Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
Türkler, ilk önceleri Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardır. 8. Yüzyıldan itibaren, İslamiyetin kabul edilmesiyle birlikte Uygur alfabesi bırakılarak Arap alfabesine geçilmiştir. Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i kuran ulu önder Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliği başlatmıştır. Bu yeniliklerden biri de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştur. Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır. 24 Kasım 1928 tarihinde açılan, Millet Mektepleri'nde, yaşlı, genç, çocuk, kadın... herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. Millet Mektepleri'nin açılışı ve Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. ATATÜRK ÖĞRETMENLERLE İLGİLİ NELER SÖYLEMİŞ : Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Hakikî zaleri siz kazanacak ve sürdüreceksiniz ve mutlaka muvaffak olacaksınız! Ben ve sarsılmaz imanla bütün arkadaşlarım, sizi takip edeceğiz. Ve sizin tesadüf edeceğiz engelleri kıracağız. 1922 (Atatürk'ün M.A.D., s. 10) Büyük ve asil milletimizin insan gücü üstündeki savaşma ve fedâkârlıkları ile kazanılan zaferler, pek parlak olmakla beraber bizi henüz gerçek mutluluk ve kurtuluşa eriştirememiştir. Bu zaferlerin değerli sonuçlarını tamamen toplamak, birçok kan ve can karşılığında elde ettiğimiz millî bağımsızlık ve egemenliğimizi her türlü saldırıdan korumak için aynı emek, aynı kararlı davranış ve fedakâr hisle daha çok, pek çok çalışmaya ihtiyaç vardır. Memleketi ilim, kültür, iktisat ve bayındırlık sahasında da yükseltmek, milletimizin her hususta pek verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lâzımdır. Bu kutsal amaçları elde etmek için savaşan aydın kuvvetlerin arasında öğretmenler, en mühim ve nazik yeri almaktadırlar. 1923 (Atatürk'ün T.T.B.1V, s. 487) Yeni Türkiye'nin birkaç seneye sığdırdığı askerî, siyasî. İdarî inkılâplar çok büyük, çok mühimdir. Bu inkılâplar, sayın Öğretmenler, sizin toplumsal ve fikrî inkılâptaki muvaffakiyetlerinizle desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller ister! 1924 (M.E.I.S.D.I. S. 20) Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. 1924 (M.E.İ.S.D.I. S. 19) Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz millet adını almak yeteneğini kazanmamıştır. Ona alelade bir kütle denir; millet denemez. Bir kütle millet olabilmek için, mutlaka eğiticilere, Öğretmenlere muhtaçtır. 1925 (M.E.I.S.D.I,s. 25) Öğretmenler, her vesileden istifade ederek halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutur bir varlıktan ibaret olmayacağını anlamalıdır. 1927 (Atatürk'ün S.D.V. s.46) Bir köy okulunu ziyaretinde, ders vermekte olan genç bir öğretmenin sınıfına girdiği zaman, öğretmenin, yerini kendisine bırakması üzerine söyledikleri: - Hayır yerinize oturunuz ve dersinize devam ediniz! Eğer izin verirseniz, biz de sizden istifade etmek isteriz. Sınıfa girdiği zaman Cumhurbaşkanı bile, öğretmenden sonra gelir. (Atatürk'ten B.H., s. 40) Merhaba Öğretmen arkadaşlarım hepimizin geçmiş Öğretmenler günü kutlu olsun. Bu haftaki yazımız Öğretmenler günü dolayısıyla eğitimle ilgili olacak. Merhaba bilyeleri ve sevinci elinden alınıp yerine iddia kuponları tutuşturulan halkım. Merhaba topaç çeviren eller diyemiyorum artık o ellerde süpermarket indirim kitapçıkları var. Her yer zifiri karanlık ve buz beyazı kokuyor gece. Ve herkes kendini yalnız ve herkes kendini yansız hissediyor. Peki biz bu hale nasıl geldik? Anlatalım; dünyanın en genç yaşta profesör olmuş bilim insanı Oktay SİNANOĞLU bir kitabında Milletlerin ortak hedefleri olması gerektiğini yazar.( faşist bile olsalar Nazi Almanya’sının Mussolini İtalya’sının bile hedefleri vardı ) Soralım bakalım okuyucularımıza bizim Türkiye olarak hedefimiz nedir? Bu köşeyi okuma zahmetine katlananların birçoğunun farklı yanıtlar verdiğini duyar gibiyim. Neden bu kadar yalnız hissediyor insanoğlu ne zaman bu kadar bireyci olduk. Biz böyle bir kavim değildik. Yanıtı hepimiz bal gibi biliyoruz sadece bazılarımızın söylemeye ve kabul etmeye cesareti yok. Genç Cumhuriyetin ulusal hedefi çağdaş ülkelerin seviyesine ulaşmak hatta onları geçmekti. Ayrıca ikinci dünya savaşı öncesi küresel barışın temsilcisi bir ülke olarak en güzel örnek bizdik diyebiliriz. Ancak ne olduysa Amerika bu topraklarda İngiltere’nin yerine konuşlanmaya çalışmaya başlayınca oldu. (Bu konu ile ilgili detaylara ilerleyen haftalarda yeterince gireceğim. Bu haftaki konu eğitim olduğu için ayrıntı vermiyorum.) Amerika’nın hedefleri belliydi fakat Atatürk sonrası liderlerimizin aşırı teslimiyetçi bilinç altları Türk siyasetinin yönünü değiştirdi. Bizim gibi yıllarca padişahlık rejimi ile yaşamış bir toplumun lider bağımlılığı olması pek tuhaf olmasa gerek. Örneğin günümüzde bir çok insan için Akp’nin Erdoğan dışında bir şey ifade etmemesi gibi. Sayın Başbakanın hakkında belediyecilik döneminde açılmış onlarca dava dokunulmazlık zırhında eriyip gidiyor. Ancak halkın büyük çoğunluğu için liderin karizması ahlaklı olmasından önemli. Neyse esas konumuza devam edelim. Şimdi anlaşılıyor ki olan şudur: Cumhuriyetin kurucu ideolojisi tüm dünyaya örnek ve bağımsız bir model bizzat Atatürk tarafından tasarlanmış Türkiye’ye has bir kalkınma planı. Ama bu çabanın karşısında bir pirana var. İçerde de bu leş yiyiciye yardım ve yataklık edenler. Peki siz bir coğrafyanın en güçlü örgütlenmesini savaş meydanında alt edememişseniz ne yaparsınız? Ne olacak eğitim sistemini bozarsınız engellersiniz. peki bunu nasıl yaparsınız? Tabi ki karşıt görüşler yaratmak suretiyle. Süreç şöyle işlemiştir sevgili dostlar 17 nisan 1940 ta resmen 14 yerde birden Köy Enstitüleri açılmıştır. Oluşumun arkasında ki siyasi destek bizzat Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ’dür. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL’dir. Genel yönetici ve uygulayıcı ise İsmail Hakkı TONGUÇ’tur. Amaç kırsalı kalkındırmak, halkı eğitmek, toplumun teknik yetersizliğine çözüm üretmek, devletin halkına ulaşmasını sağlamak, eğitimi ülke geneline yayarak bilinçli bireyler yetiştirmek ve bunu elbirliği ile yaparak örgütlenmiş bir toplumun elbirliği ile neler yapabileceğini göstermektir. Köy enstitüleri bize özgü bir modeldir. Bizim eğitimcilerimizin bizim insanımızın bizim köylerin çocuklarının bozkıra ektiği çekirdektir. Bu proje her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü bütünlüklü bir çalışmadır. Aşağıda köy enstitülerinin ders programlarını göreceksiniz. Dikkatle incelendiğinde ne kadar muazzam bir eğitimci yetiştirildiğini göreceksiniz. Ancak köy enstitülerinin akıbeti 1954’te Adnan MENDERES hükümeti tarafından kapatılmak olacaktır. MENDERES, ÖZAL, ERDOĞAN bu isimler AKP kongrelerinde posteri asılı liderler. Ortak özellikleri ABD projelerine eş başkan olmaktan duydukları gurur. Bunu ben söylemiyorum kendileri dile getirmekten gocunmuyorlar o nedenle gönül rahatlığıyla yazabiliyorum. Bende Savaştepe Öğretmen Okulu mezunuyum. Bizim okulumuzun geçmişte Köy Enstitülerinden birisi olması nedeniyle Amerika’ya dönük bir silah şeklinde mimarisi olduğu gibi bir şehir efsanesi dolanırdı dillerde. Güya Köy Enstitülerine Komünizm Propagandası yapılması için Sovyetler yardım etmiş gibi bir dedikoduyu ekmişlerdi cahil halkın zihinlerine. E tabi komünist üretiyor diye bu okullar kapatıldığında halktan tepki görmemiş olacaklardı. Peki o gün bugündür kaybedilen nesillerin hesabını kim verecek. KPSS sorularını çaldıran ve çalanı yakalamayan hatta SBS diye bir sınavı icat eden kendi bakanları Hüseyin ÇELİK’in icadını beğenmeyip yeni icatlar çıkaran yeni Bakan Nimet ÇUBUKÇU zihniyeti verebilir mi bir neslin sınavlarla çalınan ömrünü geri. Her sene milyon tane gencimiz YGS, LYS, KPSS, ÜDS, KPDS, SBS, daha aklıma gelmeyen onlarca SS ile sınanıyor kendini kurtarması için. Şimdi en baştaki soruma cevap vereyim daha 12 yaşından itibaren yarıştırılan oyun oynaması yasaklanan bu çocuklar bireyci olmayacakta kim olacak. Kapitalist dünyanın istediği insan modeli budur işte. Birbirini geçmeye çalışan birbirinin kuyusunu kazan ortak akıl üretmeyi birlikte çalışmayı reddeden toplumlar. Ondan sonra hepimiz diyoruz ki bizim zamanımızda böyle değildi. Değildi tabi senin zamanında yetiştiriciler bir amaca inanıyorlardı. Dava adamıydı hepsi. İnançları her zorluğu aşmaya yeterdi. İşte o zamanlar öğretmenler günü kutlamaya değerdi. Yeniden organize edilecek bir eğitim sistemi çözecektir hem öğretmenlerin hem de toplumun sıkıntılarını. Yoksa buz beyazı gecelerde kendini yalnız hissetmeye devam eder insanoğlu. Düşünür durur oğlum, kızım sınavlardan kaç puan alacak, falancanın çocuğunu geçti mi? garanti işi olacak mı ve benzeri onlarca soru. Asıl soru şu olmalı bu sistemle yetişen bir toplum gelecekte nereye gider, ne yapar? Tüm emekçi öğretmenlerin geçmiş 24 Kasımlarını kutlarım. Saygılarımla!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Öner KARADAĞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |