..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Haşmet Şenses




19 Mayıs 2010
Cumhuriyet Kıraathanesi  
Haşmet Şenses
Artık hiç kimse elini taşın altına sokmuyor. Yakın bir zamana kadar mahallenin yarısı seferber olmuştu, ama hızla çözülüp gitti onlar da. Haksızlık etmeyelim, hala direnenler var. Oysa ne sayıları, ne de güçleri yetecek gibi.


:AICH:
Artık hiç kimse elini taşın altına sokmuyor.

Yakın bir zamana kadar mahallenin yarısı seferber olmuştu, ama hızla çözülüp gitti onlar da. Haksızlık etmeyelim, hala direnenler var. Oysa ne sayıları, ne de güçleri yetecek gibi.

Artık bitti galiba, bu kez gerçekten bitti.

Gelişmeler öyle söylüyor. Kıraathane tarihe karışmak üzere.

Daha dün bazı adamlar geldiler. İyi giyimli bu adamlar, kendinden emin tavırlarla, her yanı gezip kıraathanenin yanında durdular. Uzun bir bekleyişten sonra, bir adam getirip zincirle bağlanmış kapının kilidini açtılar.

İçeride çok kalmadılar. Çekine çekine arkalarından sokulup kapıdan kafasını uzatan mahallenin en meraklıları, daha içeri girip meraklarını sonuna kadar gideremeden adamlar dışarı çıktı. Ciddi tavırlarla konuştular kendi aralarında. Mağrur tavırlarla gittiler sonra.

Yüzyıla yaklaşan tarihini anlatan kitaplarla doludur içerisi.

Aslında bir kıraathaneden fazlası olmuş her zaman. Arada çay, kahve içilmekle birlikte, daha çok okumanın, tartışmanın, sohbetlerin mekanı olmuşsa da, bir çeşit kütüphaneye dönmüş zamanla, her gelen yeni kitapla.

Duvarda resmi asılı duran, ışıltılı mavi gözlü o sarışın adamın açılışı yaptığı gün, buranın asıl sahiplerinin mahalle sakinleri olacağını vugulayarak söylediği anlatılmıştır bize hep. Başta öyleymiş de. İşletmeciler neredeyse sembolik rakamlarla, yeri geldiğinde içeride yatıp kalkarak, mahalleye hizmet vermişler. Sonra işler keskin bir biçimde değişmiş.

Kapısına kilit vurulup, varlığını neredeyse bütünüyle sembolik olarak sürdürmeye başlayacağı bir kaç yıl öncesine kadar, elli yıldan uzun süren bir saldırılar, kuşatmalar, hatta işgaller dönemi yaşanmış.

Yaşım itibariyle, bunları ancak anlatılanlardan ve yine kendi raflarında tozlanmaya başlayan yakın geçmişine ilişkin kitap ve dergilerden biliyorum.

Daha geniş ve modern bir alan kazanmak gibi savlarla tasarladıkları ve sık sık da uygulamaya koydukları yıkma projeleri, hep bir sonraki ve hepsi de akraba olan işletmecilere devredilerek gelinmiş bugüne.

En son gelenler, bir süre sonra kapıya zincir vurdular. Asla yıkamayacaklarını anlayınca, bırakalım orada öyle dursun deyip, üstelik bunun asıl projelerine köstek değil düpedüz destek olacağını anlayıp şurasına bursına ufak tefek tadilat yaparak, ayrıca içindeki kitaplara dokunmayarak mahalleliyi hoş tutmaya çalıştılar.

Hiç bir zaman mahalleden olmayan bu adamlar geldikten ve ön kapıyı zincirledikten sonra, arkasında, bel vermiş ahşap kısımdaki açıklıktan içeri girip onun çevresinde gelişmiş olan eski yaşamımızı kısmen de olsa sürdürüyorduk daha düne kadar. Açıkçası işletmeciler de bilip göz yumuyordu buna. Ama bitti. Kesin olarak...

Dünkü o adamlar çekip gittikten sonra iki nöbetçi diktiler yanına. Artık geceleri gizli sızmalar olmayacak belli ki. Bense onlar ayrıldığından beri, elimde dürbün, hep bir değişiklik kokluyorum.

Geçende bir dostumun söyledikleri bir süredir hep aklımda.

Buna dokunmayacaklarmış ama, mahallenin biraz dışında bir dernek kahvesi açıyorlarmış. Kahve dediyse lafın gelişiymiş. Şerbet içip, daha çok, hiç yaşamadıkları çok eski zamanlara tuhaf ve hastalıklı hasretlerini dillendirecekleri bir çeşit mabetmiş asıl kafalarındaki.

Şimdi nöbetçilerin dikilişinin ertesi gecesi, oldukça geç bir saatte, elimde dürbünümle ben de kendi nöbetimi tutarken, yanaşan bir minibüsten indirilen, iplerle bağlanmış yığınla kağıtların ve deste deste dosyaların arkadaki geçitten içeri taşındığını görüyorum...

Aradan aylar geçti ve artarak sürüyor, bütün o taşımalar... Tek farksa, artık günün her saatinde ve direk, ardına dek açılmış ve hiç kapatılmayan ön kapıdan yapılıyor olması.

Bunların çeşitli resmi evraklar, iddianameler, savunma ve tutanaklar olduğu söyleniyor.

Kıraathanedeki bütün o kitap ve dergiler arkalarda bir yerlerde yitip gitmiş, görenlerin söylediğine göre.

Evet bu adamlar işletmeyi aldıklarında, başta biraz ceberrut tavırlarla gelenlere kapılarını açık tutmuş, sonra kapatmaya karar verdiklerinde, epeyce tepkiyle karşılaşmışlardı. Herkes taşın altına elini sokmuştu biraz. Ama katı bir kesinlikle kapıyı yeniden açmadıklarını görünce, direnişleri kırılır gibi olmuştu. Sözünü ettiğim o üç beş ümitsiz vaka hariç - ki bugün hala direniyorlar - şimdilerde hepsi tümden yıldılar.

Kıraathanelerinin hep orada kalacağını bilmenin bir parmak balı ağızlarına çalındığından beri, kendilerini tatlı tatlı avutuyorlar.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hurda
Çözülüş
Sabah Akşam Mozart
Sercan

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tavşanlar ve Bir Ayrılık
Götürülüş
Krem Renkli Kedi
Durmuş
Bir Balık Öyküsü
Alaaddin'in Uykusu
Buluşma
Tepenin Ardı
Mısırcı ve Deli
Bir Müzikal Anı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İstila [Şiir]
Krallar, Duvarlar, Köpekler [Şiir]
Lütfen Kapatın Ekranı ve Bir Şans Verin Kendinize [Deneme]
Kulelerin Dışında [Deneme]


Haşmet Şenses kimdir?

Görüntülerin giderek hızlandığı, belleği ve bilinci dumura uğratan bir girdaba dönüştüğü günümüzde, yazının yavaşlığında soluklanmak ve direnmek için yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Klasikler, gerçekçi ve toplumcu sanatçılar, ressamlar, müzisyenler ve dünyayı anlamaktan ötesini, onu dönüştürmeyi öngören tüm insanlar, sanatçılar, düşünür ve bilim insanları...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Haşmet Şenses, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.