Mutlu köle çoktur. -Darwin |
|
||||||||||
|
‘‘Bana sor sevgili kari,sana ben söyleyeyim, Ne hüviyette şu karşında duran eş’arım Bir yığın söz ki,samimiyeti ancak hüneri; Ne tasannu bilirim,çünkü ne sanatkârım Şiir için ‘göz yaşı’derler;onu bilmem, yalnız Aczimin giryesidir bence bütün âsarım Ağlarım ağlatamam hissederim söyleyemem Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizârım Oku ,şayed sana hisli bir yürek lâzımsa; Oku ,zira onu yazdım ,iki söz yazdımsa’’ Tevazunun ,mükemmel bir anlatımla ifade edilişinin en güzel örneklerinden biri olsa gerek bu şiir.Âkif’e yüreğindekilere ulaşabilmek ,hissettiklerini hissedebilmek ne güzel… Üslûbundaki samimi ifade zenginliği ,söz sanatlarını kullanışındaki ustalığı ,aruzu Türkçeye uygulamada gösterdiği başarı ,fikir olgunluğu ve sağlamlığı edebî kişiliğinin en belirgin özellikleri. Mehmet Akif Ersoy’un manzum ve mensur eserlerini incelediğimizde yüreğinin toplum için attığı görülür.O’na göre ‘Sanat sanat için değil hayat içindir.1912’de Sebilürreşad ‘ın ilk sayısında yayınlanan ‘Edebiyat’adlı makalesinde bunu şöyle ifade eder: ‘Hele sanat sanat içindir,sanatta gaye yine sanattır.Edebiyatta ,Edebiyattan başka gaye aramak sanatı kösteklemektir,gibi nazariyeler bizim idrakimizin pek üstündedir.’ Manzum öykülerinde şehir hayatının acıklı ,aksak taraflarını ;insanın çilekeş ,zavallı yanlarını ortaya çıkaran Akif dini,milli sosyal gerçekleri dile getiren manzumelerinde üslup güzelliğinin yanı sıra süsten,yapmacıktan uzaktır.Söylemek istediklerini doğrudan doğruya ,apaçık söyler: ‘‘Zulmü alkışlayamam ,zalimi asla sevemem Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem Biri ecdadıma saldırdı mı ,hatta boğarım… -Boğamazsın ki! -Hiç olmazsa yanımdan kovarım. Yumuşak başlı isem ,kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim Onu dindirmek için kamçı yerim,çifte yerim Adam aldırma da geç git diyemem,aldırırım Çiğnerim,çiğnenirim ,hakkı tutar kaldırırım’’ Türkçe onun şiirlerinde en olgun ifadesini ve canlılığını bulur.Mithat Cemal’in söylediği gibi:‘ O ,Anadolu’nun en uzak yerindeki taşra ağzından ,Beyoğlu’nun Dolapdere Mahallesindeki argoya varana kadar bütün kullanımları bilir.’Manzum öykülerinde kişileri kendi şive ve seviyesine göre konuşturmasında gösterdiği başarının nedeni budur. ‘’-O kim gelen? -Baba Arif. -Sakallı gel bakalım… Yanaş -Selamün aleyküm. -Otur biraz çakalım… -Dimitri,hey,parasız geldi sanma,işte para. -Ey anladık a kuzum. -Sar be yoldaşım cıgara… -Aman bizim Baba Arif susuz musuz içiyor. -Onun bi dalgası olmak gerek,tünel geçiyor. -Moruk,kaçıncı kadeh ?Şimdicik sızarsın ha! -Sızarsa mis gibi yer,yatmamış adam değil a! Akif’in şiirleri realizmin ve natüralizmin en güzel örneklerini verir.Gerçeği yansıtırken amacı düzeltmek,onarmak,doğruyu,hakkı ve haikati bulabilmek ve gösterebilmektir.Böyle olunca tarafsız kalamaz,gerçeği gözler önüne serip çözüm ve derman aradığı için natüralist yanı ağır basar.Betimlemeleri çok güçlüdür.İstanbul sokakları,meyhaneler,bayram,çocuklar,hasta insanlar,savaş alanları,daha akla gelebilecek pek çok şey Safahat’ı baştan sona kapsar. ‘’Hayır,hayal ile yoktur benim alışverişim İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek Sözüm odun gibi olsun,hakikat olsun tek.’’ Akif’in edebi kişiliğini incelerken onun hiciv dolu şiirlerinden söz etmeden olmaz.Çünkü o,mizahı Türkçenin bütün imkanlarını kullanarak ustalıkla şiirlerine yerleştirir.Ancak bu çirkin ve aşağılayıcı bir mizah değil;sert,acımasız ama olgun ve yapıcı bir mizahtır.O,vicdansızlığı,batı taklitçiliğini,sahte Müslümanları,zalimleri,tembelleri hatta sokakların çamurunu hicveder.Kişilere değil kötülüklere karşıdır. Çocuklara şöyle seslenir: ‘’Ne odunmuş babanız ,olmadı bir baltaya sap Ona siz benzemeyin ,sonra ateştir yolunuz, Meşe halinde yaşanmaz,o zamanlar geçti; Gelen incelmiş adam devri,hemen yontulunuz. Amma dikkatli olun;bir kafanız yontulacak, Sakın aldanmayın,incelmeye gelmez kolunuz’’ Bir başka şiirinde 1908 hürriyetinin ihtiraslarını ,şuursuzluğunu şöyle dile getirir: ‘’Sanki zincirdekiler hep boşanır zincirden Yıkıvermiş de tımarhaneyi ,çıkmış birden Ötüyor her taşın üstünde birer dilli düdük Dinliyor kaplamış etrafını yüzlerce hödük. Kim ne söylerse ,hemen el vurup alkışlayacak -Yaşasın! -Kim yaşasın -Ömrü olan -Şak..Şak…Şak… Ama o,her zaman eleştirmek yerine telkin yolyla öğretmeyi,inandırmayı,kabul ettirmeyi de bilir.Bazı ayet ve hadislerin manzum yorumlarını yaparak ,halkı iyimserliğe vatanı kurtarmaya çağırır.İbret verici hatıralarıyla ,ümit ve heyecan veren şiirleriyle teşvikeder,uyandırır, yönlendirir. ‘’Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak …. Alçak bir ölüm varsa ,eminim budur ancak. Ey dipdiri meyyit,’iki el bir baş içindir’ Davransana …Ellerde senin ,baş da senindir. Ye’s öyle bataktır ki düşersen boğulursun Ümmide sarıl sımsıkı,seyret ne olursun Hüsrana rıza verme …Çalış…Azmi bırakma Kendin yanacaksan bile evlâdını yakma.’’ Akif,medeniyet,ilim,fen,din,millet,kültür konusunda aydın,ileri görüşlü, taassubdan uzaktır.O her şeyin yerlisine aşıktır.Bizim olanı ,bizden olanı sever.Ancak ilim ve fende ilerlemenin gerektiğine inanır. Asım’da: ‘’Bu cihetten ,hani,hiç yılmasın,oğlum,gözünüz Sade Garbın ,yalnız ilmine dönsün yüzünüz O çocuklarla beraber ,gece gündüz didinin Giden üç yüz senelik ilmi tez elden edinin Fen diyarında sızan nâ-mütenâhî pınarı Hem için hem getirin yurda o nâfi suları’’ Derken Batı’nın yalnızca ilmini ister. ‘’Maske yırtılmasa hala bize âfetti o yüz Medenyyet denilen kahbe,hakikat,yüzsüz ‘’Ulusun,korkma nasıl böyle bir imanı boğar Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.’’ Diyerek Avrupa’nın haksız,zalim,vahşi davranışlarını da lanetlemesini de bilir. Akif’ten bunca bahsetmişken ,İstiklâl Marşı’mızdan söz etmeden geçemeyiz.İstiklâl Marşındaki ruhu ,inancı,umudu,lirizmi hangi şair bunca samimi ,bunca gönülden verebilmiştir?Vatan ,bayrak,bağımsızlık hangi şiirde bu kadar güzel,bu kadar anlamlı anlatılabilmiştir?Bir milletin ölüm-kalım savaşını,zulmü,haksızlığı,medeniyet maskesi altında yapılan hunharca saldırıları ,ölümü göze alan Mehmetçiği ,Allah’a sarsılmaz inancı,hangi millet böyle yürekten haykırabilmiştir? Akif’i anlayabilmek için: ‘’Ya Rab,bu uğursuz gecenin yok mu sabahı? Mahşerde mi bîçarelerin ,yoksa felâhı Nur istiyoruz…Sen bize yangın veriyorsun ‘Yandık!’diyoruz…Boğmaya kan gönderiyorsun.’’ Diyen çaresiz bir yakarışın ardından: ‘’Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl Ebediyyen sana yok,ırkıma yok izmihlâl Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl’’ Dedirten bir milletin evlâtları olmak gerek. O’nu saygıyla ,övgüyle,minnetle anıyoruz.ruhu şâd olsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |