..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Tüze Felsefesi (Hukuk) > Ahmet Odabaş




29 Nisan 2011
Türkiye Tarihinden Bir Kesit  
Ahmet Odabaş
Sağ ve sol hikayelerini, çatışmalarını hep birlikte yaşadık. Türkiye’yi 12 Eylül’e getirdiği iddia edilen olayları yaşadık. Sonra üniversiteli olduk bu psikoloji içinde.


:AHEF:


Sağ ve sol hikayelerini, çatışmalarını hep birlikte yaşadık. Türkiye’yi 12 Eylül’e getirdiği iddia edilen olayları yaşadık. Sonra üniversiteli olduk bu psikoloji içinde.

Bir gazete küpürü gözümün önüne geliyor… tıpkı o günlerdeki gibi… diyor, ve öğrencilerin miting düzenlediği ve yürüyüş yaptığından söz ediyor.

Bugün olaya baktığımızda, sipariş veya fazla düşünülmemiş bir haber olduğunu görüyoruz.
Sözde Kürt veya Ermeni hayranlığını her dakika söyleyen, sözde onların haklarını savunduğunu iddia eden emperyalist (yani sömürgeci güçlerin) aslında kendi savaşlarını veren, güçler olduğunu görüyoruz. Gerçekten, ikide bir Ermeni diasporasından falan söz edilir de, gerçekte bu durumu maşa olarak kullanan Amerika ve Avrupa Birliği devletleridir.
İkide bir soykırım anıtları açılır. Kendini meclis kabul eden birimlerden soykırım kararları çıkar.

Amaç Türkiye’yi bölmek.

Kurtuluş savaşı yenilgisi sindirilememiştir. Savaş devam etmektedir. Türkiye’de çıkan bütün iç huzursuzlukların, idamların, işkencenin, önemli kişilerin öldürülmesi (Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Bahriye Üçok…..) arkasında emperyalist devletler ve bunların işbirlikçileri var.

Eşref Bitlis, bugünkü gelişmeleri öngörmüştür. Irak, Türkiye, ABD ve PKK muhabbeti…

Bir İHM kararında, siz mahkemeye başvurmakta kötü niyetlisiniz… diyor. Türkiye’yi sevdikleri için falan değil… bak, biz böyle karar da veriyoruz… görüntüsü için.

I-Bir Haber

Efendim, PKK nın elinde ağır silah ve tank olduğu ve bunların ABD menşeili olduğu açıklandı. 29 Eylül 2007 tarihindeyiz. Bir yazımızda, C4 patlayıcının, el bombasının, roketatarın, mayının vs. ucuz şeyler olmadığını ve bakkalda da satılmadığını söylemiştik.

Haliyle ağır silahlar da pek ucuz sayılmaz. Hoş hafifler de ucuz değil.

Uğur Mumcu’nun, Silah Kaçakçılığı ve Terör adlı kitabını düşündüm. Yaşasaydı, ne kadar haklı olduğunun yanında, yazılacak pek çok şey olduğunu görecek ve yazacaktı.

Eşref Bitlis Paşanın ölümünü ve çalışmalarını en iyi o anlatacaktı.

Okula gidemeyen pek çok yurttaşımın, ekonomik nedenlerle gidemediğini emperyalist beyler iyi biliyorlar. Vatandaşın eline pahallı silahları verip, olayları tezgahlanırken, o insanların cahil kalmasında büyük yararları olduğunu söylemezler.

İnsanlar eğitimsiz kalmış ve ölmüş … işine yarıyor sistemin.
Bir çok Avrupa ülkesinde, ermeni soykırımı yok demek suç. Bunun anlamı nedir, bu konuda düşünce özgürlüğü falan yok. Devlet politikası olarak soykırım var kabul edilmiştir. Aksine konuşmak yasak. Devlet politikası olarak kabul edilen şeylerin bilimsel değeri var mı... Yok. Konuyu tartışma şansınız da yok.

Peki nerde demokrasi, insan hakları, düşünce özgürlüğü. Siz Türkiye sınırları içinde yaşayan 70 milyon insana saldıracak, aksi düşünce ve düşünce açıklamalarının suç olduğuna hükmedeceksiniz. İlginç... Yaşasın düşünce özgürlüğü...

Bir ülke yasa çıkararak, soykırımın varlığını kendi çapında kesinleştirecek. Hukukçu olarak, düşünce özgürlüğü ve insan haklarını savunduğunu iddia eden ülke ve insanlara, yer çekimi yasasında ve benzer yasalarda düzenleme yapmalarını öneriyorum. İlgili ilgisiz her konuda mecliste yasa çıkarmak , dostane bir yöntem değil.

Nasıl olsa bilimselliği tartışılmadan, her şey kabul edilebilir. Kanserden ölümlere son verin. Sigara sağlığa zarar vermesin. Savaş olmasın, silah ticareti olmasın. İşkence aletleri ticaret konusu olmasın. Nükleer , biyolojik ve kimyasal silahlar yok edilsin.. Alt tarafı bir yasa çıkarmakla bunca sorunu çözebilirsiniz?

Fen bilimleri konusunda çıkarılacak yasaların mikroplar için hüküm ifade edip etmediği, daldan düşen elmanın tabi olduğu yasanın değiştirilip değiştirilemeyeceği önemli bir problem.



II-İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİK

Teoride insanlar eşit doğar. Siz Türkiye’de doğmakla, bir kısım gelişmiş ülkenin ön yargılı saldırılarına peşin olarak aday oluyorsunuz. Buradaki anlatımı değiştirmem gerek. (Önyargılı değil, kasıtlı demek daha doğru olur.) Babam ve annem bir Avrupa ülkesine veya Amerika’ya yerleşmiş olsa, o ülkenin vatandaşı olsa idi, benim için hiçbir sorun olmayacaktı. Demek ki eşitlik prensibi, ülke sınırlarına göre değişiklik gösteriyor. Değişik bir bakış açısı…

Son günlerin gündemi, Orhan Pamuk ve Apo ile canı gönülden ilgilenen sevgili Avrupalı için Yaşar ve Cüneyt isimleri bir anlam ifade ediyor mu... İnsan hakları Mahkemesi için bir anlamı var mı bu çocukların. Bu kişiler adil yargılama yapılmadığı savı ile İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuran kişiler. Sonuçta, başvuruda kötü niyetlisiniz diye başvuru reddedildi. Kötü niyeti nerde ve nasıl buldunuz, öğrenmek isterim. Karar kesindir ve itiraz etme hakkınız yok.

Mahkemede asker üye var diye, Apo lehine olarak karar veren İnsan Hakları Mahkemesi, tamamı asker olan askeri mahkemenin kararını tartışmamıştır bile. Oysa yasaya aykırılıklar, açık ve net olarak sayılmıştır.

Şüpheden sanık yararlanmaz anlamındaki bir gerekçeyi hukuka uygun bulan İnsan Hakları Mahkemesi, bu şekilde içtihat oluşturmuştur. Adı geçen kararı emsal göstererek, şüpheden sanık bazen yararlanır, bazen yararlanmaz denilebilir. Bu açıklamayı yaparken, hukuk bilmediğiniz düşünülebilir. Burada düşünce özgürlüğü var, herkes istediği gibi düşünebilir.

Gerçekten, mahkemeye başvurmakta kötüniyetli kabul edilen kişilerin dosyası hangi titizlikle incelendi. Ya da incelemeye gerek duyuldu mu. Eşitlik demiştik ya... Hangi eşitlik, kime karşı ve neye karşı. Acaba İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvururken, Ermeni Katliamı yapıldığı gibi, Apo’ya özgürlük için mahkemenize başvuruyoruz. Biz de uzaktan Apo yandaşı oluruz. Büyük büyük annemin Kürt olduğunu duymuştum. Büyük büyük dedemin de Ermeni olduğunu biliyorum desem, teraziler daha mı hassas olurdu.



     
III-KANUNLARIN GÜCÜ


Kuvvetler ayrılığı prensibine uygun olarak, mahkemeler yargı görevi yapar, meclisler yasama devletleri yönetenler de idare (yürütme) görevini yaparlar. Biri diğerine karışmaz. Meclis yargı görevi yapmaz. Yürütme de öyle.

Mahkemeler de idari karar almaz, hükümet işlerine de karışmaz.

Kural dışı olarak bazı mahkemeler veya meclisler tarih yazmaya kalkabilir. Bilimsel anlamda hiçbir şey yapmamış olurlar elbette. Fakat işin bu boyutu göz ardı edilir.

Tarihi yazanlar meclisler veya bu meclislerin çıkardığı kanunlar değildir. Kanun çıkararak tarihi yönlendirmeye çalışmak, fizik yasalarını değiştirerek doğa olaylarını kontrol etmeye çalışmak gibi mizah örneği bir çalışmadır.



IV- ÜNLÜ OLMANIN BEDELİ

Birileri tarafından taktir edilip, alkışlanmak ve böylece gündemde yer işgal etmek için bilip bilmeden konuşmak, yada bilerek konuşmak , olumlu bir davranış olmasa gerek. Kimlere taş attığımın açıkça görüldüğünü sanıyorum. Bildiğinizi veya düşüncelerinizi söyleyin. Bilmediğiniz konuda şov yaparsanız, tarih sizi affetmez.



V-TÜRKİYE VE KÜRTLER


Bir ülkenin devlet başkanının hanımı, sözde Kürt’leri savunmak adına şov yapıyor. Bir çok zengin ülke de, düşünsel olarak eylemsel olarak bu görüşe katılıyor. Adı geçen kişi veya kurumlar, ilkokula gitmeye çalışan, liseye gitmeye çalışan veya üniversiteli öğrencilere tek kuruşluk destekten söz etmez nedense.

Türkiye’ye karşı oluşturulan ve desteklenen terör örgütünün kullandığı orijinal mayınlar, roketatarlar, makinalı silahlar ve değişik patlayıcılar, sıradan vatandaşın parası ile satın alabileceği ucuz malzemeler değil. Kaldı ki silah üreticileri, parası ile olsa da, istediğine silah satar, istemediğine satmaz.

Sayın şov meraklılarına soruyorum. Sizin hiç inşaatta, tarlada vs. işlerde çalışan Kürt arkadaşınız var mı.... Siz onlarla birlikte çalıştınız mı. Peki onlarla okula gittiniz mi. İlkokuldan üniversiteye kadar. Kaç tane Kürt kökenli hakim, savcı, avukat veya doktor arkadaşınız var.

Onlarla birlikte, ucuz tarifeli ulaşım, barınma, beslenme olanaklarından yararlanıp adam olmaya çalıştınız mı. El altından satılan mayın, roketatar, patlayıcı madde ve mermilerin toplam parasal değerinin binlerce doktor, hukukçu, öğretim görevlisi, öğretmen, yönetici vs.nin yetişmesine ve görev yapmasına yarayacağını biliyorsunuz. Belki de sorun burada….. Onlar birşeyler olmamalı. Onlar potansiyel silah müşterisi olmalı. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi anlayışınıza gülümseyerek el sallarız.

Sömürgeci güçlerin bir millet veya milliyeti savunduğuna inanabilir misiniz. O zaman paraları silaha değil, öğrencilere, eğitime, sağlığa destek olsun diye gönderin. El altından savaş malzemeleri satarak insanları öldürtmeyin.

Açlıktan ve hastalıktan ölen insanlar için bir şey düşündünüz mü. Onlar da aynı Adem ve Havva’nın çocukları, yani kardeşlerimiz.

Saddam’dan kaçarak Türkiye’ye sığınan yüzbinlerce insana kaç kuruşluk ekonomik desteğiniz oldu. Türkiye’ye teşekkür mektubu gönderdiniz mi, bu kadar insanı koruduğu için. Niye bu konuda da bir yasa çıkarmadınız. Çünkü şov yapan insanları ilgilendiren, insanlar veya insanların yaşama hakkı değil. Eğer reklamlar olacaksa, petrole bulanmış karabataklar veya buzlar arasında sıkışmış balinalar kurtarılabilir. Bol bol reklamı yapılır değişik kanallardan.

Silaha ve silahlanmaya ayrılan paranın ne kadarı açlık sorununu çözer dersiniz?

Sizin masallarınızdaki prens ve prenseslerin milliyeti belli mi. Sizin şiirleriniz bazı uluslar için mi anlam ifade eder. İşinize gelenler gerçek, gelmeyenler başka türlü mü.



VI-SONUÇ     :


Uğur Mumcu, 29 Temmuz 1992 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde :

“Kürt’ü Türk’e, Türk’ü Kürt’e, Ermeni’yi Türk’e, Türk’ü Ermeni’ye , Alevi’yi Sünni’ye, Sünni’yi Alevi’ye düşman eden emperyalizm ve emperyalizmin Ortadoğudaki çıkarlarıdır. Dün öyleydi, bugün de öyle...” diyor. Olayın özeti bu.

Düşünce özgürlüğü kimliği altında, konu çarpıtılır. Konu sonuçlanmayacak kadar derin. Benim insanımı, benim iş ve okul arkadaşımı, benim asker arkadaşımı benden daha çok seviyor olamazlar. Rol yaparak zaman karşısında komik duruma düşülür, hepsi bu. Kimin dost, kimin düşman olduğunu, kimin doğru söyleyip kimin kıvırttığını düşünmek gerek.

PKK denilen kuruluş, ABD’nin ve AB’nin tetikçisidir. Çıkan veya çıkarılan her olayın arkasında olayı çıkaranlar değil, olayı çıkartanlar, bunda menfaati olanlar düşünülmelidir.

Ermeni olayları da emperyalizmin sahnelediği bir oyundur. Bir çok AB devleti ABD ye şirin gözükmek veya birlikte hareket etmek için, yasa üstüne yasa çıkartıp, Türk tarihini değiştirmek, kendilerine benzetmek isterler. Yasalar gerçekleri değiştirecek güce sahip değildir.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın tüze felsefesi (hukuk) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türkiye ve Komşuluk
Neymiş Biliyor Musun
Atatürk ve Türkiye
Bilirkişi Raporu
Seçim Barajı
Madem ki Biliyorsun, Neden Öğretmiyorsun
1982 Anayasası ve Tutukluluğun Devamı Kararı
Çok Partili Yaşam
Dostça Bir Söyleşi
Özelleştirme Neden Yapılır

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Beynimizin Çaresizlik Oyunu
Bayındır
Kendini Başkasının Yerine Koymak
Doğa Düzeni ve İnsan
Başlarken
Ms ile Söyleşi
Dna ve Evrim
Duygusal Şiddet Nedir?
Hastalığın İlerlemesi Nasıl Durur
Yanlış Anlama Sanatı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sorma İsterse [Şiir]
Kukla [Şiir]
Odabaş Tüm Şiirler [Şiir]
1001 Gece Masalları [Şiir]
Kuklacı Amca [Şiir]
Buluşalım [Şiir]
Çay Koy Ortak [Şiir]
Çay Koy Ortak [Şiir]
Geliyorum Ortak [Şiir]
Zamanın Yaptıkları [Şiir]


Ahmet Odabaş kimdir?

1963 Çarşamba/Samsun doğumluyum. Serbest avukat olarak çalışıyorum. (İzmir'de)

Etkilendiği Yazarlar:
Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Hayyam, O Veli, Aziz Nesin,


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.