Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Yüzümü hangi geceye dönsem sen varsın artık. Hangi çareye yaslasam başımı, omzundan itip beni yere düşürüyor hasretin. Şimdi, deli bir yağmur öncesi sana sığınmak için, neler vermezdim diyorum. Ah! Kalbimin adı konmamış, insan izi tutmamış sahili. Ah! Hükmedemediğim coğrafyamın onurlu İstanbul’u, nerdesin? Ellerimi bir kahve fincanında ısıtmak mıdır, sensizlik? Yaşamak mıdır hayatı, yalnızca nefes alıp vererek? Kollarının yerine, koca bir boşluğu oturtmak ve sen diye, o boşluğa sarılmak mıdır? Hiç göremediğin leylaklar, koklayamadığın hanımelileri açıyor bahçemde. Yanımda olamadığın her gün, bir umudu daha asıyorum şu erik ağacına. Bu mudur baharın bana verdiği müjde diyorum, her seferinde. Bir vuslat bağışla geleceğime, bir anı daha bırak ya da tutunacak bir dal uzat, … Bir ses çıkar, yokluğunu emzirdiğim günlerimin kefaletine. Gelmedin… İçimden bir nehir ayrıldı, ucu bucağı olmayan okyanusuna katılmak için. Bir damarı daha çatladı gözlerimin, pınarından oluk oluk sensizlik akıyor. Gelin kuşakları gibi üç kez dolamasaydım sevdanı belkemiğime, yorgun gecelerim ellerimdeki tütün kokusunu da alıp gitselerdi başımdan, belki bu iliklerimi donduran yalnız sabahlarda sıcacık kalabilseydim, bu kadar çaresiz kalır mıydım diyorum kendime. Gündüzlerimden çalıp, gecelere yama yaptıran sensizlik, kim bilir kaç kez üzerime devrildi, haberin var mı? Kaç kez öldüm, bir isyanı boğazımda kuruturken, kim bilir? Ne zaman söylemeye çalışsam şarkımızı, kuruyor dudaklarım. İsmin, derin bir kuyudan yüklesen çığlıklar gibi büyüyor içimde. Halatlarım olmadan düşmek bu karanlığa, sen olmadan tutunmaya çalışmak, ışığa kavuşma umuduma yeter mi sanıyorsun? Gel artık… Dilimize bir hasret gevezeliği çöksün, savrulsun nefesin ciğerlerime. Eksik olan ne varsa tamamla bedenimde, gel! Ya da, deniz şehrinin sularına, bir çakıl taşı bulup at benim için. Yarım kalmış bu aşk için, kabarsın deniz. Bir akşamüstü çayına eşlik etsin hayalim. Susup, ufacık bir iç çekişinden tutunsam sonra, başını gökyüzüne her kaldırdığında, sonsuz bir huzur olup, en derin mavi olup, öpsem alnından seni… Ah, fikri sancılı gecelerimin gözaydını, aşk gibi; ismi tek heceli mucizem benim. Ah, yüzümdeki pembeliğin sebebi, ömrüme her saniye yağmur indiren iklim, nerdesin? Gelmeyeceksin… Öyle ya, korkusuzca sevemedim ben seni. O, benim sevgilim, her şeyim, diyemedim. Hangi beddua tuttu beni, hangi yanlışa düştüm ki, sana gelemiyorum? Bu bedel, bu bedene fazla değil mi, neden hala ödenmedi, bilemiyorum. Seni yaşayacaksam tüm uykularım feda olsun demiştim bir sabah ağartısında. Yanında uyanabileceğim bir tek gün için, ömrümü verebilirdim, söyleyemedim. Zaten ben, geçmiş zaman içindeki varlığın için değil, yaşayamadıklarımızın korkunç ıstırabı için ağlıyorum sevgilim!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Feray Korkmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |