..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Alparslan Koca




25 Kasım 2008
Yalnız Adamın İnsanlığa Ültimatomu  
Alparslan Koca
Bu oyuna katılmayan yoktu.Kim olursa olsun bu oyunun bir yerinde görev alıyordu.Güce tapan ve kendine tapılması için güce sahip olmak isteyen insanlar.Kime soracak olsa kendine hak verirdi ama hak veren kişi kendini oyunun dışında sayardı.Bu değerlendirme diğer insanlar için yapıldığında kabul ederdi.


:AHCE:
Hava gün içinde çok sıcaktı ama vakit öyleyi geçmişti.Arabasının kliması yoktu ve camı açıktı.Camdan içeri giren ılık hava biraz olsun onu yanmaktan kurtarıyordu.Otoyoldan ayrılalı bir saatten fazla olmuştu.Toprak yolda uzun süre ilerledi ve birkaç köyün içinden geçti.Bu gün çok farklı bir gündü.Uzun zamandır sigara içmemişti ama içmekte istemiyordu.Çünkü sıcakta bu pis şey onun solunum yollarını mahvediyordu.Arabaya camdan ılık havayla birlikte tozlarda girmişti ve araba toz içindeydi.Yüksek tepelerin arasından bu tozlu bozkırda ilerliyordu.Aslında yürümeyi düşünüyordu ama her şey bir an önce bitsin istiyordu.Tek başına yüksek bir yerde olan bir ağaç arıyordu.En son bir yerleşimden geçmesinden bu yana yarım saati geçmişti.Sonra aradığı ağaç gözüne takıldı.Bu sıradan bir ağaçtı ama tam onun istediği konum ve görünümdeydi. Şuan her şey yapabilirdi.Ama öncelikle ağacın yanına gitmeliydi.Yan koltuğa koyduğu valiz benzeri çantasını alıp arabadan indi ve ağaca doğru yürümeye başladı.

Koyu yeşil uzun yaprakları ve biraz susuz görüntüsü ile bu bir badem ağacıydı.Bu bozkırda bakım yapılmadan ve sadece yağmur suyuyla yaşayabilecek iki ağaçtan biriydi badem.Diğeri yaban eriği.Ağaca uzun uzun baktı.Dal uçlarından gövdesine doğru gözüyle takip etti ve gövdesinden yere doğru baktı.Yerde birkaç yabani ot dışında hiç bir şey yoktu.İlerde ekili tarım arazileri vardı ama bu tepede her yer doğal ve boz bir örtüydü.Sonra başını tekrar kaldırdı yukarı doğru ve ağaçlardan birine baktı.Bir kuş yuvası vardı.İlk aklına gelen şey bir taşla bu yuvayı yıkmaktı.Sonra çıkıp yumurta yada yavru var mı diye bakmak istedi.Ama biliyordu ki eğer çıkıp bakar ve yavru varsa onlara dokunursa annesi onları öldürürdü.Bunu bilmeyen biri belki çıkıp severdi onları ve böylece öldürürdü.Ama o bunun sonucu biliyor ve bu yüzden yapmıyordu.İlk aklına gelen şey; yani bir taşla yuvayı yıkmak ise sadece içinden gelen bir hayvani istekti.Hayır hayvandan daha aşağı bir istekti.Ama bunu yapmamıştı.Her zaman düşünür ama yapmazdı.Mesela kendine yol soran kişiye yanlış yeri tarif etmek, yaşlı bir teyzeyi karşıdan karşıya geçirirken yolun ortasında bırakıp yürümek yada uzun yol otobüsünün tekerlerinin havasını molada indirmek gibi.Ama bunlar ve milyonlarcasını …yapmaz sadece düşünüp gülerdi.Eğer yapsa yine gülerdi.Kuş yuvasını düşürmeyi düşündüğü zamanda hafif ve şeytani bir gülümseme vardı yüzünde ama sonra geçti.

Ayağı ile ağacın dibini temizledi ve ağaca sırtını dayayarak oturdu.Sonra kendini izleyen yada görünürde olan kimse var mı diye uzun uzun etrafı süzdü.Kimseyi görmemesine rağmen ağacın sırtını dayadığı yerinin arkasına tekrar baktı.Şimdi emindi kendini izleyen biri yada buralarda olan bir insan olmadığından.Rahatladığı için gergin vücudunu saldı.Ayaklarını uzattı ve ellerini ağaçla başının arasına koydu.Çok uzakta ayrıldığı otoyol görünüyordu.Çok uzak olmasına rağmen yüksekte olduğu için görebiliyordu.Geçtiği yerleşimler ise tepenin solunda kalmışlardı ve onları göremiyordu.Saatine baktı; 17:26 idi ama saati dört dakika ileri idi.Aslında ileri olmasının bir önemi yoktu ama alışkanlık olarak yirmi altıdan dört çıkardı ama yine aklında saat yirmialtı geçiyor olarak kaldı.Kendi içine bakıp bu durumu düşünüp yine sırıttı.Sonra çok susadığını hissetti ve çantasına elini atıp suyu çıkardı.Bu aslında çantaya koyduğunda tamamen buzdu ama erimiş ve çantanın içini biraz ıslatmış ve içinde küçük bir buz parçası kalmıştı.Kapağı kapalıydı ama buz havadaki nemi suya dönüştürüyordu, bu yüzden etrafı ıslatmıştı.Buz gibi suyu alıp bacaklarının arasına koydu ve çantadan kağıt mendil çıkarıp su şişesini sildi.Bir buçuk litrelikti.Silme işi bittikten sonra kapağı çıtırt diye açtı ve içmeye başladı.Bu onun için dünyanın en büyük zevklerinden biriydi.Küçüklüğünden beri normalden fazla su tüketirdi.Suyu hiç durmadan yarıya kadar içti.Sonra kapağını kapatıp yanına koydu.Elini çantasına atıp kırmızı paketli sigarasını çıkardı.Hiç açılmamış paketi iki hamlede açtı ve bir tane çıkarıp ağzına götürdü.Terlemiş cebinden çakmağını çıkardı ve sigarasını yaktı.Bir kaç derin nefes çekti.Bu ona iyi gelmişti.Aklından bir kare geçti.Amerikalı bir sunucu elinde kent sigarası ile haber bülteni sunuyordu.Ama bu çok eskiydi.Sonra sigara zamanla değişip başka bir hal almıştı.Sigara kötü bir şey olmuş yada kötü olduğu anlaşılmıştı.Sigara içmek kötü bir şey olmuştu.Kapalı alanlarda falan yasaklanmıştı.Sonra vazgeçti bunları düşünmekten .

Kendi hayatını gözden geçirmeye başladı.O her zaman çok yalnız ve çelişkili bir insandı.Bu gün burada olmasının sebebi de bu yalnızlıktı.Diğer insanların önemsediği bir çok şeyi önemsemez ve bazen de kimsenin önemsemediği şeyleri önemserdi.Ama tüm davranışlarının düşünsel temelleri vardı.Bazı zamanlar da sadece karşı duruş göstermek için yapardı bunu.Çünkü içinde olduğu dünya bir oyundu.Hem de çok aptalca bir oyun.Ona göre düşünen insan yoktu ve olmamıştı.İnsanlar sadece oyunun kurallarını ezberliyor yada öğreniyor sonrada zamanı gelince oyuna dahil oluyorlardı.Oyunun kuralı ise güçtü.Ona göre tüm insanlar güce tapıyordu.Hepsinin istekleri vardı ama nerdeyse tüm istekler fizikseldi.Mesela okulda öğretilen şeyler çok saçmaydı ona göre ama yinede bir yarış vardı bu saçmalıkları öğrenmek için gençler arasında.Mesela son model bir araba sahibi olmak, güzel bir ev sahibi olmak, yönetici olmak, başbakan olmak, zengin olmak, kendine saygı duyulması gibi istekler vardı tüm insanlarda.İnsanlar tüm bunları ihtiyaçlarını gidermekten önce sahip olduklarıyla kendi değerlerini ölçüyorlardı.Güce saygı duyuyor-yada tapıyor- ve bu yüzdende güce sahip olmak istiyor ve bu şekilde kendisine saygı duyulmasını-tapılmasını- istiyorlardı.Ona göre varlık sadece fiziksele indirgenmişti.Ona göre tüm istekler hayvani ve amaçsızdı.İnsanların düşünceleri yalnızca bilimsel gelişmelerde işe yarıyordu.Duyguları ise tamamen ölmüştü.Bu gün için tüm insanlar bu halde olmasalar bile çoğu bu durumda idi.Muhtemelen diğer insanlar bunun farkında değillerdi ve eğer onlara söyleyecek olsa muhtemelen değerlendirmelerini abartılı bulacaklardı.Bu yüzden isyan edemiyor, bu dekoru kırıp geçemiyordu.Toplumun herhangi bir üyesi olarak, sıradan ve çoğunluğun içinde kaybolmuş olarak yaşıyordu.Aslında yaşamıyor rol yapıyordu, diğer tüm insanlar gibi.Ama diğer tüm insanlar fiziksel isteklerini gerçekleştirmek için yapıyordu bu rolü, o ise onların oyununu bozmak istemediği için.İnsanlar herhangi bir şeyin peşine düşmüştü.Mesela bazıları çok zengin biri gördüğü zaman ona saygı duyardı.Servet sahibi olmak o insanın kendinden olan bir şeymiş gibi.Kimide bir din adamı gördüğü zaman saygı duyardı.Sanki o bir insan değil de farklı bir varlıkmış gibi direk Tanrı ile bağlantı kurmak yerine, ondan istemek yerine o kişiden tam olarak olmasa da bir şeyler beklerdi.Kimide ünlü biri gördüğünde bu duruma kendini kaptırırdı.Sanki diğer insanların onu tanıyor olması o insanı ölümsüz yada insanüstü bir varlık haline getiriyormuş gibi.Ona göre dünya bir dekordan ibaretti ve bu dekorun yıkılması gerekiyordu.Ama başaramıyordu.Diğerleri kendilerini o kadar kaptırmıştı ki.Fiziksel varlıklar için birbirini öldüren bile oluyordu.Adalete inanmıyordu. Ama onu anlayacak kimse yoktu.

Bu oyuna katılmayan yoktu.Kim olursa olsun bu oyunun bir yerinde görev alıyordu.Güce tapan ve kendine tapılması için güce sahip olmak isteyen insanlar.Kime soracak olsa kendine hak verirdi ama hak veren kişi kendini oyunun dışında sayardı.Bu değerlendirme diğer insanlar için yapıldığında kabul ederdi.Belki oda böyle bir değerlendirmeyi yaparken oyunun içindeydi ama kendini oyunun dışında sayıyordu.En azından bunları düşünüyor ve söylüyorum diye düşündü kendi kendine.Sigarası bitmişti.Toprağa bastırıp söndürdü.Söndürmeden önce kuru otların arasına atıp tüm tepeyi yakmayı da aklından geçirip sırıttı.Zaten tüm bu tuhaf şeyleri aklından geçirip gülmesinin sebebi de bu oyunu bozmaktı.Yalnızca küçük şeyler için düşünmüyordu bunu. Kendi hallerinde devam eden insanları belki uyandırmaya yarayacak bir çok şey vardı.Her gördüğü durum için bambaşka şeyler düşünüyordu.Düşünüyordu fakat uygulamıyordu ve bu yüzden vicdan azabı çekiyor ve insanlardan uzaklaşıyordu.Ama ilk defa bu sefer bu oyunu bozmak için bir şeyler yapmıştı.

23 yaşındaydı ve ismi ewc27 idi.Hayatının ilk dört yılını dedesinin yanında köy çiftliklerinde geçirmişti.Ondan ilk ayrılığını yaşamadan önce, dizine kadar gelen siyah çizmelerle köyde kendi yaşıtı bir arkadaşı ile dolanan dört yaşında bir çocuktu.Öncesinde ise iki katlı köy evinin üst katında uyandıktan ve ağladıktan sonra tahta beşiğini kemiren ve tahta parçalarının verdiği kötü tatla ağız tadı bozulan ve bunları tüküren iki yaşında bir bebekti.Ergenliğe geldiğinde bu anısını hatırlamıştı.Tabi tahta parçalarının tatsız ve kokusuz ağzının içindeki halini de ve emin olmak için kendi beşiğine bakmıştı.Beşiğin bir tarafı duvara dayanmıştı anısında.Ve o diğer taraftan çıkmak ister başaramayınca da beşiği kemirirdi.Gerçektende beşiğin uzunlamasına bir tarafı tamamen kemirilmişti.Hatırladıkları gerçekti ama normal miydi bilmiyordu.Buradan ileri doğru gidince yaşlı bir dedesi vardı ve o dokuz yaşına geldiğinde ölecekti.Belki irdelense yada irdelemek isteyen biri olsa bir çok şey daha çıkardı hayatından ama daha önce böyle biri olmamıştı ve görünene göre olmayacaktı.Anasınıfında çok sevdiği bir öğretmeni vardı.Bir gün çıkışa az bir zaman kala şey demişti;”Ben sizin buradan gittiğinizde evde ne yaptığınızı biliyorum”.Bunu duyan diğer arkadaşları onun yanına gitmişlerdi ve “Öğretmenim ben evde ne yapıyorum?” diye soruyorlardı.O ise önce bir kenarda sarsılmış bir şekilde durdu sonra çok belli etmemek için arkadaşlarının arasına gitti.Cesaret edemedi ne yapıyorum ben evde diye sormaya ama buna inanmıştı.Sonra ki beş altı yıl buna inanarak geçmişti.Ama izleyenler değişiyordu.Anasınıfı bittikten sonra ilkokul öğretmeni izliyordu onu.Çocukken hoşlandığı kız izliyordu bazen.Bazen de o an için önemli olan kişi kimse o izliyordu.Çoğu zaman rol yapıyordu.Dokuz yaşına gelmişti üstelik ve dünyada en sevdiği ve saygı duyduğu insan- dedesi- ölmüştü.Sonra ilkokul beşinci sınıf geliyordu.İntihar etmeyi düşünüyordu.Sebebi yoktu.Yada beklide vardı ama hatırlamak istemiyordu.Belki de oyundan sıkılmıştı ama dedesi öleli beri perdeyi kapatıyor ve rol yapmıyordu artık.Bir kaç ay yada belki daha uzun süre kendini öldürmeyi düşündü ama dedesine sorduğunda bunun doğru olmadığını ve sebeplerini anlatmıştı ona, bu yüzden intihar etmek yanlıştı ve oda etmiyordu.Aslında plan çok basitti.Salondan balkona çıkacak ve üçüncü kattan aşağı atlayacaktı.Sonraları bu izleyen imgesi yerine Tanrıyı oturttu.Bu durum onu rahatlatmıştı.Fakat sonra bundan da vazgeçti ve işte o zaman sona yaklaştığını kendide hissediyordu.

Hayatı git-gelden ibaretti.İki uç arasında sert bir şekilde gidip geliyor ve tüm yaptıklarını fark ediyordu.Bu durum muhtemelen tüm insanlar için geçerliydi.Özellikle son dört yılı çok karmaşıktı ve belki de bu yüzden hayat ona çok karmaşık geliyordu.Elini suya uzattı ve açıp içti.Sigara onu susatmıştı.Ama suyu içince yine sigara içme isteği geldi.Bir tane yaktı tekrar uzaklara bakarak.Kararlıydı. En azından bazı insanları bu uykuların uyandıracak yada başka deyişle onların bu sahte oyununu bozacak ve sonrada kendini öldürecekti. Oyunu bozmak için hamlesini yapmış ve buraya kendini öldürmek için gelmişti.Ama önce söyleyecekleri vardı.

Oyunun kuralını koyan yada koymaya çalışan insanlar, tüm insanları fiziksel varlığa sahip olmak için kendi fiziksel varlığını veren varlıklar haline getirmeye çalışmaktaydılar.O önce bir şey söyleyip sonra ona inanan biri değildi.Gözüne çarpan noktaları aklına kaydeden biriydi.Tek farkı bakış açısı ve konuyu ele alış şekli idi.Sonra kendi hakkında düşünmeye başladı. Onun asıl amacı kendini öldürmekti.Tek başına ölüp gitme düşüncesi ise ona saçma geliyordu.Çünkü onun ölümünün sorumluları vardı.Bu sorumlular ise bu sahteliği kabul edip oyun oynayan tüm insanlardı.Şimdi o tek başına ölüp giderse bu aptalca olurdu.Çünkü biliyordu ki kendi durumunda olan bir çok insan daha vardı.Yada en azından kendi durumunda olan başkalarının olduğunu düşünüyordu.

Planı çok basitti.Kendini öldürmeden önce bir çok insanın hayatına da son verecekti.Yani bir çok insanı öldürüp sonra kendini öldürecekti.İlk bunu düşündüğünde çok tuhaf ve aptalca gelmişti çünkü daha önce kimseyi öldürmemişti.Ama zamanla bu fikir daha sık kafasından geçer oldu ve o da düşünmeye başladı ve bir çok insanı öldürmenin bir yolunu buldu.Diğer insanları öldürmesinin sebebi ise bu suça ortak olmaları idi ve bu şekilde insanlıktan hayatının karşılığını alacaktı.Dahası hayatının karşılığını almaktan öte dekoru yıkmanın yöntemiydi bu.Şöyle ki onun öldürdüğü suçsuz insanlarla kendi acısını yaymış olacaktı.Onun öldüğü gün yüzlerce yada binlerce kişi öldüğü için onbinlerce insan o gece üzülecekti.Fakat onun ömrü üzüntü ile geçmişti.Dokuz yaşından bu yana tam 4967 gün ediyordu.Oda ölürken bundan daha fazla acı çektirecekti ki bu sahtelik perdesini delebilsin.Çünkü o gece ve sonraki günlerde üzülen insanlar toplamda onun ömründen daha çok acı çekmiş olacaklardı.Ama işin önemli kısmı ise kendinden sonra kendini öldürecek insanların onun düşüncelerini öğrenmeleri ve onun peşinden gitmeleri idi.Onun için ünlü olmak önemli değildi çünkü kendine hak veren insanlar kendini öldürürken başkalarını öldürecek insanlar olduğu için fiziksel olarak onun söylediklerine inanıp inanmadıkları bile ispatlanamazdı.Haliyle de fiziksel olarak onun başlattığı bu zincir ölüp giderken başkalarını öldürenlerle sürecekti.Böylece dünyada acı daha da çok artacak ve yeni intiharların olma olasılığı yükselecekti.Bu yaşadıkları acının farkına varan ve dekoru yıkmak isteyen insanlar onu takip edecek ve bu kaos günden güne büyüyecekti. Böylece bu sahte oyun bir acıklı filme dönüşecek ve bir yerde de bitecekti.Böylece onun hayatına mal olan dekor diğer insanların hayatlarının son bulması ile yıkılmış olacaktı.Ortada insan olmayınca dekorda olmayacaktı.Belki her acı çeken dekorun farkına varmayacak yani kendini ve kendisiyle birlikte başkalarını öldürmeyecekti ama bunun farkına varan ve kendini öldürecek olan insan yüzlerce yada belki de binlerce insan öldürecekti.İnsanlar kendilerini öldürmeye hemen ondan sonra başlamayacaklardı bunu biliyor ve bu duruma hazırlıklı idi.Fakat günü geldiğinde dekorun farkına varan insan sayısı artacak ve tüm söyledikleri gerçek olacaktı.
O zaten kendini öldürmek için buraya gelirken binlerce bebek ölmüş ve onbinlerce insanda ölümle karşı karşıyaydılar.Onaltı gün boyunca basınçlı motorla şehir şebekesine arsenik katıyordu.Şehrin tümü olmasa da belirli bir semti bu arsenikli suyu kullanıyordu. Yetkililer ölülerden sonra tahlil yaptılar ve sebebi buldular ancak geçen süreçte zaten amaçlanan şey gerçekleşmişti.Bu ten yoluyla bile etki eden zehir zaten şimdiden bir çok insanın hayatına mal olmuştu.’Sebepsiz’ yere bir çok insan ölmüştü.Ama bu olay tamda onun planına uygundu.Görevini gerçekleştirmiş ve düşüncesini ortaya koymuştu. Şimdi sıra ölmekteydi.Ama ölmeden bir plan daha yapabilir ve daha çok insanı öldürebilirdi.En kötü ihtimalle yakalanırdı.İdam edilecek olsa bile birileri onu öldürmeden önce o kendini öldürebilirdi. Dahası idam olmadığına göre kendini hapishanede de öldürebilirdi.

…yapmaz sadece düşünüp gülerdi.Eğer yapsa yine gülerdi.Yaptıklarını düşününce yine hafif ve şeytani bir gülümseme vardı yüzünde ama sonra geçti.Bir soru sordu ve binlerce ölü bıraktı arkasında.Sonra? Sonra her kendini öldürenle yeniden doğdu. Bir kabus gibi dolaştı insanlığın sokaklarında…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Umuda Yolculuk
Bin Yıl Sonra Geri Dönüş
İki Dünya...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Sahne Vardı Aklında [Deneme]
Suça Övgü [Deneme]
Bireyin Parçası: Toplum? [Eleştiri]
İstek - Gerçekleşme İlişkisi? [Bilimsel]
Kaosun Yöntemi ve Tek Mutlak Yol [Bilimsel]


Alparslan Koca kimdir?

Ankaranın taş sokaklarında düşe kalka büyümeye çalışan, dizlerinin kanata kanata acıya alışan, mululuğu ankaranın sıcak yazlarında bir serin esinti olarak gören, dünyanın en sıradan insanı.

Etkilendiği Yazarlar:
hiçkimse


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Alparslan Koca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.