İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil |
|
||||||||||
|
Hepimiz ilkokula girerken andımızı okuduk… Kim bilir beklide bu gerçek manada bizi uyarmaya çalışmıştır andımız ama biz ne yazık ki anlayamadık. Türk olabildik ama doğru ve çalışkan olamadık… Türk eğitim sistemine baktığımızda olumlu yönlerinden çok olumsuz yönlerinin olduğunun farkına varıyoruz. İlkokul birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar okuma yazmayı ancak öğreniyoruz. Çizgiler ve çöp adamlarla yıllar geçiriyoruz maalesef. Yıllardır kendi kendini tekrar eden gelişmeye ve farklılıklara kapalı bir eğitim sistemi. Sadece büyüklerimizin anlattığı uzun sopalar eksik… Öğrencilere çözüm üretme değil adeta çözümsüzlük öğretilmekte, hiç bir ilkokul öğrencisi, öğretmenim neden bu anlattığınız bu sonuca varmış sorusunu sormamıştır ya da soramamıştır. Öğrencinin kafasında oluşan bu soru yumağı lise ye hatta üniversiteye kadar bilinçaltında kalmakta ve ne zaman soru sorma araştırma isteği uyansa kişiyi etkileyip boşverci bir anlayışa itmektedir. Kişiyi toplumdan soğutup daha kapalı hale getiren bu durum zamanla toplumsal sorumluluklarını yerine getiremeyen bireylerin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Her şeyin ilki kıymetli ve de önemlidir ama Türk eğitiminde ilkokula maalesef yeterince önemsenmeyen bir konu olma özelliğini hala korumak da… Nedense yetkililerimiz hep liseler ve üniversiteler gibi bitiş noktalarıyla sürekli ilgilenmek de acaba? Oysaki bataklığı kurutmak yerine yapılan bu ilaçlama ile sadece bizim geleceğimiz olacak bireylerin sorumluluk ve hedeflerini ortadan kaldırmaktan başka bir işe yaramadığını ne yazık ki görememekteyiz. İlkokulu bitiren bir çocuğa ne öğrendin diye sorsanız eminim ki size söyleyeceği pek de bir şey yoktur. Önceleri çocuklara sorulan büyüyünce ne olacaksın sorusuna verilen cevaplar şaşırtıcı ve trajikomik boyutlara ulaşmıştır. Önceleri bu sorunun cevabına doktor öğretmen diye yanıtlayan çocuklarımız şimdi yabancı kahramanların adlarını söylemektedir. Çünkü dünya konjuktürü ve küreselleşmenin etkisi çocuklarımızın hayallerine hafızalarına kadar yerleşti kendine yer edindi maalesef… Çocuklarımız kendi atalarının kahramanlıklarını değil hayali ve yabancı kahramanların etkisi altına alınarak atalarımızın yaptıklarını hafife alan bir hayal dünyasına ve düşünce yapısına sahip oldular ki bu yüzden hiçbir çocuk fatih sultan Mehmet gibi olacağım ya da kurtuluş savaşındaki kahramanlar gibi olacağım ülkem için canımı vereceğim vebenzeri cevapları veremiyorlar. Çünkü sahip oldukları mirası bilmiyorlar bugünlere nasıl gelindi önceden de belirttiğim gibi en önemli soru budur çünkü bugünün kıymetini bilen yarınlarına sahip çıkar ve bundan kendini mesul hisseder. Nedenini bilemediğimiz bir konuya ya da herhangi bir şeye çözüm üretmemiz mümkün değildir bu yüzdendir ki ilkokulda dahi bir şey olmuşsa neden olduğunu ya da olabildiğini söylemek, böylece zihinsel bir harekete öğrenciyi yönlendirmek gerekir. Diğer ülkelerden ne gibi farklılıklarımız var bizi bir arada tutan değerler nelerdir, hangi aşamalarla ülkemiz bu özgür, bağımsız haline geldi gibi konular ilkokul yaş seviyesine göre komisyonlarda hazırlanmalı ve geniş bir şekilde çocuklarımızın zihinlerine oturtulmalıdır. İşte bizi gelişmeye ilerlemeye götürecek bu ve benzeri konularla çocuklarımızın düşünmeye sevk etmektir böylece oluşturulan içi boş milli kimlik değil, ne olduğunu kim olduğunu bilen ülkesi için çalışan çabalayan, çözüm üreten bireyler yetiştirebileceğimizi düşünüyorum. Amacı olan, ülkesini seven ve sorumluluklarını yerine getiren, yaşadığı toprak parçasıyla ve saygı duruşuna geçtiği bayrağıyla duygusal bağı olan hiçbir çocuk eminim ki açlıktan da ölse ülkesini soymaya kalkmaz soyanlara da fırsat vermez. Düşünceleri sınırlandırılmış bir millet böylece ister istemez yetişmiş oluyor… Hiçbir şey için geç değil… Eğitim okulda değil evde de devam etmeli çocuklarımız televizyonun başına geçirip kendimiz keyfimize bakmayalım çocuklarımızın geleceğine bakalım…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © murat kuvvet, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |