsiniz
biri mutlu olur diğeri ne olduğunu dahi anlamaz
15 Aralık 2004







sevdiğimle çay içtim

sevdiğimle çay içtim bugün bir başıma
kimsecikler yoktu masamızda
o ve benden başka
geçmiş günlerden konuştuk
biraz da gelecekten
karamsar olduğumu söyledim
hem de çok
ama iyimser gözüktüğümü
rol yaptığımı söyledim
gülümsedi
zaten yaşam bir sahne değil mi
hepimiz rol yapmıyor muyuz... dedi
sevindim bana destek oldu diye
çaylar bittiğinde
gülümsedim kendi kendime
gerçekten iki bardak çay vardı
ve iki sevdalı
ama madde olarak yalnızca ben vardım
sevdiğim ise hayal
gülümsedim gerçeğe
yalnızlığıma gülümsedim
yalnızca gülümsedim
1988 ?







Menemen Kuşu

çantasını kaptığı gibi
uçarak gitti Menemen’e
ilahi kuş
31 Aralık 2004





Fadime’nin Ali’si

Ali gitti diye
küsmedi
inadına yaşadı
ve inadına sevdi
31 Aralık 2004




aşka dair

sen kendine inanıyorsan
sevdiğin de inanır
azıcık kuşkun var ise
biraz daha düşün
1 Ocak 2005




seçimi size kalmış

at ölür meydan kalır
yiğit ölür şan kalır
at ile yiğitlik arasındaki seçim
size kalmış
12 Ocak 2005





aşk şiiri

sen adi ve aşağılık bir adamsın
ama yine de
affetmemek mümkün değil
18 Kasım 2003













Atatürk’ü Anmak

elinde
öğretmeninin verdiği kitap ile
koşturan çocuk
bir odalı sarayına giderken
çok mutluydu
Kasım 2003





af

bütün yanlışların
yoruma açık dizeler olduğunu
düşündüğünde
affettiğini biliyorum
dizelerimi
seni sevdiğimi
kaçıncı kez tekrar edeceğim
ve sen affediyorsun bu çocuğu
bir dost
bir sevgili
karmaşık bir dize gibi
17 Kasım 2003






sensizlik

sensiz nasıl geçer günler
bahar ne anlama gelir
şarap ne anlama
sen sensiz kalmadın ki bilesin
Ocak 2005




anlaşılmaz bir şey

önce ben sevdim onu
sonra o beni
birbirimizi sevdik
anlayamadan
sevdik de
söyleyemedik
kendi kendine aşk olur mu
olur olmasına da
bizimkine benzer
o burnu büyük
ulaşılmaz sevgili
ben burnu büyük
anlaşılmaz bir şey
işte bu bizim aşkımız
17 Şubat 2005



neden

neden
duygularımı anlatırken
süsleyemiyorum
neden okula giderken
saçımı taramayı unutuyorum
neden
ucuz gömlek ve pantolon giyiyorum
anlayamıyorum
neden sanki
hep
bana yüz vermeyenleri
seviyorum
bir şey daha var
anlayamadığım
neden kendime soruyorum bu soruları
İzmir 1985 ?














gerçek olmamış hayal

sözgelimi şu anda
düşün ki ders çalışmıyorsun
bu masanın üzerinde değil kolların
sen yoksun okuma salonunda
ve burnunu tırmalamıyor kuru hava
gözlerini bir türlü alamadığın
karşı masadaki güzel kız
aklını çelmiyor
işte sen şu anda
seç gönlüne göre bir yer
uç git
istediğin bahar serinliğini
yaz akşamını
gül bahçelerini yaşa
ve sanma ki hayal olmuş gerçek ile
gerçek olmamış hayal pek farklıdır
Fakülte 2. sınıf














belki yarın

belki yarın
gün bir başka doğacak
bir başka uçacak kelebekler
ve rüzgar
bir başka sallayacak yaprakları
kim bilir belki
ben de bambaşka olacağım
28 Mart 1986





















kimlik

doğanın bir parçası olan
canlılar kümesinin
hayvanlar alt kümesinin
kendini akıllı olmakla avutan
omurgalısı

genetik çözümlemesi
bir canlı
ve bir insan

kültürel kimliği
genlerinden anlaşılmaz
her yerde yaşayabileceği gibi
dili
dini
uyruğu
belirsiz bir şey          
17 Şubat 2005











Bir varmış bir yokmuş

ey sayın öğrenci
paldır küldür dönen zaman çarkında
başlangıcı ve sonu belirsiz yolda
sele karışmış dallar gibi gidiyorsun

bu dönen zaman
ne sen öğrencisin diye
ne yaşın yirmiüç
ne de beklentilerin için
sınırsız enginlerde balıkçı
bilinmez yaylalarda çoban
ya da zaman karanlığında kaybolan
bir nokta olsan
yine aynı şartlarda dönecek dünya
bir karış uzamayacak zaman
ya da
şu veya bu yer
falan yada filan asır
zaman çarkına engel olmayacak

ve sen ey sayın öğrenci
sonsuza kadar değil bu bekleyiş
her doğan günün bir akşamı
her açan yaprağın bir hazanı vardır

ümitler
ya da ümitsizlikler
şartlara küsmek
bazan sinirlenmek
ya da coşkusunu yaşamak saf hayallerini
gerçekçi düşler görmek
sevda üstüne türkü söyleyip
avunmak
hepsi bir varmış bir yokmuş

ne farkın var ki masal kahramanından
ya iyilik perileri yardım eder
ya aklın
ya da gücün-kuvvetin
ya da babandan miras kalan sihirli halı
masal değil mi bu
sevdiği kızı alır kahraman
ve kucaklaşmaya fırsat bulmadan
kaybolur gider düşüncelerde

öyküler hep böyle başlar
bir varmış bir yokmuş
ve ey sayın öğrenci
yaşamak
mutlu ya da mutsuz olmak
yaşamı anlamak
ya da kararsız kalmak
yani bocalamak gerekli mi

yaşıyorsun
varsay ki yaşamıyorsun
ümitlerin var
varsay ki yok
güzel bir kız takılıyor aklına
varsay ki takılmıyor
sayın öğrenci
ne fark eder
bir varmış bir yokmuş
17 Mart 1986






























eşeklik beratı

her şey sözcükerle anlatılmaz ki
gülümsemesine bakarsın
gözlerine
heyecanına
kalbinin nasıl attığına
anlayışı kıt olana
eşeklik beratı
firmamızın ikramı
26 Şubat 2005



geçmiş zaman

Sona ermiş bir yaşamın geçmiş zamanında
dipdiri ayaktayım
bir Pazar günü İzmir’de
bit pazarını dolanıyorum
halk oylaması var bugün, oyumuzu kullandık
bu arada sınıfta kaldığımı öğrendim iki dersten
iyi ki üç yada beş değil dedim kendi kendime
iyimser gözlüklerimi bir yana bırakınca
görüyorum ki zamanımı çalıyor hırsızlar
hem de göz göre göre
zavallı avukat adayı daha kendini savunamıyorsun
ya sonrası
ne demiştim
sona ermiş bir yaşamın geçmiş zamanında
bana ait raylarda sürünüyorum
İzmir-1988 ?
sayısal çözüm

Alt alta yazıp adlarını
sevdiğim kızların
toplayıp çarpıp ve bölüyorum
böylece aşkımın sayısal çözümüne gidiyorum
23 Mayıs 1991






tutamadığım hayal

sen ki yanıbaşımda
uzanıp tutamadığım bir hayalsin
ben ruh gibi gezinsem çevrende
ne fark eder
İzmir-18 Haziran 1986












varsayım

varsay ki 100 yıl yaşayacaksın
şu anda yirmi
ya da yirmibeşini yaşadın
seksen veya yetmişbeş yıl alacağın var
boşver gitsin
bu zamandan bakılınca
daha çok var
ama yetmişbeş yıl sonra
borçlu olacaksın
(İnkilap tarihi kitabı)





Elveda

Elveda güzelim bitti aşkımız
öyle belirsiz ki önümdeki yol
öylesine karanlık ki gelecek
kim bilir yarın
ve sonraki gün ne olacak
Eylül 1983-Mart 1989







Gel

Gel güzelim gel
bir sen eksiktin
havalar bir yanda
bir yanda hormonlar
hani gençlik var ya gençlik
biraz da sen alt-üst et
Ahmet’in dengesini
21 Eylül 1989





senden bir parça

aldığım nefes
içtiğim su
gördüğüm her güzellikte
senden bir parça
iyisi mi benim gibi yap
bu akşam aya bakarken
el sallayacağım sana
sen de gülümse
aya ve güneşe
ve sensiz olamayan
bu delikanlıya
20 Mayıs 2005




aşkın anatomisi

sevdiğim kızın
% 70 su
kalsiyum, fosfat, demir
azot, oksijen
ve benzer maddelerden oluştuğunu biliyorum
ve biliyorum ki
ben de
aynı maddelerden oluşuyorum
ve biliyorum ki
o da buhar olup
yağmura dönecek
ben de
belki göklerde buluşacağız
ve denizde
belki tuğla olacağız bir evin bacasında
belki de
daha iyi anlayacağız o zaman
aşkımızı
7 Mayıs 2005










bu ses senin

bu ses senin sesin
biliyorum
yakında çok yakındasın
duyuyorum
elimde değil
çok seviyorum
8 Haziran 2005







Atatürk’ü Anmak

elinde
öğretmeninin verdiği kitap ile
koşturan çocuk
bir odalı sarayına giderken
çok mutluydu
Kasım 2003


















Falcı kız





















hayal imparatorluğunun sonuna doğru

gerçek diye yaşadığın hayaller
yarın son bulacaklar
kendinle başbaşa kaldığın zaman
bir gülümsemelik zaman ayır
bana da
17 Kasım 2003








insanın özü

yaptığı eşeklikleri gizlemek için
yapmadık şebeklik bırakmaz
fazla mı özet oldu
olsun
sınav sorumluluğu
bu kadar
Kasım 2003







mektup

sevgili dostum
şu an sınav zamanı
ne kadar sakin görünsem de
fırtınalar kopuyor düşüncemde
saat yaklaşık 23
korkunç uykum var
ve
gidip yatacağım

biliyor musun
umrumda değil
sınavdan alınacak not
ben kendime düşeni yaptım
ve
yapabileceklerim bu kadar
irademi aşamam
sonunda ben bir kimyasal düzeneğim

elimde olmadan
yoruluyorum
düş görmem gerekiyor
bir şeyler düşünüyorum
çok şey düşünüyorum
ve sevgili dostum
birşeyler anlatmam gerekli
birileri beni dinlemeli
şu an
sen dinliyorsun
ama sevdiğinden değil
elin mahkum da ondan
sen ki hayali sevgili
sen ki
rüya ve gerçek arası
garip bir duygu
bak
karşı koyamıyorsun
anlattıklarıma

biliyorum
istesem beni seversin
çünkü sen bir hayalsin
ve iplerin benim elimde

ama
sevgili dostum
ne fark eder ki
şu anda yalnız ben hissediyorum
gövdemin sıcaklığını
ve yalnızca ben duyuyorum
yüreğimin çarpmasını

eğer yok edebilsek
kendimizi
düşüncemizle
bizden başkası fark etmez
yokluğumuzu
ve biz de fark edemeyiz
çünkü
anlamı kalmaz yokluğun

sevgili dostum
insanı
yalnızca kendisi anlar tam olarak
ve
o da çoğu zaman yanılır
25 Kasım 1986




























iki adet suçsuz idam mahkumu

iki adet suçsuz
idam mahkumu
yaşamın anlamını tartışıyor
demir parmaklık arkasında
üç ayrı gazetede
beş ayrı yalan     
ne demek lan
şüpheden sanık yararlanır
sen o kocaman gazetelerden daha mı iyi bileceksin
olayı
hem de itiraf etmişsin aslanlar gibi

biz de merak ediyoruz elbette
kendileri dayanabilir mi
işkenceciler
yaptıklarına
olsun
idamı bekleyen onlar değil
zerre kadar acı duymazlar
ve üzüntü
sen işkenceciden daha mı iyi bileceksin
olanları
üç gazete
üç işkenceci
asın hadi iki genc

sahi yaşamın anlamı demiştik
biz niye buradayız
yaşamın anlamı
hapishane mi
peki insan yaşamı
petrol kuyuları ile karşılaştırılabilir mi
kaç dolar kaç sent eder
ya insan hakları mahkemesi ne yapar
ya da bir şey yapar mı
zaman mahkemesi bizi akladığında
gençliğimizi kim geri verecek
26.8.2000
























bir başka savunma

ne demek
not dediğin şey
bilimsellikten uzak
anlamsız sayılardır
sıfır bile
çok anlamlı bir sayı
bu konuda
yani sıfır konusunda
ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır
siz
notlara
anlamsız sayılar diyemezsiniz
matematikte sayıların büyük önemi var
ağustos 2000
















bir dekanın diğer anıları

fakülte bahçesinde
elindeki ders notlarını
hafızlamaya çalışan
öğrenciyi
10 saniye geç geldiğini gerekçe gösterip
sınava almadım
var mı itirazı olan
hem sınava girse ne olur
girmese ne olur
notu ben veriyorum
girse de hava alır
girmese de
girmeden hava alması
usul ekonomisine de uygun olur
bizi izlemeye devam edin
ağustos 00














henüz dekanlık görevine atanmamış bir
müstakbel dekanın anıları

notları beğenmeyenler
dava açsın arkadaşlar
sınav kağıtları bize geliyor bilirkişi olarak
sizin açınızdan sonuç değişmiyor
bize ise tatlı parası oluyor
bilirkişi ücretleri
beyfendi
patagonya üniversitesi
hukuk fakültesinde dekan adayı idi
dekan oldu
vatana millete hayırlı olsun




üniversite holding a.ş.

ekonomik girdiler
kelle başına hesap edildiğinde
çok öğrenci çok para demek
sınıfta bırakacaksın arkadaş
bir yıl iki yıl....oniki yıl
sorarlarsa
-ki kimse sormaz-
çalışmıyor bu öğrenciler dersin
bak geçenler nasıl geçiyor




eylem

iki öğrenci eylem yapsa
oniki kişi göz altına alınır
beşi dövülür yedisi mahkemeye sevk edilir
ilahi patagonya








komik yaratık

sefil köle
canlılığın şifrelerini
iletmek için uzaklara
çalışır
aşık olur
yemek yer kavga eder
aşkı ve gururu için
dünyaları yıkar
bilmez ki tek görevi
şifre taşımak
ne dersin işte komik yaratık
3 eylül 2000



sevgilim

ah sevgilim
böyle bir aşkı görmezden gelemezsin
İsviçre ayakkabı Amerikan kot ve Fransız gömlek
giydiğimi bilmiyorsun
bilmiyorsun ki son model mersedes ve dubleks bir evim
ayrıca yatım ve atım var
İsviçre bankalarındaki paralarımdan daha söz etmedim
hem bir iki aya da kalmaz karımdan boşanırım
ah sevgilim bir aşk ancak bu kadar yüce olabilir
31 Ocak 89






anlayamazsın

anlayamazsın anlayamazsın
anlasan da zaten bir şey değişmez
bir öğrenci
lanet olası öğrencilik sona ererken
yorgun yüzücünün son kulaçlarını atıyor
sahile doğru
12 Ağustos 88





beni düşünme

beni düşünme sakın
eğer yaş yoksa gözlerimde
ağlamıyorum
ve eğer mezarlıkta değilsem
bil ki ölmedim
düşünme sakın ben hep böyleyim
13 Ocak 1980





sen bensiz de mutlusun

sen bensiz de mutlusun
ve yaşamak güzel
ben her zamanki gibi
karmakarışık
küçük bir dileğim var
duyarsan eğer
her şeyin en güzeli seninle olsun
(Değişiklik 16 Haziran 2006 )








güller soldu

güller soldu da
tükendi mi çiçekler
baharlar çuvala mı girdi
düşüncem yok şimdilik yaşam hakkında
her şey anlamsız
ve ben yalnız
yalnızlığım da anlamsız




doğal şey

yaşamında yaptığı en doğal şey
aşık olmaktı
ve en büyük yanlış
domatesi sevmekti
şimdi her şey bambaşka












hint kumaşı

ne sen
ne de ben
kendimizden başka bir şeyiz







yazık değil mi

Kadıköy’de Karaköy iskelesi
saat 20.45, 16 Ağustos 91
görülecek birşeyler her zaman vardır
tam anlamıyla satılmış
bir delikanlı örneğini bile bulabilirsiniz
Kadıköy’de
az sonralar
ve yarın sabahlar kaçınılmazdır
dedim ya
görülecek birşeyler her zaman vardır
yarın işin olmasa olmaz mıydı
yazık değil mi bu delikanlıya
16 Ağ.91





istanbul’da güz yağmuru

İstanbul’da
4 Ekim akşamlarından biri asker olduğum
piyadeleri oynuyorum bir yıldır
yarın biryerlere gidecekmiş
bensiz
kendim anlatamadım duygularımı
ama
Balkanlar’dan gelen soğuk hava
ve yağmur
isyan ediyor benim yerime
yarın biryerlere gidecekmiş bensiz
gitsin bakalım
4 Ekim 1991





külahıma anlat

sağımda saat kulesi
solumda deniz
Konak Meydanı ana-baba günü
sen yalnız olmadığını
külahıma anlat
ve aşkını
baharını
bilmem neni bilmem neni
Konak 13 Nisan 1991

kimse demir atmaz

kimse onsekiz yaşına demir atmaz
yolunun üstüdür
uğrar ve geçer
Ocak 1997






söyleşi

35 yıl yaşadın
başka ne yaptın
5 Mart 1997




bırak olduğu gibi kalsın

bırak Ahmet yemeği kahvaltıyı çayı
sana mı kaldı stajyer avukatların tanışması
daha güzel şeyler var İzmir sokaklarında
kumaş sanayinin yarattığı harikalara bak
bak bir kere terziler
nasıl da konuşturmuşlar yeteneklerini
13 Mart 1990



iskeletlerin dansı

dans ediyor insanlar
genç ve güzel
dans zaman çizgisinde
gözümü kapayıp açtığımda
iskeletler görüyorum aynı sahnede
dans ediyorlar sarmaş dolaş
sahneye çıkıyorum yanımda doğa harikası bir kız
gözümü yumup açtığımda
kollarımda bir iskelet
kendime bakamıyorum
18 Ağustos 98




zamandan kalan

harmana diktiğim çınar ağacı
ondördünü doldurdu
onüç yıldır hukukla haşır neşir oluyorum
öğrendiğim basit bir formül
ensen kalın değilse
boşuna konuşma
hak hukuk adalet eşitlik
gibi şeylerin
aslında masum birer sözcük olduğunu
öğretir zaman
21 Haziran 1997


nisanlar hep özel günlerdir

nisanlar hep özel günlerdir
bu çocuk için
bak sevdiğim
aşkımız sandığın gibi değil
yer ve zamanda yakınlık
ve hormonlar arası bayram havası
kazanan hep doğa olacak
30 Nisan 95





maddenin komik hali

sen bir madde yığınısın
kalsiyum demir fosfat
azot oksijen ve benzerleri
ben bir madde yığınıyım
aynı şekilde
bu ne biçim komedi
aşktan sözediyorsun
Kasım 1996







papatyaları yolma

kalkmış nerelerden gelmiş sevdiğin
yakın olmak için
sen ise seviyor sevmiyor diye
papatya yoluyorsun
aslanım daha ne bekliyorsun
Beyazıt ya da Taksim Meydanı’nda
miting mi düzenlesin seviyorum diye
10.7.1998



ülke sınırları yapaydır

ülke sınırları yapaydır
kuşlar sınır tanımaz
hangi leylek hangi devlete ait
bilen var mı












bazı yasalar değişmez

eşitsizlik içinde eşitlik olmaz
kurdun yaşama hakkı
kuzu ile sürer
maddeler canlı
canlılar madde olur
zayıflar yok olup
güçlü bünyelere katılırlar
yaşama hakkı
özgürlük
ve insan hakları söylevleri
mikroplar için hükümsüzdür
aslında söylevciler de inanmazlar
söylediklerine
hak denilen şey ne ki
havada uçuşan sözcükler





garip bir komedi

şimdiki zaman sahnesine
koyup yaşadıklarımı
gelecekten bakınca kendime
garip bir komedinin orta yerinde
görüp yaptıklarımı
eğleniyorum
13 Ocak 1989


B.B’ den bacak takviyeli demokrasi dersi

Kurban bayramında kesilen hayvanlara
nasıl da isyan ediyor B.B. hanım
Bosna’da kasaplar
boğazlarken çocukları
ve yaşlıları
ve kadınları
yani insanları
mehtaplı bir gecenin derinliğinde
bacakları ve sair organları ile
demokrasi dersi verir malum hanım
ve eşitlik
ve insan hakları
ve benzerleri




alıştık

alıştık artık bu seslere
adım adım arkamızda
yenilginin ayak sesleri olsa gerek
zamana ve şartlara
19 ekim 1990









kargalar

bir sen değilsin ki güzelim
beni görmeyen
bak kargalar bile aldırmıyor
bu delikanlıya
Maltepe 1991





sonbahar

sonbahar türküsünü söylerken
Karadeniz dağlarında
kimse bilmez düşüncemde ne var
haberi yok hiç kimsenin
gözyaşlarımdan









terziler

hayranım şu terzilere
el kadar eteğe
nasıl da sığdırırlar
bir karışlık yırtmacı
22 Eylül 1989




insan hakları

insan yaşamının bazen
petrol kuyuları kadar
bile önemli olabileceği
söylenmektedir
Aralık 1992





gülümsüyordu

İzmir Adliyesinde bir çocuk
7-8 yaşlarında
sanki düğüne gidiyorlar diyordu
boşanmak isteyen ana ve babası için
1995’te duruşma beklerken



aşk ve güzel

en güzel çiçek hangisi
ya en güzel hayvan
peki aşık olduğun şey bunlardan biri mi
bana kalırsa değil
aşık olduğun şey güzellik değil
13.8.1996



şekil almış enerji yumağı

ben herkes olabilirdim
ve herkes ben
dünyanın en ilkel insanı
ya da en sevecen
ya da bunlar arasında bir şey
ben her şey olabilirdim
ya da herşey ben
sonsuz evrende
şekil almış bir enerji yumağıyım ben
aslında ben herşeyim
herşey ben







adın soyadın adresin

söylesene ahmet
kime ne senin türkünden
gözünde yaş gönlünde ateş varmış
ve fırtınalar kopmuş düşüncende
kime ne
adın soyadın adresin
sabah kahvaltın ya da çorabının markası
kimi ilgilendirir
söylesene ahmet
sen domatesi sevmişsen
kime ne bundan





sen yoksun

sen yoksun ahmet
var olan senden bambaşka bir şey
sen dünkü sen değilsin
ve yarın asla bugünkü sen olmayacaksın
yine unutma
adın yalnızca bir sözcük
ama sen sözcük değilsin





mutluluk

ayın parladığı
yıldızların yandığı yer
bizim dünyamız
ve sonsuz yıldızlardaki
sonsuz dünyalar
bir dileğim var duyarsanız beni
eğer mutluluk olacaksa herkesin olsun
9 Haziran 1983










tepeme çıkarma cinlerimi

ey benim muşmula suratlı sevdiğim
olup olmadık yerde aklıma gelip de
niye tepeme çıkarıyorsun cinlerimi
ya aklıma geleceğine gerçekten gel
ya da oynatıp durma beni
20 Şubat 1983




hizmetçi

sadık birer hizmetçiyiz bizler
aşkımız
sevdamız
karagözlü yarimiz
ve ne varsa güzelden yana düşündüğümüz
hepsi doğaya hizmet için
4 Eylül 1996



güzel kız

güzel kız
inmek zorunda mısın otobüsten
gönlümü alıp gitmek
hayallerimi yalnız bırakmak zorunda mısın














aklından geçse ya

aklından geçse ya
sokak lambasının yanında
soğuk
duygusuz rüzgarlar
ve yaprak seslerinin altında
sevdalı bir kedinin
kendini beğenmiş
kocaman burunlu bir güzele
dizeler yazdığı
aslında biliyorum akıllı işi değil bu
belki üşütmüş olacağım yarın
burnumu çekeceğim ikide bir
daha sıkı sarılacağım ceketime
sırf birkaç dize uğruna
sırf sevdirmek için kendimi sana
6 ocak 87



mavilim

mavilim beni gördün mü
yanımdan geçerken
hani Sungurlu’da
yanyana dururken otobüslerimiz
çıkıp serin havada gezinmiştik ya
sen benden habersiz
ben ise dörtköşe
mavilim olmuyor böyle
1989
varsın eskisi gibi olsun

varsın eskisi gibi aksın Yeşilırmak
eskisi gibi dalgalansın Karadeniz boşver
bırak anılar başbaşa kalsın
sen yabangüllerini
kır çiçeklerini anlat
sevgi telinden çalsın sazlar





yaşamı sev
          
yaşamı sev üç boyutu ile
selam gönder zamanın ötesine
geçmişteki ve gelecekteki dostlarına
ve yıldızlara göz kırp arada bir













telefon kulübesinin önündeki kıza

Tuzla’dan selam gönderiyorum
takvimlerin acele ile geçiştirdiği günlere
İnciraltı’na
saatlerle oynamak istemiyorum
ve zamanla
olmayan aşkımızın pembe tablolarına
gülümsüyorum




nasıl bir aşktı

nasıl bir aşktı
tatlı mı tatlı bir kız
zakkum gibi
sevsen zehrinden
vazgeçsen kahrından ölürsün
ya da benim gibi divane
dolanır durursun











tamamdır bu iş

pembe gözlük tak demiyorum
ama at gözlüğü de olmasın
gerçekçi ol
bir nal bulduysan eğer sevin
üç nal bir at daha bulabilirsin
ama düşün ki bulamadın
ümitlerin var
ve bir de nalın
boşver kalanını
pembe gözlük tak demiyorum
gerçekçi ol yeter
21 aralık 90



doyumsuz insanlar

doyumsuz insanların
içkisi oldu kanlar
kumar oynadılar
birimi insan olan paralarla
kurallar
kuralsızlıklar
ve silahlar konuştu
yine içkiler
yine paralar
ve silahlar
          

yağmur

bugünkü yağmurda
Kadıköy’de ne işin vardı
yine kız tavlamaya gittin
yine kimse pas vermedi
o yoktu değil mi
     


akşam karanlığı

akşam karanlığı ve sis
birbirine girmiş
çiseleyen yağmur ile sürüyor
Tuzla’da yaşam
böyle zamanlarda
herkes
ve her şey birbirine benzer
gerçek olan ile olmayan arasında
ufak bir aldatmaca
ya her şey düş
ya da tüm düşler gerçek
sesler karmaşık
dünyalar gibi
herkes çok yakın birbirine
ve çok yabancı
Tuzla’da gün batımını dinlediniz
6 kasım 90




28 şubat 91

bu akşamın şiirini de yazalım
küçük ayın son günü
kafayı zamana takarak
keçilerle uğraşmak istemiyorum
benim hiç keçim olmadı
keçi isterim
aşık mıyım yoksa
isterim isterim
bahar gelsin
maydanozlar yeşersin
zamanla uğraşmak istemiyorum
bazı şeyleri istiyor
bazı şeyleri istemiyorum





salata

burnu büyük biri olduğumu
sanıyordu
bilmiyordu ki
işin aslı domates salatası
ve ben deliler gibi seviyorum
salatayı




sen sardın

sen sardın başıma domatesi
koşturdun beni Altay’a kadar
koşturdun beni yağmur altında
şimdi de diyorsun olmaz böyle şey
kim çarptı yamulttu seni
kim diyorsun
bilmez gibi
kafa buluyorsun
kendince







ne sanıyorsun

ne sanıyorsun
daha mı çok düşüneceğim seni
değerin mi yükselecek borsada
daha güzel şiirler mi yazacağım
benden kaçtıkça
seni gidi seni
iyi ki ekonomi okudun
birinci sınıfta



kapıya vardığında

sen yine ders çalıştığımı san
bir başıma
kafeteryada
rahatsız etmemek için
başka masaya gidiyor
havasına gir
selam bile verme
geçerken
yanıbaşımdan
gözlerini kaçır
aman göz göze gelmeyelim
sonra bakışların gülümser
merhaba der bana
hatta hiç farketmemiş gibi
büyük harflerle espiri yap geçerken
gülüşlerin masama kadar gelsin
hem duymayayım
hem de duymuş olayım seni
hiç etkilenmediğini göster
varlığımdan
çıkar cebinden metal parayı
yazı tura at
sanki başka şeyler düşünüyor sanırım seni
ve giderken
sakın benden yana bakma
öte yanını dolan kafeteryanın
beni düşündüğünü anlamayayım
kapıya vardığında
dönüp bakmayı unutma ardına
anlamam nasıl olsa
bana baktığını
gülümse içten içe
kararsızlığına gülümse
bana gülümse
o kalabalıkta
acımasızca ders çalıştığıma
ne kadar duygusuz olduğuma
her şeye gülümse
biliyor musun
gülümseyince çok güzel oluyorsun
1 Şubat 1987/Samsun





















duruşma düzeni

duruşma düzenini bozdu
diye
avukat cezalandırılmaz
ama benim düzenimi bozdu diye
domates cezalandırılır
salata yapar afiyetle yersin
doğrar ekmeğinin arasına kor öyle yersin
elma gibi ısırırsın
domatesine göre değişmek koşulu ile
yalnızca öpersin








gönlümüz

yaşımız büyüyor
ama gönlümüz hala çocuk
küçük şeylere üzülüyor
küçük şeylerle mutlu oluyoruz







Karadeniz’de

sen hiç
Karadeniz'de
çay içtin mi
benimle
ben her gün seninleyim






başkasının gözü

kendine
başkasının gözüyle baktın mı hiç
örneğin
bir an kendini benim yerime koyup
dalgalı saçlı güzele göz kırptın mı




seçme şansı

bize yolculuk göründü
seçme şansımız yok
ölüm Allahın emri
ayrılık aşk yasasının

hiç düşündün mü

ve hiç düşündün mü
gideceğini
seni beklemeden
elveda demeden
ve el sallamadan
belki de hiç düşünmeden seni
söyle
gitti mi sevdiğin
kaldın mı kendi halinde
biraz mahzun
biraz düşünceli
yapayalnız






saymayı öğrenince

saymayı öğrendiğim zaman
önce kendimi saydım
acaba kaç taneyim diye
elbette bir çıktı sonuç
ama birşeyler kaldı kafamı karıştıran
acaba hangi bendim
bir tane olan



kedilerden sorulur bu ay

kedilerden sorulur bu ay
bahar, gökyüzü ve yıldızlar
ve çatılar
ve aşk
salata ve domatesle avutmazlar ya kendilerini
benim gibi
üç yanı açık
kilitli kapılar ardında
bilmem hangi zamandaki
dalgalı saçlı güzelin
ayakkabısının numarası
tarihe karıştı elbette
leyleğin getirdiği çocuklar
kedilerden sorulur bu ay
bahar, gökyüzü ve yıldızlar
ve çatılar ve aşk
Maltepe 28 Mart l991













bir çizik çek gençliğime

eğer kredi alabilseydim gelecekten
ya da ilerletebilseydim ahbaplığı zamanla
bir kalem oynat deseydim çocukluğumda
ya da bir çizik çek gençliğime
belki de bambaşka bir ben olacaktım
kim bilir belki şimdiki gibi düşünmeyecektim
yani ben ben olmayacaktım o zaman
yine de kararsızım bu konuda
öyle ben olmayacaktım da
böyle ben miyim sanki







sevda dediğin

sevda dediğin bir çıkmaz sokak
dönsen olmaz akşam oluyor
ve gitsen...bütün yollar Bağdat’a varıyor
uçmaktan başka şansın yok
o da imkansız
hadi...Bağdat’a gidiyor
ocak-şubat 89




savaşçı

ölesiye vuruşur savaşçı
gücü bitene kadar
kazanırsa eğer bu çarpışmayı
buruk bir yenginin mutluluğunu yaşar
fakat ölürse
ne yenilginin anlamı kalır onun için
ne de yenginin
şubat 88







adım ahmet

adım ahmet
salata yapmayı düşünmüyorum
hele yemeyi hiç
aşk denen kavram bana göre palavra
domatesi seviyorum
20 şubat 88







mucize

bir mucize değil mi
rastlantılar
ve bir rastlantı değil mi
yaşamak
Şubat 88









şiir okur dalgalı saçlı güzel

şiir okur
dalgalı saçlı güzel
meçhul sevgiliye
ve bir hayal kahramanı
düşüncelerin yarattığı bir zavallı olduğunu anlayamadan
coşkusunu yaşar saf hayallerin
şubat 88





sıcaklar artınca

önce sıcaklar artar hafiften
sonra ısınır toprak
tohumlar çimlenmeye başlar
ardından kısalır etekler
tüm cömertliğini gösterir yırtmaçlar
bir kız gülümser karşı masada
karar veremem aşağı mı baksam yukarı mı
avucumu yalarım yavaştan
gençliğim böyle
ciddi memleket meselelerine takılır gider
((Nisan 1-2-3 88)




geçen yıl

geçen yıl
bir nisan günü
sırılsıklam ıslanmıştım yağmurda
ve sırılsıklam aşıktım
ve oldum olası
aşka inanmadım
1 nisan 88








yarın

yarın
bu günü özleyeceksen eğer
bugünü sevmek için
yarını ne diye bekleyeceksin
15 nisan 88







falcı kız

fala inanıyorsa eğer azıcık
iskambil karıştırıp da
bana mutlu geleceğimi okuyan falcı
o da seni seviyor derken
belki de anlamıştır neden kızardığımı
4 temmuz 88









aşkımla ilgisi olmayan şiir

vazgeçtim sevdadan
şiir yazmaktan
ve seni düşünmekten
şimdi yalnız
modern bir sera
ve kışın ortasında domates yetiştirmek gibi
basit hayallerim var.
yok vallahi
bu şiirin aşkımla bir ilgisi yok
30 ocak 87     




bizim üniversite

bizim üniversite
yalnızca bir dinleme
ve yazma kurumu değildir
iyi not tutup
güzel yazı yazan arkadaşlardan
(ismi lazım değil baş harfi İbrahim)
fotokopi alınır
bizim üniversitemiz
fotokopi ticaretinin gelişmesine
kaynak yaratır.




yoksul prens

zenginlik
madde yığınlarının sahibi olmaksa
çok zengindi prens
ama kendine bile sözü geçmedikten sonra
zenginlik de prenslik de şurda kalsın
























Galata’nın sonuna doğru

şimdi Ayşegül olmalı
o günü konuşmalıyız
öncesi sonrasıyla
şimdi karşımda
elinde bira
aynı ezgiyi dinlemeliyiz
aynı duygularla
beni affet zaman
bir yanlışlık yaptıysam
farkında olmadan
hiç içimden geçer mi kırmak
sevdiğimi
beni affet zaman
görüyorsun ki güçsüzüm karşında
yapabileceğim her şeyi yaptım
     sonrası beni aşar
kırmamaya çalışıyorum
hiç kimseyi
ve hiçbir şeyi
benden bu kadar










ezbere

bu yol bu kaldırım
gökyüzü yıldızlar
köpek havlamaları
ve gecenin belirsizliği
hep ezbere
ezbere yürüyorum yol boyu
dizeler üstünde
o kaldırım senin
bu kaldırım benim
çarpmamak için başımı
düşersem eğer taşlara
ortasında yürüyorum asfaltın
ezbere seviyor ezbere özlüyoruz
düşler güzeller ezber
sarışın ve esmerler
ela ve karagözlüler
ve dahi mavi gözlüler hep ezbere
İstanbul 4 Mayıs 91












Nobel Ödülü

bu yıl da bana vermezler
barış ödülünü
ben ki sessiz çocuk
ne okum mızrağım var
ne tank ve topum
bir helikopterim bile yok
hiç savaş çıkarmadım
hiç insan öldürmedim
aklımdan bile geçmedi böyle şeyler
bu yıl da bana vermezler
barış ödülünü
ben ki ezici bir güce sahip değilim
savaşmak için
barışa kaç kuruşluk katkım olabilir
15 Eylül 1998






çok şey istiyorum

çok şey istiyorum
fakat param yok
bedava vermiyorlar hiçbir şeyi
ve kredi alamıyorum zamandan



çay ocağı kapanmış

çay ocağı kapanmış
güzel kız hala karşı masada
ders çalışıyorum
İnciraltı’nda






dün sabah

dün sabah gidiyordum biryerlere
sanki ben değilim yolda giden
yolmuş giden bende
bana çarpan rüzgar değil
rüzgara çarpan ben
karşı şelaleden düşen damlalar
sanki onlar ben
ben onlarım
garip gibi ama
ben herşeyim
herşey ben











hukuk dersi

söyler misin sayın hukukçu
şüpheden sanık yararlanır
değil mi
sen öyle san
boğazına geçirilir ilmek
şüpheler içinde can verir elin oğlu           
(20.6.97)



















otuzbeşe değişik bir yaklaşım

yaş otuzbeş
her tarafındayım yolun
ne çocukluğum uzakta
ne de gençliğim
yeteri kadar çocuk yeteri kadar gencim
ne geçmiş geçip gitmiştir
ne de gelecek uzak
her gün
ve her akşam
toplanıp ben olan kafadarlar
söyleşiriz
çocukluğum bir yanda
bir yanda onsekiz yaşım
şimdiki ben ve geleceğim
sevdiklerimizi birlikte düşünür
birlikte gülümseriz kendimize
16 mart 1998












yeşil gözlü kız

hukuk fakültesindeki
şiir tutkunu yeşil gözlü kız
nerde sevda kokan dizeler
diye sitem etti
adının baş harfini
bir de gözlerinin rengini bilirim
hepsi bu
o da benden yana
daha fazla bir şey bilmez
ama ne sevimli öykü değil mi
herkes herkese aşık
haberi yok hiç kimsenin
bir diğerinden





sefil köle

sen doğa harikası
sefil hizmetçi
ben sefil köle
aşkımız sandığın gibi değil
ama yine de güzel
nisan 97




roman kahramanı

herkes kendi romanının kahramanı
ben dahil
şu an gelişen olaylar
ve az sonrakiler
hep aynı romanın parçası
kimse olacakları bilemez
kahramanlar dahil
yarınları bilemeyiz
ne siz ne de ben
peki romanın geçen bölümlerini biliyor musunuz
nerden bileceksiniz
sevdiği kıza ulaşır kahraman
ve kucaklamaya fırsat bulmadan
kaybolur gider
aslında oyunun ortasında bulduk kendimizi
oynadık bunca zaman
anlayamadan
ne kadarını biz yazdık dersiniz
romanın
ne kadarını yazacağız
birileri yazmış
bizler figüran








yol gelir bilinmezden ve gider

ne demek sorun
çevre kirliliği ne demek
artık savaş çıkmayacak
uçaklar düşmeyecek
trafik kazası asla
yoksulluğa son verdik
açlıktan ölümlere son
kanser ne demek
hastalık ne demek
alır Fransız parlamentosu bir karar
çıkarır bir yasa
son verir hepsine
sonra AİHM ‘ne başvurup
tazminat ister ilgililer
yasaya göre
oysa
Koç’um
yer çekimi yasasını kaldır
bir yasayla
artist olur
çok para kazanırsın








bir ayrılış sahnesi

anne inmişti adliye merdiveninden
gözlerini saklamaya çalışarak
sessizce ağlıyor
ve gitmeye çalışıyordu
halasının kucağında kalan
beş yaşındaki çocuk
dur anne dur
diye bağırdı
dur bir kere daha öpeyim
sonra bize döndü
annemi bir kere daha öpmek istiyorum

Adana’ya gidiyorum
otobüs gecikti
Mut , Silifke, Mersin
yolu uzattık
annesinin ardından haykıran
genç kızı düşünüyorum
5 yaşında
sonra idamlık iki delikanlıyı
onlar da analarının
küçük çocukları
onlar da beş yaşındaki genç kadar masum
belki son kez
öpmek istiyorlar analarını

söyler misin sayın avukat
vicdanın hesap vermeye hazır mı
o nasıl bir savunmaydı baştan savma
söyler misin sayın savcı
sayın yargıç
vicdanın hesap vermeye hazır mı
ipe gidecekler sizin çocuklarınız olsaydı
böyle mi olacaktı     
(10 Temmuz 1997 Mut-Silifke arası)



























maddenin komik haline ilişkin
bilirkişi raporu

dosya kül olarak
bilirkişiye gider
toz-duman olup geri gelir
maddenin komik halinden söz edip
bir taşın
bir odunun
şaka yaptığı mı anlatılır
ya da demirin
bakırın çinkonun
şunun bunun
olmaz böyle şey
davacı çok haklı
hem o kadar çok haklı ki
sormayın gitsin

not
bilirkişi ücretinin artırılması
talep ediyorum











karar

dosya kapsamı ve toplanan kanıtlara göre
ölümü iptal ediyorum
ayrılığı
yalnızlığı
ve hüznü iptal ediyorum
herkes sevdiği ile
hep sevdiği ile
sevginin sonsuzluğu
mutluluk
dostluk
kardeşlik
yalnızca güzel şeyler
yalnızca olumlu düşünceler var olacak
tüm olumsuzlukları iptal ediyorum
17 Mart 2001















soykırım anıtı

katledilen doğa için
büyük bir anıt dikilmeli
başka bir şey yapamayız
biz zavallı
düşünme özürlü insanlarız
ya da sinsi
güzellikleri yeniden yaratmak
süregelen katliamları durdurmak
ve korumak doğayı
çözüm olacakken
anıt dikip betondan
reklam yapmak
değişik meclislerden
yasalar çıkarıp
türkü söylemek hep birlikte
daha güzel anlatır bizi
17 Mart 2001

          











duyun kendinizi

çocukları seviyorsanız eğer
sınırlarını çizin sevdiğiniz şeyin
hangi çocuğu
ne zamana kadar
ve ne kadar
annesiz babasız
sokaklarla dost olmuş
delikanlıların
yüreğinize zıpkın gibi saplanır mı
çığlıkları
yoksa bazı zamanlar
bazı çocukları mı sever görünürüz
Avrupa’nın ortasında
koltuk değnekleri ile gezen çocuklar
-ki bunlar şanslı olanlar-
ne anlama gelir
sözde eşitlik
sözde özgürlük
sözde demokrasi tutkunu
Avrupalı için
uzağa gitme
İstanbul sokaklarında
kir pas içinde
karnı aç
yüreği paramparça çocuklar
ve Ankara sokaklarında
ve İzmir sokaklarında
uzağa gitme
belki yakın mahallede
belki bitişik sokakta
belki yanıbaşında
bitişik komşunda
kendini kandırma
o çocuk senin
o çocuk bizim
söyler misin
sevdiklerimiz için ne yapıyoruz


























maddenin en komik hali

maddeler
sıvı katı gaz
ve komik halde bulunurlar
komik halin en komiği
karnını doyurup
hatta bol miktarda semizleştiği halde
bir türlü gözünü doyuramayan
zavallılar





neden seviyorum

neden seni deli gibi seviyorum sanıyorsun
biliyorsun ki aklım başımda olsa
böyle bir hata yapmazdım
senin gibi
patlıcan burunlu
ve çarpık dişli bir domatese
gönül vermezdim
İzmir 1986







ayakkabılı şiir

sen benim
ayakkabısı olan
tek şiirimsin
kara gözlü sevdiğimin
gönlüne giderken
ayakların aşınmasın diye
sana aldım bu ayakkabıları
bak sevgili şiir
bu zamanda zor bir kıza beğendirmek
kendini
yakışıklı mısın... farketmez
kafan çalışıyor mu... o da farketmez
zengin misin... inan ama bu da önemli değil
kafası çalışan
zengin ve yakışıklı biri olmalısın
laf aramızda karakter sahibi
haşin ve gaddar
biraz da tarzanvari
biliyor musun
sırf ayakkabılarımın modası geçtiği
ve yanı yırtık
biraz da bakımsız –yani boyasız ve tozlu-
olduğu için
gömleğim kırışık
ve saçlarım dağınık diye
bana dudağını bükerek baktı
kara gözlü kız
kendimi hüzünlü düşünemiyorum
dünya umrumda mı
pabucum eski, cebim delik
gömleğim kırışık ve saçım dağınık ise
ne fark eder
sevgili şiir
sana bir ayakkabı aldım ki
boynu bükük, gönlü kırık olmayasın
kara gözlü kızı gördüğünde
yere sağlam basabilesin
sevgili şiir
elbette sen ayakkabı giyemezsin
şiirler ayakkabı giyemez ki
ama yine de ayakkabıların var
ne fark eder ben giysem
senin yerine



















aşk her şeydi

aşk herşeydi
ve bu onun herşey olan aşkıydı
başlarken
bundan başkasını sevmeyecekti
ve biterken
bu son olsun dedi
her zamanki gibi
işte bu aşktı
ve aşk herşeydi





aşkımızın büyüklüğü


sorun aşkımızın büyüklüğü değil
acaba neden bir başka varlığa değil de
insana
ve acaba neden
bir güzele
ve acaba neden
seçmece karpuz gibi vücut ölçülerine
ve acaba
uğruna salakları oynadığımız dilberler
ne anlama gelir bir merkep için
6 mayıs 1991


alacağın olsun

sana kim söyledi tıbba git diye
hukuk dururken
bilmiyor muydun sana aşık olacağımı
laf olsun diye hastalanıp
hastanede
seni arayacağımı bilmiyor muydun
beni hiç düşünmüyorsun
alacağın olsun doktor güzeli
bak
yarınki bütünlemeyi unutmuş
sana şiir yazıyorum
16 eylül l986




anası ve oğlu

bir sandalye varmış
kapıdan girip sağa dönünce
tam karşıda
masanın üstünde dosyalar
birkaç kitap ve bir çerçeve
cin gibi bir çocuk
çıkmak istiyor fotoğraftan
anası bu masada
Barış ile başbaşa
dosya inceler
8.5.95

Akdeniz’in karşı ucu

Akdeniz’in karşı ucunu görmek istiyorum
miyop gözlerle
seni çılgınlar gibi seviyorum
ve biliyorum ki
aslında sen de yediğin patlıcan, biber, domates
ve içtiğin su
ve benzerlerinin
katkıları ile oluşmuş bir bütünsün
benim gibi
biz seninle özdeşiz
bu nedenle aşkımız olabildiğince anlamlı
ve bir o kadar da anlamsız
Anamur 1 Temmuz 1993



bir resmimi çek

bir resmimi çek fotoğrafçı
bir resmimi çek gün batmadan
gelecek gün çok uzak görünüyor bugüne
o gün geldiğinde bu gün gitmiş olacak
bir resmini çek zamanın fotoğrafçı
kendimizi avutalım o resimlerle
İnciraltı 8 Mayıs 1986





beş dakika

beş dakika kendine ayır
ve yıldızlara
bir nokta bul kendine sonsuz evrende
nesin, necisin
hangi bilmecenin neresindesin
Kasım 1990





bir daha yanılmak yok

her gün yeniden söylüyorum
bir daha ne gözlerim
ne duygularım
ne de mantığım
hiç biri yanılmayacak
yıllar önce söylemiştim
dün söyledim
bu gün yine söylüyorum
bir daha yanılmak yok
öyle sanıyorum ki
son defa söylediğimde bu sözü
o zaman biraz geç olacak
o zaman ancak
yarını olmayan bir zaman olacak
mart 1986


batık geminin hazinesi

yapma be güzel akşam akşam
deli mi ediyorsun
sarhoş mu
sersem mi
nettiğin belli değil
halime bak beter mi beter
artık yeter
baharın geldiği
sıcakların arttığı
ve kanımın kaynadığı zamanda
cömert davranan yırtmacın
yanda
batık geminin hazinesini gösterir gibi
22 Mart 1986




bir garip şeyler

anlayamadığım
bir garip şeyler var
ortalıkta
bir sen ve bir de benden başka
herkes biliyor sevdamızı





bardağın dibindeki bira

bardağın dibindeki bira
bizi birlikte olmaya zorluyor
ve biz
sonsuza kadar var etmek istiyoruz
bardağın dibindeki birayı
19 Haziran 1988





bırakın çocuklar

bırakın çocuklar baklavayı böreği
çaldın mı adam gibi çalacaksın
kurtarır mı İsviçre’den, Amerika’dan aşağısı
otomobil çal, kamyon çal
vergi kaçır hayali ihracat yap
sen bir kilo baklava ile
şehir hatları vapuruna bile binemezsin
Bayındır 1998








benim gibi

yazdıklarımı düşünseydi kalemim
karma karışık olurdu kafası
ve anlasaydı
gülerdi halime
ve eğer hissetseydi
çılgına dönerdi
benim gibi
halay çekmeye kalkardı
oyun bilmeden
yüzüne gözüne bulaştırırdı
kolbastıyı
4 Temmuz 1991-15.04.2009


















bu işte bir cinlik var

genç kadın
çekici mi çekici
evli çocukları var
nerden tanışmış kocasının mahpusane arkadaşı ile
adamın bir sürü cinleri var
kulağına eğilip de seksi kadının
sizin bahçede bir küp dolusu altın var
fakat çıkarmak için üç kadın ister cinler
“lafı mı olur cinci bey”
benden başlasınlar
diğer ikisini buluruz
dedi genç kadın
içi su dolu bir tas ile
çekildiler mahzene
genç kadın tası kavradı
ve dikkatlice suya baktı
cinci sıyırdı ne varsa kadının üstünde
sonrası bilinen şeyler
iyi bir çalışmaydı
ve fakat cinler ikna olmamışlardı
yeni kadınlar gerekiyordu
genç ve güzel
“lafı mı olur cinci bey”
derken önce biri geldi güzellerin
sonra biri, sonra biri
yine tas, yine su ve bilinen şeyler
cinler birini beğenmedi dedi cinci
lafı mı olur
daha genç ve güzeller var
altınlar henüz çıkarılamadı
tüm hızıyla devam ediyor öykü
tam anlatamadım galiba
bu işte bir cinlik var
bizi izlemeye devam edin
(1997)



























bir başka dünya

bir başka dünyada görseydim sizi
Neval hanım
ve siz beni
bir başka türlü sevecektim belki
ve belki siz de beni
bir başka zamanda yaşasaydık
siz ve ben
belki bambaşka olacaktı öyküler
otuz yıl mı geçti son gördüğümden
yüz yıl geçse ne yazar
biz var olduk ve sevdik
ve seviyorum
.....seviyor musun
Bayındır 24 mart 96


bilseydim başıma gelecekleri

bilseydim başıma gelecekleri
uyumlu bir çorap giyerdim pantalonuma
ayağıma adam gibi bir ayakkabı
ve bir de gömlek
eğer bilseydim
belki tıraş olurdum bu sabah
ama saçlarımı mutlaka tarardım
belki koku bile sürerdim
yağmurda ıslanmak mı
kış günü suya bile girerdim
senin için Karadeniz’de
6 Temmuz 1991
bir sağ ayak bir sol ayak

bir sağ ayak bir sol ayak
topuklarla yere basarak
parmak uçları ile yaylanma
hep aynı hareketlerle sürüyor yaşam
herkesin bir işi olmalı
bir evi, sevdikleri
amacı olmalı koşturmaya
bir sağ ayak bir sol ayak
böyle sürüyor işte oyun
koşturarak
İstanbul 3 aralık 91




bir doktor sevdim

inan doktor abla tutuldum sana
aslında normalmiş hastanın doktorunu sevmesi
ama alışılmıştan öte
seni sevmek geldi içimden
biraz daha bekle
bu adam
adam olunca anlatacak aşkını sana
(9 Eylül Tıp Hatırası)






balıkçı kahvesi

İnciraltı’ndayım Balıkçı kahvesinde
keyfim yerinde sayılır
kafa buluyorum kendimle
2 ekim 1987







cam

kafanın çalıştığını biliyorum
ama
düş olarak kalmayı başarman
o üstün zekandan mı
yoksa yeteneksizliğinden mi
bilinmez
yine de
gerçek olduğun zaman
cam gibi kırılacağın da ortada
işte bu noktada
bir anlaşılmazlık var
Nisan 1987




dostluk

insanlara güvenim sonsuz
hepsi dost birbirine
öyle ki
bay ve bayan örümcek gibi
ateşli aşk sahneleri sonrası
afiyetle yer biri diğerini
ve topladığı taze güç ile
ağ örer dostlarına ki
hazır olsun gelecek öğün




davet

ben küçük bir çocuğum
yaklaşık 11 aylık falan
boşanmak isteyen anne ve babama sesleniyorum
nerden çıkardınız bu saçmalığı
oturup masanın başına
çözemediniz mi yemeğin tuzunu
pırasayı ve ıspanağı
annemi seviyorum
babamı seviyorum
onları beni sevmeye davet ediyorum
4.4.1995




duydun mu

duydun mu arkadaşım
uygarlık denen
bir garip şeyler olmuş
zor mu ölüyormuş insanlar neymiş de
yumuşak huylu bombacıklar yapılmış
boşuna mı
hep insanlık uğruna
topu topu bir defa ölüyorlar kırk yılda
onu da uygarca ölsünler
7 Aralık 1982




dinle güzel kız

dinle güzel kız
benim özgürlük tutkunu saçlarım var
çoğu zaman darma dağın
senin saçların da özgürlükçü
ama dağınık değil
ben seni düşünmekten bu haldeyim
belli ki
sen beni düşünmüyorsun
30 Mart 1986





dalgınlık

dalgın rüzgarlar eser
çarpar önüne gelene
sanır ki coşku onun eseri
bilmez ki yaprağın gönlü neşeli
nisan 86





dağdaki alabalık

çok şey bilir dağdaki alabalık
dili yok konuşamaz
güzel söylemiş Ziya Paşa
tahsil cehaleti giderir
eşeklik bakidir
dağdaki alabalık
nice yiğitler bilir
ve nice eşekler
sözüm sana Zeyno
çok şey bilir dağdaki alabalık
sen de bilirsin
biz de biliriz
üçüncü kişiler de bilir
18.7.1997




farkına varmadım

sene seksen dört
Alsancak’ta Hukuk Fakültesi kantini
o kadar tatlıydı ki
masamda oturan kız
farkına varmadım
çayı şekersiz içtiğimin






gezinen iskeletler ülkesi

yüz yıl önceki insanlar için
bugün ne anlama geliyorsa
yüz yıl sonra
bizim için de o anlama gelecek
şimdi gülümseyen gençler
     çocuklar
          büyükler
mutlu günlerini yaşayan sevgililer
ve varlığından bilgi sahibi olmadığımız herkes
aslında gezinen iskeletleriz
96 sonbahar







garip şeyleri seviyorum

insanlar garip oluyor
ve garip şeyleri seviyorlar
ben anlayamadıklarımı seviyorum
seni hiç anlayamıyorum ufaklık
hem de hiç anlayamıyorum
5 Eylül 1986




gel de şaşırma pusulayı

ereğim bir dağın ardında
beni bekliyor olsa
koyulurum yola
ona ulaşmak için
ama
dağlar bir değil
erek bir değil
yollar bir değil
hepsi binlerce
bir ben varım bir olan
gel de şaşırma pusulayı
Ayvacık-11 Mayıs 1983




gitti dört çeyrekten biri

ya işte sayın avukat adayı
gördüğün gibi diplomayla bitmiyor her şey
staj falan yaparken
İzmir kaldırımlarıyla tanışacaksın yavaş yavaş
görevin belirsiz bir koşturmaca
ne bir işin olacak yaşaman için
ne de tümden işsiz
Tanrı abine bol para verirse o da sana
gitti dört çeyrekten biri böylece
başarabilirsen Konak’ta
köprü başına mendil açacaksın
Tanrı size
siz bana
19 eylül 89






güzellik yarışması

seçici ben isem
en güzel sensin
seçici bir merkep ise
onun güzeli başka
Aralık 1994



insan hakları (iki)

insan hakları
iki adet sözcüğün oluşturduğu
belirtisiz bir tamlamadır
insan bildiğimiz varlık
hak ise karmaşık bir şey
insan hakları evrensel beyannamesi
insanların vazgeçilmez haklarını saymıştır
buradan çıkan sonuç
beyannameyi hazırlayanlar sayı saymayı biliyorlar
elbette bilirler
petrol kuyularının yaşamsal önemi var
ve insanların en önemli hakkı
yaşama hakkı



istifa ediyorum

Einstein’ın bilmem hangi teorisi
ve canlılığın devamı üzerine
kafa yormaktan istifa ediyorum
kumaş bulamayan terzilerin diktiği etekler
daha önemli
gözlem ve deney
ille de bu ikisi
elbette lahmacun satmıyorum
İstanbul sokaklarında
kafanı yorma güzelim
aklımdan ne geçmiyor ki


karşıyakalı kız

Karşıyakalı kız
beni de alsana
şemsiyenin altına
bir ortak yanımız var seninle
öğrencilikten yana
Karşıyakalı kız
bilmem gerek var mı söylememe
yağmurun yağdığını
19 Kasım 1987






kendine benim gözlerimle bak

kendine başkasının gözleriyle baktın mı hiç
örneğin kendini benim yerime koyup
dalgalı saçlı güzele
göz kırptın mı








kayıp eşya bürosu

aradıklarını bulamamış gibisin
bu çocukta
elbette bulamazsın güzelim
ben kayıp eşya bürosu değilim ki




köşedeki kırmızılı

doktorlar da bakar
çerçevenin üstünden
ve göz kırpar
köşedeki kırmızılıya
mevsim bahar hava yağmurlu
Beyazıt’ta falanca tatlıcı
18 mayıs 91 saat 15.40













kaç paralık

her parasız kalışımda
kaç paralık adam olduğumu düşünürüm
sonra neden böyle düşündüğümü
düşünmek zorunda olup olmadığımı
belki de düşünmememin daha iyi olacağını
düşünürüm
İzmir 1985























Kimlik

adım ahmet
ancak tapusu olmayan bir sözcük
başka bir şey de olabilirdi
soyadım odabaş
bu da herhangi bir sözcük
ben binlerce yıl öncesini de yaşadım
biraz tipim değişmiş olabilir
Hamurabi amca yasaları yazılı hale getirirken
ne yaptığımı tam anımsayamıyorum
gidin kendisine sorun
o da beni çıkaramaz
çok çok büyük dedemin
çok çok büyük annemle
hangi şartlarda evlendiğini de
bilemeyeceğim
hem o zaman Medeni Yasa henüz yoktu
ata binip binmediğimi bilmiyorum
ancak pek çok defa buharlaşıp
yağmur olduğum da % 70 oranında gerçek
aşklarım hep birbirine benzemiştir
hep güzelleri sevmişimdir
bu anlattıklarımın şimdiki aşkımla bir ilgisi yok
5.8.1995//15.38







muşmula

hiçbir kız senin kadar güzel olamaz
ve senin gibi gülemez
desem
belki de yüz vermezsin bana bundan sonra
sen beni ne sanıyorsun
hiç kendi elimle koparır mıyım
gülü dalından
sen çirkin bir kızsın
ve hiç de güzel gülmüyorsun
sen benim
muşmula suratlı sevdiğimsin
1 nisan 1986





mal bildirimi

demek aşkımız mal bildirimine kaldı
o halde iyi dinle
yeni bir pabuç aldım kendime
ucuz tarafından
eskiler de duruyor bir yanı yırtık
ne cebimde param var fazladan
ne de bankada
zaman kredi açmıyor, anlarsın yanı
yakamdaki uğur böceği arkadaşımın hediyesi


Mobutu’nun demokrasiye katkısı

eşek değiller ya
bir diktatörü beslesinler
sanayileşmiş
demokratik ve insan hakları tutkunu
devletler
silah satmış olamaz Mobutu’ya
olsa olsa
sanayisi ve demokrasisi olmayan
küçük devletçikler
belki de Papua Yeni Gine yapmıştır bu işi
Eylül 1997





nasıl vazgeç dersin

nasıl vazgeç dersin beni sevmekten
kırk yılda bir aşık olmuşum
hem bu gönül özgürlük tutkunu
seni mi dinler
ocak 86









ne biçim aşk

bu ne biçim aşk kış gelirken
çuvala mı girdi baharlar
yoksa
anlayamadığım birşeyler mi var
yoksa uzun gecelerde
daha mı sevimli görünür
domates salatası     
(26 Kasım 1990)






onbeş yıl öncesi

bugün onbeş yıl öncesine götürüyor
çimenler beni
ve onbeş yıl sonra
belki de bu günlere getirecek
mart 1988







ok mızrak ve yay

adamlar medeni
bak bir tanesi yere tükürür
çöp yada kağıt atar mı
burnunu karıştıran birini göremezsin
devlet vatandaş için var
parası yok diye
kimsenin sağlığı ile oynanmaz
kalkıp da bu medeni insanların
Mobutu gibi bir diktatöre
ve antidemokratik
ve de teokratik
aynı zamanda işkencenin kol gezdiği ülkelere
silah satmasını bekleyemezsiniz
adı geçen sicili bozuk yönetimler
olsa olsa
ok mızrak ve yay sanayinin geliştiği
ve henüz coğrafya kitaplarında yer işgal edememiş
kabilelerden alıyordur silahları



ölümsüzlük

bu maddeler
benden önce de vardı
ve ben ben olmaktan çıktığımda
yine var olacaklar
10 Ekim 1988


öyle dalmışım ki

öyle dalmışım ki aşk öykülerine
unutmuşum kendimi
unutmuşum damarlarımda makine yağı aktığını
ve yüreğimin yerinde
bir kompresörün çalıştığını
unutmuşum







öykü

küçük bir krallık varmış günün birinde
öylesine küçükmüş ki
hiç toprağı yokmuş
askerler muhafızlar şunlar bunlar da yokmuş
kral bir gün dağ bayır gezinirken
bir de ne görsün “güzeller güzeli bir kız”
hemen onu maydanoz güzeli seçmiş
ve aşkını anlatmış
ama maydanoz güzeli krala yüz vermemiş
bu öykü de böylece bitmiş





ok yaydan çıkmış

ok yaydan çıkmış
yaşamamak elde değil
gönlüm bir güzele tutulmuş
vazgeçmek elde değil
aslında hiçbir şey elde değil
kimin aklına gelirdi İzmir’e gelmek
hukuğa gitmek
ve 28 Aralık 86’da
sana aşık olmak
aramızda kalsın
aşk salatadan başka bir şey değil
ama bir vazgeçebilsem
28 Aralık 1986



peri kızları dans eder önümde

İstasyon caddesindeki zeytin ağaçları
ve direkler
beni affedin sizlere çarpıyorsam
elimde olmadan
düşünün ki yaş yirmibeş
ve peri kızları dans eder önümde
affedin
kafa mı kalır bu yetimde
9 temmuz 89



prenses

genç kız prenses olmak istedi
masaldaki ülkede
söz verdi başka şey istemeyeceğine
masal değil mi bu
genç kız kendini orada buldu
prensesti ama kendisiydi
herşeyin ona yabancı olduğunu
ve masalların masal kaldıkça güzel olduğunu
hayretle gördü
zor işti prenses olup
sonra da hayal kırıklığına uğramak
kendine dönmek istedi genç kız
sözünü düşünerek
yoksa yalancı mı oluyordu
zamana karşı
eylül 97














sen varken düşüncemde

İstasyondaydım az önce
sahil niyetine
bir çay söyledim kendime
sonra bir ayran
ve kahve
gördüğün gibi kafam yerinde
hep sen varken düşüncemde
böyle oluyor
haziran 89





















suçsuzluk karinesi

siz onu Ahmet’in külahına anlatın
onca dayak
ve sair uygulamadan sonra
karine mi kalır ortada
babamı ben öldündüm abi
falanca yerin bombalanması
filanca kişinin öldürülmesi
ve benzer olaylar
hep benim eserim
bu ifadeyi hiçbir baskı olmaksızın
serbest irademle
ve de avukat bulundurmaya gerek duymadan verdim
babamın yaşıyor olması benim sorunum değil
aslında filanca kişi ölmemiş de olabilir
o da benim sorunum değil
onbeş ayrı kişinin aynı cinayeti itiraf etmesi de beni bağlamaz
ben özgür irademle ifademi vermişim arkadaş
9.7.1998











sormayın

nasılsın
diye sormayın bana
bilmiyor muyum
bilemiyor muyum
bilemiyorum
2 Aralık 1985




seni bu diyardan alıp kaçamam

seni bu diyardan alıp kaçamam
ne gideceğim bir evim var
ne de işim
ben başıboş bir serseri
birşeyler düşünür
birşeyler yazarım
ama bunlar para etmez
ekmek elden su gölden
yaşar giderim
seni bu diyardan alıp kaçamam
29 ağustos 1988







sevgi kutsaldır

sevecek nice değerler vardır
ve sevgi kutsaldır
hayvanları seviniz dostlar
hayvanları seviniz







sayın para

ey sayın para
sayende ben bile bir başka görüyorum
kendimi aynada
eh artık ben bile böyle düşündükten sonra
istediği gibi düşünsün herkes
16 nisan 86











şarap fıçısından masalar

şarap fıçısından masa yapıp
şarkılar dinledik
bacakları güzel kargalardan
ille de insan hakları arkadaş
bir yudum şarap
bir yudum insan hakları
Bosna’da ölümler son bulacak
mesele Kuveyt’teki petrol kuyuları
bir yudum şarap
bir varil petrol
bir o kadar insan hakları
bizdense eğer
en demokratik ve doğal hakkıdır
insan öldürmek
bize rakip olacaksa
sineklere bile saygı göstermesini bekleriz
herkesin
anlıyorsun değil mi
demokratik kardeşim
bunca nutukları boşa mı atıyoruz
nisan 93









toplantı

insan hakları konusunda
yeni gelişmeler ve tanım
sorunu üzerine yapılan toplantıda
petrol kuyularının bir mühendislik olayı olduğu
ve tartışma konusu ile bir ilgisinin bulunmadığı
oy birliği ile karar altına alındı
toplantıya katılanlar
lüks bir lokantada yemeklerini yedikten sonra
dağıldılar
14.1.1995




vazgeçemediğimi yaz

yastığın değerini
yastıksız gecelere yaz
güneşin sıcaklığını soğuk günlere
ve gülümseyen sevgiliyi yalnızlığa yaz
yaban güllerini yaz
kır çiçeklerini
ve vazgeçemediğimi
bunlar da senin defterine
25 Ocak 1991





tüm insanları seviyorum

Samsun’da lokantada
10 eylül 1986
saat 13.18
köfte söyledim
ardından tatlı
dışarıdan belirsiz insan sesleri geliyor
düşünüyorum da
tüm insanları seviyorum
kim varsa yoldan geçen
tezgahının başında
ve dükkanında
kim varsa yaşayan
hepsini seviyorum
hepsi kardeşim benim
ve hepsi beni kazıklamaya uğraşıyor
sözleşmiş gibi




yıldız

bir yıldız görürsem kayarken
dilek tutacağım senin için
tüm dileklerin olsun diye
eylül 87




yıldızlara göz kırp

yaşamı sev tüm boyutları ile
selam gönder zamanın ötesine
geçmişe ve geleceğe
ve yıldızlara göz kırp arada bir







yağmur yağıyor

bugün yağmur yağıyor İzmir’de
Samsun da yağışlıymış
yaşama sevinci duyduğumu söyleyebilirim
bugün belki de daha coşkulu akacak
Yeşilırmak
belki ben de bambaşka olacağım
12 Kasım 1987










yemen türküsü

ardında sevdiğini koyup
Yemen’e giden delikanlılar
orada kaldılar
Yemen’e gideni gelir mi sandın
1 Nisan 1996






yalnızlığın bittiği yer

yalnızlığın bittiği bir yer var
sonsuz yalnızlıklarda
bizim her şey
ve her şeyin biz olarak
zamanda var olduğu an
yalnızlığın bittiği yerdir











zamanı öldürüyorum

ne kara gözlü sevgili
ne baharın renkleri...
felekten şikayetçi değilim
ne yapmam gerektiğini düşünüyorum
verimli olmam gereken zamanı
öldürüyorum
Ayvacık 1983





zavallılar

can güvenliği yok
bosnada görev yapan
kahraman UN askerlerinin
ya Turayliç’i öldüren sırplı
yanlışlıkla
askerleri vursa idi










kekliği düz ovada avlamak

onca silahları tasarlayan
binlerce beyin
aslında balık tutmayı sevmezler
kekliği düz ovada avlamak gibi
türkü söylemeyi de beceremezler
silahların
tarımsal üretim ile de bir ilgisi yok
yaşasın insan hakları





madem ki beni seviyorsun

madem ki bu yürek benim
madem ki seven ben düşünen ben
Maltepe’nin bilmem neresinde
bir öğlen vakti oturan ben
şartlarla ve kendimle dalga geçen ben
ve madem ki sen beni seviyorsun
kim ipler Birleşmiş Milletlerin bilmem hangi kararını
17 Temmuz 91








dünya tek devlet olsa

dünya tek devlet olsa
bir kısım insanların hakkı yenmez mi
kim silah üretir
kime satar
insan hakları diye en çok bağıran
gelişmiş pokemonlar
kime satar silahı
nasıl düzelir bütçe
o insanların hakları nerde
aç kalmaz mı silah tüccarları



uçan canavarlar

hıçkırıklar içinde
yatağından fırladı
Hamurabi
uçan canavarlar gördüm
taş ve ateş atıyorlardı
Babil üstüne
zamanı ve tarihi yıkıyorlar
diyordu
gözyaşları içinde
29.11.2002





naklen yayında katliam

ırak’tan söz ediyoruz
açlık
hastalık vs. doğal olaylar
yıllar öncesinden haber verip
naklen yayında insan öldürmek ise
uygarlığın ürünü
17 mart 003





özgürlük
(Bağdat için)

özgürlük
bulutlar üzerinde
uçmak ise
onlarca kişi özgür oldu
yüzlercesi sırada
füzeler ve bombalardan ölecek
melek olup
bulutlar üstüne çıkacaklar
Mart 2003





Bir öğrencinin sorusu

Sayın başkan
sizin yakınlarınız olsaydı
Bağdat’ta yaşayan
yine böyle duygusuz
yağacak mıydı bombalar
Mart 2003





anlayamıyorum

Bağdat’a bomba yağdıran
bir asker diyordu ki
biz onlara özgürlük getirmek için
buradayız
anlayamıyorum
neden bizimle savaşıyorlar
Mart 2003











esir

serbest bırakılan
bir Iraklı esir
(10-12 yaşlarında yaralı bir kız)
sedye ile götürüldü
Mayıs 2003




bilmece

aşık olmak
sevmek görevimiz
aşk dediğin doğa bilmecesi mi
yine bilemedin
20 Temmuz 2004




     Bildiğimizi sandığımız gerçeklerin çoğu başkalarının söylediği yalanlardır 29.04.2003



















Ahmak aşıklar diyarı

Bütün türküleri ezbere bilirdi
aşka dair
bütün şiirleri
bütün masalları
bütün efsaneleri ezberlemişti
başka öyküleri bilirdi bilmesine de
kendine bir yer bulamamıştı
bu güzel ülkede
ikisi de birbirini sevdi
masallardaki gibi
gel gör ki
ahmak aşıkları oynadılar birlikte
hüzünlü değildi öykünün sonu
belki biraz safça
efsane olup gittiler
göz göre göre
4 Ağustos 2007













Anlatamadın

Bir çok kitap
yüzlerce şiir yazdın
anlattığın ve anlatacağın
topu topu
iki sözcük
anlatamadın
anlatamadın
15 Ağustos 2007




Arı olmalıyım

Karar verdim
arı olmaya
sen kiraz çiçeği
kır çiçeği
nar çiçeği
her çiçekte varken
benim görevim
bu olsa gerek
7 Eylül 2007






Aslan kavağı

Nerden aklına gelsin
Aslankavağı
ve sonbahar rüzgarlarının
doyasıya estiği
onsuz zamanlar
16 Eylül 2007
























Avukatlıktan istifa

Avukatlıktan istifa ediyorum
bir daktilo
küçük bir masa
üç beş kağıt
arzuhalci olacağım köşede
hukukçu olmak mı
kardeşim salyangoz satma
bizim mahallede
yapamadıklarını
dinlenmeyen savunmaları
üç-beş yıl unutulan dosyaları
takmayacaksın
fotoğrafını çekmek istemediğin
olumsuzlukları bir yana koyup
ümitle bekleyeceksin
arkadaşını
belki gelir yan sokaktan
demek terfi ettin
der
birlikte gülümsersiniz
ağlanacak halinize
falcı kızdan duymuştun ya
o da seni seviyormuş
12.09.2007






Bilgisayar oyunları

8 ayrı dava
8 ayrı bilirkişi raporu
sözcük sözcüğe aynı her şey
nokta ve virgül hataları bile aynı
dosya numarasını değiştir
lütfen tanzim tarihine dikkat edin
sayın bilirkişi
eski tarih aynen durmasın
davalı adını değiştir
arazi özelliklerini değiştir
sonra farklı kaydet tuşuna bas
bütün tarlalar planyadan çıkmış sanki
tarlada olmayan otlar da 1.5 metre
bulunmayan kavunların bilimsel adı aynı
olur mu diye sorma
sen bilirkişiden daha iyi bilemezsin
bilgisayar oyunlarını saygı ile sunarız
gelelim seçim sonuçlarına
sekiz kavun tarlasında cambazlık oluyorsa
seçimi hiç tartışmayalım
4-5 Eylül 2007









Bozuk Oyuncak

Gözde zamanlar
kırılmadan önceydi
zamana karşı koymak
anlamsız bir savaş
27.09.2007






Çin İşkencesi

Uzanıp tutacağın yakınlıkta Afrodit
serçe parmağını oynatıyorsun belli
bu ne anlaşılmaz aşk
bu ne biçim lahana turşusu
neyin faturası bu
bu nasıl işkence
28 Ağustos 2007









Çocuk değildim

Elbette çocuk değildim
İzmir Fuarında
uçan baloncuyu çağırdığımda
bir tane balon alacağım sandı
oysa tüm balonlara adını yazmalı
ve uçurmalı idim
öyle oldu
karanfil satan teyze
birkaç tane alacağım sandı
oysa ben
çiçekçi ile ortaktım bugün
tanıdığım tanımadığım tüm arkadaşlara
birer karanfil verdim
aşkımız hesabına
seni çılgınlar gibi seviyordum
soyut tarafından
çocuk değildim elbette
ama küçülmüştüm karşında
muzip bir gülümseme kaldı
o gün bu gündür
21 Ağustos 2007









Deli domates

Bu deyimi iptal ediyorum…domates domatestir
25 Eylül 2007



Dört güzel

Bir bardak çayın
yirmi lira olduğu zamanda
dört güzelden
beşer lira alarak
çay içmenin zevki anlatılamaz
kesin Altay Meydanına koştun
sonra soğuk suya girip
çay içmeye gittin kantine
şirinleri oynamıştın anladım
şimdi koşsana
şimdi o çayı içsene
bulabilirsen
28 Eylül 2007










Elektrikli balık

İzmir’de ne işi var
diyorsun
elektrikli balığın
İnciraltı sahilinde oturduğum
o gün -86 yılı baharında-
çok işi vardı çok
anlatamam
yüz yüze geldik
selamlaştık
bana gülümsedi
sonra herkes kendi yoluna
1 Ekim 2007




Harput(2)

Oyunun adı
Harput’ta Bir Amerikalı
sen oyuncusun kardeşim
orda ne işin var
kervanlar gelip kervanlar geçecekmiş
eski ihtişamına ulaşacak Harput
ve sen
fidan dikeceksin dağlarına
yeni dostların olacak orda
bir masalın ortasında gezineceksin
masal işte
27 Eylül 2007

Başka kediler

Sen misin başka kedilerin
peşinden koşan
şimdi gelmiş
gülümse diyorsun
işte buna gülünür
21 Eylül 2007





Kim bilir

6 Eylül 2007 günü
bu saatte
kapıyı çalan yolcu
beni hiç şaşırtmadı
bekliyordum
ve geldi
6 Eylül 2007










Mavi boncuk

Mavi boncuk kimdeyse
benim gönlüm onda
senin mavi boncuklarından
bende de var
ne zaman kesişecek bu küme
hangimiz daha çok ümit verecek
bir diğerine
12 .09.2007





















Radyasyon

Eskiden bu aylarda
rüzgar böyle esmezdi
böyle çılgınca çarpmazdı dalgalar
ve böyle kararsız
dolanmazdı bulutlar
oysa şimdi
her şey bir garip oldu
bozuk diyorlar ekonomiye
enflasyon falan varmış
bir yandan silahsızlanma görüşmeleri yapılıyor ya
Akdeniz’in kulağını tırmalıyor tehlike çanları
bugünler benim için de çok dolu sayılır
kırkbeş aldım işletmeden
ve idareden otuzbeş
belki vidaları gevşiyor iyimserliğimin
belki de gözlüklerim koyulaşıyor
sen de bir garip oldun
gözlerin eskisi gibi gülmüyor
eskisi gibi bakmıyorsun artık
fırtınaya tutuldun sanki
sanki pusulan bozuldu
rotadan çıktın
ve bir türlü bana ısınamadın
inanmayacaksın belki
ama
ben de vazgeçtim
seni sevmekten
bütün suç Rusya’daki nükleer santralde
bütün suç radyasyonda
Ekim 1986
Saklambaç

Güzel oynadık
hep saklanmak üzerine
sobe demek için
geciktik
ama oyun bitmedi
seviyorum dersem çık
seviyorsun dersem çıkma
aşığım dersem
karar senin
31 Ağustos 2007




Saksıdaki ceviz fidanı

Birkaç ay oldu doğalı
saksıdaki ceviz fidanları
benimle birlikte avukatlık yapıp
yurt ve dünya ile ilgileniyorlar
biliyorlar ki
zamanı gelince
bahçede yerleri hazır
saksıdaki fidanların
bir çok dostu var yine saksıda
palmiyeler fıstık çamları biberiyeler
daha neler ve neler
ben onları seviyorum
onlar da beni
Temmuz 2007
Salako

Kemal Sunal kardeşimize
sevgi ve saygılar öncelikle
hani sevimli bir kahraman var ya
aşık ve aldatılan saf çocuk
yani Salako
ve
güzel bir kadın
kahramanımız ne mücadeler verdi bilseniz
aynada gördük aksimizi
bir hoş olduk elbette
kendimize güldük film boyunca
25 Eylül 2007


















Sen kimseye benzemezsin

Sen kimseye benzemezsin
kimse de sana
şiirler
kitaplar yazdıran
sultan var mı
kendisi için
benim sevdiğim
başkası var mı
sen kimseye benzemezsin
kimse de sana
10 Temmuz 2007




Sen ve Ben

Şimdi sen ve ben
yalnız akşamların türküsünü dinliyoruz
oysa ikimiz
evrende birlikte var olduk
ve sonsuza kadar var olacağız
birlikteyiz
aynı bütünün parçalarız çünkü
yine de
şimdi sen ve ben
yalnız akşamların türküsünü dinliyoruz
bir başına
Ilıca 27 Mayıs 1990

Sevda kokan dizeler

Sanma ki süslü yazılar
abartılı iltifatlar aşkı anlatır
mektuplar
ve bayram kartlarında
seni aradım uzun zamandır
öyle güzellikler var ki
sayfalar arasında
sözcükler yetersiz kalır anlatmaya
ve dizeler
sevda dediğin bir çıkmaz sokak
dikenli bahçeler ve kır çiçekleri arasında
masaldaki gizemli kız
gerçek yaşamın sultanı
tam ortasında ümitlerimin
saza sarıldım
ama çalmayı bilmem
pınar başlarını gözledim
hangi zamanda ve nerde
kayıp ülkeleri dolandım
ama ben gerçeğim
sevdiğim gerçek
deniz kızını aradım
vahşi kayalıklarda
ne gemim var çarpmak için
ne de yüzme bilirim
seni özledim
özeti bu anlattıklarımın
Bayındır12 Temmuz 2007


Sevmek

Sevmek
her şeyi bir sevdaya sığdırmak
ve her şeyde
o sevdayı yaşamaktır
Ağustos 1986







Sonbahar

Sonbahar rüzgarlarında
sen de varsın
buluşmak
kucaklaşmak
ve ayrılmak da var
hüzün ve gözyaşı mı
kimse duymadan
9 Eylül 2007








Tekerlekli sandalye

İskambil kağıtlarını karıştırıp da
mutlu geleceğimi okuyan falcı
o da seni seviyor derken
hüznü ve ayrılığı da gördü
tekerlekli sandalyeyi de
anlatmak istemedi
anlatamadı
1 Eylül 2007





Unutulan zamanlar

Sultanahmet Meydanında gezdiklerim
KDV si olsa gerek yaşamın
bir çocuğun sıradan oyunu
ters yönde giderken bisikletle
karşıdan gelen taksiye çarpmak
koşturmak önüne bakmadan
tanımadığı bir kadının elini tutmak
annesi sanarak
Konak’ta kumru kovalamak
Karşıyaka Vapuru’na koşmak acele tarafından
unutulan zamanlar
ve küçük gülümsemeler
26.09.2007



Yağmur yağarsa

Sensiz yürümem yağmurda
çay içmem
hayal kurmam bile sana bağlı
bugün Bayındır’ın kurtuluş günü
bugün seni sevdiğimin yıl dönümü
kaçıncı mı
ne önemi var
tarih kitaplarında buluşmayacağız ya
zamanın olursa gel
karadeniz’de sonbahar
yağmur
ve sen
bu çay içilir
4 Eylül 2007













Yalan değil

Zamana kilitlendi öykü
ne ileri ne geri
serde gençlik
cebinde babasının parası
seni seviyorum yalan değil
25 yıl öncesinin hayalleri bunlar
o zaman
en güzel kızıydı okulun
ve en çekici
ben de çekim alanındaki
basit bir uydu
o zaman gençtin salaktın
şimdi ne oluyor
sevecek nice değerler vardır
ve sevgi kutsaldır
evlisin
çoluk çocuğun var
o zamanı anladık da
ne oldu şimdi
14 eylül 2007










Yaşama dair

Sayılar yetersiz
açıklama için
hesap kitap işi değil bu
hangi öykü
hangi şiir
nerde başlar
nasıl gelişir
ve biter
yasası yok bu işin
hangi sözcükte
hangi dünyalar gizli
bir bilmece belki
8 Eylül 2007















2008 YILI ŞİİRLERİ




Birinci Bölüm


29 Şubatın Şiiri

Bugün
2008 yılı
gülümsemek için bahane arıyordun ya
işte hazır
biliyorum
bugün doğmadın
ben de
sevdiğini kucakla
nedenini düşünmeden
zamana gülümse
özlemin sana kalsın
benim gibi
29 Şubat 2008









Anlatacak çok şey var

Anlatacak çok şey var
ondandır suskunluğum
neresinden başlasam bilmem ki
sevdan bir türlü
yalnızlık bir başka türlü
aynı türkünün parçalarıyız biz
sen bir yana
ben bir yana
yan yana
15 Şubat 2008



















Aradım

Gençliğimi aradım
dimdik ayakta
göz bilek ve yürek meselesi
gözler miyop
biraz renk körü
azıcık astiğmat
benzer göz kusurları
onda da var
garip rastlantı
bir yanda peri masalının sultanı
bir yanda sihirli halı
gömleğini giyerken
düğme kopmasaydı
fırlayacaktı dışarı
biliyordu ki
hayalindeki güzel ona aşıktı
o da seviyordu
ölümsüz bir aşk ile
çarptığı pencere
zaman penceresi
kafasını dinledi
kulaklarıyla
duvara vurduğunda
ses geliyordu
bizi izlemeye devam edin
20 Şubat 2008




Bunu saymam

Ozan demiş ki
ben bu dertten ölürsem
kaderime sayarım
ben saymam
ben saymam
18 Şubat 2008






Çok şey mi istiyorum

Sevdiğim çocuk
payesi
ne kadar hoş görünür
dudaklarında
eşek kadar olmuşsam da
ne farkeder
20.12.2007









Eleştiri

Kendimle baş başa kaldığım zaman
tüm zamanların sorgusunu yapıyorum
kim o yarış kuçusu
kim o tutamadığın hayal
peki sen gerçek misin
neden başkaları yönetiyor
oyunu
hayal dünyasının gerçeği
belki de gerçek dünyanın hayali
neresindesin bu oyunun
iyisi mi
falına baktır
güzel şeyler söyler falcı
o söyler
sen anlamazsın
hayal dünyasının gerçeği
saf çocuk
8 Mart 2008





Gözlerin

Çok şey söyler
gözlerin
kalbinin
sözcüsü gibi
12 Şubat 2008


Kadıköy’de çay

Bilemedin İnciraltı’nda
ülkemin bir yanında
yer önemli değil
önemli olan
bardağın çevresindekiler
doğa harikası arkadaşım bir yanda
karşısında şanslı
ve mutlu çocuk
yani ben
hayalleri karma karışık
beklentileri
bir gülümsemelik
hangi oyunu oynuyorsun koçum
kim yazdı
senin rolün belli mi
ne halt etmeye şiire sarılıyorsun
özlediğinde
gerçek yanında
ama sen gerçek değilsin
6.11.2007










Karlı ve Sibirya soğuğunun terör
Estirdiği bir kış gününde
Sokak Kedisi’nin Küçük Kuş’a olan
Aşkına dair şiir

Siz birşey anladınız mı
bu büyük aşktan
19 Ocak 2008




Kedinin Yaptıkları

Çok şey istemedi
yaşamdan
mart ayı gelmeli
güzel kedi onu sevmeliydi
sıradan bir çatı
bahar
azıcık ciğer
balık da olur
bir avuç fındık iyi gelir
de
yerse tabi
30.01.2008





Oyuncağı kaybolan çocuk

Aramalıydı sokak sokak
gezmedik yer kalmamalı
hesapta olmayan
bitmeyen sağanak
alt tarafı bir oyuncaktı
ama
onun oyuncağı
gözyaşları da onun
masallar da
hayal kırıklıkları
ve mutluluk
hepsi onun
5 Mart 2008


Yarış kuçusu

Hedef hep aynı uzaklıkta
ben çılgınlar gibi koşuyorum
bu bir yarış değil biliyorum
kandırmaca
başkaları yönetiyor oyunu
bunu da biliyorum
gerçek karşımda
ama ulaşılmaz
yarış kuçusu gibi
koşuyor
koşuyor
koşuyorum
8 Mart 2008

Onu düşünmekten değil

Saçımın birkaç teli
aklaştı bu aralar
ama
şiirler sultanını düşünmekten değil
sınavlar belli ki canımı sıkmış
yok vallahi
onu düşünmekten değil
hep derslerden oluyor
19 Temmuz 1986



2008 ikinci bölüm




Adını sonra koy

Mutlu çocuk diyeceğim
adı bile yok
meraklı diyeceğim
biraz atmış olurum
bir şey demeyeceğim
işte onun kaderi
11.05.2008




Anlatamadığım

Anlattıklarım
buzdağının görünen yüzü
o da yalan yanlış
kalanlar
anlatamadıklarım
11.05.2008



Buna gülünür

Genç adam
Milattan bilmem ne kadar önceki
aşkını anlatıyor
özlemlerini
falanları filanları
bak aslanım
Halep orda ise
arşın burda
sen buradasın
yüreğin de burada
güzellik dersen
şiirlere sığmaz
tarih olmuş anılar
yerinde kalsın
öyle öyküler düşün ki
buna gülünür
demeyelim
13.05.2008

Büyük Paşa’ma

28 Marttaki
Kıbrıs konuşmasında
ulaşabilsem
üç kez kucaklar
yanaklarından öperdim
saygılar Paşam
28 Mart 2008






Mütevazi Şiir

Doktorcum
şekerimin yüksek çıkması
kortizondan mı
yoksa
ben mi tatlıyım
Mart 2008








Evrak çantası

Neler yok ki
içinde
ilgili ilgisiz
ana sevgisi
aşk yarası
tencere karası
ve daha neler
kim ne kaybetmişse
ondan bir parça
kendin için de bir çizik çek
karalama sayfasına
bir karıştıran
bir duyan olur
senin için çarpan
bir yürektir bulunur
09.05.2008



Geleceksen şimdi gel

Geleceksen gel
can sıkıntısı
karı koca kavgası
benzer durumlarda
barış gücü ol
düşüncemde
geleceksen tam zamanı
şimdi gel
07.05.2008
Geleceksin

Bir gün geleceksin
özlemlerinle
eski aşkına
yine o sessiz köşede
buluşacaksınız
ve fakat
bıraktığın gibi olmayacak
hiçbir şey
sevdiğin çocuğun
gözlüklerini
çizmesine taktığını görüp
gülümseyeceksin
05.05.2008


Gönderme

Diğer adı ile
atıf
siz iyisi mi
evrak çantasına bakın
neler yok ki
içinde
eksikleri espit edin
tamamlayalım
bir de
kayıp eşya bürosuna gidin
gülümseyelim
hep beraber
11.05.2008
İnkar

Galiba bizim okuldaydı
saçları dağınık
kendi halinde biri
şiir mi yazarmış
duymadım
sevdiği kız mı
kim bilir
17 Mart 2008
     






İstanbul ve Sen

İstanbul ve sen
iki muhteşem
bana da bir gölge
var mı
ortalıkta
22.03.2008







Kaç bilinmeyenli aşk

Hayalimde
hep beni seveceğin
mutlu günler vardı
ben ise
ne yapacağını bilmeyen
saf çocuk
bu ne biçim denklem
nasıl matematik
kaç bilinmeyenli aşk
çözene aşk olsun
08.05.2008





Kelepir

Sahibinden
az kullanılmış
63 model bir gönül
takas mümkündür
27.03.2008







Nasıl bir yalnızlık

Sen hep benimlesin
düşünce olarak
yalnızlık yanımdan
hiç ayrılmadı ki
Güneş’in oğlu
her şeyle dost
bir kendisi ile barışamadı
işte böyle
09.05.2008





Ne çatısı

Ne çatısı kardeşim
ne çatısı
aylardan mart olduğu
doğru olabilir
sonrası yalan
20 Mart 2008








Ne dersin

Var olan ve yaşayan
her şeyi seviyorsun
her şeye yer var
gönlünde
biliyorum
sana hayran olan
ufaklık da
açıkta kalmaz
bu durumda
ne dersin
01.05.2008



Ne Oldu

Ne oldu
İnciraltı
ne oldu bize
güzeller güzeli dört prensesin
yalnız prensi
kolundan tutup
Kaf Dağı’na kaçırdığını
unuttun mu
26 Mart 2008





Rüya-II

Rüyanda rüya görüyorsun
o rüyada biz
gerçek dünyada uyurken
düşlerde yaşıyoruz
sence bu öykü mü komik
biz mi durumdan
vazife çıkarıyoruz
14.05.2008







Sayın Başkan

İyi ki
babanın itibarı
ve biraz parası var
sen de
ortalıkta geziniyorsun
09.04.2008







Sil

Sil geçmişi
ne varsa
benimle ilgili
anıları sil
sana yazdığım
şiirleri unut
bazı kırıntılar
kalabilir
düşüncende
aşkımızdan
izin ver o kadar olsun
18 Mart 2008




Teleferik

Pencereden gördüğüm
teleferik
o teleferik olmalı
güzellerin kaçırdığı
genç adam
kaf dağı burası
diye gülümsedi
21 Mart 2008





Tut elimden

Tut elimden
diyeceğim de
uçar mıyım sevinçten
korkuyorum
sonrası
hayal dünyası
birlikte gezindiğimiz
10.05.2008




Yalnız karganın dramı

Yok öyle bir şey
nerden çıktı
dram komedi şu bu
nerden çıktı yalnızlık
şurda karga karga yaşayıp gidiyoruz
insan sorunları insana kalsın
29.04.2008









Aşkımızın biyoloji dersi ile ilgisi

O başka
bu başka
biraz romantik ol kardeşim
dersmiş biyoloji imiş
olur mu
sandala bindirip Mualla’yı
Orhan Veli ile sohpet edeceksin
sınavda çıkmaz meraklanma
ne ilgisi var
aşkımızın
biyoloji dersi ile
15.05.2008


















Bir de ben bilsem

Saksıdaki palmiye
ve bahçedeki minyatür gül
daha çok şey mi biliyor
aşkımıza dair
çiçeklerle konuşurum ama
onlara anlatmam ki
beni terk ettiğini sanıp
ağladığımı
onlara anlatmam
ahmak aşıkları
sen ve ben
iki komedyeni
yalan yanlış
hayal kırıklıklarını
şunlar ve bunları
onlara anlatmam
gülünesi aşkları
bir de ben bilsem
17.05.2008











Dik dur bakalım

Bir iki terslik
nasıl yıkar
düşlerini
önce bir dik dur
sık yumruklarını
ve gülümse
olumsuzluklara
bak nasıl dağılacaklar
23.05.2008





















Doğru seçenek

Benim seni
senin beni
sevmen
doğru seçenek
karşılıklı sevgiye
bağlanan sonuçta
veriler eksik
soruyu anlamak
sınav sorumluluğuna dahil
şeklinde
saçmalamayacağım
ve fakat
dört yanlış
bir doğrunun
canına okur
kural olarak
aşkımız
çoktan seçmeli test gibi
biraz da romantik olsa
16.05.2008










Seni seven çocuk işte bu

Yakışıklı
kararlı
tuttuğunu koparan
aşkı için Ferhat’ları oynamaya hazır
bir delikanlı iken
öylesine eridim ki
acemi palyaçoyu bile oynayamadım
karşında
seni seven çocuk bu işte
işte bu
seviyor musun hala
22.05.2008


















Şiirlerini yakan prenses

Sevdiğini anlatmıştı
cesur ve gururlu
sevdiğine anlatmıştı
yalın ve dostça
doğayı
aşkı
insanları işlemişti
dizelerinde
trene bakar gibi bakan
bir çift gözü
görünce
senin için mi anlattıklarım
duygusuz adam
diye düşündü
ve yaktı ne varsa
23.05.2008













Unutursam söyle

Ne haddime unutmak
sevdiğimi
unutmama koşulu yok mu
aşkta
pilavdan dönenin
kaşığı kırılsın
yar üstüne yar sevenin
boynu devrilsin
30.05.2008





















Nurcan Vak’ası

Sanıyor musunuz ki
kına var bu gece
ve iki sonraki gün düğün
diye
şiir yazar amcamız
kendisine faydası yok ki
takmış Kral Yolu’na
yanındaki
prens
ve prensesten habersiz
3 bin yıl önceki
Bayındır Dağlarında
eşek izi bulacağım
diye
koşturuyor
bırakın kendi halinde
16.05.2008













Yanımızdaki kır çiçekleri

Uzaktaki gülleri görmek için
yanımdaki
kır çiçeklerini
çiğnediğim gibi
bir endişen olmasın
miyop olan sevgiliniz
her şeyi
güzel görür
ve fakat
görüş alanı içinde kalan
çiçekleri
daha güzel görür
sonuç itibarı ile
iş bu şiir
seni sevdiğimin itirafıdır
16.05.2008














Yaşamak üstüne

Hep yaşamak üstüne
çılgınlıklar
dağların delinmesi
çöllerin aşılması
sevdiği için
körfeze atlamak
muhtara bildirmeden adres değiştirmek
sevda üstüne türkü söyleyip
avunmak
yaşamak üstüne
ötesi
reklamları izlediniz
15.05.2008

















Zaman makinası

Zaman makinasi olsa
elimin altında
fal baktığın zamanı
öpüştüğümüz an ile
buluşturacağım
zamanı dondurmak
doğasına aykırı
hayallerimin
birlikte yürümek
birlikte koşmak
el ele tutuşup
öylece kalmak
bir anlık
zaman makinasi olsa
çok şey istemeyeceğim
çay içmeye ne dersin
sevdiğinle
26.05.2008












Dördüncü bölüm




Aynadaki görüntü

Fizik dersi değil ki
aynaları tanımak için
seni 18 indeki genç kız
olarak mı görecektim
40’ında bir dost
peki ya
beni nasıl gösterecekti
hain ayna
nasıl istersin
18 indeki yaramaz mı
45’indeki delikanlı
bana sorarsan
iyisi mi sorma
10.06.2008











Bu oyuna yabancıyım

Çoğunluk oynuyorsa
bu onların sorunu
oyuna yabancıyım
hata değil yaptığım
bilmemek
bir güzele aşığım
sanırım o da bana
saray olması için
bir samanlık alalım
iki gönül
ve samanlık meselesi
yine de söylüyorum
ikimiz de yabancıyız oyuna
ikimizde de para yok
saman yok
samanlık da hayal
biz galiba
sevdiğimizle kalacağız
bu gidişle
9 Haziran 2008










Büyücü

Salak büyücü
benden başka
oyuncak kalmadı mı
aynaya bakıp
kendini göreceksin
şekil sakatı
büyücüm benim
seni
ben bile kurtaramam
13 Haziran 2008



Cennet burası olmalı

28 yıl önce koştuğum
yerde
kuzu kuzu oturuyorum
Tire’de
Atatürk parkı’nın kuzeyindeki cadde
öyle güzeller
ve güzellikler var ki
cennet burası olmalı
28 Haziran 2008






Çam ağaçları ve deniz

Bu vadiyi bilmiyorsun
çam ağaçları
ve deniz
ortada ben
masam
ve yalnızlıkla kadeh tokuşturduğum
masum zamanlar
geç mi kaldık
girdap mı
oyunu bozan
söylediğim gibi
ben burdayım
geleceksin
sanırım
bekleyeceğim
bir eksik var
biliyorsun
yalnız içilmiyor
13.07.2008











Çekince

Ben senin bildiğin
çocuk değilim
babamın yatı
katı ve atı
yok elbette
olsa da işine yaramaz
küçük bir kayıkla
balıkçılık yapan
bir adet merkebi olan
ve çadırda yaşayan
biri de değilim
garip konulu şiirler
yazarım
bunlar para etmez
değişik biri olma düşüncem de yok
tek lüksüm
sana aşık olmak
küçük bir çekincem vardı
geçmişe dair
artık yok
yine de
aramızda kalsın
seni sevdiğim
hepsi bu
04.06.2008





Domates güzeli

Ayşen ablama saygılar
onsuz söz edilir mi
domates’ten
fakülte bahçesinde
dimdik ayakta
zamanı
ve ortamı
takmayan
kendi halinde kız
domates olarak
ünleneceğini
bilemezdi
aslında
adı geçen ülkenin
biricik sultanıydı
ve o bunu bilmiyordu
neler yaşıyoruz neler
bilemediğimiz
gerçekte
bildiğimizi sandıklarımız
devede kulak
aklımdan geçer miydi
domates ülkesinin krallığı
ve ayrı düşmek
sevdiğimden
2 Haziran 2008




Dönüp sarıldım

Bu akşam
rakı
ve bira
karışınca
dönüp sarıldım
sandalyeye
şişede durduğu gibi değil
meret
ben de değilim
o sarhoş ederse
ben de olurum
bahane arıyordum
söylemek için
işte bahane
ve fakat
doğru yerde
doğru zamanda
doğru kişiye anlat
aşkını
yanlış mesaj verme
sevdiğine
o varken
başka şeye sarılma
o yokken de
bu hatayı yapma
25.06.2008





Gecikmiş itiraf

Gözlerine bakmak
ne kadar zormuş
kitap gibi okuyacağından
korktum
çözecektin belki beni
belki kor gibi yakacaktın
sevdiğini söyleyecektin
korkak bir adamı
seviyor olamazdın
bu yüzden korktum
10.6.2008


















Hep aynı çorba

Doğanın kuralıdır
yaşamak
sevmek
ve ölmek
acemi şair
hep aynı çorbayı yapar
aynı pilavı
aynı öyküyü anlatır
çevirir çevirir
aynı dizeleri yazar
değişik bir salata
iyi gelmez mi
Boğaz’da
Değirmen’de
Çınardibi
Alankıyı vs. yaylada
8 Haziran 2008 , Pazar













Kararsızlık üzerine

O komedi filminin
kahramanı ben olamazdım
üstüme üstüme geliyor
gerçekler
gülünen adamı oynuyorum
o yapılır mı lan
diye bağırdığım sahnede
ben varım
karar veren ben değilim elbette
ciddi ciddi
aynaya baksam
yaşarken
güleceğim kendime
belki de ağlayacağım
kafamı duvara vurmak
çözüm gibi görünecek
ya da sessizce Akdeniz’e koşup
balıklara hal hatır
soracağım
31 .05.2008











Kendimle Söyleşiler

Anı defterimdeki
kendi yazısını
yırtan
arkadaşım
son derece haklıydı
yalnızca benim okumam
gerekirken
elden ele dolanıyordu
defter

birinci bölüm
biraz erken başladı
oysa daha
Ayvacık Pazarında
bana bakarak
yetimin boynu bükük olur
diyen
kara cahilden söz etmedim
yaş 6
o gün bu gündür
dik tutmaya çalışıyorum
başımı
sen öyle san moruk
dercesine


yolda giderken
fakülteye doğru
o şiiri düşünüyor
ve dudağımı ısırıyordum
gülmemek için
beni deli zannedeceklerini düşünüp
gülümsüyorum
demiş O. Veli
benim endişem daha farklı
onun yolu da burası
ya görürse beni
bu halde
tam sevimli bir tablo
çizmişken
onun gözünde

bu bölüm de
zamansız oldu
sen önce okula başla
Ayvacık’ta
üç gün sora
derse alınma
birleştirilmiş sınıf
maceranı
kendine sakla

üniversiteli
olmak için
daha çok yolun var
sırayla lütfen


ya şimdi özlemlerin gerçekleşir
bir çorap söküğü gibi gelirse ard arda
ve birden bilinmezdeki sevgili çıkarsa karşına
her şey dilediğinden de güzel
mutlu çocuk
söyle bana bu öykü nereye varacak
aşılmaz dağ ulaşılmaz sevgili kalmadığı zaman
söyle bana bu öykü nereye varacak
ya şimdi beklediğin kız girerse içeri
hayalindeki gibi gülümser ve
kollarını sarmak için boynunu
koşarsa sana
dayanabilir misin
Ilıca 1 Haziran 1990


sevdiğimle çay içtim bugün bir başıma
kimsecikler yoktu masamızda
o ve benden başka
geçmiş günlerden konuştuk
biraz da gelecekten
karamsar olduğumu söyledim
hem de çok
ama iyimser gözüktüğümü
rol yaptığımı söyledim
gülümsedi
zaten yaşam bir sahne değil mi
hepimiz rol yapmıyor muyuz... dedi
sevindim bana destek oldu diye
çaylar bittiğinde
gülümsedim kendi kendime
gerçekten iki bardak çay vardı
ve iki sevdalı
ama madde olarak yalnızca ben vardım
sevdiğim ise hayal
gülümsedim gerçeğe
yalnızlığıma gülümsedim
yalnızca gülümsedim
1988 ?

Ali gitti diye
küsmedi
inadına yaşadı
ve inadına sevdi


neden
duygularımı anlatırken
süsleyemiyorum
neden okula giderken
saçımı taramayı unutuyorum
neden
ucuz gömlek ve pantolon giyiyorum
anlayamıyorum
neden sanki
hep
bana yüz vermeyenleri
seviyorum
bir şey daha var
anlayamadığım
neden kendime soruyorum bu soruları
İzmir 1985 ?


belki yarın
gün bir başka doğacak
bir başka uçacak kelebekler
ve rüzgar
bir başka sallayacak yaprakları
kim bilir belki
ben de bambaşka olacağım
28 Mart 1986



Masada yalnız
çayımı içerken
sessizce gelip
arkadan
sarsan kollarını
ve ben geldim desen
ölmez miyim mutluluktan
ve fakat
yaşayan aşıklar
tercih nedeni
1 Haziran 2008




Ben söylemedim
bir türküden alıntı
ölüm Allahın emri
ayrılık olmasaydı
sen
şaka yapmak
yapmamak çizgisinde
gezinirken
o
seninle
kafa buluyor
her şeyi veresiye kullanıyorsun
senin mi sanki
kütleni oluşturan su
azot, oksijen
kalsiyum falan
kimya laboratuarı gibisin
ölüm dediğin
ödünç malzemelerin iadesi
değil mi
sayın ölüm
işte buna içilir
07.07.2008


Rakı
ve bira
karışınca
dönüp sarıldım
sandalyeye
şişede durduğu gibi değil
meret
ben de değilim
o sarhoş ederse
ben de olurum
bahane arıyordum
söylemek için
işte bahane
ve fakat
doğru yerde
doğru zamanda
doğru kişiye anlat
yanlış mesaj verme
sevdiğine
o varken
başka şeye sarılma
25.06.2008



anlayamazsın anlayamazsın
anlasan da zaten bir şey değişmez
bir öğrenci
lanet olası öğrencilik sona ererken
yorgun yüzücünün son kulaçlarını atıyor
sahile doğru
12 Ağustos 88


Kadıköy’de Karaköy iskelesi
saat 20.45, 16 Ağustos 91
görülecek birşeyler her zaman vardır
tam anlamıyla satılmış
bir delikanlı örneğini bile bulabilirsiniz
Kadıköy’de
az sonralar
ve yarın sabahlar kaçınılmazdır
dedim ya
görülecek birşeyler her zaman vardır
yarın işin olmasa olmaz mıydı
yazık değil mi bu delikanlıya
yüz üstü bırakılmış
16 Ağ.91
sağımda saat kulesi
solumda deniz
Konak Meydanı ana-baba günü
sen yalnız olmadığını
külahıma anlat
ve aşkını
baharını
bilmem neni bilmem neni
Konak 13 Nisan 1991


35 yıl yaşadın
başka ne yaptın
5 Mart 1997


kalkmış nerelerden gelmiş kızcağız
yakın olmak için
sen ise seviyor sevmiyor diye
papatya yoluyorsun
aslanım daha ne bekliyorsun
Beyazıt ya da Taksim Meydanı’nda
miting mi düzenlesin seviyorum diye
10.7.1998

şimdiki zaman sahnesine
koyup yaşadıklarımı
gelecekten bakınca kendime
garip bir komedinin orta yerinde
görüp yaptıklarımı
eğleniyorum
13 Ocak 1989



ayın parladığı
yıldızların yandığı yer
bizim dünyamız
ve sonsuz yıldızlardaki
sonsuz dünyalar
bir dileğim var duyarsanız beni
eğer mutluluk olacaksa herkesin olsun
9 Haziran 1983



sadık birer hizmetçiyiz bizler
aşkımız
sevdamız
karagözlü yarimiz
ve ne varsa güzelden yana düşündüğümüz
hepsi doğaya hizmet için
4 Eylül 1996


Tuzla’dan selam gönderiyorum
takvimlerin acele ile geçiştirdiği günlere
İnciraltı’na
saatlerle oynamak istemiyorum
ve zamanla
olmayan aşkımızın pembe tablolarına
gülümsüyorum
nasıl bir aşktı
tatlı mı tatlı bir kız
zakkum gibi
sevsen zehrinden
vazgeçsen kahrından ölürsün
ya da benim gibi divane
dolanır durursun



fala inanıyorsa eğer azıcık
iskambil karıştırıp da
bana mutlu geleceğimi okuyan falcı
o da seni seviyor derken
belki de anlamıştır neden kızardığımı
     4 temmuz 88



SONUÇ     : Bir sonuç çıkarılamamıştır.16.07.2008













Komik çocuk

Senden söz ederken
bir yabancı gibi
ne kadar zor
ve komik oluyor
nasıl derim
o benim sevdiğim
biricik aşkımdı
ben onun için
neysem ne
19.06.2008




Korkak aşık

Gözünün içine bakarak
Mum gibi eritirse
sevdiğin kadın
sakın şaşırma
derenin sessiz akanı
adamın yere bakanı
meselesi
31 Mayıs 2008






Ölmez miyim

Masada yalnız
çayımı içerken
sessizce gelip
arkadan
sarsan kollarını
ve ben geldim desen
ölmez miyim mutluluktan
ve fakat
yaşayan aşıklar
tercih nedeni
1 Haziran 2008



















Şaka yapabiliyor musun ölüme

Ben söylemedim
bir türküden alıntı
ölüm Allahın emri
ayrılık olmasaydı
sen
şaka yapmak
yapmamak çizgisinde
gezinirken
o
seninle
kafa buluyor
her şeyi veresiye kullanıyorsun
senin mi sanki
kütleni oluşturan su
azot, oksijen
kalsiyum falan
kimya laboratuarı gibisin
ölüm dediğin
ödünç malzemelerin iadesi
değil mi
sayın ölüm
işte buna içilir
07.07.2008








Teşekkür sanatı

O da seni
seviyor
dediğinde
falcı kız
ellerine sarılıp
öptün mü
30 Haziran 2008



Yarım kalmış çay faslı

İnciraltı’nda
Kani’nin kahvesinde
bir yudum çay
uzun bir gülümseme
o kadar cesur değilim
sevdiğimi söylemeye
sen de değilsin
çay ve gülümseme ile
günü kurtardık
bu öykü
romantik değil
komik bir öykü
sonu mu
bir çay molası
ondan sonra
9 Haziran 2008


Yolda giderken

Yolda giderken
fakülteye doğru
o şiiri düşünüyor
ve dudağımı ısırıyordum
gülmemek için
beni deli zannedeceklerini düşünüp
gülümsüyorum
demiş O. Veli
benim endişem daha farklı
onun yolu da burası
ya görürse
bu halde
tam sevimli bir tablo
çizmişken
onun gözünde
14.07.2008













Beşinci Bölüm



Hanya ve Konya meselesi

Her şey yolunda
sevdaya dair
deliler gibi
sevdiğin kız
da
seni seviyor
senin sevdiğin kadar
iki cambaz
bir ipte
oynarsanız
böyle olur
komedi desem
ciddi çocuklarız
neden
birimiz Hanya�da
birimiz Konya�da
belli değil
aşk değil
meyve-sebze ticareti bizimki
olsun
zamanaşımı yok ki
aşkta
fatura ve irsaliye de aranmaz
21 Ağustos 2008 Perşembe


Artı otuzbeş

Gülen arkadaşım
beş yaşında iken
ben kocaman bir adamdım
on onbir
boyacının aşkı idim
onun için
o küçük prenses
boya reklamı vardı
o zamanlar
biraz uzakta kaldı ya
olsun
zamana uymak için
artı otuzbeş
formülü iyi mi
20.07.2008















Kendine acıma

Tanımakla yetin
sandığından daha güçlüsün
bir vincin kaldırmasıyla
bir manivela ile
kıyaslama kendini
sen o değilsin
karıncanın adımları ile
ceylan
veya kurt
veya başka bir şey
herkesin adımı kendine
yorulunca
dur ve düşün
farklılığını kullan
son damlasına kadar
saçlarını tarayabilirsin
asıl işlevi
süslenmek değil kafanın
düşünmektir
20.07.2008










Klasik oyun

Romantik olmak
klasik oyun
işin aslı
domates
ya da salata
var mı başka
izah tarzı
19.07.2008




Salaklık ödülü

Aslan gibisin
abicim benim
aramızda pozitif
bir enerji oluştu
sen olmasan
sen olmasan
kim oynar
bu rolü
bu ödül senin
bu ödül senin
köprüyü geçene kadar
söylenenlere
değer verme
20.07.2008


Senin şansın

Aynı olayda
birimizin şanslı
birimizin şanssız olması
olur mu
konu
gönül meselesi ise
olabilir
frekanslar tutmalı
kanımca
kıvırtacak
başka yol
bulamıyorum da ondan
romantik
ya da
vahşi bir kucaklaşma
olacak
bizimki
24.07.2008












Ayakkabı ve şapka parantezi

Sayılar dünyasında
benim de
yerim var
aç şapka parantezi
üç nokta
sonsuz işareti
kapa
ayakkabı parantezi
olur olur
kafanı yorma
07.08.2008





Tanık

İstanbul tanık
sevdiğime
üç-beş gizli mektup
bir de dizeler
12.09.2008







Vücut dili

Hiç bir şiir
hiç bir öykü
hiç bir roman
bu kadar cesur
ve patavatsız olamaz
anlatmak istediklerin yanında
anlamak istediklerim
her şey var
nazar değmesin
pabuç gibi
19.07.2008



















Yaşam kalitesi

Gülünesi ayrıntılar
sayılmazsa
beyler gibi yaşadık
bunca zaman
yaptıklarımız
yapacaklarımızın
güvencesi
kalan yaşam süremiz
ortalamalara göre
şu kadar yıl
45 yılı
afiyetle yediysen
kalan 20 yi
iyi değerlendir
ne mi yapacaksın
dünya senin olsa
üç öğünü geçmez tüketimin
uzayın tapusu olsa
anı olarak saklarsın
arşivde
gerisi size kalmış
01.08.2008








Altıncı Bölüm…….



Komik bir sayfa

Aşkımız
gerçek
yaşamın
komik bir sayfası
ben gerçek birini sevdim
sanarak
bir hayalin
ardından koştum
04.10.2008

















Arz-ı hal

Kalem tutan
ve klavyede seken
fare ile dans eden
ellere
kurban olayım
katip
ahvalimi yaz yare böyle
Şah’a da selam olsun
bu arada
istedim vermediler
değil aslında
nerde o medeni cesaret
şoför olmaktan öte
bir ehliyetim bile yok
elden düşme bisiklet ile
kız mı tavlanır
uzun boyumun
yüksek topuktan kaynaklandığı
ve renkli gözlerimin
lens olduğu
anlaşılmasın
kul olayım
yukarıda özetlediğim ellere
katip ahvalimi yaz
kime istersen ona yaz
yare yaz
Şah’a yaz
malum sebzeye
istersen hal müdürlüğüne yaz
Ekim 2008
Dut yemiş bülbül

Beni seviyorsun
biliyorum
ben de seni
burada konuştuklarımı
o zaman söylemek
nerde
senden çıt çıkmadığı gibi
ben de dut yemiş bülbül
hadi sayın dut
sevgili bülbül
siz de böyle
komedileri oynayın da
görsün bu çocuk
ona da
selam söyleyin
Ekim 2008














Böyle bir şey mi

Sen onu seviyorsun
o da seni
üç beş dizelik
şiire
nasıl da sığdı
bu uzun öykü
saklambaç oynadınız
sözcükler arasında
anlaşıldı
çok sevmek
böyle bir şey
29.09.2008






Çalakalem yaşamak

Bir müsteşarım bile yok
N’apcaz şimdi
Ekim 2008






Çiçek adları sözlüğü

Bir ad bulamadım
seni tanımlamaya
çiçeklerle papaz oldum
bu yüzden
sözlüklere savaş açtım
yel değirmenine saldıran
kahraman gibi
09.10.2008






Elbet bir gün

Elbet bir gün
buluşacağız
milyon kere milyon
parçaya bölünmüş
ben ile
parçalı bulutlu güzel
yani sen
bir yerlerde buluşacağız
bilirsin
ben işimi yarım bırakmam
04.10.2011





Hesapta yoktu

Hesapta yoktu
ayrılık
ve unutmak
yine de
ayrılığmızın üstünden
20 yıl
5 ay
2 gün
7 saat geçti
Ekim 2008




















Hukukçunun Aşkı

Senin bir
aşk şiiri olduğuna
kimse inanmaz
hukukçunun aşkı
diyelim istersen
Manavgat’ta mukim
avukatlıkla iştigal eden
kardeşim
ve hocamız İsa’yı
saygı ile anar
ve kendisine
telif ödenmeyeceğini
belirtirim
konumuz bu değil
milyon kere milyon
parçaya bölünmem
aşaması
seni sevdiğimin
Ekim 2008











Kendi halinde dizeler

Biliyor musun
ne ben
yeteri kadar gevezeyim
ne sen tümden suskun
iki sözcüğü
getirip yan yana
anlam veremedik
senin gizli dünyan
benimki ile yarıştı
kim kazandı dersin
doğa
bizimle dalgasını geçti
gülümsemeler kaldı
yalnızca
zaman ayırıp
bir bardak çaya
bir tebessüm gönderelim
eski sevgiliye
2008











Sevimli çocuk

Küçükler
hep sevimli
olmaz mı
belki
ben bile
öyleydim
04.10.2011





Takas

Beni ağlattıkların
ile
seni üzdüğüm zamanların
takas ve mahsubunu dilerim
kalan olursa
borcum borç
ben alacaklı çıkarsam
bırak öyle kalsın
Ekim 2008







Üç beş güzel

Üç beş güzel
bir araya gelmişler
neler kaynatıyorlar
benim sevdiceğim
var mı
yok mu
aralarında
belli değil
04.10.2011






















Yolun başı İstanbul

Okumayı yazmayı
saklambaç oynamayı
öğretir
sevgili çıkagelir
bu arada
şaşkına döner gençliğin
kavuşmak
ve ayrılmayı
yeniden
hissedersin
bu ne biçim sevda
ne biçim lahana turşusu
bekle ve gör
beş dakika kendine ayır
ve sevdiğine
gülmek için boy aynası
ağlamak
size kalmış
bu öykü bitmez
bu şiir
yazılmayı bekler
ben de beklerim
Ekim 2008






Zamanda Yolculuk

20 yıl önceye
döndüğünde
kimler vardı
bugün olmayan
İnciraltı
buluşma
ve
ayrılma noktamız
Ekim 2008





Zamane aşkı

Senin DNA ile
benimki
özlemlerini
bir gen bankasında
buluşarak mı
giderecek
04 Ekim 2008







Yedinci bölüm





7 Kasım 1992

1+1 ne zaman 4 oluyor
biraz matematik
biraz biyoloji
ve hayat bilgisi
kim kimi
ayartır
bilinmez
maçı kendisi
yönettiğini sanır
oyuncu
kendine bile
sözü geçmez
gerçekte
savrulur durur
işlemin nasıl yapıldığı
değil
sonuç önemli
mutlu musunuz
gençler
gerçek olan bu
7 Kasım 2008



söyleşi

Atatürk’ten
tutkuları
kavgaları ve
sevdalarını
dinliyorum
kara bulutların
arkasındaki çakalların
nasıl etkisiz bırakılacağını
savaşmayı değil
ölmeyi emreden komutanın
insan sevgisini
karamsarlığın
nasıl aşıldığını
uygarlık savaşının
hiç bitmeyeceğini
herkesin
yapabileceğinin en güzelini
en iyisini
yapma borcu olduğunu
onu görmenin
sevmek olduğunu
dinliyorum
Ekim 2008







Ben değilim

Birileri
aşk acısı
yalnızlık şarkısı
terk edilmişlik
duygularını
ballandıra ballandıra
biraz da abartarak
anlatır
o biri ben değilim
çiğdem çiçek açtı
minyatür gül
bir harika
ben bir harikayım
sen de harikasın
peki eksik olan ne
Kasım 2008




Buldum

Öyle sanmaya devam et
senden başkası
kandıramaz
bu çocuğu
Kasım 2008



Camın arkasındaki güzel

Saçlarını tarar
elleriyle
rüzgara bırakır
düş kadar güzel
kadın
gönlümdeki
işgalci
kibritsiz kandil yakanı
türkülerimin
ne desem ben sana
seviyorum işte
camın arkasındaki güzel
Kasım 2008

















Kararsızlık Eğrisi

Hep doğrudan gider ya
bu müthiş çocuk
en küçük hata
kabul edilmez
yalan mı söyledin
aşka dair
yoksa yanlış mı
deliler gibi sevdiğin
şiirler sultanı
güzel
hayal ürünü mü yoksa
dersimiz ekonomi değil
yine de
karasızlık eğrisi
görünüyor
bu sayfada
Kasım 2008













Kimlik arayışı

Yari gönlünde ara
arayan bulur derler
sığ sularda
hava alırken
derinlerde işin zor
biliyor musun
senden daha yakını yok
sana
eşek izi aramakla
meşgulsün
Ağrı Dağı’nda
bulamazsın elbette
bulamazsın
işin zor
bu gözlerle
Kasım 2008














Nasıl geçti

Arabesk takılırsak
rüzgar gibi
yazmak istersen
ayrıntı çok
aşk romanından
toplumsal konulara
geometriden
biyolojiye
edebiyata
şuraya
buraya
boş konuşmak yok
hepsini yaşadın
ve
devam ediyor
oyun
Kasım 2008













Siper

Saldırı amaçlı mı
yoksa savunma
belli değil
sahnenin paravanı
görünen başka
görünmeyen başka
niyet ise
bambaşka
domatesten
siper olur mu
Kasım 2008



















Sitem

Gençlik
komik değil mi
sözüme darıldılar
alsam ne yapacaklar
neden darıldık
birbirimize
depremin şiddetinden mi
her şeyi biliyor
her şeyi anlıyorduk
gibi geliyordu
da
zaman okulu
öğretti
bizi bize
gecikmeli olarak
sandığımız kadar dürüst
ve delikanlı değildik
belki de
Kasım 2008











Teşekkürler

Çizelgesini çıkarsam
artılarının
borçlu çıkacağım
ifa yerine
bir teşekkür
buruk bir tebessüm
mahçubiyet hesabından
yumulan gözler
Kasım 2008






















2008 sonbahar birinci bölüm






Beni bu numaradan ara

Beni bu numaradan ara
numaradan olsa bile
yine de ara
sesini duyarsam
mutlu olurum
bilirim ki o an
beni düşünüyorsun
geçmişe selam söyler
geleceğe gülümseriz
birlikte
bugünü sorma gitsin
yatay hislerim
dikey gerçeklerle
çatışma halinde
çok şey istemiyorum
seni unutur muyum diye
yalan söyle
benim gibi
hukuku kenara koy
pazar tezgahını aç
sebze meyve satarsın
manav da olur
çay ocağı da
büyük bir marketin
serin köşesi
beni unutma lütfen
ve
bu numaradan ara
numaradan bile olsa ara
sevinsin çocuk
15.11.2008







Bir çay lütfen

Çay bir güzellik
sen ise bir başka
seninle çay içmek
daha da başka
ve fakat
senin demlediğin
ve birlikte içilen çay
anlatılamaz
sözcüklerle
15.11.2008



Boyacının Aşkı

beş yaşındaki genç kız
boyacının aşkı idi
hoş göründü
gözümüze
reklamlar
daha mı kolaydı
mutluluk
birkaç misket
birkaç arkadaş
kıraç bir bahçe
İstanbul’un orta yeri
10.11.2008




Cıbıldak düşler

Susma hakkımı
kullanacağım da
kızarmakla iştigal ediyorum
kırmızı
kıpkırmızı
yutkunup
burnunu çeken çocuk
belki de
ağlayarak kapatacak
sayfayı
15.11.2008

Eşim beni aldatıyor

Eşim
beni
doğa ile aldatıyor
müştekiyim
şikayetçiyim
yakınma dilekçesi vermek istiyorum
beyfendi kalkmış
çiçek adları sözlüğü hazırlıyor
yeşilin
mavi ile kucaklaştığı
içinde dereler akan
cennetlerden söz ediyor
başka bir şey bilmez
bu adam
11.Kasım 2008











Hayallerimiz ve dik üçgen

Kaf dağına tırmanmak
tam bize göre
enerji sonsuz
yorulmak yok
böyle bir zamanda tanıştım
masaldaki sevgili
ve dik üçgenle
hipotenüs
bir bütün olarak
anlamlı olduğunu biliyor
dik kenarlar ile
biz de anlamlı olmak için
birlik gerektiğini
biliyoruz
sen dik kenarlardan biri
ben diğeri
kim çözecek
bu problemi.
16.11.2008











İade-i itibar

Zaman
itibarını
öyle iade eder ki
şaşırır kalırsın
14.11.2008




Koş vatandaş

Koş vatandaş
koş
sera malı
değil
yayla domatesi bunlar
ithal ya da
hibrit tohum yok
koş vatandaş
tamamen yerli
para da geçmez
bir şiire
birkaç kilo meyve
hediyesi
gel vatandaş
sevdiği ile kaçanlara
kavuşanlara
hepsi bedava
15.11.2008

Küçük hayaller

Fazla mı büyüttün
hayallerini
sen mi küçüldün
durduk yerde
zamana direnebilir misin
ve şartlara
şurdakini alıp
burdakine
ekleyebilir misin
sınırı yok düşlerinin
onun da öyle
o sekizinci harikası
Dünya’nın
sen makul bir yer bul
kendine
sonsuz evrende
birilerinin güldürmesi gerekir
insanları
n’olcek şimdi
16.11.2008










Nerede aşk

Biyolojik bir oyun mu
yoksa kimyasal
hormonlar var ya
hormonlar
peki nasıl yazılacak
şiirler
şarkılar neler anlatacak
kan pompalamak dışında
bir görevi var mı kalbin
alt tarafı
iş bölümü
yumurta merkezli
yaşam oyunu
hepsi bu
14.11.2008















Yakınma

Ne felekten
ne de
bana yüz vermeyen
güzelden
yakınmam var
kendi yağımla
kızarıyorum
bir fırsat daha
verirse
zaman
o zaman
hangi cevizleri
kıracağımı
bilemiyorum
14 Kasım 2008















Yalancının destanı

Hiç yalan söylemedim
ne kendime
ne başkalarına
hiç aşık olmadım
masaldaki güzelden
de
haberim yok
yaşam komedi
bu çocuk için
ben de oyuncu
kaf dağı var ya
inanmayın
masal kardeşim
hem de kuyruklusundan
pamuk prenses
beni severdi
hem de
çılgınlar gibi
şarkılar söyler
şiirler yazardı
o mektuplar var ya
sanat eseri
yine de
yüz vermedim
hangi sultanlar peşimden koştu
hangi prensesler
hangi masalda
prenslik teklifi aldım
hatta ve hatta
gol krallığı
milli takım teknik direktörlüğü
bir filmde baş rol
başkan yardımcılığı
patagonyada
çatılardan sorumlu
devlet bakanı
malum ülkede
yok kardeşim yok
hepsini toplasan
bir kg domates etmez
mutluyum
gururluyum
yarışmacı arkadaşlara
başarılar diliyorum
14 Kasım 2008

















2008 sonbahar ikinci bölüm



Bıkmadım

Bıkmadım
şiir yazmaktan
senin için
delice bir tutku
belki
belki bu yüzden
kafam karışık
bunca zaman sonra
yollarımız
farklı yönlerde
ışık yılı kadar
uzaklaşmışken
aynı yerden geçmeyi
yolların kesişeceğini ummak
bilgi eksiği olsa gerek
doğrular
düzlemler konusunda
ya da
böylesine bir aşk
22.11.2008






İyimserlik şiirleri

Bilmediğini bilmek
çok şey bilmektir
bildiğini tartışmak
gerçeğe giden yol
kendinden başkası değilsin
kimse değil
18.11.2008






Sevda şiirlerinin
genetik açılımı

en çok sevdiğin
her şey olabilir
paradan bilgisayara
çiçekten bakteriye
dereye
balığa
yağmura
kara
aşık olduğun ise
bir insan
18.11.2008




Ümit verdin

Bize uyar mı
bilinmez
ümit verdin kız bana
sevindirdin elleri
ben ne yaptım
bu ara
elim koynumda
yürüdüm
Yeşilırmak boyunda
peki ya sen
bu denli seven
bir avanak
buldun mu
sen neresinde kaldın
bu türkünün
ben neresinde
22.11.2008












adın soyadın

söylesene Ahmet
kime ne senin türkünden
gözünde yaş
gönlünde ateş varmış
ve fırtınalar kopmuş
düşüncende
kime ne
adın soyadın
adresin
sabah kahvaltın
ya da çorabının markası
kimi ilgilendirir
bu kadar yetse
öp de
başına koy
senden söz edilirken
kimdi o
ben tanıyor muyum
diye
sevgisini gösterirse
malum arkadaş
bir kez daha ölürsün
ölüm Allahın emri
de
Ahmet
sen domatesi sevmişsen
ona ne bundan
09.03.2009


Alışamadım

O kadar çok şey var ki
alışamadığım
başta sensizlik
sonra unutulmak
ya da göz ucuyla bakılıp
görmezden gelinmek
olacak şey mi
porselen demlik bir yanda
bir yanda
sandalye
arkadaşımız
eski kamyonlara takmış
meyve taşıyan
sana da alışamadım
bağımlılık tedavisi yok
bu işte
ne desem
garip bir çelişki
buna da alışamadım
06.03.2009










Alo odabaş

olan bana oluyor
sen dünyadan habersiz
sanıyordum
sanki başka dünyalar yokmuş
benim dünyamdan
peki ben ne biliyorum
sana dair
gençlik işte
sevdiğinin
nerde olduğu
ne yaptığı
hangi hıyarlarla
mücadele ettiğini
arada fırsat bulursa
alo odabaş
bildiğin gibi değil
sorun beni sevmende
benim seni sevmemde değil
belirsiz bir geleceğe
yelken açtık ama
İstanbul’da
Çengelköy denilen yer var
hıyarı ile ünlü
aklıma geldi birden
gençliğimiz
böyle ciddi meselelerle
tükenir gider
15.03.2009


Bilinen çiçek

Herkesin bildiği
ve sevdiği
doğa harikası
çiçek
adın ne olursa olsun
önemi var mı
bak arkadaş
sevdiğinin adını
bilmeyen
sınıfta kalır
biliyormuş gibi yapan
kendine yol bulsun
gidecek
güzel çiçek
hüzün yakışır mı
sana
sevenler listesine
beni de yaz
biliyorsun
başka
seçenek yok
adın mı
o bana kalsın
14.03.2009






Çatı çöktü

Ne olacak bu
kedinin hali
nerede koşturup
nerede anlatacak
aşkını
kardeş partiler
değil mi bizimki
ne olur kessek
ucundan acık
çatı çöktü mü
ne yapar şimdi
kediler
yazık değil mi
bizim ruhsatlara
yıllardır
ne güzel anlaşıyorduk
halkımızla
ağlama molası
beş dakika
bizim ahmetin
çiçekçi ortağı var ya
tam onun gibi
ne de güzel gidiyordu
işlerimiz
anlayamadım
neden ayrıldık
05.04.2009




Gerçekçi düşler

Masum bir deneme bu
hem gerçekçi
hem düş
nasıl olacak bu iş
kibarca
baskı mı uyguluyoruz
çaktırmadan
04.04.2009





















Sizin olsun

Sizin olsun
tüm güzellikler
anasının ardından koşturan kuzu
diken kümeleri arasından
sıyrılan
çiçekler
hayal dünyasının
sevdaları
masaldaki
prens
ve prenses
çocuklar
çocuklar
ve çocuklar
bizim olsun
hepimizin
ne ayrım var ki
aramızda
ilgi kurana aşk olsun
ve fakat
bu kız beni sevmiyor
adam
bir gülümseme
masum bir öpücük
göndermez mi
hadi telefonu çaldır
sonra ne mi olacak
işte bildiğin şeyler
geyik muhabbeti
boşuna mı koştum
ardından
boşuna mı yazdım
bunca şiiri
yoksa bu kız beni seviyor da
dili mi varmıyor söylemeye
ah Karadeniz
ah mısır ambarları
gençliğim
orta yaşlarım
acık da çocukluğum
03.04.2009




















1 Nisan 2009

geçen yıl
yani
21 yıl önceki
geçen yıl
bir nisan günü
sırılsıklam ıslanmıştım
yağmurda
İzmir sokaklarında
ve sırılsıklam aşıktım
domates hayranlığı
ve çelişkiler ile
yaşamaya devam
yine 1 Nisan
ve ben aynı ben
benzer karmaşaya devam
üretim tarzı
ve olaylara bakış
biraz değişti
ithal tohum yok
kimyasal gübre yok
benim çelişkilerim
bana yeter
oldum olası
aşka inanmadım
zaman
ve şartlarla
mücadeleye devam
yağmur yok
İzmir’de
bahar devam ediyor
1 nisan 88-01.04.2009






























Selda gelir hoş gelir

Selda gelir hoş gelir
29 mart
seçim öncesi

adam
oy kullanacağı sandığı
kontrol etmemiş
size özel ikinci kat
asansör bulunmaz
haydi abbas
vakit tamam
seçim diyordun
aha sana seçim
özürlü kardeşim
vatan millet aşkına
tırman bakalım merdiveni

siz bilmezsiniz
yine seçime gitmişti
Ege Üniversitesi Spor Salonu
gapısına kadar
Bayındır’dan
-80 km falan-
oy kullanmadan
dönmüştü

Selda hoş geldi
ve gitti
buradaki fırtınayı
nerden bilsin

gördü ki
Titanik sevdasından
kayık boyutuna düşmüş
aşklar
29.03.2009

























Yarın

Yarın ne olacağını
bilemeyiz
ama
mutlaka bir şeyler olacaktır

belki
gün bir başka doğacak
bir başka uçacak kelebekler
daha derinden çalacak
türküler
ve rüzgar
bir başka sallayacak yaprakları

kim bilir belki
ben de bambaşka olacağım
ve fakat
yarın diyorsun da
az sonradan haberin var mı
geçmiş
ve gelecek
düşten öte gidemez
gülüyor
ve seviyor musun
gerçek olan bu

seviliyor musun
gerçek ötesi
böyle avut kendini
gülümse gerçeğe
zamana
ve tüm dostlara

şimdi hangi ezgileri çalar
belirsiz dağın rüzgarı
o dere
o ağaçlar
o yağmur
neden severim Karadeniz’i
Canik Dağları’nı
neden beni bu denli ilgilendirir
Çarşamba’yı sel aldığı
Mart 1986-1991-.2009



















Ben mi söyledim

sana kim söyledi
tıbba git diye
hukuk dururken
bilmiyor muydun
sana aşık olacağımı
laf olsun diye hastalanıp
seni arayacağımı
hastanede
bilmiyor muydun
demek istiyorsun ki
biraz daha çalışıp
sen de gelseydin
o zaman
böyle olmazdı
sizin fakültede
ya da hastanede
manavın ne işi var
bu adam doğa tutkunu
maydanozdan başlar
biber ve domatesten çıkar
ekonomi
veya maliye okuyup
hal müdürlüğüne kapak atacaktın
senin neyine
başka okulun güzeli
pazar tezgahında
sebze ya da meyve sat
yarınki bütünleme
ve doktor güzeli
hayalini
rafa kaldır
malum arkadaş duyarsa
seni gidi seni
demez mi
10.03.2009


























Hanya ve Konya meselesi

Her şey yolunda
sevdaya dair
deliler gibi
sevdiğin kız
da seni seviyor
senin sevdiğin kadar
iki cambaz
bir ipte
oynarsanız
böyle olur
komedi desem
ciddi çocuklarız
neden
birimiz Hanya’da
birimiz Konya’da
belli değil
aşk değil
meyve-sebze ticareti bizimki
olsun
zamanaşımı yok ki
aşkta
fatura ve irsaliye de aranmaz
21 Ağustos 2008 Perşembe







Kedi mi dedin

kedilerle
bir akrabalığımız
olsa da olur
olmasa da
günceli takip et kardeşim
nerden çıktı
Darvin
bir de kapak yaparsın ha
bu iş burada biter
ve ben çekip giderim
iyi düşün
bilimci abla
sen kedilerden söz etmedin
biliyorum
mart ayı da
gündemde yok
bu ay
ne gibi sorunlar içerir
kediler için
senin için
benim için
ve saymayı unuttuğum
üçüncü kişiler için
09.03.2009






Klasik film

Klasik film
halt etmiş
öleceğini bildiği için
kötü adam rolünü oynar
kahramanımız
sevdiğine
bu
bilinen öykü
mendilinizi hazırlayın
ve
sakat kalacağını bilen
askerin
türküsünü dinleyin
sessizce
14.07.2009














Ölmem mi gerekir

Masamda
yalnız
çayımı içerken
sessizce gelip
arkadan
sarsan ve
ben geldim desen
ölmem mi gerekir
mutluluktan
yaşayan aşık
daha iyi olmaz mı
senin için
01.06.2008





Pasif Direniş

MS
pasif direniş
mi
Mayıs 2009






Porselen Demlik

Bir aşk hikayesini yazar
ayrıntısıyla
tek sözcük atlamaz
tek hece
tek harf bile
renkler vardır
sesler
koku
sıcaklık
güzellik
ve endam
bazı ayrıntıyı
sözcükler anlatamaz
salın da gel
meydan kız görsün
bu arada
ben de
maydanoz satmıyorum
Kadıköy’de
nerden çıktı
demlik
fincan
ve çay
06.03.2009





Saba İçin

asker arkadaşım
özlemle bekledin
bir gün
bir yerde
buluşacaktık
zamanı mıydı gitmenin
10 yaşındaki genç
Sevgili Saba
bugün öğrendim
trafik kazasını
cennette olduğunu biliyorum
melek oldun
ama
çok erken
12.05.2009















Saldırmazlık paktı

Başka işimiz yok da
eski aşkımıza mı
saldıracağız
zamana
anılara
evdaya
ve dostluklara
selam olsun
geçen zaman
yalnızca olgunlaştırır
sevdaları
zamana kırgınlık olmaz
geçmişte yaşananlar
bizi biz yapar
fazlası değil
şiirin adı konusunda
çekincemiz var
savaşan taraflar değiliz ki
nerden çıktı
saldırmazlık paktı
14 Temmuz 2009 Salı








Sayısal Geçmiş

Ben kocaman bir
adamım
basit öngörüler ile
problem çözme modu
yanlış algılandı
bir gün 86.400 saniye
dört yılda bir fark ilavesi ile
seni sevdiğim saniyeleri
görebilirsin
45 x 365 x 86.400
+(45 : 4 x) x 86.400
=
sonuç yaşadığım süre
bu sürenin
tamamı seni sevdiğim saniyeler
demiştim ya
ilk dizede
biraz da geometri
kare dikdörgen üçken
belki de yamuk
09.12.2008









Uzak dünyalar

şimdi sen
kendi dünyanın
karmaşasında
kendisi ile yaşayan
arkadaşına
el sallayacaksın
da
iş yoğunluğu
dava dosyaları
sabah kahvaltısı
ütü meselesi
çocukların ayakkabısı
biz seni ararız
uygun zamanda
ve zeminde
demek istiyorsun
eskiden şiir mi vardı
kendi kendine
hayal kurup
kendin pişir
kendin ye
10.03.2009








Savunma
Sayın yargıcım
savunmasız
yargı olur mu
10.07.2009




Yıldız

Yıldızlar çok olunca
gün açık olur
fakat
komşu kızı
bizimki
kendine faydası olmayan
biyolojik vaka
böyle olsa da
kaç defa bahar geldi
ve gitti
kaç defa yaz oldu
dirmit topladın
yağmur sonrası
kayın ormanında
burası Ayvacık
dere boyu düz gider
bizimki de gider
biryerlere
ne siz sorun
ne ben söyleyeyim
05.03.2009
Yalnızlık

Yalnızlık mı
ben ha
bunca seven
ve sevilen varken
ay ve güneş
bir yanda
yıldızlar bir yanda
dostlar toplanmış
bir yanda
22.07.2009




















Bağlasan durur muyum

Elbette durmam
ben
görmek istediğin çocuk
yeteri kadar sakin
ve gururlu
yeteri kadar
hırçın dalgalı
her şeyden
biraz

biliyorum ki
olduğum gibi seviyorsun
beni
ve biliyorum ki
sevdiğim kadın
acımasız bakışların
ardındaki
pamuk tarlası

bağlasan durur muyum
demiyorum
bağlamazsın ki
23.07.2009







Günün şiiri

En sıcak gün
Ege'de
2009 yılı 25 Temmuz
ve bizim çocukların
evlilik yıldönümü
kaç yıl demiştin
önemi var mı
25 Temmuz 2009 Seferihisar






















Karmaşa

Yazdıklarımı bilseydi
kalemim
karma karışık olurdu
kafası
kafa yok ki onda
sonra ben
bilgisayar tuşları ile
dans ediyorum
kalem nerden çıktı
Kadıköy saplantım var
Beyoğlu
Çiçek pasajı
falına bakim abi
değil tabi
çingen kızı mı sandın
iskambil kağıtlarını karıştıran
insafsız falcıyı
gördüğün
hissettiğin
biraz açık olsa ya
hem hukukçu ol
hem zalim
savunmasız yargı
yargısız infaz
gönlü allak bullak
kalbi paçavra
itiraf ediyorum
anlayışı kıt
ümitsiz vaka
olarak
seni seviyorum
hepsi bu
29.07.2009











Böyle birini sevdim

İnsafsız falcı
yargısız infazın
faili
kibritsiz kandil yakan
masum cadı
işte ben
böyle birini sevdim
29.07.2009













Anadolu Ateşi

Uydudan kandil yakan
Anadolu ateşi
Ana Tanrıça’nın
gezici şubesi
telefonumu al
telefonunu ver
ve fakat
aramadığın gibi
cevap da verme
uydudan kandil yakan
seni gidi seni
14.11.2009














Ana Tanrıça’nın ülkesi

Ana tanrıçanın ülkesinde
yeşil gözleri ile
ok atan
bir savaşçı
doğmuştu
bir yanda
zamana el sallarken
yeni savaşçılar yetiştirmek
sevda üstüne
türkü söyleyip
savaşmak
ve savaşmaktı
görevi
12.11.2009
















Gençlik aşkım

Tire’ye
gençlik aşkıma
elam gönderdim
buruk tarafndan
sen
bildiğim sen değilsin
biliyorum
ben de eski ben değilim
değişmeyen
tek şey
değişim
diyeceğimi sanma
biz ne güne duruyoruz
03.11.2009















Para noya

Yarısı güzel
tamamı sakıncalı
gel gör beni
aşk
neyledi
nasıl da döküntü
harap
ve bitap
hale koydu
gülümsemek istiyorum
çay istiyorum
sen varsan
kurabiyeler özgür
31.10.2009















Yangın halleri

Sevimli bir gamze
bir gülümseme
muzip tarafından
işmar edip
göz kırparken
salınıp da gelir
meydan neşelenir
13.11.2009





Davet

Yeni bir evcilik oyununda
var mısın
olumsuz ne varsa
düne dair
bir sünger çekelim
feleğin oyunlarında
ne sen
ne ben
başroldeyiz
kırılan cevizler
bizim bahçede
11.11.2009



Kararsızlık

Hangi sistemin
kararsızlığı
karansızım
7-Kas-09








Aradığın

Enini
boyunu
yüksekliğini
ve diğer özelliklerini
biliyor musun
Anadolu Ateşinin
yari gönlünde ara
arayan bulur derler
25.11.2009






Bir de doğru söylesem

Açık sözlü
yiğit delikanlı
yani ben
konu aşkımız ise
değme dansözler
su dökemez elime
bir gülümsemeyi
bir gamzeyi
bir
salınıp gelmeyi
ince beli
dar düğmeyi
vücut ölçülerini
ballandıra ballandıra
öyle satarım ki
ben bile şaşırırım
kendini
dizelerde görmek isteyen
güzel ise
düş kırıklığına uğrar
oysa
anlatım bozukluğu
genetik yapısına dokunmaz
fıstıkların
02.11.2009





Bayramın ikinci günü

Anayasa
ceza yasası
uluslar arası sözleşmeler
susma hakkı
doktorun bıçağı ve
paramparça bir yürek
ve üzerine
çivi harfleriyle işlenmiş
öyküler
İlmiye abla bile
çözemez kanımca
kasımın bilmem kaçı
günün tarihi
aşk ilanı değıl
otopsi raporu mübarek
bu ne sevgı ah
bu ne ızdırap
28.11.2009












Asker arkadaşım

Dik durmamız gerek
zamana
ve şartlara karşı
varız
ve seviyoruz
özeti bu
yaşananların
el ele tutuşup
on yıllar ötesinden
kalp atışlarımızı dinleyeceğiz
yalnızlıklarda
her gün
daha güçlü
ve baş başa
06.12.2009






Bayramın ikinci günü

Kasımın bilmem kaçı
28.11.2009






Bir daha dönmeyeceğim

Gün
ve saat olarak
yaşadıklarım
derede akan su gibi
geçmişe karışıyor
gdo ile ilgisi yok
anlattıklarımın
yerli domatesin
üstünlügü
tartışılamaz
şimdilik
şiir bitti
15 Kasım 2009 Pazar
















Enenmiş bir dostun şiiri

Yaşam
yine de devam ediyor
ancak
aynı göz değil baktığın
çevrende pervane olan
inekler
artık yüzüne bakmıyor
iki yumurta mı
dengeleri bozan
niye dönsün ki artık
doğal denge meselesi
haremdeki
oğlana döndün
14.11.2009
















Her şeyin parçası olan yalnız asker

Bu ne biçim çelişki
kalabalıklar içinde
yalnız
bir anlamı olmalı
böylesine yaşamanın
canlılığı sürdürme hedefinin
bir amacı olmalı
tek savaş bu
meydan savaşından
uzun havaya
aşk şiirine
hepsi görev aşkı
22 Kasım 2009 Pazar




İstanbul’dan

Çocukluğumdan
asker arkadaşlarımdan
anılardan
sevdiğimden
ne bulursanız
onu getirin
29.11.2009



Kendimi affettim

Bir de hukuk okudun
kendini affetmek
olur mu

önce bir suç işle
masum tarafından
sonra
yargılasın seni
nöbetçi mahkeme
davaya katılır
ceza almanı isterse
Kaf dağının güzeli
sen ayvayı
o zaman yedin

kendi kafanda
ceza düşünüp
vicdanını
infaz koruma görevlisi
diye görürsen
seni
ben bile kurtaramam
sesini duyarsın
Anadolu ateşinden

ceza ehliyeti olmayan çocuk
gülümse
güvenlik tedbiri olarak
yaramazlık yapma
bundan sonra
olur mu
25.11.2009




























Nöbet

90 yılını 91’e bağlayan
yılbaşı
31 Aralık 1990
ile
1 Ocak 1991
ve
İstanbul
ilk ve son nöbetim
yılbaşında
İstanbul’da
biraz aşık
biraz gururlu
özlem dolu
25.11.2009
















Zamanda yolculuk

Özakman
Türk Mucizesi
Cumhuriyet
Bilgi Yayınevi
37. basım
Sayfa 74
Hükümet Konağının önünde
minik bir kız
Paşa’ya
bir demet çiçek sundu
Paşa da
kızı havaya kaldırıp
bağrına bastı
Bursa 1922
bu sahneyi yaşıyor
küçük kızı
paşaya sunulan çiçekleri
havaya uçan çocuğu
ve bu yolculuğun anlamını
hissediyorsak
zamanda yolculuk
böyle bir şey olsa gerek
06.12.2009







Unutmayacağım

Ne haddime
unutmak
imza törenini
askerlik sonrası
burası kesin
ben diyeyim 91
siz deyin 92
aylardan
ben diyeyim
ocak
siz deyin aralık
unutulur mu canım
topu topu bir defa evlendik
kırk yılda
şair kılıklı
duygusal çocuk
onsekiz yılda
bu hale mi geldik
işte aşkımızın
çapı
yarı çapı
dik kenarları
hipotenüsü
bütün sorun
dik üçgendeki
dik kenarlar ile
hipotenüs ilişkisi
üç kenarın her biri
çapı olursa bir dairenin
büyük daire
diğer iki dairenin
alanına eşit olur
fakat bu sonuç
7 kasım tarihinin
önem ve ehemniyetine
teğet bile geçmez
01 Kasım 2009 Pazar




























Sarı kurdelem sarı

Sarı kurdelem sarı
değil kardeşim
kurdele siyah
derinden derine
eleştiri
boykot
protesto
ve benzeri
hani İstanbul deyince
yelkenler suya ya
yüzme bilmem
okur yazarım
azıcık
rakı şişesi ve
balık muhabbetine
gülümsemeye çalışıyorum
bir münasip zamanda
buluşacağımız yer
İzmir’de
yine deniz
yine deniz
Eminönü
balık ekmek
karşıya geçip
çay içelim mi
Kadıköy’de
zamanla dans edemezsin
ayaklarına basar
ne olduğunu
anlayamazsın
31 Ekim 2009 Cumartesi



























Bu şiiri duymasın malum sebze

Lakin
beklenen şekilde değildir
şiirler
ana tanrıçanın
ülkesinde
savaşçılar ile
aşık atarken
onsuz
şiirlerin anlamsız
masalların masal
öykülerin
gariban kaldığını
gördü
bu muydu
sandal
bu muydu Mualla
daha az mı yanıktı
türkümüz
O. veli’den
malum sebze
neresini sevsin
bu şiirin
bir yol kucaklayıp
Boğaz’da mı gezdin
onunla
hal müdürlüğünde mi
İstanbul’un
bu şiiri duymasın
malum sebze
12.11.2009

Faturalı yaşam

Ödeme yeteneğin var mı
yok mu
bu senin sorunun
eşekliğin
affı olmaz
ödetirler koçum
damla damla
milim milim
zamanaşımı

avucunu yala
için için ödersin
gülmekten dört köşe
olmak
serbest
06.11.2009













Yola çıktım Mardin’e

Yola çıktım
gidiyorum
bana çay verecek
bir çok dostum var
benim ülkem
benim insanım
saz çalıp
türkü söyleyen
gönül dostlarım
yola çıktım Mardin’e
04.11.2009


















Yeni arayışlar

Şöyle bir
tüme varıp
tümden gelelim
zaman
ne kadar bilimsel
olduğumuzu yazsın
akıllı sarışın
ela
mavi
ya da kara
gözlü dilberler
ve saymayı unuttuğum
diğer renkler
mutasyon kardeşim
mutasyon
ders bitti
02.11.2009













Gülümsetenler

Yolda yürürken
kendi kendime
beni gülümsetenler
bir hayli fazla
psikoloji kitabında
bir grafik var ya
zeka düzeylerine ilişkin
sen neresindesin bu grafiğin
ben neresinde
iyi de
komik olan
bir şey mi var
ya da
bu komedinin
neresindeyiz
09.12.2009













Atatürk’ü Anmak

Yaşamda
en doğru yol gösterici
bilimdir
fendir
kargayı
gözlem
ve deney için
kullanabilirsiniz
ama
yol gösterici olarak
asla
25 Ekim 2009 Pazar



Barış

Yurtta ve dünyada barış
diye seslenen komutan
size
savaşmayı değil
ölmeyi emrediyorum
derken
yaşamanın
ve
özgürlüğün
bedelini
özetledi
25 Ekim 2009 Pazar


Onlar bizim çocuklarımız oldu

Çanakkale’yi geçip
İstanbul
ve devamında ülkemi
ele geçirmek isteyen
orduların askerleri
kendilerine yetecek kadar
toprak
işgal ettiler
cephelerde
mezarlarında
ülkemin çiçekleri açtı
onlar
bizim çocuklarımız oldu
25.10.2009















İzmir’in dağları

Çiçekler açar
İzmir’in dağlarında
Körfez’de nakil araçları
asker
silah
ve sair malzeme
taşımak için
Kordon ve
Konak
işgal edilir
yüreğimiz
çare arar
genç yaşlı
tabancaya sarılır Osman
ordulara karşı
tek başına
27.10.2009












Samsun’a çıktığım gün

Her yer güllük
gülistanlık
değildi
gelin ve damatların
saf hayalleri
ve kurtlar sofrasının
tam ortası
avını parçalamaya çalışanlar
ve etrafta dolanan
kargalar
ve çakallar
kolay lokma sanıyorlardı
27.10.2009




















Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
1001 Gece Masalları
Kuklacı Amca
Odabaş Tüm Şiirler 2
Zaman Geçermiş
Çocukluğumu Aramıyorum
Yanlış
Libya"nın Gözyaşları
Biraz Daha Fazlası
Eylül - Ekim,kasım, Aralık 2011 Günce (Şiirler)
Bilim Tarihi

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sorma İsterse
Kukla
Buluşalım
Çay Koy Ortak
Çay Koy Ortak
Geliyorum Ortak
Zamanın Yaptıkları
Akrabalar
Çık Aradan Samsun
Sevgili Ortak

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kitaplar Üstüne [Öykü]
Suriyeye Anayasa [Öykü]
Yankı [Roman]
Masum Bir Gen'in İtirafları [Deneme]
Rastlantı ve Uygarlık [Deneme]
Köy Enstitüleri Neden Kapandı [Deneme]
Eğitim, Hukuk Eğitimi, Ölçme ve Değerlendirme [Deneme]
Trabzon - İzmir [Deneme]
Ulusal Arpalıklar ve Üretim [Deneme]
Edirne'den Hakkari'ye [Deneme]


Ahmet Odabaş kimdir?

1963 Çarşamba/Samsun doğumluyum. Serbest avukat olarak çalışıyorum. (İzmir'de)

Etkilendiği Yazarlar:
Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Hayyam, O Veli, Aziz Nesin,


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.