Kendi görüşlerim var -sağlam görüşler-, yine de her zaman onlara katılmıyorum. -G. Bush |
|
||||||||||
|
Google araştırmasına göre, ‘sex’ sözcüğünü Google’da en çok arayanlar, Türkiye, Mısır ve Hindistan’daki internet kullanıcıları.” (medya) Bildiğim kadarıyla, son yıllarda ‘seksi internette arama’ konusunda sürekli ilk üçteyiz. Yani bu özelliğimizin farkına yeni varmadık. Peki neden biz? a) Cinsel açlık mı? b) Cinsi sapkınlık mı? c) Ayıp, tu kaka, günah... yani cinselliğin üzerinde hüküm süren, toplumsal ve dinsel katı kurallarının, bir neticesi; ‘öcü’ sendromu mu? d) Gizli, saklı yapılan davranışların, adrenalin hormonunun, metabolizma içerisinde borsada tavan yapması için mi? e) Zevk için mi? f) Adı konulamamış bastırılmış duygulardan dolayı mı? g) Genetiğimizin derin hafızasında özene bezene saklanan, cinsel merak mı? h) Gerçek hayatta “Ailenizin gazetesi” diye yayımlanan, mazbut aile gazetelerinin internet versiyonları, adeta sanal umumhane olarak işletildiği için mi? (Bu durum da o gazetelerin genel yayın yönetmenleri genelev ağası / anası, webmaster’ları markacı mı oluyorlar? Ve/veya bu gazeteler, sadece hali hazırda var olan cinsel açlığı tıklamaya, yani paraya mı çeviriyor?) i) Hali hazırda dünya üzerinde her gelişmekte olan ülkede görülebilecek bir ‘hastalık’ mı? j) Ulaşılması kolay olduğu için mi? k) Hepsi? Sizce bu nedenlerden, hangisi bu arayışın sebebidir? Bence hepsi! Hayatında seksin kayıp olduğu, yok varsayıldığı, ancak bir ‘şey’ olarak tanımlanabildiği, bu güzelim ‘yaşanılası’ duygunun, internetin piksel tarlalarında aramansının nedeni, yukarıda sayılan sebeplerin hepsidir. Peki arandığı zaman bu internetin dehlizlerinde ne bulunuyor? Cinselik değil ama, cinselliğin bir parçası olan sadece “seks aksiyonu” mu? Eee zaten, abaza yurdum insanın da aradığı olay, tamamıyla o aksiyon... Ama, burada ne oluyorsa ‘internet’ kavramına oluyor. Bildiğiniz gibi, ülkemiz dahil bir çok ülkede, internet alkolden sonra kötülüklerin üvey anası olarak, damgalanıyor. Elbette, siz de her iki güne bir, sabah gazeteyi açtığınız da; “Chat cinayeti: Filanca şehirde yaşayan, G.N. (27) isimli, görücü usulü ile evlendirilmiş, 4 çocuk annesi kadın, 600 km. uzakta yaşayan, Kudamettin D. (45) isimli, evli 5 çocuk babası, taşfırını işçisi, erkek ile 3 aydan beri sadece fotoğraf alma ve gönderme yöntemiyle aşk yaşarken; kendisini bekâr ve 22 yaşında, fabrikatör olarak tanıtan, Kudamettin D.’nin ısrarlı davetleri sonucunda onun evine gidince, Kudamettin D. ve arkadaşları Cemal L. (35), Mahmut H. (51) tarafından, 72 saat boyunca sırayla tecavüz edilmiş...” şeklinde haberler okur; hafızanızda bu haberin başrolünü ‘mutsuz bir evlilik’ veya ‘güdük cinsel kompleksli Kudamettinler’ değil de, chat’i, dolayısıyla ‘internet’i’ başroldeymiş gibi hafızanıza kayıt ederseniz... Ve tabii ki, siz’de interneti kötülüklerin üvey anası olarak damgalarsınız. Eğer dayanabilecek mideye ve zamana sahipseniz, bir gün boyunca, ulusal televizyon kanal(izasyon)larının karşısına geçip, kritik, şüpheci ve incelemek amacıyla bir seyredeniz... Görsel medyanın toplumun cinsel açlığına hitaben yaptığı gizli ve ince pazarlama tekniklerinin yanında internetin çok masum kaldığının hemen o gün farkına varabilirsiniz. Çünkü, ulusal kanalların tamamına yakınında görev alan, kemeraman ve stüdyo şeflerinin, kanal müdürlerinin aslında çocukluklarından beri, birer ‘jinekolog’ olmak istiyorlarmış da olamamışlar gibi bir havaları var! Onların hâlâ iç dünyalarında bir ukde olarak yaşattıkları bu özlemlerini, ‘haber değeri’ var diye kadın şarkıcı, manken, konu mankeni, kazazede, stadyum ve stüdyo seyircilerinin üreme ve emzirme organlarına doğru yapılan yakın plan, detaylı çekimlerinden anlayabilirsiniz... Olmadıysa, ana haber bültenlerinde filanca şehirde, falanca giyim mağazasının, sokak ortasında yaptığı iç çamaşırı defilesini, abluka altına almış abazaların haberi verilirken, haberin görüntülerini çeken kameraman arkadaşın, sırf manken kızlarımızın böbrek alt bezlerini görebilmek, gösterebilmek için, sarfettiği ‘performansın’, ‘haber’ adı altında salonunuzun baş köşesine kurulduğunda görürsünüz! Bence İNTERNET; bugünün en masum haber alma imkânı, sunan bir aracıdır. Kuşkusuz internet bir okyanustur, bu okyanusun kimi kıyılarında; usa sığmayacak şekilde kadınlar, çocuklar, hayvanların kullanıldığı hastalık derecesinde görüntüleri bulmak, evde mutfak tezgahının üzerinde, bomba yapabileceğiniz kadar bilgi de mevcuttur. Ancak, bu okyanusta nerede yüzeceğinize dair seçme hakkınız da var, ve hatta kıyıdan çok uzaklarda, açık bilgi ve haber alma denizinde gezinme imkânınız bile var... Peki, şimdi soruyorum: Adeta “fix menü” tadında olan birbirinin kopyası geleneksel görsel ve yazılı medya mı, yoksa neredeyse sonsuz seçme hakkınız olan, İNTERNET mi tehlikeli? Mısmıl olun...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Demirhan Ocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |