Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
En yorgun yağmurları çekiyor dizlerine ve dizlerini göğüslerine. Şimdi tıpkı bir cenin gibi yatıyor kadın. O bu hayatta defalarca doğuyor çünkü! Yastık altı sırlarına gömülürken saçları, böyle tüm hücrelerinin lime lime acıdığı bir gecenin karanlığında, yatağındaki solgun renklerine bakıyor nevresim çiçeklerinin. Defalarca doğuyor kadın, defalarca ölmeye bir yenisi daha ekleniyor sessizce! ‘ Gitme ’ diyor fısıldayarak. Gitme, ben seni sevdim! Yüreğinde bir orman tutuşuyor kadının. Biraz daha yaklaşsa bu sonsuz yangından bir kıvılcım da adama sıçrayacak sanki. Nerdeyse bağıracak sevdiğine avaz avaz: Çekil! İçimden bir çınar daha devrilecek şimdi! Alevlerinden kaçmış ruhani bir kısrak çıkıyor kadının içinden. Yağmurun terbiyelediği, kabarmış toprak gibi, sunabileceği tüm bereketini göstermeye çabalıyor son defa. Derin çekilmiş bir nefesin, en boğuk sesiyle inliyor bu kez: Gitme, ben seni sevdim! Nihayet bir kanadı kırılıyor adamın! Bundan sonra, hangi bedende yaşarsa gelgitlerini, o soğuk, o yaban yatakların başındaki konsola, kol saatiyle birlikte ruhunu da bırakacağını anlıyor artık! ‘Bana kalan bir kırık kanat olsun ’diyor adam içinden. Şimdi gidersem ve hiç dönmezsem, kendi kanama saatlerini kendi belirleyen bir yara olmam onun içinde. Kalbime usulca bıraktığı bakir bir ruhla başa çıkabilirim. Evet, bunu yapabilirim! Oysa görmüyor adam, karşısında akan gölde, kendi aksini. Bu kadın her şey gibi, acıyı da yakıştırıyor ya kendine… Artık kısrak, yenilginin nihayetinde gözü yere bakan komutanlar gibi, dönüyor kaçtığı yangın ormanına. Son umudu da, kırık testisinin dibine çöküyor usul usul. Biran sendeliyor kadın, ‘kıyamet bu olmalı’! Hadi kendine gel, hadi kadınlığına gel ve ağlama hakkını kullan diyor içinden bir ses. Anlat ona, balın şehvetine kanmış arıların, çiçeğe muhtaçlığını. Zemheri zürafası gibi ayıplanan bir sevdayı, nerede sakladığını, bağrını açıp da göster! Şimdi çağlıyor kadın, dişlerinin dehşetle kemirdiği dudaklarını aralayarak: ‘gitme ’ diyor sadece. Gitme, ben seni sevdim! Adam, diğer kanadını kendi kırıyor bu kez. Yataktaki bu en derin sığınağına, bu en deli kısrağına ve bu en koşulsuz aşkına dönüyor birden. Kıvranan cenine bakarken, kırık kanatlarını örtüyor üzerine. Çünkü oda biliyor, bir gün tekrar doğacak kadın. İçinde kırılmış bir gülücükle öperken onu, ‘bu ağzımın son tadıdır’ diyor kendine. Kadının, kulağında oynaşıyor adamın sesi: Bu senin suçun değil. Ben her zerreciğine hasretle de yaşarım seni… Ve doğuyor kadın, yatakta doğrulurken: Git! Ben, sen olmadan da severim seni…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Feray Korkmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |