Kalkıp gitmenin vakti gelmiştir. Ayak niyetine taşıdığım uzuvlar, elbet beni bir yere kadar götürür. Bu kaçışım ne açlığımdan ne de susuzluğumdandır. Ah sevgili bu gidişim senin o gözlerindeki derinlikte boğulmamak içindir. Ey sevgili bana bir daha bakarsan, ölürüm diye korkarım. Ne açlık ne de susuzluk, senin süründürücü ve öldürücü bakıştan daha fazla beni mahvedici olabilir. Seninle göz göze gelmek, tsunami dalgalarıyla burun buruna gelmek gibidir. Seninle bakışmak, nefessiz kalmak gibidir. Ey sevgili, bana bakışın göz bebeklerime kum yığınlarını doldurur. Ne olur aşk esintinle beni kuma, toza bulama. Ne olur hayatımı çöle döndürme. Ne sana direnebileceğim kaktüs dikenlerim vardır, ne de güneşinle açacağım çöl çiçeklerim vardır. Ah sevgili, bakışınla kan çanağına çevirirken beni, gidip şarap dolu masalarda kahkahalar atarsın. Şarap çanaklarını bir bir boşaltırken dudak aralarından iç bayıltan derin güzelliğine, benim için gözlerinden bir yaş bile boşaltmazsın. Ey sevgili beni bu kadar ağlatırken, sen niçin ağlamazsın? Ağlatmak senin adaletinse, kalkıp gitmenin vakti gelmiştir. Elbet yağmur olup yağacağım bir aşk toprağı bulunur. Elbet bakışlarındaki sevda derinlikleriyle beni boğana değil de, gözlerindeki bıldırcın titrekliğiyle beni ürkütmeyecek birine rastlarım. Aşk her gözde aynı değildir sevgili. Senin gözlerinde aşk, çalkantılı bir denizdir. Ve senin gözlerinde gözyaşından oluşan bir liman da yoktur. Benimse isteğim bıldırcın bakışlı bir sevgilidir. Senin gibi zalim bir sevgiliye rastlamamın sebebi buna benim yol açmamdır. Benim suçum senin aşk şehrinde kara taşla döşenmiş bir kaldırım olmamdır. Bana taş kalpli deyip, beni ezmene müsade edemem artık. Nereye gidersen git sevgili. Y a da bana izin ver sevgili. Bana işkenceyse adaletin, kalkıp gitmenin vakti gelmiştir. O gözlerinin beni öldürmesinden korkarım. Seninle bakışmak ey sevgili, göz göre göre ölmeye yatmaktır.