Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
-Aaa,evet burdasın. Zaten fazla uzağa gitmiş olamazdın değil mi? Karın seni bekliyor. Son kez ona gözükmek bence iyi bir fikir olabilir. Belki de mahvettiği hayatının acı tadına o da bir bakmak ister Güray ha? Ya da hayatların mı demeliydim? *** Handan verilen adrese doğru gitmek için bir taksi durdurup binmişti bile. Yalnız simitçinin söylediği yer bir restorandı. Hem de boğazın en pahalı restoranlarından... Böyle önemli bir konuyu yemek yerken söylemeyi istemesi Handan'ı çileden çıkardıysa da zaman kaybetmemek için adamın teklifini kabul etmişti. ”Hemen gelmelisin yanına para almana da gerek yok nerdeysen bir taksiye atla ve gel hemen! Hesaplar benden olsun Handan Hanım?!”. Simitçinin bu sözleri hala kulaklarında çınlıyordu. O soğukkanlı, o umursamaz tavırlarından da şüphe duymaya başlamıştı zaten. Fakat?! Bir çelişki vardı?! -Hadi ordan! Ne yapmaya çalışıyor bu adam?! Simitçi ve boğazda yemek mi? Hem de hesapları o ödeyecek ha?! -Bir sorun mu var hanımefendi? -Evet,büyük bir sorun!Lütfen biraz daha hızlı! *** Adam rezervasyon için parayı ödedi ve garsonu verdiği notu birazdan gelecek olan bayana vermesi için tembihledi. -Artık tamamdır. Bu acı son bulacak. İkimiz için de en iyi yol bu Handan! *** -Buyrun hanımefendi? -Ben biri tarafından, yani henüz tanımadığım biri tarafından davet edildim de, Handan Bilgin adına bir masanız ayırtıldı mı? -Hemen bakıyorum, ah evet siz şu bayan olmalısınız. Rezervasyon işlemleriniz bir bey tarafından yapılmış. -Demek geldi buraya nerede masa,hemen görmek istiyorum!? -Üzgünüm rezervasyon işlemlerinden sonra restoranı hemen terketti. Ayrıca size de bir not bıraktı. -Not mu? -Evet işte bu zarfın içinde,buyrun. *** Selamlar hanımefendi, Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, sizinle yüzyüze konuşmaktan korktum. Rezervasyon için birikmiş paramı kullandım. Bir de benden yemek yememi beklemiyordunuz herhalde. Ancak üzülmeyin. Birlikte yemeğe çıkabileceğiniz bir çok arkadaşınız vardır. Hepsi de zengindir kanımca. Kocanız da zengindi ya, zenginlik pek de işe yaramıyormuş demek ki. Hemen telaşlanmayın. Ben gittim ama kocanız buralarda. Sizinle görüşmeden de ayrılmayı düşünmüyor. Şimdi dikkat çekmeden restorandan ayrılın ve çıktığınız gibi dümdüz yürüyün. Köprü girişinde kocanızı ve hatta onun arkadaşlarını görebilirsiniz. Onlar da çok iyi insanlara benziyorlar... Simitçi *** Handan ne düşündüğünü bilmiyordu. Ayakları onu söylenen yere götürüyordu sadece. Duyguları ve düşünceleri değildi var olan. Sadece yürüdüğü yoldu. Aklına birçok şey gelmişti. Ama bunlara ihtimal bile vermiyordu. O kadarı da mümkün olamazdı.Doğruları bilmiyordu. Ancak gittiği yolun sonunda doğruların yattığını umuyordu. Her ne olursa olsun daha fazla yanlış yapmamalıydı. *** Simitçi, ağır ve güçlü adımlarıyla uzaktaki kadının gelişini izleyerek, köprünün kenarına doğru yaklaşıyordu. Arada bayağı bir mesafe olmasına karşın,kadının yüzündeki endişe ve şaşkınlık okunabiliyordu. Simitçi yanındakilere baktı. Bir arkadaşı sigara içerek yürüyordu. Onu ikna etmeye çalışmıştı ancak o sigaranın kendisine huzur verdiğini savunarak ikna çabalarını boşa çıkarmıştı. Bir diğer tarafta da Güray vardı. Yeni arkadaşı... Onu çok sevemedi çünkü o da kendisini sevmiyordu. Hayatından kopmuş gibiydi. Güray garip bir tipti. Ona sadece acıyordu. Onun hayatı çok daha acımasız bir yerden vurmuştu Güray'ı. Hissettirmeden,sessiz ve derin. Acı bir şekilde nüfuz etmişti hayatına o acı gerçek. Birden her şey değişiverdi. Güray,karısına yaklaştıkça her şeyin ne kadar anlamsız ve yaptıklarının ne kadar da saçma bir şey olduğunu anlamaya başladı. Etrafındaki hayatlar birer birer yok oluyordu. Simitçi... Sigara içen adam... Ve kendisi... Farklı hayatlardaki bu bir insanın sadece kendi hayatı ve sadece kendisi vardı şimdi. Güray Bilgin'di o... *** -Güray!! Nerelerdeydin?! Sana bir şey oldu diye çok korktum! -Korktun mu? Bunu tüm içtenliğinle söylediğini sanmıyorum, Handan? Ben senden rahatladım ve özgür kaldım demeni beklerdim. -Hayır, Güray... Lütfen,beni anla zor zamanlar geçirdim... Handan'ın gözyaşları bir kez daha ait oldukları yerden dışarı acıyla çıkmaya başladı. Gözyaşlarını silerken Güray'ın elindeki henüz bitmemiş sigaraya baktı. Hala tütüyordu. Ancak Güray onu içmiyordu. Sanki başka bir yerden eline tutuşturulmuş ve orada unutulmuş gibiydi. -Sen sigaraya mı başladın?! Güray bir an için duraksadı. Elindeki sigarayı Handan söylemese asla farketmeyecekti. Yavaşça sigarayı kaldırdı, biraz inceledikten sonra köprüden aşağıya boğazın o derin ve kasvetli sularına doğru tuttu. Henüz sönen izmariti aşağıya attıktan sonra, bir süre izmaritin boğaz sularına doğru düşüşünü izledi. İzmarit gözden kaybolunca Handan'a döndü. Handan şaşırmış gibiydi. Yüz ifadesi her şeyi anlamış birinin ifadesiydi. Düşündüğü şeylere inanamıyordu ancak başka bir açıklama da bulamıyordu. -Sen? Sen simitçiydin... Doktorun söylediklerinin gerçek olduğuna bırak inanmayı, bu kadarını da beklemiyordum. Güray,neden? Kendini bu kadar harap etmene gerek yoktu. -Hayır, Handan. Ben simitçi değildim. Ne de sigara içen bir adamdım. Onların hayatı benim hayatım değildi. Sadece onlar bendim. Ben de onlar. Ancak hayatları benimki değildi. -Güray, çok zor bir dönemdesin, anlıyorum ama ne diyeceğimi de bilemiyorum. -Hiçbir şey deme Handan. Beni çok kırdın. Kötü bir dönemimde bana destek olacağın yerde, beni arkamdan vurdun. Hem de keskin olmayan paslı bir hançerle. Çok acı verdin. -Hadi yanıma gel. Her şeye baştan başlayabiliriz. Tedavi olacaksın. -Benim sorunumun tedavisi yok Handan. Benim sorunum hayatım. Ben başka bir hayata geçmeye çalıştım, hatta hayatlara. Ancak bunun imkansız olduğunu gördüm. Başka çarem kalmadı. Affet... Senin için boğazdan çok güzel inciler toplayacağım. Onları sana olan sevgime karşılık saklamanı istiyorum. -Ne diyorsun sen Güray!Ne incisi,ne saklama.... Handan'ın dilindeki sözcükler geri tepmiş ve boğazında düğümlenmişti. Çünkü o acı sonu anlamıştı. Güray'ın acı sürprizini. Belki de onu cezalandırmak, bu acı sonu ona izlettirmek için kendisini buraya çağırmıştı. Boğazda güzel bir akşam yemeği yerine boğazın sularında inci toplamak... Güray kendisini, attığı izmaritin gittiği yola bırakırken, birkaç saniye sonra kavuşacağı huzuru düşündü. Hayatını düzeltmenin tek yolu, hayatı yok etmekti. Kendisi de bu yokluğa dahil olsa da hayatı yok etme fikri her zaman ona tatmin edici gelmişti. Şimdi hayattan kurtulmanın ikinci planını devreye sokmuştu ve bu planın geri dönüşü yoktu. Karanlıkta yukarı doğru baktı. Birkaç kişi Handan'ı çekiştirip köprünün yanından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Her şey tam istediği gibi olmuştu. Ciğerlerine giren su canını çok fazla yakmıştı, üşümüştü de. Neyse ki zatürre olma ihtimali yoktu. Çünkü hayatı zaten yoktu. Hayat yoksa sorun da yoktu. *** Handan, etrafındaki onca insandan çıkan sesleri duyabiliyor, fakat ayırt edemiyordu. Etrafındakilere bakabiliyor, fakat hiçbir şey göremiyordu. Kulaklarına gelen sesler bir gürültü kirliliğine, gördüğü objeler de bir biçim ve renk kirliliğine dönüşmüştü. Düşünceleri dahi her zamankinden daha karışıktı. Düşünebiliyor fakat anlayamıyordu. Bu karmaşa daha fazla sürmedi ve Handan kendini kaybetti. Gözünü açtığında gördüğü şey uyanmasına yardımcı olmuştu. Bir floresan lambası. Gözlerini yavaşça aşağı taraflara devirdi. Kolundaki serumu gördü ilk önce. Serumun üzerine baktı. Kocasından edindiği bilgilerden hatırladığı kadarıyla sakinleştirici bir ilaçtı. Kendini rahat hissettmesinin bir nedeni de bu serumdu. Hareket edecek hali kalmamıştı. Ancak,düşünebiliyordu. Şimdi daha rahat ve gerçekleri kavrayarak. Gerçekleri kavradıkça daha da acı çekse de hiç düşünememekten çok daha iyiydi. Yanındakini gördüğünde ilk başta tanıyamadı. Birkaç saniye sonra yanındakinin adliyeden arkadaşı Selma olduğunu anladı. Selma'nın yüzünde hafif bir kızgınlık olsa da arkadaşına kıyamıyordu. Güray kurtulmuştu, fakat Handan hayattaydı ve yalnızdı. Onu sorgulamak yerine ona destek olmanın gerekliliğine inanıyordu. Hem Güray da böyle olsun isterdi. O Handan'ın acı çekmesini istemiyordu, sadece kendisinin acı çekmemesini istiyordu o kadar. Hem onun Handan'ı yaptıklarından sonra bile sevecek kadar saf bir aşkı olmasaydı, en sevdiği hediyeyi, incileri, ona ölümünden sonra saklaması için de olsa verir miydi? Selma avucundaki inci kolyeyi Handan'a uzatırken içindeki acıma ve hüzün duygusunu gizleyemedi. Handan ise o kolyeyi aldığında hafifçe gülümsedi ve kolyeyi başucundaki komodine koydu. Selma, Güray'ın ölmeden birkaç saat önce evine bu paketi bıraktığını ve üzerindeki notta kendisine iletilmesini rica ettiğini anlattı Handan'a. Evet, Güray'ın geriye kalan hatırası yerini bulmuştu. Ama artık Güray yoktu. Onun hayatı olmadığı için de sorun yoktu, acı yoktu... *** Tüm bu olaylardan yaklaşık bir ay önce, Ankara'da bir adam ve bir kadın yemek yiyorlardı. Sevgili gibiydiler. Ama biraz üzgün görünüyorlardı. Bir çok tanışma yemeği olduğu gibi bazen ayrılık yemekleri de olabiliyordu demek ki. Belki de başka bir sorunları vardı. Fakat birbirlerini sevdikleri belliydi. -Peki ne zaman gidiyorsun İstanbul'a? -Bir hafta sonrasına bir bilet aldım. -Ama buraya kalıcı olarak yerleştiğini sanıyordum? -Evet ama planlarımda değişiklik oldu. Ben bunu yapamam. -Neyi? -Karımı aldatamam... -Ama zaten boşanma davası açacağını söylemiştin, şimdi nerden çıktı bu?! Ayrıca seni aldatan bir kadına bence bu kadar saygı göstermemelisin. -Üzgünüm, güzel bir deneyimdi. Hoşçakal, sana ve de herkese. Tüm hayatlara... -?!! -... Halil Ş.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Halil , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |