İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Ayvacık’ta araştırmacı gazetecilik yaptığım, yani bitkiler konusunda araştırma yaptığım bir dönemde, kavak ağacının, çelik ile çoğaltıldığını öğrendim. Geçip bir kanada kavağının karşısına, senden ne kadar çelik çıkar diye hayran hayran bakıyorsunuz. Çelik dediğimiz kurşun kalem büyüklüğünde bir dal parçası. Onlarca, yüzlerce, belki de binlerce. Bir kavak ağacından yüz tane kavak fidanı yetiştirdik. Peki, yetişen kavaklar birbirinin aynı mı. Büyük kavak ile aynı mı. Ya da hangisi büyük kavak, hangisi değil. Değil yok. Aynı bütünü parçalara ayırıyorsunuz. Ama bir canlılığa son vermiyorsunuz. Yoktan bir canlı da meydana gelmiş değil. Okaliptüslerin o küçücük tohumlarının çimlendirildiğinde, çok hızlı bir şekilde yüzlerce, binlerce fidana ulaşıyorsunuz. Tohumlar ana gövdenin ne kadar parçası, bunu merak edebilirsiniz. Dut meyvelerinin içinde pek çok tohum olduğunu biliyor musunuz. Bir tane duta uygun ortam sağlarsanız, aynı yıl içinde birçok fidanınız olabilir. Bir incir meyvesinin içinde kaç tane çekirdek olabilir. Oturup hesaplayabilirim. Ancak şu anda bu bilginin bir pratik yararı yok. Yüzlerce fidan yetiştirmenize yetebilir. İnciri tohumdan çoğaltabileceğiniz gibi, çelik ile de yetiştirebilirsiniz. İncir bahçesi kurmak için istediğiniz kadar çelik bulabilirsiniz. Ama sevmeniz gerek, isteyerek yapmanız gerek.... Bir çuval cevize, kocaman bir ceviz ormanı gözü ile bakabilirsiniz. Bir avuç çam fıstığı için de aynı şey. Bir adet incirin kocaman bir incirlik oluşturduğunu düşünün. Bir avuç dut koca bir orman olacak, küçücük tohumlar dev ağaçlara dönüşecek. Dev sekoyaların tohumları ne kadar dersiniz. Küçücük... Konuyu dağıtmayalım lütfen. Kavak dalları, ana kavak ile özdeş mi. Birbiriyle özdeş kabul ettiğimiz koca kavaklıklar. Binlerce kavak... Demek ki, tek parça halinde olmadan da bütün olunabiliyor. Burada azıcık durup, düşünelim. Ayrı ayrı görünen parçalar aslında tek bütünü temsil ediyor. Bir kavak dalından yetişen ikinci kavak öldüğünde, ana kavak veya onun diğer parçaları ölüyor mu. Hayır, ölmüyor. O halde yaşam devam ediyor. Tüm kavaklar yok olmadan, ana kavağın yok olduğunu, öldüğünü düşünemeyiz. İnsanlar için durum nasıl. Biz hangi ana parçanın devamıyız. Yukarıda sormuştuk, her ulusun ayrı bir Adem ve Havva’sı mı var. Hayır. Tüm insanlar, kavak örneğinde olduğu gibi, bir ana insanın devam eden parçaları. Aslında biz sevdiğimizle özdeşiz. Aslında biz insanlığı severken, kendimizi seviyoruz. Sevdiğimiz insanda kendimizi seviyoruz. Başka ülkelerde, başka sınırlar içinde yaşayan parçalarımız, aslında bizden farklı değil. Aslında biz onlarız, onlar biz. Peki diyeceksiniz, diller, renkler, kültürler vs. vs. Bunların bilimsel anlamda ciddi farklar olmadığını sanırım ilgili bilim insanları açıklayacak. Ciddi farktan öte, uygarlıkların kökünde tesadüflerin bulunduğunu göreceğiz. Düşünün, Mısır devletini kuran insanlar şimdi nerede. Hititler, Babiller, Asur’lar, Fenikeliler... nerden geldi, nereye gittiler. Hiçbir yere gitmediler. O uygarlıkları kuran insanlar, bizim parçalarımız. Biz onlarız. Bunu söylerken, zamansal uzaklığın, coğrafi uzaklığı ciddiye almayın. Bu arada bakterilerden söz ederken, bakteri kardeşlerimiz diyen bilim adamına sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Yine elektrik, elektronik, tıb vs. bilim alanlarında çalışmaları ile bugünkü modern yaşamı hazırlayan tüm insanlara sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Ulaşım, inşaat teknolojisi, matematik, fen bilimleri ve düşünmeyi gerektiren her alanda çalışan tüm insanlara sonsuz teşekkürler. Onlar benim geçmişim ve yaşayan zamanım. Onlar benim parçalarım. Siz farklı bir şey düşünüyor musunuz; düşünmek serbest. Tanıdığınız veya tanıdığınızı sandığınız veya tanımadığınız bir insanın gözleri ile, dünyaya, insanlara bakacaksınız. Buyrun beraber gezinelim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |