Sevginin ölçüsü ölçüsüz sevmektir. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Karadeniz’de kanser vakaları artarak devam ediyor; tabir caizse canları kırıp geçiriyor kanser... Çernobil faciasının Karadeniz’de kanseri tetiklediği iddiaları her ne kadar resmi sağlık çevrelerince inkâr edilse de, bu coğrafyada yaşananlar farklı bir görüntü çiziyor. Nice değerimizi alıp götürdü kanser… Buna kader deyip geçmek ne kadar doğru acaba? Kanser Karadeniz’de kol geziyor. Karadeniz’de bu hastalıktan bir yakınını kaybetmeyen yok gibidir. Ülkemizde pek çok kötü şey gibi kanser de kader olarak görülüp geçiliyor. Bu konuda bölgemizde ve ülkemizde ciddi istatistikler yapılmış değil. “Karadeniz’de kanserin artmasından Çernobil mi, sorumludur?” sorusu ilmî anlamda cevaplanmış değildir. Bu sorunun muhatapları “radyasyon yoktur” demiş, fakat yetkililer ilmi yolla bunun üzerine gitmemiştir. Oysa hiçbir şey gizlemekle, ‘yok’ demekle yok olmuyor. 26 Nisan 1986 gecesi Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Enerji Santrali’nin 4. reaktöründeki kazadan hemen sonra radyoaktif bulutlar tüm dünyaya dağıldı. O tarihlerde, Çernobil’le ilgili gerçeklerin açıklanmaması için ciddi bir sansür politikası yürütülmüştür. Dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral, 24 Haziran 1986 tarihli ‘Türkiye’ gazetesine yaptığı açıklamada: “Türkiye’de radyasyon yok” demiş, sözlerini şöyle güçlendirmişti: “Dininize, imanınıza inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye’de kesinlikle böyle bir tehlike mevcut değildir.” Bununla da kalmamış, kameraların önünde keyifle, sözde radyasyonsuz çayı yudumlamıştı. Oysa çağdaş ülkeler gerçekleri gizlemek yerine, ciddi önlemlerle vatandaşlarının sağlığını güvence altına almıştı. Oysa biz ülke olarak facianın üstünü örtmenin hesaplarını yapıyorduk. Kanser bütün Türkiye’de olduğu gibi, özellikle yoğun olarak Karadeniz’de öldürmeye devam ediyor. Kansere en son kurbanı, Trabzon’un gözden ırak ilçesi Köprübaşı verdi. Köprübaşı’nın sevilen simalarından Neriman Üçüncü iki yıldan beri mücadele ettiği kemik kanserine yenilerek Hakk’ın rahmetine kavuştu. Kanser illeti onu çok sevdiği Köprübaşı’ndan kopardı. Nermin Üçüncü iki yıldan beri İstanbul’da kanser tedavisi görüyordu. O, sıra dışı, renkli bir kişiydi. Köprübaşı’nın Beşköy beldesine bağlı Yılmazlar köyündendi. İlkokulu Köprübaşı’nda, ortaokulu Trabzon’da Cumhuriyet Ortaokulu’nda, liseyi Trabzon Lisesi’nde bitirmişti. Ayrıca fark derslerini verip bir de Kız Meslek Lisesi diploması sahibi olmuştu. Daha önce annesini kaybetmişti. Babası Ali Faik, Köprübaşı’nda çok tanınan bir hocadır. Ali Faik önemli bir isimdir bu ilçede. Kızı da çok güzel izler bırakarak göçtü bu topraklardan. Halk Eğitim Merkezi’nde usta öğreticilik yapan Neriman Üçüncü, yörede yaşayan kızlarımızın meslek edinmeleri için gecesini gündüzüne katmıştır. O, trikotaj ve kuaförlük alanlarında marifet sahibi bir kızımızdı. Bildiklerini paylaşmak, başkalarına yardımcı olmak onun karakteristik özelliklerinden en başta gelenlerdi. Köprübaşı’nın pek çok imkândan yoksun olan kızlarına becerilerini aktaran Neriman Üçüncü, hayata tutunmanın en güzel örneğini vermiştir. O, Köprübaşı’nda kızlara iyi bir model olmuştur. Daima namusuyla çalışmış, alın teriyle kazanmıştır. Kazandığını da paylaşmasını, garibanlara kol kanat germesini bilmiştir. Bir ara Köprübaşı’nda taksicilik bile yapmıştır. Azmin ve cesaretin nelere kadir olduğunu yaşantısından verdiği örneklerle ispatlamıştır. Kendisi kanserle mücadele ederken kanser hastalarına da ümit ışığı olmuştur. Hayat dolu bir insandı Neriman Hanım… Hayata gülen gözlerle bakardı. Küçük meseleleri kendine dert etmezdi. Hayatta pek çok sıkıntı yaşasa da hep ümitvar oldu. Bir soruya verdiği cevapta “Ben kötü anıları dereye attım, güzelleri bana hep güç verdi.” diyerek bir anlamda hayat felsefesini ortaya koyuyordu. Hastalığıyla boğuştuğu sıralarda çok sevdiği arabasını İstanbul’da çaldılar. Onu çok üzdüler, fakat o yine de hayata dört elle sarılmasını bildi. Kanseri yeneceğine inanmıştı. Fakat bunu başaramadı. Zaten hayatta başaramadığı tek şey sanırım buydu. O, geride güzel bir iz bıraktı. Kendisi, Köprübaşı’nda iz bırakanlar arasına çoktan girmiştir. Bu güzel yürekli ablamıza Allah’tan gani gani rahmet diliyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |