"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Günahlarınla yaktığın bir mum alevinde geçmiş günlerin özlemini demlerken, aheste aheste çalan arabesk müziğin bir ninni gibi gelir artık sana.Pişmanlıklar boşuna, sitemler boşuna... Sen, çocukken uçurtması uçmayan çocuk ve elinde yarım ekmek arası zeytinle dolaşan biraz hüzünlü biraz kapanık bir o kadar da narin çocuk. Şimdilerde çocukluğundaki masumluğu arayan, saf sevdaların yarım kalmış aşkların sevdalısı bir gün mutlaka sana da uğrayacak o yolu gözlenen postacı. Hayattan tek beklentindi yürekli, saf bir sevda ve ardından gelecek olan mutluluk. Başkasını aramaktan kendini unutan, gözleri ufuktan ayrılmayan güzel yarınların sadık bekçisi. Saf duygularıyla karşısındakinin simasına yüreğinin haritasını çizen, pahalı sevdalara inat satın alınamayacak aşkların başrol oyuncusu. Bazı günler sessiz sessiz ağlayan yufka yürekli bazen de kırmızı gülleri ezecek kadar acımasız. Hayatın inişli çıkışlı merdivenlerinde hep inen ama düşmeyen, kaybeden ama pişman olmayan kaybolmuş hayatların figüranı. Garip bir türkünün en arkadaki solisti. Sesinde eski günlere hasret bir ton. Yüzünde ayrılık busesini hala hisseden yorgun ve küskün savaşçı... Ansızın değişse hayatım keşke... Kalbimin pasları silinse bir mucizeyle, elerim gülü sarar gibi nazik olsa yeniden, belki bulurdum seni uzaklarda bir yerlerde. Umutsuzda olsa bir heves benimkisi . Hatırladığım eski günler hesap sorsa da bana ben yine sana aşığım. Gözlerim umutsuz da olsa hala senin için bakıyor eskiden bakar olduğumuz yıldızlara...Beklemek kolay değilmiş beklenen yıllardır gelmez olunca bilmem bu hasret beni nerelere sürükler yapraklar gibi. Ben sana hasretken güller açmaz oldu. Buralarda yitik sevdaların heykelleri dikiliyor, ayrılmış kalplerin resimleri çiziliyor... Kahretsin! Sen yoksun yine .Tekrar başlıyor işte ıstıraplı soğuk geceler. Seni arayan ellerim rüzgarı sarar gibi nazik.Seni bekliyorum gelmeyeceğini bile bile,bilmiyorum nerdesin.Ben sana hasretken şimdi sen kim bilir kime vuruldun benim yalnızlığıma inat. Olsun,sen bakma sakın ardına yürü devamlı geride bıraktığın genç bir yüreği kafana takmadan..Nasılsa sevmezdin benim arabesk müziğimi ve saçlarımı...Boş ver ben seni böyle severken sen beni öyle sev nasılsa hesabı yok! Bir gün eğer beni hatırlasan, beni ne hale koyduğunu da bir hatırla yüzün kızarmaz ama belki bir ihtimal yüreğin burkulur. Bir sevdanın soğuk yüzünü görmek bu kadar acı olmamalıydı çünkü bir hayatı yeniden başlatmak kolay olmuyor ve artık kaybolan yıllar geri gelmiyor. Yüksek ufuklar bana bir şey ifade etmiyor çünkü hava bulutlu, yıldızları görmem için bulutların olmaması gerekir, ağlamam için ise bulutlar gerekli . Bulutlar bana daha yakın ve içten geliyor nasılsa gülmeyi unutan gözlere ağlamak… Bırak ne olursun bu çiçek ben de kalsın, nasılsa umutlarım sende kaldı...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © murat kuvvet, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |