Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Ömer AKŞAHAN Bir Romalıya ait olan yukarıdaki sözü okuduğumda irkildim. Çok farklı bir bakışı sergilemesiyle beni epeyce düşündürdü. Öyle ya, bizler okullarda birçok uygarlık adını duyduk, bunlara ait ufak tefek bilgiler okuduk ama her şeyde olduğu gibi bu alanda da yüzeysel geçiştirildik. Roma uygarlığına ait adı dahi bilinmeyen birinin böylesi derinlikli sözü karşısında bir an susup kaldım. Son zamanlarda özlü sözleri arşivime aktarmayı önemsediğimden olsa gerek, her nerede bir özlü söz bulursam hemen bir yerlere not alıp, bilahare bilgisayarıma aktarıyorum. Zamanla bu konuda geniş bir arşive sahip olmayı umuyorum. Bu işin öteki boyutu; gelelim şu çarpıcı söze. "Interfice errorrum, dilige errantem. "Yanlışı öldür, yanlış yapanı sev! Biz evimizi havalandırırken ne yaparız? Tüm pencereleri açarız değil mi? Gönül de ruh evimizin penceresidir. Bu pencerenin kapakları zaman zaman açılır. Ruh evimizde hüsnü kabul görenler olduğu kadar sindiremediğimiz nice varlık vardır. Oysa o ev, koca bir evreni sığdıracak bir büyüklükte yaratılmıştır. Orada kurda, kuşa, sevdiklerimize olduğu kadar düşmanlarımıza da yer vardır. Dost ve arkadaş kabul ettiklerimizin yanlışları karşısında isyan eder, bazen de onları ömür boyu aforoz ederiz. Oysa biz yanlışlarını öldürecek yerde yanlışı yapanları öldürdüğümüzü ancak onları yitirdiğimizde anlarız. Eğer onları yanlışlarıyla kabul ettiğimizde yapılacak tek şey; ruh evimizi güneşli güzel bir iklimde havalandırmak için gönül penceresini açıp dostların yanlışlarını silkelemektir. Böylece onları yok etmek yerine yanlışlarını yok edip yeniden kazanabiliriz. Çünkü dost dediğimiz varlıklar kolay kazanılmıyor. Hatasız dost arayan dost edinemez sözü ile ne de güzel örtüşüyor, şu Romalının sözü. Söz yanlıştan açılmışken, kişi kendi yanlışlarının ne kadar farkındadır? Ya da başka bir pencereden konuya girersek; kime ve neye göre yanlış? Öyle ya, dünyada halen yaşamını sürdüren nice topluluk var. Her toplumun yanlışı ise kendine özgüdür. Bizim yanlışlarımız onlara göre pekala doğru olabilir. Bunun sayısız örneği var. Siz belki tiksinebilirsiniz ama ben birebir yaşadığım bir şey söyleyeceğim; bir Alman hem de okumuşundan öğretmen, rahatça yemek masasında herkesin içinde mendiliyle burun temizliğini rahatça ve sesli olarak yapabilir. Kimse de bu yüzden masayı terk etmez ya da onu bu nedenle ayıplamaz. Bir başka çarpıcı örnek de, Amerika'da yaşanır. Çok büyük bir şirketin üst düzey yöneticisi yaptığı yanlış bir strateji yüzünden şirketi 10 milyon dolar zarara uğratır. Bu olay üzerine kovulmayı bekleyen yöneticiyi bir süre sonra Yönetim Kurulu Başkanı odasına davet eder. Patronun ağzından her an, "Kovuldunuz bayım", lafının çıkmasını beklerken, şu yanıtı alır: "Bu yaptığınız yanlışla size şirket olarak 10 milyon dolarlık bir eğitim yatırımı yapmış olduk. Şimdi derhal işinizin başına dönün ve bu yanlıştan nasıl dersler çıkarılacağını düşünün ve bana rapor ediniz! Yanlış ve doğruyu bir de kendi öznel koşulları içinde kavramsal olarak gözden geçirmeliyiz. Aynı bayrak ve sınırlar üzerinde yaşayan toplumların farklı kabile, aşiret, boy ya da dinsel olarak farklı din anlayışları, aynı dinin kendi içinde tarikat, mezhep ayrılıkları ki, burada da yanlış ve doğruları her biri için ayrı ayrı kategorize edilebilir. Anlayacağınız yanlış sözünden yola çıkıp gerçek doğruyu nerede yakalayacağımız bir meçhule taş fırlatmaya benziyor. Yoksa herkesin yanlışı kendine deyip kestirip atmak mı konuyu, ha, ne dersiniz? "Senin problemin olduğun gibi olmaya çalışmakta değil, diğer insanları olduğu gibi kabul edememekte yatıyor. Ve böyle devam edersen çölde kalmaya devam etmen en iyisi olacak." Paulo Coelho'nun yukarıda dediği gibi, eğer insan kendi çölünde ilelebet kalmak istemiyorsa bence Romalının sözünü aklından hiç çıkarmamalı. Yanlışı öldür, yanlış yapanı sev!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |