..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Caner Almaz




27 Nisan 2012
Gölge  
Caner Almaz
Türkiye'de kadın olmak, zordur.


:AHHG:
Günün nasıl geçtiğini anlamamıştı. Saatine baktı, beşe geliyordu. Eli çantasına gitti, sigara paketini çıkarttı, bir tane zehir aldı. Yaktı. Paketi çantaya koyup, kapaklı aynasını aradı, buldu ve çıkarttı çantadan. Çantanın içinde ne kadar çok şey var diye düşündü bi an. Elini sanki büyükçe bir sandığa sokmuşçasına hissetmişti. Aynanın kapağını açarken derin bir nefes aldı ciğerlerine. Yüzüne baktı. Aynada sivilceleri yüzünden memnuniyetsiz bir yüz gördü, topladığı fakat toplanmaya isyan eden saç tutamları eşlik ediyordu yüzüne. Bir daha kısa kestirmeyeceğim saçlarımı diye düşündü. Aynayı kapattı, omzunda taşıdığı sandığına geri fırlattı. Sigarayı tutmadığı elini başına götürdü, kaşınmasa da alnını kaşıdı, düşünmeye başladı.

Düşünce ilmikleri böylelikle başlamış oldu. Sivilcelerini düşündü önce. Stres kaynaklı lanet şeyleri. Stresin kaynağı da sıkıntıydı, sıkıntı kaynağının en büyüğü iş bulamaması. Arıyordu, mesleği olmasa bile yapabileceğini düşündüğü her işe başvuruyordu. Geri dönüşler oluyor, görüşmelere gidiyor, görüşme masalarına oturuyor, soruları cevaplıyor, konuşmaları dinliyor, bazen bir sonraki mülakat için randevu alıyor, bazen gözlerinin içine yiyecekmiş gibi bakan hatta bazen işi daha da ileri götürüp ona alenen sarkan göbekli adamlara, gözlüklü adamlara, yaşlı adamlara iğrenerek bakıyor ve bir daha dönmemek üzere uzaklaşıyordu o ortamdan. Yalnız bir kadınsan, üstelik belli bir yaşa gelip henüz evlenmemiş bir kadınsan bazı erkeklerin senin üzerindeki algısı değişiyordu. Tamamen ilkel içgüdülerle çalışan bir beyin yapıları oluyordu böylelerinin. Ne istediğini söylemeye yeltenecek kadar da pervasız, yüzsüz ve utanmaz olabiliyorlardı. İşte, bu sabah gittiği görüşmedeki adamın imalı lafları neydi. Akşamları herkes gittikten sonra bazen baş başa çalışmak zorunda kalabilirlermiş. Hatta hafta sonları şehir dışına beraber çıkmaları gerekebilirmiş. Sanki asistan değil kendine orospu arıyor şerefsiz. Ah dedi, içinden, para bazı insanlara çok lazım olmasına rağmen hiç olmazken, bazılarında neden bu kadar çok olabiliyordu ki? Bazıları neden şanslı doğardı? Kadın olmak, etini erkeklerin hizmetine sunma gereği mi getirirdi? İlmikler, ilmikler, sorular, düşünceler. Biten sigarasını tazeledi. Güneş batıyordu, önünden geçen insanların uzayan gölgelerine baktı. Gölgeleri gördükçe ayağa kalkmaya üşendi. Bırakın kendisini, gölgesini bile taşımaya üşeniyordu. Öylesine yorgun, öylesine bitkindi ki içinde bulunduğu ruh hali neticesinde, tüm gün çalışsa böylesine yorulamazdı belki.

Eli tekrar çantasına gitti, cep telefonunu çıkardı. Aramamıştı. Arasam mı diye düşündü, olmazdı, düşünceyi uzaklaştırdı aklından. Birisini aramak, konuşmak, dertleşmek istiyordu, rehberi açtı. Dertleşebileceği kim kaldı diye rehberde gezinmeye başladı. Kendisini ya da yüzünü hatırlamadığı isimlerle doluydu rehberi, kimdi acaba bunlar? Hayatıma hangi ara girdiler ve çıktılar ve unutturdular kendilerini? Kendilerini unutturacak kadar neyle uğraşıyorlardı acaba? Kıskandı hayatlarını. Kendi hayatını düşündükçe, düzgün bir hayatı olan, evlenmiş hatta çocuk yapmış işi gücü olan insanları düşündükçe morali bozuluyordu artık. Geç kaldım diyordu, geciktim. Neden kararsızdı ki, neden bir dala tutunmakta bu kadar ürkek olmuştu. Oysa düşüyordu işte ağaçta ve artık zemin çok uzak değildi, hatta bir çok dala tutunma imkanı olmuştu. Hiçbirini istememişti. Pişman mıyım diye düşündü rehberi üçüncü kez baştan dolaşmaya başlarken. Pişman mıydı hayatını bu hale getirdiği için? Konuşacak doğru düzgün bir dost bırakmadığı için hayatında, pişman olmak çok hafif kalmaz mıydı bu durumunun sorumluluğundan kaçmak için? Omuzlarında bu ağırlığı hissetti, bir sigara daha yaktı. Çok içiyorum, cildim kuruyor diye geçirdi içinden. Neden aramıyordu ayrıca? Buluşacaktık bu akşam. Konuşacaktık aralarında olan ama ne olduğuna isim koymadıkları şeyi. Aramamalıyım dedi. Gururumu bu kadar ayaklarına sermemeliyim diye düşündü. O gece arkadaş ortamında tanışmış olsalar bile çok etkilenmişti ondan. Alkolün etkisi de olabilir dedi kendine. Ne olursa olsun ilk defa tanıştığın birisiyle yatmamalısın dedi sonra kendini suçlayarak. Sabah kahvaltısında çok iyi vakit geçirdik, yarın akşam buluşalım diye konuştuk, bana bakarken gözleri gülüyordu diye savundu kendisini. Ne çabuk bitiyordu sigaralar. İçeyim mi daha diye düşündü, karar veremedi. Bir bozuk para çıkardı, yazı dedi. Bir sigara daha yaktı. Keşke her konuda bu kadar şanslı olsaydim diye geçirdi içinden. Oturduğu banktan kalktı, gölgesini sırtına aldı.

Topuklu ayakkabılardan nefret ettiği geldi aklına yürürken. Modernizmin kölesi kadınlar olduklarını düşündü, kendilerine işkence yapmaktaki yeteneklerini böylelikle kanıtlamış oluyorlardı her gün milyonlarca kadın olarak. Yanından geçen araba korna çaldı, camını açıp laf attı içindeki adam. Topukluyu çıkartıp kafasına geçirmek geldi içinden. Bozuntuya vermeden yürüdü. Alışıktı laf atılmasına. Orta yaşlarındaydı, olgundu, alımlıydı, erkeklerin hoşuna giden bir tipi ve havası vardı, bu yüzden neyin kaale alınıp neyin alınmayacağını biliyordu. En azından bildiğini sanıyordu. Eve kadar yürüyeyim dedi ama kendini taşıma takati bulamadı. Bir taksi çevirdi, kendini içeri attı.

Taksiden inerken bir daha etek giymemeye karar verdi. Taksici aynadan öyle bakmıştı ki bacaklarına, o arabadan inerken yaktığı sigaraya taksici, ilk fırtını alırken başka anlamlar yüklemişti bile. Erkekler dedi, hiçbiri mi farklı olmazdı? Zaten diğer piç de aramamıştı hala. Asansörün aynasından kendine baktı, sabahki halinden çok daha yorgun ve yaşlanmış ve yıpranmış olduğunu düşündü. Sivilcelerine baktı, morali iyice bozuldu. Anahtarı neredeydi, neden ilk seferde bulamazdı ki bir kere bile olsun. Kapıyı itti, girdi içeri. Topuklu ayakkabıyı icat edene sövdü ayağından çıkartırken. Salona geçip ağrıyan ayaklarını ovdu bir süre. Boşuna geçirilmiş bir gün daha dedi. Mutfağa geçip ısıtıcının düğmesine bastı. Kahvesini alıp salona geri döndü. Bir sigara daha yaktı, kaçıncı diye düşündü. Saymaya üşendi. Paketi uzanamayacağı bir yere fırlattı. Telefonu eline aldı, onu da uzanamayacağı bir yere fırlattı. Uzandı. Tavana bakarken sigarasını bitirdi, kahvesini soğuttu, içmedi. Küllüğe sigarasını bastıktan sonra, gözlerinin ağırlığına dayanamadı. Anahtarı kapının dış tarafında unuttuğunu fark etmemişti bile. Uyudu.

Site hayatı böyleydi işte. Alt katta, yan dairede, bir üstündeki evde ne olduğunu bilmiyordun, daha çok bilmek istemiyordun. Kapıda anahtarını unutsa bile yan komşun, onu uyarmaya yeltenmiyordun. Kapıdaki anahtarı gördüğünü söylemedi polise yan komşusu. Zaten ifade vererek huzurunun yeterince kaçtığını düşünüyordu. Daha fazla uğraşmak, dahil olmak istemedi konuya. Akşam yatarken düşünmedi bu konuyu bir daha, iş hayatı yoruyordu zaten insanları, hemen uyuyorlardı. O akşam da çok rahat uyudu yan komşusu.

Otopsi raporuna göre önce tecavüz edilip, sonra da boğulmuştu. Birden fazla kişinin spermine rastlanmıştı vücudunda. Polis raporuna göre değerli takıları, cep telefonu, kredi kartları çalınmıştı. Geniş çaplı operasyon başlatmıştı yetkin ve etkin ekipler. Çok uzun bir süre geçmeden olay unutulacaktı. Zaten kadının kimsesi de yoktu, ne bir eşi ne de bir çocuğu. Huzur evinde yaşamakta olan annesi ise hastalığı nedeniyle kızını dahi hatırlamıyordu. Kadın birden hiç yokmuşçasına yer yüzünden silinmişti. Ne kimsenin itirazı vardı, ne de böyle sonlanmasını sorgulayan. Kimsesizler mezarlığına gömüldü. Adı Neşe idi. Kendiyle en alakasız yanıydı ismi, hep söylerdi kendini hatırlamayan arkadaşlarına, kendini tanıyordu.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ::
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
4 Ağustos 2012
Toplumda sıradanlaşan bir kadın cinayeti öyküsü. Sanatsal ve acıtan yanı, bu sırdanlaşmayı yansıtan bir kurgu ve anlatımı yakalamış olmak. Teşekkürler, sevgiler...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın beklenmedik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Zaman - 1
Yanmak - 2
Eksik - 4
Eksik - 3
Eksik - 5
Düşmek
Yokluk - 2
Yudum
Düşmek - 3
Eksik - 2

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Unutanlar Bürosu - 1
Topal Kedi
Varlık
Yokluk - 3
Nokta
Unutanlar Bürosu - 4
Cino ve Binalar
Çizgi
Varlık - 3
Unutanlar Bürosu - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yeni Başlayanlar İçin; Yalnızlık [Deneme]
Yeni Başlayanlar İçin; Aşk [Deneme]
Çay - 2 / Sen Gittin ve Herkes Ölmeye Başladı [Deneme]
İtiraflar - 1 [Deneme]
Kesik [Deneme]
Çay - 1 [Deneme]


Caner Almaz kimdir?

İçimdeki çok sesliliğin esiri olan kalemimle, çok sesliliğinize hitap ediyorum. Sizi duyuyorum ve sizi anlatıyorum. İçinizdeki sizi dinlemelisiniz.

Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski, Oğuz Atay, Franz Kafka


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Caner Almaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.