Gerçek bir sevgide diğer insanın iyiliğini istersin. Romantik sevgide diğer insanı istersin. -Margaret Anderson |
|
||||||||||
|
İnsan iyi kalpli ise yara alıyor, acı çekiyor ya işte hayat bazen iyi olup olmamayı da sorgulatıyor insana. Ben kamile ermek istedikçe en övündüğüm özelliklerimi almak üzere sınavlar yapıyor bana. İçimdeki ateş öyle bir büyüyor ki cehenneme varıyor, ben bile duramıyorum içim içimde. Ve bu yangını söndürecek suyun yolu kapalı. Bazen kendimi kendime geri iade edebileceğime bile inanamıyorum. Kendime neler ettiğime inanamıyorum. Kendimi bu kadar kolay harcamamı, eskiden beni ben yapan şeyler olarak her gelen acıyı kabullenişimi affedemiyorum ve yeni bir kabuk daha atıyorum üzerimden. Ne yazık ki iyiliğim de sıyrılıyor o kabukla birlikte. Ve ben üzerimden attığım iyiliğimin ardından eski beni özleyerek bakıyorum. İnsanlarla bir yığın şeyi paylaşırken hiçbir zaman asıl beni anlatamıyorum. Onların anlattığı herşeyi yürekle dinleyip, yardım etmeye çalışırken kalbimin kırıklarından sızan acılar için hiçbirşey yapamıyorum. Değmeyecek bir yığın şey için oluşan bu ağrılar, bu çatlaklardan ben akıp gidiyorum ve en çok da değmemelerine üzülüyorum. Oysa insan hatayı yapana ve hata olduğunu anlayana kadar inançla savunuyor yaşadığı ve önemsediği herşeyi. Bazı anılar insanı gülümsetmiyor aksine hafızasını yitirme ihtiyacı hissettiriyor. En kötüsü yalanlarla yaşamaya mahkum edilmek, güvenip herşeyini verdiğin insanlarca ve arkanı döndüğünde senin için açtıkları çukuru çok geç farkedip içine düşmek ve bunu neden yaptıklarını hiç bir zaman öğrenememek. Bazı hataları bilerek yapıyoruz. Her seferinde aynı insana güvenir mi insan, benim güvendiğim ve beni defalarca üzmesine izin verdiklerim oldu. Şimdi uzaklaşınca anlıyorum ne büyük hata olduklarını. Kendi gözümle, kendi gönlümle görme yanlışına düşmüşüm aslında olmayan şeyleri. Bomboş gerçeklere kendimce süslü elbiseler örtmüşüm güzel görünen. O en çok üzüldüğüm dönemlerse, ya ölüme ya yeni bir yaşama açılırken oluyor; yani en zor seviyesinde oynuyor hayat benimle bu oyunu, tüm dayanaklarımı, savunma silahlarımı elimden alarak bakıyor nasıl ayakta kalacağıma. Yıllar boyu eksiğini hissettiğim inandığım birşeyi bulmak için çabaladım, onu bulduğumda ise kendimden olmuştum. Bundan sonraki arayışım kendimi bulmak üzere olacak. Öyle hatalar yaptım ki ölüp ölüp dirildiğim ve diriltilme sebebimin bile yeniden öldürülmek olduğunu ancak şimdi farkedebildiğim. Bir daha ölmem dedikçe farklı yollarla öldürüldüğüm. Ben tekrar tekrar doğruldukça ve bunlara izin verdikçe hayat bana bunu yapmaya devam edecek. İnsanları kendim gibi görmek istediğim için şımarığım ben. Sevgi dolu olsunlar, kinci olmasınlar, iyi olsunlar diye direttikçe örselenmeye devam edeceğim. Çünkü yok öyle bir dünya. Dışarı yansıyan cıvıl cıvıl kadının içinde bu duygular yavaş yavaş erirken en güzel maskeleri ile aynalardan saklıyor gerçeklerini.. Biliyorum ki herşeyin kıymeti artık çok geç olunca anlaşılır. Ressamlar müzisyenler ölünce daha ünlü olur, insanlar kaybedilip özlendikçe değerlenir. Ve ben de kendimi hayatımın hatalarını yaptıkça özler buldum. Birgün bu bir yığın yıkıntının içinde yalın özüme tekrar rastlamayı umudediyorum. Bize 60-70 yıl görünen ömrümüz süresince her duyguyu öğretiyor hayat. Sevmek, sevilmek, nefret, acıma, iyilik, kötülük. Her insan, her olay ayrı birer öğretmen belki de eksiklerimizi tamamlamak ya da fazlalıklarımızı tırpanlamak adına. Duyduğumuz, tattığımız, hissettiğimiz, dokunduğumuz herşeyin enerjisi içimize karışıyor. Bu ara yine ilginç bir olay yaşadım. Allah bize zaman zaman işaretler yolluyor kafamızdaki kalıntıları, yüreğimizdeki ağırlıkları silmek üzere. Bu da onlardan biriydi. İnandığım, savunduğum şeyleri altüst eden bir hikaye dinledim. Hikayedeki başroller farklı ama konu aynı iken en büyük farkı hikayenin sonu yarattı. Bu hikayeyi mutlu sona erdiren bir kahraman yürek vardı. Ve yüreğimle okuduğum diğer hikayeyi buruşturup çöpe attıracak kadar gerçekti. Yine emeğime yandım, yine içime kapandım ve o mutsuz, yalan hikayenin altına vurulan mühre bir kez daha sızlandım. Bu kadar sızlanmanın içinde yaşadıklarıma, yaptıklarıma, iyikilerime ve hayatıma giren güzel insanlara da şükrettim. En güzel yerlerde çalışıp, en güzel yerlerde yedim içtim, dünyada görmek istediğim birçok yeri gördüm, birçok iyi insan tanıdım. Bir sürü hırsımı gerçekleştirdim, çok okudum, çok yazdım. Başarılarıma ortak, başarısızlıklarıma kurban aramadım. Bunların hepsi aslında beni ben yaptı ama canım yandıkça canımı yakanlara haykırmaya da hakkım vardı, ben de oturup bu mektubu yazdım:) Bir yandan da Şems'in aşağıdaki sözünü de aklımda tutuyorum ki beni üzen şeyler gözümde daha da büyümesin : "Bir şey yap.. Güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir sey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör. Veya; Güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse Güzel bir şeye başla... Ama hep güzel seyler olsun. Çünkü "HER İNSAN ÖLECEK YAŞTA..." Geç kalmayasın!'' Ne çok isterdim sihirli bir değneğim olsun. İyiler için o zarif, pırıltılı, yıldızlı değneği; kötüler için ise balyoz gibi keresteyi kullanayım. Hakedenlerin dileklerini gerçekleştirip, haketmeyenlerin haddini bildireyim. Ama ilahi bir adaletin olduğuna ve edenlerin er geç ettiklerini bulacaklarına inançla kendimi telkin edip mektubuma ara veriyorum. Muhtemelen sonraki mektuplarda da kendimi aramaya devam edeceğim.. Bana ömrü sorgulatan şiirim bu satırların sonu olsun o halde.. Ömür denen atlı dörtnala yenilirken zamana, Yırtık pırtık sevdalar yaşanır anlık aralarda.. Mantık ve gerçekler savururken hayalleri duvardan duvara.. Yaşam atlıyor mutlu avuntulardan umutsuz duraklara. Şahlanırken zamanın elinde ömrün yalnız atlısı, Doğumla başlayan taşlı sınavlar döşer zamanın yoluna. Kimine kısa geçer hayat, kimine bitmez uzar boyuna, Kenarda beklemek yok, kural bu.. Herkes katılacak oyuna... Sonlar açmış kollarını kucaklamak için bekler başlangıçları Korkunun gizli çığlığı sinsice ürkütüp, kaçırır sevinç kuşlarını.. Bir aşk bir nefret inip çıkarken aşındırır ömür basamaklarını, Yorgun atlı nefes nefese tüketirken acı tatlı anlarını, Haykırabilmek önemli, yaşayabildiğini gönlünce hayatını... Kendinizle kalın...Yine sevgiyle.. Gülümsemeyen bir günde 16 Mart 2010 Rüya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |