Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
İnsanı ne mutsuz eder?.. Ne çok neden var saymaya kalksak…’İnsanı ne mutlu eder ?’sorusunun cevabı ise göreceli. Kişiden kişiye değişir mutluluğun tarifi. Bu nedenle mutluluğun resmini çizmek çok zor belki de…Beklentilerimiz farklı. Bir içe çekişlin bilinçaltı saptamalarında görsellik varsa dağıtır insanı. Örneğin denize bakmak , bir manzarayı seyretmek, bir insanı takip etmek vs… Gözlerinizi kapayıp yazmayı deneyin hele… Örneğin bir dağ başındasınız , kimse yok yanınızda…Ruhunuz tüm günahlara kapalı, negatif elektrik verecek hiçbir varlık yok çevrenizde. İçinize çekin havayı , her şey ne kadar da tertemiz… Daha önce çalıştığım özel bir lisede Rehber öğretmenimiz özellikle ÖSS öğrencilerimize, arada bir gelir , gözlerini kapattırdıktan sonra bir ormana götürürdü onları. Ben de onlarla birlikte denerdim, gerçekten bir ormanda bulurdum kendimi. Çiçekler, böcekler, yemyeşil otlar arasında ruhum sükut bulur ; rahatladığımı hissederdim. Gerçekten zaman zaman yalnız kalmaya ihtiyacımız var. Kendimizi dinlemeye, hayal kurmaya, tüm evrenden ve sorumluluklarımızdan uzak hissetmeye ….’Bir insan bir problem’ derim bazen muziplik olsun diye. Ben de dahil olmak üzere…Eşimin kulakları çınlasın.’ Cımbız var da seni ayıracak mıyım’ der böyle zamanlarda..Böyle bakınca ne kadar tahammülsüz olduğumuzu düşünüyorum insanlara. Örneğin gerçekten dağ başında olsam ya da ormanda neler var korkuyla yaklaşacağım. Aklıma bin bir türlü hayvan ismi gelir , adım atarken korkarım, otururken çekine çekine otururum. Mutlaka yanı başımda bana destek olacak birini ya da birilerini ararım. Yalnızken bir dost özlemelerimiz de bu yüzden. İnsanoğlu garip, garip olduğu kadar karmaşık bir varlık. Hani ‘ne seninle ne sensiz’ misali. Çok şey mi bekliyoruz birbirimizden ? Verdiklerimiz mi yetmiyor? Neden gittikçe yalnızlaşıyoruz? Dost elinden içilen badeler yerini neden zehire bıraktı? Neden nefret eder olduk birbirimizden? Birileri bizden daha iyi yerde olacak diye niye bu kadar korkuyoruz? Niye kendimizin herkesten daha iyi olduğumuz, daha üstün olduğumuz masalına inanmaya çalışıyoruz. Öyle olmadığını bilirken…Oysa hepimizin mutlaka bir diğerimizden eksik ya da fazlaları var. Önemli olan da bu. Birbirimizi tamamlayabildik mi sulh buluyor her şey… Bugün çok acı çekmeme rağmen, çok şanslı günüm. Bir dost sesiyle hemdemim.Unutturdu ağrılarımı , sızılarımı. İnsan insana ulaştı mı ne mesafeler engel, ne de sesler…Yüreğini hissedivermek yanında, bir ömre değer…Yalnızlık Allah’a mahsus dostlar. Bir çatı altında olmak değil maksadım bir yürek içinde olmak. Ama hesapsız kitapsız , olduğu gibi riyasız, hiç çekinmeden içini dökebilmek.. Elbette güzel hayaller. Ancak hayallerde olduğu kadar güzel değil hiçbir şey…Olduğu gibi kabul edebilirsek birbirimizi, yanlış anlamalardan ari … Hayat, işte o zaman Şeddad’ın mücevherlerinden daha değerli bir İREM BAĞI…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |