..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Tüze Felsefesi (Hukuk) > Ahmet Odabaş




28 Ekim 2010
Ermenilerin Sigorta Atağı  
Ahmet Odabaş
sürekli gündemde tutulan bir olay hakkında yazılmıştır. Soyut iddialara delil oluşturmak için yapılan ve ayakları yere basmayan görüşler ve eylemler tartışılmıştır.


:AHHG:
     ERMENİLERİN SİGORTA ATAĞI....


30 Ocak 2004 tarihli Milliyet Gazatesi”nde bir haber başlığı bu. Amerikan sigorta şirketi New York Insurance, 1915-1919 arasında Anadolu”da öldürüldüğü ileri sürülen Ermenilerin hayattaki mirasçılarına 20 milyon Dolar ödeyecek. Kaliforniya”da 4 yıl önce açılan dava 2.400 poliçeyi kapsıyordu. Davayı açan avukat kardeşimiz, bu kararın aynı zamanda Ermeni soykırımının tanınması olacağını belirtmiş

1.Amerikan sigorta şirketinin avukatları ne iş yapar
Böyle bir alacak-tazminat istemi- karşısına çıkan şirketin ilk yapacağı iş avukatına veya avukatlarına başvurmak olacaktır. Amerika’da yargılama ve avukatların çalışmaları konusunda fazla bir bilgim yok.

Ancak, 85-90 yıl önceki hayali sigorta poliçesi ve hayali olaylara atıf yapılarak tazminat ödenmesi inandırıcı görünmüyor.

Gerçekten, bu memlekette zamanaşımı diye bir olay yok mu. Klasik ilk itirazlardan birisi zamanaşımı itirazı olarak ileri sürülmüyor mu. Siz bir Avrupa ülkesinde bu şekilde sigorta şirketi aleyhine girişimde bulunsanız, belgeler doğru olsa bile karşınıza ilk çıkacak savunma, zaman aşımı itirazı olacaktır. Şu anda Türkiye’de çalışan yabancı sigorta şirketleri var. İsterseniz onların avukatlarına sorabilirsiniz.


2.Sigorta şirketinin Türkiye’deki çalışmaları

Bu muhteşem şirket, Osmanlı İmparatorluğu’nun dört bir yandan saldırıya uğradığı bir zamanda, Anadolu’ya gelip, Ermeni yurttaşlarımızı tespit edip, sizin sigorta yaptırmaya ihtiyacınız var. Hadi pamuk eller cebe... demiştir. Ekonomik açıdan zor zamanlar yaşayıp, geçinme hesapları yapan insanlar, “aman ne güzel, bir de hayat sigortası yaptıralım. Ne olur ne olmaz” demişler ve sigorta bedellerini ödeyerek, sigorta yaptırmışlar.

Sigorta şirketinin yalnızca Ermenileri bulması ve onlarla poliçe düzenlemesi enteresan bir vaka elbette. İnsanlar arasındaki eşitsizliğin çözümlenmesi gerek.

Bakterilerden söz ederken, ilkel kardeşlerimiz diyen bilim adamına saygılar sunuyorum. O kendisini ve bizi, canlılığın bir parçası kabul ederken, siyasi cambazlar, kendilerine yer edinmek için yapmadık oyun bırakmıyorlar.



O tarihte, yani 1915’lerde, Osmanlı geniş bir ülke. Rumlar, Ermeni’ler, Yahudi’ler, Kürtler, Türkler, Araplar.... bütünün bir parçası. Siz bunların arasında Ermeni’leri seçin, gidip onlarla sigorta poliçesi imzalayın. Ermeni yurttaşlarımızın kaç tanesi okur-yazar. Kaç tanesi imza atmayı biliyor. Sözde poliçelerde imza, parmak izi... ne var.

Bu olay iki açıdan mizah unsuru içerir. Birincisi öyle kolay lokma sigorta şirketi yoktur. Gerçek olaylarda bile sigorta tazminatı ödememek için pek çok yollara başvurulurken, habere konu olaya biraz gülümsersiniz.

İddia edilen sigortalama olayının bir an için gerçek olduğunu var sayın. Demek ki, senaryo hazır. Birileri bir şeyler hazırlamış. Sonucunu da öngörmüş. O kadar ufkunuz açıktı. O insanların ölüm riski taşıdığını biliyordunuz da, neden hiçbir önlem almadınız. Yoksa senaryo sizin mi.

O dönemde geçim sıkıntısı çeken insanlar, poliçe bedellerini nerden ve nasıl ödediler.

Sigorta olayını çözümlemek için hangi hukuk uygulanacaktır. Osmanlı ülkesinde sigorta çalışması yapma yetkiniz var mı. Hangi kurumdan, ne gibi bir izin aldınız.

Sigorta şirketi ile sigorta yaptıran arasında uyuşmazlık çıktığında, hangi ülke hukuku uygulanacaktır. Peki bu ayrıntıya dikkat edildi mi.

Adı geçen dava, Türkiye’yi dolaylı olarak muhatap almaktadır. Amerika’da davanın ihbarı diye bir kurum var mı. Sigorta şirketi ödeme yaparsa, yarın bize dönecek ve rücu davası açacak belki de.

Yoksa tahkim vs. bahanesi ile, yargı yetkimiz de devre dışı mı kalacak.

Peki sayın şirket, sen gerekli savunmaları yaptın mı. Osmanlı’nın 1915 tarihindeki sınırlarını biliyor musun. Bu ülkede yaşayan insanları, hayali olaylardan sorumlu tutarken, neden kafatası kriteri alıyorsun.

Göç olayı, belli bölgedeki yurttaşlar için uygulanmıştır. Bu olaydan, o bölge dışında yaşayan, örneğin İzmir’de, İstanbul’da vs. yaşayan Ermeni yurttaşları da mı sorumlu tutuyorsunuz.

Yine o geniş ülkenin, kültürel farklılıklar gösteren, Süryani’lerini, Araplar’ını, Yahudiler’ini , Kürt’lerini .... mi sorumlu tutacağız. Peki, o tarihte Osmanlı sınırları içinde olan ve şu anda değişik ülkelerin yönetimindeki yerlerde yaşayan halk ne olacak.

Osmanlı ülkesinden koparılan yerler ve insanlar huzura kavuştu. Eğer bu yerler, İsrail, Filistin, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Kuveyt, Yugoslavya, Yunanistan... Osmanlı’dan ayrılmamış olsa ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası olsa, oralarda yaşayan insanlar da hayali soykırımdan sorumlu sayılmaya çalışılacaktı.

Görüldüğü gibi, sorumuz aynı zamanda çözümünü içeriyor. Sorun Türkiye’nin dağılmamış olması. Ülke sınırının dışında kalan aklanıyor. İçerdekiler yeni saldırılara muhatap.



3.Osmanlı Meclisinin Genetik Haritası

Tehcir kanununu çıkaran Osmanlı Meclisinin genetik haritası biliniyor mu. Mecliste, ne kadar Rum, ne kadar Ermeni, ne kadar Arap, ne kadar Kürt, ne kadar , Türk vardı.
Böyle net bir harita olamaz. Herkes birbiri ile akraba. Bugünkü Amerika’yı düşünün. Alman, Fransız, İtalyan, Çin..... nasıl ayıracaksınız. Evlenirken, kim kimin genetik geçmişi ile ilgileniyor. Ortada bir Amerikalı var. Hepsi bu.

Eski tapu kayıtlarını okuyorum. Osmanlı uyruğundan söz ediyor. Ne din, ne dil, ne ırk... İstavri’den, Yorgo’dan, Maria’dan söz ediyor.

“Kızlarağası Hanı’da ikamet eden, tebai Osmaniye’den Yorgo...”



4.Dedem için de tazminat verilecek mi

1915’lerde gelip, bir kısım yurttaşlarımızı ölüme karşı sigortalayan şirket, acaba annemin babasını da sigortalamış olabilir mi. Gerçekten, Trabzon’da yaşayan dedem, çeteler tarafından öldürülmüş. Henüz yirmili yaşlarında ...

Madem ki yiniyetli olarak geldin ve Osmanlı ülkesinde yaşayan insanlar için yaşam sigortası poliçesi düzenledin.... dedemi de sigorta etmiş olman gerek. Sayın şirket, benim dedemin, Türk, Rum, Kürt, Ermeni, Yahudi.... olup olmadığı konusunda bilgi sahibi değil. Böyle bir bilgiye ulaşması da bilimsel anlamda olanaksız ve bir o kadar da anlamsız.

Dedem de o ortamda, o şartlarda yaşayan bir insandı, tüm diğer insanlar gibi.

İnsanları konu alan her türlü çalışmada, birim insandır. Başka şekilde düşünülmesi ard niyet içerir. Dedemin gelmişini geçmişini.... Amerika’daki bir şirket bilebilir mi.


5. Soykırım Varsa Kim Yaptı

Osmanlı, kendi kendine mi soykırım yaptı. Böyle saçmalık olur mu. Ülkede çeşitli diller ve dinler bir arada yaşıyor. Osmanlı Meclisi’ni kimler oluşturuyor. Eğer göç kararı bir yasa ile alındı ise, bu yasa hangi ülkenin yasası.

Osmanlı ülkesinde yaşayan ve sonuç itibarı ile bugünkü Türkiye’de yaşayan ve yalnızca müslüman olan Türkler mi bu kararı aldı.

Herhangi bir ülkede veya yerde yaşayan, hıristiyan, şaman, budist... dinlerine inanan Türkler değil. Yalnızca Türkiye’de yaşayan ve yalnızca müslüman olanlar....

Anadolu Türkleşme ve islamlaşma sürecini yaşarken, burada yaşayan halk, genlerine kadar değişti ve Türk geni taşımaya mı başladı. Var mı böyle anlamsız bir önerme. Genlerin bir insana ait olduğu düşünülebilir. Ancak, her hangi bir milleti, milliyeti, ırkı, dini temsil eden genler olamaz. Varsa böyle anlamsız teoriler bilmek isteriz.

İnsanlar Türk ve müslüman oldular diye, çağdaş yobazlar tarafından dışlanmaya çalışılıyor; cezalandırılmaya çalışılıyor.

Birinci Dünya Savaşı yıllarını ve Osmanlı’nın son dönemini iyi bilmemiz’ iyi çözümlememiz gerekiyor.

Ülke içinde çatışma ve insan öldürmeyi teşvik eden, destekleyenlere bir sorumluluk yüklemeyeceğiz. Bu ülkenin insanına, kendi insanı ile çatıştı diye leke atacağız. Dikkat edilirse, savaş dinleri karşı karşıya getirmiş görüntüsünde. Ancak Osmanlı’nın müslüman olan unsurları da, devlete karşı kışkırtılmıştır.

Göç kararı ve uygulamasından, neden Türkiye sınırları içinde yaşayan müslüman halk sorumlu tutulmak istenir de, farklı dinlerdeki insanlarımız başka türlü.

Yine neden, Osmanlı’nın Anadolu’su suçlanır da, Irak, Suudi Arabistan, Mısır, Lübnan, İsrail.... sorumlu tutulmaz. Aslında ülke sınırları yapaydır. Osmanlı sınırlarını ve meclis yapısını bilmeyen hayalperest kardeşlerimizin gösterileri anlamsızdır.

Çanakkale Savaşında, gönüllü olarak savaşa giden ve tamamı ölen Tıp Fakültesi öğrencilerinin, genetik haritası var mı. Bu deyimi sanırım yalnızca ben kullanıyorum. Sanırım neyi anlatmak istediğim yeterince açık.

Çanakkale’yi geçip, İstanbul’u almak ve Osmanlı’ya son vermek isteyen güçlerin, her türlü propagandayı yapması, her türlü yalanı söylemesi doğal değil mi. Yaptıkları saldırıyı haklı göstermek için, her yola başvurmaları, her tekniği kullanmaları onlar için doğaldı.

Aynı anda Çanakkale ile birlikte, Osmanlı’nın dört bir yanı saldırıya uğramıştır. Arap çöllerinde 2 milyon askerimizin öldüğünü bir kaynaktan okumuştum.

Bunun üzerine bir de Çanakkale’de yenilgiye uğrayan saldırganlar, her türlü propaganda aracı ile Osmanlı’ya, sonrasında Türkiye halkına saldırmışlardır. O gün başlayan soğuk savaş taktiği aynen devam ediyor. Soğuk ve sıcak savaş aslında birbiri ile iç içe gibi görünüyor.




6.Propaganda

Birinci Dünya Savaşındaki, o zamanın süper güçlerinin planları tutsa, Anadolu’da hıristiyan bir devlet kurulsa idi, böyle anlamsız bir propaganda devam eder miydi.

Irak’ta kimyasal silah, nükleer silah... var gibi bahaneler, propagandadan başka bir anlam taşır mı. Bu günün tarihi, zamana yalan ve yanlış olarak yazılabilir. Kendini haklı çıkarmak için her şey söylenebilir.

Ama, İran-Irak Savaşı’na, her iki tarafa da, el altından silah satıldığı söylenmez. İşkenceye sözde karşı çıkılır ama neden işkence aletlerinin üretilip, aklıevvel ülkelere satıldığı söylenmez. Her kimyasal ve biyolojik biraz da nükleer silaha sahip ülkeye savaş açmak gerekse, bazı ülkelerin kendi kendine saldırması, kendini imha etmesi gerekir. Buna da gülünebilir.




7.Köfteden Aydınlar


Bu aydın türünü bu adla ilk ben andım. Dün radyodan bir aydın türünü duydum. Az gelişmiş ülkelerde sömürgecilerin sözcüsü olabileceğinden söz ediyordu. Bu tiplere aydın değil, kibar söylemle yalaka denilir. Biraz daha yumuşatarak, köfteden aydın da denilebilir. Adam her şeyi bilir. Çok yönlü olmak güzel de, atmak başka bir şey. İnsanları, dillerine, dinlerine, renklerine, ekonomik durumları, ülke sınırları ve silahlı kuvvetlerinin gücüne göre ayırmak, doğa yasasına uygun ancak Anayasa'ya aykırı bir durum

Belki de insanlık suçu bu.


8. Bağımsız Yargı

01
Bağımsız yargı, sigorta poliçelerinin ödenmesine karar verdi. Bir kısım vakıflar, ölen kendi babalarıymış gibi tazminatlarını aldılar. Bu tazminatlar, yol, su, elektrik ve Türkiye'ye karşı propaganda finansmanı olarak geri dönecek. Peki bu propagandanın kime ya da kimlere yararı olacak.

Ermeni yurttaşlarımıza bir yararı olmayacağı gibi, Ermenistan'da, veya dünyanın başka yörelerinde yaşayan Ermeni'lere bir yararı olmayacak. Avrupa ülkeleri veya Amerika, ülkelerinde yaşayan Ermenilere bağımsız devlet mi kurduracaklar. Tabi kendi ülkelerinde. Gülümseyin lütfen. Böyle anlamsız düşünce olur mu...Peki hayali poliçeler ile alınan tazminatlar ne olacak.

Birileri malı götürüyor ama, gariban insanlar değil.

Avukat Ahmet, öldürülen dedesi için tazminat davası açsa, yine kabul edilecek mi. Bağımsız yargı meselesi işte.... .Bu arada dava açılmadan tazminat ödeyen Fransız sigorta şirketine de saygılar. Nasıl olsa bol kepçeden ödeme yapıyorsunuz, benim ödemeyi de yapın. Veraset ilamı isterseniz, birkaç gün içinde hallederim.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın tüze felsefesi (hukuk) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türkiye ve Komşuluk
Neymiş Biliyor Musun
Atatürk ve Türkiye
Bilirkişi Raporu
Seçim Barajı
Madem ki Biliyorsun, Neden Öğretmiyorsun
1982 Anayasası ve Tutukluluğun Devamı Kararı
Çok Partili Yaşam
Dostça Bir Söyleşi
Özelleştirme Neden Yapılır

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Beynimizin Çaresizlik Oyunu
Bayındır
Kendini Başkasının Yerine Koymak
Doğa Düzeni ve İnsan
Başlarken
Ms ile Söyleşi
Dna ve Evrim
Duygusal Şiddet Nedir?
Hastalığın İlerlemesi Nasıl Durur
Yanlış Anlama Sanatı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sorma İsterse [Şiir]
Kukla [Şiir]
Odabaş Tüm Şiirler [Şiir]
1001 Gece Masalları [Şiir]
Kuklacı Amca [Şiir]
Buluşalım [Şiir]
Çay Koy Ortak [Şiir]
Çay Koy Ortak [Şiir]
Geliyorum Ortak [Şiir]
Zamanın Yaptıkları [Şiir]


Ahmet Odabaş kimdir?

1963 Çarşamba/Samsun doğumluyum. Serbest avukat olarak çalışıyorum. (İzmir'de)

Etkilendiği Yazarlar:
Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Hayyam, O Veli, Aziz Nesin,


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.