Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
İnsan düşüncesinin ne olduğunu kavramak ve ona ilişkin bir cümle kurabilmek için, onun yasalı gelişimini ve bu gelişimin insandan bağımsız olamayacağını öne çıkarmak gerekir..Bu konuyu kavradığımız zaman düşüncenin yasalarının öğrenilmesi daha kolaylaşacak ve anlaşılır hale gelecektir.. Bir insan yalnız olduğunda kendisiyle bir monolog halindedir. Düşünceleri bir konu üzerinde kesintisiz akar,akar.. Bu başlatılamaz ve durdurulamaz bir süreçtir..Eğer bu düşünce akışı kendi içinde bir karşı duruşla karşılaşırsa, düşünce bir karşıtlığa ulaşmış olur ve o anda monolog, içsel bir diyalog’a dönüşür..Düşünce yasaları bakımından bu içsel diyalog (kişinin kendisiyle tartışması) düşüncenin ve düşünmenin temel bir yasasını oluşturur. Bu bakımdan her monolog bir diyalog’u, her diyalog bir mololog’u içerir. Bu, diyalektik bir bütünlüğü dile getirir. Bu durum insanın yalnızlığında olduğu gibi, diğer insanlarla girdiği düşünsel alışverişlerde de aynı yolu izler.. Bir insan, başka bir insanla düşünce alışverişine girdiğinde, konuşanın gerçekleştirdiği monolog, dinleyende bir diyalog yaratır. Söz sırası dinleyene gelince bu kez onun konuştukları diğerinde bir diyalog oluşturur..Bu durumun kesin bir karşıtlık yaratması gerekmez. Genel olarak ileri sürüldüğü gibi her tartışma bir karşıtlıktan doğmaz..Ancak, düşünsel gelişmenin temel yapısı kesin bir karşıtlığı içerir...Karşıt düşüncelerin çatışmadığı yerde, düşünsel gelişmeden söz edilemez... Yasalı düşünmek, monolog ve diyalog’un insanın bireyselliğinde başladığını, ama bu bireysellikte başlayanın altında motor güç olarak da toplumsal düşüncenin olduğunu bilmekten kaynaklanıyor.. Biz bir insan olarak düşünce yasalarını bilmiyor olabiliriz. Bu yasaları bilme yoluna girince, düşünmenin, ve düşüncenin yasakları bir süreklilik biçiminde her zaman karşımıza çıkacak..Bu yasaklara karşı geliştireceğimiz her mücadele bizi yeni yasalara ulaştıracak..Düşüncenin yeniden yapılandırılması ve düşünmenin öğrenilmesi bu yasalı süreç içinde gerçekleştirilecek..Öğrenme ve uygulama bu yolu izleyecek ve biz insanlaşma yolunda adım adım ilerlemeye başlayacağız... Düşüncenin yasaları; bizim emek etkinliğimizden bağımsız ve bizim emek edimlerimizin dışında gelişen bir süreç değildir.. Genellikle anlaşıldığı gibi, orada bir yasa var ve ben onu öğreneyim gibi yaklaşımlar konuyu dışarıdan bakışla ele almaya bir örnek yaratır ve bu bakış kaçınılmaz olarak idealizme bağlanır.. Tek yanlı düşünce, hangi içerikte olursa olsun, idealizmdir..Özellikle sınıflı toplumlarda tek yanlı düşünce olmaz. Tek yanlı düşünce olduğu, ancak varsayılabilir.. Düşünce; monolog ve diyalog biçiminde gerçekleşen diyalektik bir devinimdir. Düşüncenin tek yanlı olabileceği biçiminde bir yaklaşım, onun hareketsizliğini anlatır ki, bu saçma bir önerme olur. Bu anlamda monolog var, diyalog yok diyen saçmalamış olur. Diyalog var monolog yok diyen bir başka açıdan saçmalamış olur. Monolog ve diyalog insan düşüncesinin diyalektik bir bütünlüğüdür. Tek yanlı düşünen insanlar; düşüncenin karşıtlıklar içinde devindiğini, iç benliklerinde algılayamadıkları için monolog’un tek yönlü gelişmesini esas olarak ele alıyor ve düşüncenin bu gerçekliğine takılmış oluyorlar. Bilme noktasının burası olduğunu savunmak durumunda kalıyorlar kaçınılmaz olarak.. Düşünce yasaları tarihsel materyalist alanın bir bütünlüğüdür.. Düşünce yasaları bakımından toplumsal yaşamın üçlü bir hareket alanı vardır. O hareketlerden birincisi; düşüncenin emek eksenli yaratımının asıl alanı olan -ekonomik alandır-..Bir insan hangi noktada olursa olsun ekonomik olarak, emek üreten bir varlık olarak, kendini bu alanın dışında varsayamaz. Bir insan ekonomik alan içinde mutlaka bir yerde işçidir, köylüdür veya patrondur. Ekonomik kimliği ne olursa olsun bu alanın içindedir. Çünkü ekonomik alan, toplumsal yaşamın bir bütünlüğü ve temelidir. Hiçbir birey bunun dışında kalamaz., Bireyin düşünsel yapısının gerçekleşmesi için, içinde bulunduğu toplumsal yapı içinde belirleyici üç temel alan vardır: Bu üç temel alanı bir piramit olarak düşünürsek, en altta bulunan ekonomik ve politik yaşamdır. Bu ekonomik ve politik yaşam kendi hareketinden ki, bu maddenin özgücünden doğan bir harekettir. Maddenin bu hareketi, -insanlığın kendi maddiliğinden kaynaklı gelişim trendi bakımından- bir başka hareketi doğurur. Hareket sürekli bir aktarım halindedir. Hareket, maddenin bir görüngüsü olarak ve maddenin gelişimine uygun olarak sürekli biçim değiştirir. Hareketin bu temel özelliği; piramitin en altında bulunan politik ve ekonomik hareket, ikinci aşamada üretimin verimli kılınabilmesi gereksinmesine bağlı olarak başka bir hareketliliği yaratır. Bu bilimin hareketidir. Ekonomi-politik alana bağlanan bilim hareketi de, genişlik kazanabilmek için kendi hareketi içinde bir başka hareketi biçimlendirir. O da kültür-sanat hareketidir.. Bu üçleme, diyalektik bir üçlemedir. Biri diğerinden ileri çıkarılamaz, geri bırakılamaz. Üçü birbirinin görüngüleridir ve birbirlerinden bağımsız ele alınamazlar.. Bu üç hareket biçimi insan olarak bireyde, toplumsal yaşamın bir yansıması olarak belirir..bunun için bir insanın toplumdan, ekonomi-politik olarak yansımış, bilim olarak yansımış ve kültür sanat olarak yansımış bir algısı vardır. Bu üç nesnel gerçek algı, üretim ve tüketim sürecinde insanda somut düşüncelere dönüşür. Bu somut düşünceler insanın algısı hangi bilinç noktasındaysa o noktadan o düzlemden soyut düşünceye aktarılır. Somuttan gelip soyutta beliren düşünce, somut, soyut diyalektiğini, oradan da düşünme süreçlerini yaratır.. Bu durum bir insanda sürekli bir düşünme ve tartışma ortamının belirlenim sürecini oluşturur..Sürekli tartışma hali ise sürekli bir monolog ve diyalog bütünlüğüdür..Bir insan hangi görüşle düşünürse düşünsün, hangi cümleyi kurarsa kursun, bu üç temel yapının dışında kalamaz.. Çünkü insanın düşüncesi bu üç temel alanın aktif yansımasından başka bir şey değildir..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sedat Akıncı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |