Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
- Ben mutsuz bir adamım. Hava karanlıktı, göğe baktım, bulutlar oradaydı ama konunun bulutlarla ilgisi yok. Çıktığım sokak bomboştu, ayaklarım verdiğim komutu harfiyen yerine getirerek, öne doğru kontrollü düşüyordu. Bindim otobüse, otobüs uyuyordu. Demir uyuyordu, koltukta oturan teyze ve ayakta duran genç çocuk ve kafasını cama yaslamış amca ve hatta direksiyon başındaki şoför uyuyordu, ben uyanıktım. Giden otobüsü arkasından itmeyi düşünecek kadar acelem vardı çünkü. Nefes vardı ucunda, soluk vardı. Bahar vardı, yağmur damlası vardı. Gülüş vardı ve öpüş. - Ben mutsuz bir adamım, mutsuzluğumla kendimi taçlandırırım. Öpmek bir ibadetti, tapınıyordum böylece ona. O dine mensup tek kuldum ve tüm şartları yerine getirmek için hırs yapıyordum tek kişilik yarışımda. Sarılmak ve koklamak ve öpmek. Farzdı bunlar. Aynı yöne yürümek, omuzların birbirine değmesi, el ele tutuşmak. Bunlar da sünnet. - Mutsuzluğumu taç yaptım, tüm heybetimle karşınızdayım işte. Şimdi kral oldum, kendi önümde diz çöküyorum, kendimden af dileyip, kendimi idama mahkum ediyorum. O gülerdi, içimde bahar açardı. Kuşlar uçardı gözümde, bir serçe avucumdan su içerdi, ürkmezdi. Göç eden kuşlar dururdu, göç takvimi değişirdi. O gülerdi, ben yüzümü buz gibi çağlayan ırmakla avuç avuç yıkardım, içerdim hayatı. O gülerdi, yükselirdi gökyüzüne bir melek, çağırırdı arkadaşların ve onlara seslenirdi gelin diye, ‘Gelin! Gelin de şahınızı görün!’ O gülerdi ve ‘beni daha geniş bir salona almış olurlar’dı. - Ben mutsuz bir adamım, evet. Şimdi içimdeki sancıyla beraber, uyuyamadığım gecelerime, yeni işkenceler keşfediyorum. Bir şarkı bitti sonra, bir ışık söndü gökte. Bir adım geriye gitti zaman, bir gün eskidi tarih. Ve ahırlarında atlar acıyla kişnediler, geçmişte ayağı kırılan tüm atlar için. Gece düştü güne, gün karardı, gece ayrılığı doğurdu rahminde. Ayrılık büyüdü, ayaklanıp güçlendi. Güçlenip yumruğuyla tek seferde serdi beni yere. Yattığım yerden, kaybolmuş bir gülüşle yazıyorum bunları. Güldü sonra bana, ben ağladım, çok ağladım. İçmedim üstelik, söz verdim içmeyeceğime dair. İçmeden ağladım. O çok acı güldü çünkü, duramıyorum dedi. Dur(a)madı işte, durmadı ve gitti. Ardında yerlere bıraktığı kırılmış kanatlarının tüylerini bırakarak. Ardında ağlayan bir yamalak şiir bırakarak. Ardında anne sütünden kesilmiş bir bebek bırakarak. Ardında güleç bir baharı yetim bırakarak. Ardında bir yürüyen merdivene tek gövde terk ederek. Ardında bir sahil bankını tek kişiye üşüterek. Ardında bir koku; yüreği parçalanmış bir serçe bırakarak. Ardında bir dünya gülüş, bir dünya sarılış ve bir dünya can kırığı bırakarak. Gitti. - Söksem dedi şair, benden yüz bulamadıkça sancılan, bu kalbi, söksem. Kanayarak ölsem. Yoruldum, dedim. Herkese yoruldum dedim. Anlamadılar beni. Yatınca geçer dediler, uyu dediler. Yoruldum, uyursam kalkamam diyemedim. Yoruldum, yoruldukça yazdım, yazdıkça daha fazla yoruldum. Kimse anlamadı, duymadılar yorgunluğumu. Sana kadar kimse anlamadı, bir tek sen anladın, sen çözdün beni. Uykusuz kaldın benimle, sabaha kadar küçülttün yorgunluğumu. Sen çözdün beni ve bana dokundun. İçimde başka bir yere dokundun ve ben o dokunduğun yerden kana kana hayatı tekrardan soludum. Sen bana dokundun ve ben dokunduğun yerden yeniden doğdum. Dokundun. Soludum. Doğdum. Şimdi bir eksik şiir elimde. Ben3güniçerisindesanamilyonlarcayazıyazdımsonrahepsinitektekkendiellerimlebirlikteyaktımküllerininiçindebirazdabenvardımbenbirazdahayanarakkayboldumyeryüzündebenseninşiirindebircümledeğilbirkelimedeğilbirharfolmakisterkenbirvirgülbiresbileol(a)madımbuyüzdenkendimevekendimeveençokkendimeolabildiğincekızgınım. - Mutsuzluğun tablosunu mu çizmek istiyorsunuz baylar? İşte karşınızda size kendi kalbimle poz veriyorum. “Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran Zaman’ı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını” dedi Mungan. Aldım çantamı, yürüdüm. - Ben artık ‘daha’ mutsuz bir adamım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Caner Almaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |