..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Başkaldırı > Caner Almaz




5 Kasım 2010
Nokta  
Boşa yiten hayatlara ağıt.

Caner Almaz


Bir kadın anlayamaz belki bir erkeğin askeriye içerisinde yaşadıklarını. Daha çok bilemez, çünkü yaşamadığı için kafasında kurgulayamaz olanları. Askerlik bir erkeğin hayatı için çöpe atılan zaman topluluğudur. Ve herkesin şansı yaver gitmez orada.


:BJHH:
"- bebeğim?
- (sesi titrek)uyuyamadım sevgilim, kötü bir rüya gördüm uyandım, uyuyamadım sonra..
- kıyamam ki sana, ama sabah erken kalkacaksın uykusuz kalma sevgilim istersen
- olsun uyurum ben aşkım, sesini duyayım biraz
- sigara mı içiyorsun yine?
- hı hı
- hani daha içmeyecektin, söz vermiştin bana?
- bu son aşkım söz, canım istedi
- içme aşkım n'olur?
- tamam bebeğim bitsin içmeyeceğim daha.

Bir nefes daha aldı, sonra bir nefes daha. Son kez körükledi sigarasını ve tek el ateş sesi duyuldu gecenin karanlığını yaran. Telefonun diğer ucunda ise aklını kaçırmak üzere olan bir genç kızın feryadı.."


21 yaşındaydı, askerdi. Annelerin her akşam haber bültenlerinde içleri parçalanarak izledikleri, babaların küfürler savurarak seyrettikleri olayların yaşandığı ve pek çok şehidin verildiği yerlerden birinde sınır karakolunda yapıyordu askerliğini. Çoğu kez dağlarda kalıyor, uzunca süre şehre inemeyip çetin kayaları sıcak yatağı olarak kullanmak zorunda kalıyordu. 21 yaşındaydı ve aldığı 1,5 aylık askerlik eğitimi, tarihi teçhizatlarla saçma sapan bir kurmacanın piyonlarındandı, deyim yerindeyse askercilik oynuyordu.. Kimilerine göre zorunluydu bu hizmet ama çoğu devlet sunumlarında gönüllü olarak geçerdi adları. Ve o dağların başında o oturduğu yerden karar alıp gerim gerim gerinip yürümesini bilen kalın enseli yüksek mevkili insancıkların çocukları olmazdı hiçbir zaman. Çünkü onların daima daha önemli işleri vardı. Kaderleri babaları tarafından çoktan çizilmişti. 9 ay anneleri karnında taşıdıktan sonra doğmuşlar ama doğduktan sonra da babalarının karnında yaşamaya devam ediyorlardı. Onların çocuklarının bile kaderleri çoktan çizilmişti. Kimsenin bu düzene karıştığı da yoktu, ne güzel bir dünyaydı böyle!

3 hafta dağda kalmışlardı, çok kez başının omzunun üstünden mermiler geçmişti. Ruh dengesi öyle bozulmuştu ki nefret ettiği sigaraya bile başlamıştı artık. Günde neredeyse 2 pakete yakın içiyor ve bu yüzden sevdiği kızla sık sık tartışıyorlardı. Askerliğinin bitmesine 4 ay kalmıştı sadece, 11 aydır 3 ayda bir moral gecesi düzenlenen 4 tarafı dağlarla çevrili her tarafının haki renkte olduğu bir birlikteydi. Vatan korumanın moral bozucu bir şey olduğunu burada öğrenmişti üstelik. Moral bozucu bir şey olmasa moral geceleri düzenlenmezdi nihayetinde. Ve her sabah ölüme uyanıyordu, içi kapkara etrafı ise tek renkti, koyu griydi, bunalıyordu. Sadece televizyon ve telefon vardı dış dünyaya bağlanabileceği ve televizyonda da hep arabesk vardı. arabeskin olmadığı zamanlarda da bol kadınlı klipler..

Mutlak bir yoksunluk, mutlak bir disiplin ve hakimiyete boyun eğmişti.

Zor uyuyordu. Uyuduğunda ise çoğu kez aynı rüyaya dalıyordu. İki serçe harika bir senkron içinde etrafındaki koyu siyah bulutlara ve yağmura rağmen uçuyorlardı. Uzunca bir süre uçtuktan sonra birinin gözüne bembeyaz bir duman kaçıyor ve ağlayan serçe düşmeye başlıyordu. Eşi düşen serçe de yanı başına konuyor ve acı çığlıklar atarak uzunca süre kendini parçalıyordu. Sonunda o da ağlıyor ve eşinin yanına düşüyordu. Bu andan sonra çocuk uyanıyor soğuğa rağmen dışarı çıkıp içmeyeceğine söz verse bile bir sigara yakıyordu.

Yine böyle bir rüya ertesi yatağından kalkıp koğuşunu terketti. Koğuşu ter ve ayak kokusu kaplamıştı, olağan bir şeydi bu. Dışarı çıktı, sulu sepken yağıyordu. Sigarısını yaktı, bir nefes çekti. Yağışa aldırmayıp ankesörlü telefona yürüdü. Ezberindeki numarayı çevirdi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın başkaldırı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çizgi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Unutanlar Bürosu - 1
Zaman - 1
Yanmak - 2
Eksik - 4
Topal Kedi
Varlık
Gölge
Yokluk - 3
Eksik - 3
Eksik - 5

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yeni Başlayanlar İçin; Yalnızlık [Deneme]
Yeni Başlayanlar İçin; Aşk [Deneme]
Çay - 2 / Sen Gittin ve Herkes Ölmeye Başladı [Deneme]
İtiraflar - 1 [Deneme]
Kesik [Deneme]
Çay - 1 [Deneme]


Caner Almaz kimdir?

İçimdeki çok sesliliğin esiri olan kalemimle, çok sesliliğinize hitap ediyorum. Sizi duyuyorum ve sizi anlatıyorum. İçinizdeki sizi dinlemelisiniz.

Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski, Oğuz Atay, Franz Kafka


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Caner Almaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.