Dünyaya geldiğinden, dünyada bulunduğundan, dünyadan gideceğinden hoşnut olan bir kimse görmedim. -Namık Kemal |
|
||||||||||
|
"Eine Fotografie zeigt niemals die Wahrheit!" “Bir fotoğraf hiçbir zaman gerçeği göstermez.” Richard Avedon Ele alınan konu ne olursa olsun, istenen yalnızca gerçektir. Her bilimsel araştırmanın amacı da bu yöndedir. Bunun dışındaki amaçlar insanı yanılgıya sürükler. İnsan, yaşadığı çağın koşullarına ters düşme pahasına hatta bu onu ölüme de sürüklese de bu inadından vazgeçemedi. Şimdi, yeni bir çağın ilk sekiz yılını geride bıraktık. Geçen yüzyılın son çeyreğinden günümüze giderek hız kazanan sanal bir çağın içine sürükleniyoruz. Roma İmparatorluğunun Benhur’u, asil gladyatörler çağı yerini artık sanal gladyatörlere bıraktı. İnsanlar gerçek yüzünü unuttu; beyaz ekranda nasıl değişime uğratabildiğini görerek yeni düşünceler üretmeye koyuldu. Bu durum, bizi gerçeklerden uzaklaştırdığı yetmezmiş gibi içinden çıkılması güç bir bataklığın içine sinsice çekiyor. Richard Avedon’un fotoğraftaki saptamasından yola çıkarak, kendi gözümüzün gördüğü objelere ne kadar gerçek diyebiliriz? Sorgulama yetisinin sınırlarını zorlamanın sırası şimdi. TDK sözlüğüne göre manipülasyon; 1. İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri hâlde etkileme veya yönlendirme. 2. Seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme. 3. (Ekonomi) Varlıkları yapıcı, açıklayıcı ve yararlı bir biçimde kullanma işi. Farklı tanımlar da var: 1.Karşındakine istediğini yaptırabilme sanatı. 2.Kandırma sanatı. 3.Borsada, ortada gerçek bir bilgi yokken piyasayı etkilemeye verilen isim. Günümüzde çarpıtma, hileli yönlendirme salt fotoğrafta mı; siyaset, ekonomi, spor ve elbette edebiyat. Kara kutu, her havayolu kazasının ardından en sıkça söz edilen bir obje. Tüm gerçeğin orda saklı olduğu ileri sürülüyor. Ben ona dahi kuşkuyla bakıyorum. Günün birinde kara kutunun da sırrı çözüldüğünde o zaman onun da gerçeği göstermediği anlaşılmayacak mı? Bence, hayatın da bir kara kutusu olmalı ki, açıp gerçeği okunabilsin… Bakın gene bir uçak düştü. Neden düştüğü konusunda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Hangisinin gerçek, hangisinin doğru olduğunu bilen yok. Herkesin beklediği şeyse, o bildik kara kutu! O okunduğunda gerçeğin gün yüzüne çıkacağına inanıyoruz. Kara kutuyu bulan her kimse, uçuş anındaki her şeyi kayıt altına almayı becermiş ancak insanın her saatini kayıt altına alan bir kara kutu yaptı mı ben bilmiyorum. Geçenlerde çok yakınım siyasette aday oldu. Kendisine bir poster yaptırdı. Evde fotoğrafa bakan eşi, “Ne kadar da gençmiş benim eşim”, diyerek gülümsedi. Adamın yüzündeki kırışıklar giderilmiş, onu olduğundan daha genç ve sempatik göstermişti; bu da eşinin hoşuna gitmişti. Övülmekten kim ölmüş ki! Yaşasın Photoshop! İnsanlığa dair eldeki yazılı kaynakların çoğu kral, imparator, sultan unvanı alan yöneticilere aittir. Saray yaşantısında önemli rol oynayan görevlilerin arasındaki soytarılar manipülasyon ustalarıdır aynı zamanda. Soytarılar sultanı güldürmek adına gerçeği olabildiğine çarpıtmaya çalışırlar. Yaptıklarını abartı sanatının incelikleriyle sunmaya çalışırlar. Bunu en iyi yapansa baş soytarı olarak çil çil altınlara boğulur. Osmanlı’da “Padişahım çok yaşa!” nidalarının başka versiyonlarının hâlâ kulaklarımızı tırmaladığını ne çabuk unuttuk! Bugün “Türkiye seninle gurur duyuyor!” söyleminin, “En büyük başkan, bizim başkan!”a dönüştüğü, yığınlara bunu söyletense gerçeği çarpıtanlar değil midir? Kitleleri peşinden sürükleyen liderlerin yaşamı incelendiğinde manipülasyonun onların yaşamında ne denli önemli olduğunun farkına varırız. İkinci dünya savaşına yol açan Hitler, Alman toplumunu nasıl manipüle ettiği, ölümü sonrası yapılan araştırmalarla ortaya çıktı. Yani sonuç olarak bugün gerçek, ne tam siyah ne tam beyaz olduğudur. Kişisel görüşüm, gerçeğin renginin gri tonda olduğudur. Bu bana, aynı zamanda astigmat bakışın gerçeği anlatmaya daha yakın olduğunu söylemeye itiyor. Her duyduğumuzu, her okuduğumuzu sorgulamadan gerçek olduğunu sanma yanılgısına düşmemenin yolu; sürekli okumak, araştırmak ve gördüklerimizin perde arkasını görmeye çalışmak… Ancak, bir fotoğraftan öte gördüğümüz, okuduğumuz, algıladığımız her şeyi kuşkuyla yaklaşmayı anımsatan Richard Avedon’un sözünü aklımızdan hiç çıkarmadan.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |