Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Burada dikkate alınması gereken husus, yalnızca doğuda hakim olan derebeylik sistemi ile bunun doğal sonucu olan aşiret kültürünün ortaya çıkardığı katilperver toplum tipi değildir. Dünyanın neresinde aşiret kültürü hakim ise orada aşiret kültürünün olmazsa olmazı katil severlik var olacaktır. Dahası bu tablo, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi milliyetçi bir tepkiyi beslemektedir ki, milliyetçiler de kendi katil severlerini yaratmaktadırlar. Bu durumda, bu toplumun katil sempatizanı olmayan, çözümü ölümde aramayan kesiminin hali ne olacaktır? Bu kitle ne zamana kadar, ölümü yaşamın önüne koyan, geleneksel kültüre katlanmak zorunda kalacaktır. Artık sorun çoktan bıkkınlık sınırını aşmış durumdadır. Toplumsal çıkarlarımız bakımından ciddiyetle ele almamız gereken konu, 21. yüz yılda bünyemizde aşiretleri ve kültürlerini özenle korumakta olduğumuzdur. İşin ironik yanı, feodal kültüre karşı olan vurdumduymazlığımız, Avrupa Birliği’ne giriş için kendimizi paraladığımız şu günlerde de devam etmektedir. Ne kadar ilginçtir ki, o Avrupa Birliği de, müzakere sürecinde bizden yerli yersiz birçok talepte bulunurken, doğunun feodal yapısını gündeme bile getirmemektedir. Türkiye’nin bölünme tehlikesi ile ilgili endişesi biliniyor. Yıllardan beri de bu konu ile ilgili bir güvenlik mücadelesi oldukça kanlı bir şekilde sürdürülüp duruyor. Ancak şunu açıkça ifade etmek zorundayım ki, Türkiye sosyokültürel bakımdan çoktan hem de birçok konuda bölünmüş durumdadır. Nasıl dincilik ve laiklik üzerinden bölünmüş ise, işte yukarıdaki olay vesilesiyle ortaya çıktığı gibi, çağdaşlık ve feodalite ikilemi ile de bölünmüştür. Artık nihayet kabul edilmesi gereken husus, Türkiye’nin, bu feodal gelenekselliği taşıyamayacağıdır. Bütünlük, yalnızca toprakla ilgili bir kavram olarak düşünülmektedir öteden beri. Oysa bu yanlıştır. Asıl bütünlük, çağdaşlık etrafında oluşması gereken kültür bütünlüğüdür. Bu örnek kültür ise, Türk toplumunun en azından bir bölümünde vardır. Sorun, doğu ve özellikle güney doğuda egemen olan, aşiret ve feodalite yapılaşmalarının imhası anlamına gelecek bir toprak reformunun yapılması sorunudur. Bunu yapmadan girişilecek, örgün ve yaygın eğitim çabaları ile yalvar yakar olmaların bir sonuç vermesi mümkün değildir. Hiç kimse bu konuda kendini kandırmamalıdır. Kültür, mülkiyet ve üretim ilişkilerinden başlar, eğitimden değil. Eğitim, mülkiyet ve üretim ilişkileri çağdaşlaştıktan sonra, derleyip toparlayıcı olarak devreye girebilecek bir konudur. Yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek yerine oluşturulacak zenginleşme ve eğitim, olsa olsa aşiret düzenini de onun katil sever toplum karakterini de, daha teknik ve daha ileri bir hale getirmeye yarayacaktır. Özetle sorun, özellikle görece küçük yerleşim yerlerinde, halkın kitlesel tepki ve önlemlerine doğru gitmekte, vahamet artmakta, sorunu yalnızca alışılmış asayiş önlemleri ile karşılamak giderek zorlaşmaktadır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Erasoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |