Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
Koloni 237 gönderilen son koloni gemisiydi ve gidenlerin en küçüğüydü. Daha önce toplam 8 tane gönderilmişti. Koloni 237 gönderildikten 728 yıl sonra büyük savaş başladı ve yalnızca 2 bomba patladı, bunlar elbette büyük bombalardı ve yalnız iki bombadan ölen insan sayısı 59 milyardı. Bombaların biri güney yarım kürede diğeri ise kuzey yarım kürede patladı ve insanlık on binlerce yıllık birikimini ne uğruna olduğu belli olmayan? bir savaş sonunda yitirdi. Bombalar öncesinde savaş 58 yıldır sürüyordu ama iki taraf yenişemeyince son silahlarını kullandılar. Herkeste aynı teknoloji vardı çünkü örneğin 2 binli yıllarda bilimsel çalışma olarak görülen şeyleri 4 yaşında ilk okula başlayan çocuklara öğretiyorlardı. Aynı zamanda bilimsel bilgi eskisinden çok daha yavaş ilerliyordu ve anlamında çok büyük değişiklik olmuştu. Koloni 237 ilk kalkıştan sonraki ilk 12 yılı saymazsak uzun süre hiçbir problem yaşamamıştı. Ancak 7. nesilden sonra yeni algılama ve felsefi düşünceler başladı. O zamanların en ünlü ve değer verilen adamı Mutor şöyle diyordu:” ben burada doğdum ve babamda ve onunda babası, küçükken annemden dünya diye bir yer olduğunu duydum. Sonra okulda biz hareket ettikten kısa bir süre sonra yok olduğunu duydum. Yukarda ki tarlaların daha büyüğünün bir zamanlar orada da olduğunu duydum. Sonuç olarak şuna kara verdim; elbette şuan yaşadığımız yer bir gemi ve doğal olmayan bir şey, ben buraya ait değilim asıl yerim dünya ama bana oranın bizden sonra yok olduğu söylendi. Peki ya yok olmamış ve halen oradaysa?” Mutor tahmin edileceği gibi fazla uzun yaşayamadı. Gemideki her insanın bir işi vardı ancak insanlar ne iş yapacaklarını kendileri seçiyorlardı. Çok az insan eğitim görme şansına sahipti. Çünkü eğitim gibi başka bir çok işte çok kıt olan kaynakların israfına neden oluyordu. Yönetim güvencesi olan insanlar bu güvenceyi geniş tarla ve bahçelerde çalışmak ve diğer işleri gerçekleştirmekle elde ediyorlardı, olmayanlar ise ticaret yada zanaatla uğraşıyorlardı. İlk 200 yılın en büyük problemi Mutor olmuştu ancak öldüğünden 30 yıl sonra ona karşı tez dünyadan geldi. Şöyleydi:” dünyada olmamak dünyada olmaktan daha iyidir. Çünkü, orası yok oldu ama yinede orayı yok olmamış ve her zaman var olan ve buradan daha büyük ve güzel bir yer olarak bilmek bizi mutlu eder. Göktaşlarının yağmurları ile içi dışına çıkmış merkezi soğumaya başlamış, üzerinde canlı yaşmasının imkansız olduğu bir yerden gelmek ve herkes öldüğü halde yaşıyor olmak bizim için halen yaşıyor olduğumuz için mutluluk verirken, diğer insanlar yanımızda olmadığı ve yaşamıyor oldukları için üzüntü verici olsa ve bu yüzden gerçeği kabul etmek zor gelse de bu gerçek. Şimdi bunun üzerine şunu diyebiliriz; hayır dünya diye bir yer var çok büyük ve çok güzel ve belki bir gün oraya biz olmasada gelecek nesiller gidebilir, işte böyle düşünmek bizi mutlu edecektir. Ama gerçekleri görmezden gelip uzun vadeli planlarımızı ve burada bulunan ve son insanlar olan bizleri tehlikeye atmaktan geri durmak durumundayız.” Kukla olsa da bu düşünceyi geliştiren gemiden Tentra adında ve gemideki geniş kitleler bilmese de yönetime yakınlığıyla bilinen biriydi. Dünyada ise her şey yeniden başlamıştı. Bombalardan sonra küçük topluluklar halinde insanlar kalmıştı. Bunlar genelde zengin ve yerin yüzlerce metre altında kendilerine sığınak yaptırmış insanlardı. Aslına bakılırsa dengesiz güç dağılımı neticesinde gücü elinde bulunduranlar çok eskilerde kral yönetimini sarsıp demokrasi getirmiş ve böylece güçlerinin etkinliğini artırmışlardı. İler ki evrelerde ise istediklerini istedikleri mevkiye getirerek halk kitlelerinin onların yaptıklarını fark etmemeleri için farklı stratejiler geliştirmişlerdi. Bunlardan en önemlilerinden ve etkisi en uzun sürenlerden biriside bireysellikti. İki binli yılların sonuna kadar etkisini sürdü ve bir çok farklı düşünce sistemleri geliştirtildi. Son evrede birey her şeyden önemli olarak kabul görüp uygulanır olmuştu ancak bu şekilde güç sahipleri için güçlerini daha etkin kullanmak mümkündü. Şöyle ki eskiden yapmak istedikleri şeyleri yaptırmak için kral yada yönetici ile işi bağlamak gerekirdi ancak bu çok eski evrelerde olayın toplumsal boyutu düşünülmezdi. Daha sonra ilkel iletişim ile toplumsal varlığın farkına varılmıştı. Ancak kitleleri yönetmek kolay olsa da hemen sonuç veren bir şey değildi. Son evrede bireyin en üst noktaya ulaşmasında ise bir kişi demek herkes demekti ve insanlar kendilerine gösterilen doğru ve yanlışlarla ve görevlerle hareket ediyor ve daha önceki devirlerde daha fazla özgürleştirme olarak geliştirilmiş olduğu söylenen felsefe tamamen kontrolü güce bırakmıştı. Daha sonraki evrelerde problemler yaşandı ve bazı insan grupları kitlesel olarak hareket etmeye başladı ve tarihsel gelişimi göz önüne alarak kendi düşünce yapılarını ortaya koydular. Ancak bu güç sahiplerinin işini zorlaştırdı ve kitlesel olarak onları imha ettiler. Bir süre normale dönen işler yine belli bir süre sonra şiddet olarak oraya çıktı. İnsan gücüne olan ihtiyaç sıfırlanmaya yaklaşmışken yine de insan nüfusu çok yavaş azalıyordu. Bu yüzden gereksiz savaşlarla ihtiyaç duyulmayan insanlar güç sahipleri tarafından yok ediliyorlardı. Ancak bu alt sınıfın daha şiddetli tepkiler vermesine sebep oluyordu. Bu yüzden bir miktar kaynak ayrılarak ilk koloni gemisi SFT18 içindeki 2milyon 54bin 13 kişiyle yola çıktı. Tentra dan sonra belli bir süre Mutor un adı duyulmadı. Çünkü Tentra yı yönetim el altından destekliyordu. Onun felsefesini okullarda okutuyor daha önemlisi özel görev için tutulan elemanları bu felsefenin yayılması için görevlendiriyordu. İşler dünyadan daha iyi yürüyordu. Her meslekten insan mevcuttu ve güç dengesi dünyadaki kadar önemli değildi. Her 20 yılda bir seçim yapılıyordu ama hiçbir seçimde aday sayısı iki olmuyordu. Yönetimdekiler her zaman aynı kişilerden oluşuyordu. Yayın aracı olarak ilkel tereformaslar kullanılıyordu çünkü enerji tüketimi azdı. Bu araç beyne direk sinyaller göndererek görme, dinleme, duyma, koklama, hissetme etkisini gerçekleştiriyordu. Bu araca her köşe başında ulaşmak mümkündü ve çok farklı kullanım amacı vardı. Alet alt çerçevesi ve camı olmayan bir gözlük gibiydi. Kulaklardan alına kadar kafayı sarıyordu. Ve binlerce seçeneği saniyenin onda birinden kısa bir sürede akıldan geçiriyordu. Beyin ilgi duyduğu bir konuya geldiğinde nöronlar arası hızlarında farklılık oluyordu ve böylece o seçenekte otomatik olarak duruyor ve beynin ilgisine göre ayrıntılara giriyordu. Bu araç sayesinde deniz olmayan ve hatta suyun çok çok önemli olduğu bu gemide denize girmek mümkündü yada bir orman da koşu yapmak mümkündü. Beyinde gerçekleşen işlemler rüya yada halüsünasyon benzeri bir şeydi ama hepsinden daha gerçekti ve mesela koşu yapıldığında kalp atışları beyin sinyalleriyle hızlanıyor ve yalnızca bu şekilde gerçekten spor yapılmış olunuyordu. Bu aletlerden çok sayıda vardı ve boş zaman etkinliğinin büyük bölümü bunlarla gerçekleşiyordu. SFT18 den sonra 7 koloni gemisi gönderilmesine rağmen devamı gelmemiştir. Bunun sebebi ise SFT18 de yolculuk yapanların kimlikleri ve akıbetleriyle ilgilidir. Dünyanın çeşitli yerlerinden bağımsız toplulukların liderleri ve onların yardımcıları bir gecede toplanıp gemiye bindirilmişlerdi. Bu gemiden ve gemiye bineceklerden yanlıca Enfanse Konseyinin haberi vardı. Bu konsey 8 bine yakın kişiden oluşuyordu. Tüm karar ve politikaların yapıcı ve uygulayıcısıydılar. Bu kuruldan daha önce aykırı hareket eden topluluların kitlesel yok edilmesi kararı da geçmişti ancak tepkiler sonucunda bir infial havası oluşmuştu. Bu yüzden kitlesel imhalar durduruldu ancak geride kalanlar ölenlerden haberdardılar ve onları asla unutmadırlar. Sonraki evrede yeni bir projeden bahsedildi. Dünyaya birkaç ışık yılı uzaklıkta bir gezegen bulunduğu haberleri yayıldı. Daha sonra ise sahip olunan teknoloji ile oraya yarım yüzyılda gidilebileceği söylendi. Buraya gitmek isteyenler bu işle ilgilenen konseye çok büyük yardımlar yapıyorlardı ancak asıl amaç bu değildi. Geminin küçük bir kısmına bu şekilde bağış karşılığı insanlar alındı. Geriye kalan ikimilyon kişi ise bu ayrılıkçı grupların fikir adamları ve yöneticileriydi. Bu kişiler kendi istekleri dışında toplanıp gemiye bindirildiler. Gemide içindekiler için yiyecek ve içecek yoktu. Ancak yalnızca bu yeterli değildi ve gemi kalkıştan 34 gün sonra kendi kendini imha etti. Bu gerçeği konseyde bilenlerin sayısı çok azdı. Herkes geminin yeni bir gezegene doğru yolculuk yapmakta olduğunu düşünüyordu Koloni 237 ise amacına uygun olan ilk ve son gemiydi ancak yine söylenenlerde bir eksiklik vardı. Gemide ki insanlar yaşamlarına devam ediyorlardı ancak onların varacakları bir yer yoktu. Yalnızca daha önceki skandalların üstü örtülmek için yapılmış bir gemiydi. İçindekiler ise bağış yaparak binmiş insanlardı. İnsanlar gemiye bindikten birkaç yıl sonra onlara gidecekleri yerin yok olduğu söylendi. Gemide yalnızca birkaç kişi yollarına devam etmeleri gerektiğini söyledi ve öyle oldu. Bu kısa bir süre devam etse de son buldu… İnsanlığın gelişimi çok farklı evrelerden geçti. Bilimsel bilgi ile teknoloji ve yaşam kültürü, gücün ifade ettiği anlam ve bunun yanında insan ve bir çok şey daha anlamlarında değişiklik yaşadı. 2 binli yılların başında bilgiyi işlemeyi öğrenen insanlık daha sonraki evrelerde bilimsel bilginin algınaşında yaşadığı değişiklikler sonucunda çok farklı şeyler keşfetti. Bu gelişimler en fazla beyinle ilgiliydi. Öğreniğin haberleşme için, bilgi iletimi ve denetimi için, madde iletimi için bu gelişmeler kullanılıyordu. Bir insan diğer bir insanın yanına gitmek istediğinde bunu aklından geçiriyordu. Beyinden bu sinyaller beynin içindeki bir aygıt tarafından okunuyor ve o kişinin kişisel merkezine gidiyordu. Daha sonra bu kişisel merkez diğer kişinin kişisel merkezine sinyaller gönderiyor ve o sinyallerde diğer kişiye gidiyordu. Diğer kişinin aklına diğer kişi ile görüşmek geliyordu. Beyinden geçen sinyaller olumlu ise gelen teklif kabul edilmiş sayılıyor ve kişisel merkezler birbirleri ile bağlantı kuruyordu. Böyle bu iki kişi bir biriyle görüşüyordu. Tüm her şey bu insanların kişisel merkezlerinden beyne gönderilen sinyaller ile gerçekleşiyordu ve insan bu da gerçek bir şeydi. Bu şekilde görüşüp bir anlaşma yapıldığında bunun bir bağlayıcılığı vardı. Kişisel merkez denilen aygıt işlem yapma hızı bakımından insan beyninin yüzbinlerce katı olmasına karşın yalnızca komutla çalışıyordu. Bu komutu ise onun sahibi olan kişi veriyordu. Ancak bu işlemler yapılırken çok fazla enerji harcıyordu ve bunlarda kendi aralarında çeşitli özellikler bakımından ayrılıyorlardı. Sıradan bir insan 10 bin beyin gücünde biriyle hayatını geçiriyordu. Gemide ise... Devam etmelimiyim?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alparslan Koca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |