Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Sohbet sırasında konu döndü dolaştı, otuz- otuz beş yıldır geçimsiz kocasından çekmediği kalmayan Hatice Hanım’a geldi. Konuklardan biri sordu ev sahibine: - Yine, karı – koca birbirlerini yiyorla mı? Ellerini göğsünde kavuşturan kayınvalide gülümsedi: - Artık çok iyile. Koca şimdi mum gibi. Allah değil mi? O, her şeye kâdir. - Yaaaaa! Sevindim. Ev sahibi kadın şöyle bir kıpırdattı, kanepeye yayılmış kalçalarını: -Allah, sabrının mükâfatını verdi. Her şeyin başı sabır. Kadın dediğin çekici( Sabreden yani.) olacak. Sabrının karşılığını buldu Hatice de. Allah, son günlüğü verdi senin anlayacağın. ( Dedim ki içimden: Allah, 35 yıl mı bekledi sabrın karşılığını vermek için? Adam, el- ayaktan düşünce; karısına mum oldu.Çünkü artık neredeyse bakıma muhtaç.) Evin , henüz dört yaşındaki ilk çocuğunun elindeki kumandayı aldı ev sahibi babaanne.Çıkıştı torununa: - Kapat şu çizgi filmi. Kızım, a’cık da ilâhi dinle. Sevap yavrum, sevap.( Ölümle, karanlık ve penceresiz kabirle ilgili ilâhi sesleri doldurdu odayı. Ruhum daraldı benim de.) Devam etti babaanne: -Çekirdekten yetiştirmeli çocukları. Biz, kursta nece ilâhi dinliyoz. Hocamız her zaman tembih ediyo, televizyonda seyredecek bir şey mi va; siz ilâhi dinleyin, ilâhi diyo. Allah bu hocayı başımızdan eksik etmesin deye nece dua ediyom. Evde yalınız olunca, hep ilâhi dinliyom. İkindi ezanının okunduğu duyulunca, abdest almak için kollarını sıvamaya başlayan bir kadın sordu kayınvalideye: - Abdest alırken, üstüne su sıçratmak günahmış . Yeni öğrendim daha. Şimdi, abdest alırken aklım çıkıyo, üstüme su sıçratacam da günaha girecem diye. Ev sahibi kayınvalide bilmiş bilmiş konuştu: - Yüzüne sakın çarpma suyu, şööööyle güzelce yüzünü sıvazla. Yüze su çarpmak günahmış. Bizim hoca’nım öyle dedi. Yanımda oturan bir kadın endişeyle söze girdi: -Safra kesesi ameliyatımdan beri hep soluma yatıyom. Sağıma yatamaz oldum nedense. Allah affetsin. Hocanıza bi soruverin, ne yapacağımı deyversin. Durur mu ev sahibi !Dudaklarını sımsıkı kapatıp başını iki yana sallayarak fetvasını verdi: - Olmaaazzz! Şeytana benzersin o zaman. Solunu kullanmak hem günah, hem şeytan işi. Günaha girersin soluna yatarsan.(Kimse fark etmeden iç geçirdim. “Acaba sol organlarımızı Allah yaratmadı mı?” dedim.) Gelin, bilmem kaçıncı bardağını içecek olan konuklara getirdiği çaylarla kapıda göründü. Dudakları ve burnu uçuk içindeydi. Nasılsa, insaflı biri gösterdi kendisini: -Yormayın bu gelini. Bakın, rengi kireç gibi. Odasına gidip dinlensin. Biz koyarız çaylarımızı. Daha yeni doğum yaptı, yazık değil mi? Sol organlarımızı kullanmanın günah olduğuna inanan, kursa giden ve dört yaşındaki torununa ilâhi dinleten kayınvalide, umursamaz bir tavırla ses verdi : - 25( Beş sayısına iyice basarak konuştu) gün oldu doğum yapalı.( Sanki 25 sene olmuş gibi bir ses tonu takındı ama.)İyileşti artık. Geline dönüp: -Kızım, hadi bana da bir çay daha koy. Zobaya iki dal odun at.( Her şey günah ama, daha üç hafta önce doğum yapan kadının elinden çay içmek, onu loğusa halinde yormak; hiç günah değil.) Devam etti kayınvalide: Ben Kur’an kursuna gidiyom dedim ya; kocamanı( ilk çocuktan söz ediyor) da rahat vermiyo ki anasına.Yatamıyo o yüzden. Şimdi, kursu yarım mı bırakım? Nece günah !Başladım madem, uçlayacam. Hem onun benzi hep böyle sarı zaten. Ben o günlük loğusayken, tarlaya gitmiştim. Gelinin getirdiği çayı yudumlarken devam etti: - Kurs dedim de aklıma geldi. Kur’an kursunda biz kadınlar okurken, pat diye kapı açılıp içeri bir adam girmesin mi? Aman Allahım! Orda adamın ne işi va? Hepimiz bööööööyle donduk kaldık.( Sanki adam, kadınlar hamamına girmiş.) Hoca’nım çok kızdı. Ertesi gün hemen zil taktıla oda kapısına. Şimdi artık hiç adam yüzü görmüyoz kursta. Odadakilerden bir hanım üzgün bir yüz ifadesiyle karıştı konuşmaya: -Bizim ev çok uzak kursa. Her gün dünyanın yolunu yürüyom kursa gitmek için. Loğusa gelinini çalıştıran kayınvalide rahatlattı kendisini: -Kursa gelmek için ne kadar çok adım atarsan o kadar sevaba girersin. Her adımına ayrı bir sevap yazıyo Allah. Ne mutlu sana.Keşke bizim ev de uzak olsaydı kursa. Evi kursa uzak olan sordu kayınvalideye: -Eşiniz, geçirdiği rahatsızlıktan sonra konuşmaz olmuştu, şimdi nasıl? - Doktor , “ konuşamaz” dedi. Kendisi de alışsın konuşamayacağına dedi. Nerden biliyorsa !Allah bilir!.. Konuşur konuşur.( Doktorun bilmediklerini o biliyormuş gibi.) Allah izin verdi mi öyle bir konuşur ki! (Ben de kendimle konuşuyorum içimden: Oysa, sakat olduğu için bazı organlarını ömür boyu kullanamayanlar var. Nedense, bir türlü izin vermiyor Allah bu insanlara.) Ve bu günah- sevap konuşmaları arasında, loğusa gelin konuklarını ağırladı. Hüznün ve yeni doğum yapmış olmanın gölgelendirdiği solgun yüzüyle gülümsemeye çalıştı. ( Yukarıda sözünü ettiğim kayınvalide bu yazıyı okusa; değil günaha girdiğimi, doğrudan cehennemlik olduğumu düşünür.Bu cahil kafalar cennete gidecekse, ben cennete gitmek istemiyorum zaten. Allahım sen beni affet!) Kâmuran ESEN 06 / 12 / 2007
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |