Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
: ( O yok. Bir kaza da koptu. Evet doğru duydunuz! Bugün size sırrımı açıklıyorum, benim sağ elim yok. Sadece sol elim var : ( Üzülmeyin, ben alıştım artık. Hem hep söylemez miyiz? Bardağın dolu tarafını görmemizin gerektiğini. Sol elim var ve yazabiliyor, iki eli olupta yazamayanlara nazire yaparcasına. İşte bugün, yani sağ elimin ölüm yıl dönümünde, sizi onu anlatacağım. Ondan nasıl ayrıldığımı. 29 nisan 2001 Gözlerimi hastane odasında açtım. Aynı filmlerdeki gibi, neler olup bittiğini hatırlamıyorum. Bir kaza yaptığımı biliyorum ama, elimin koptuğunu bilmiyorum. Bilmediğimden mi? Yoksa narkozun etkisinden mi bilinmez, acısınıda hissetmiyordum. Belki inanmazsınız ama var gibi geliyordu bana, zaten bir sürü sargı var, nereden bile bilirdim, sargının altında yokluğun olduğunu. Hoş hala elimin var olduğunu düşündüğüm anlar olmuyor değil. Doktorlar bunun normal olduğunu söylüyor. Her neyse, Kendime geldikten bir kaç saat sonra, babam, elimin kesildiğini söyledi. O anda ne hissettiğimi anlatamam. Yaşanılası ve ancak öyle anlaşılası bir acıydı. Yoo, yoo, Allah düşmanımı bile esirgesin, yaşanmayası, anlaşılmayası ve şuanda da anlatılmaya çalışılmayası bir acıydı. Dile kolay, o benim sağ elimdi, esas elim oydu, sol elimde önemli tabi ama, BENİM ESAS ELİM OYDU. O gidince yarım kalmadım ben, daha da fazla eksildim. Neyse, ne yaparsın olan oldu, yapılacak birşey yok, artık çok fazla üzülmüyorum. Sadece o günleri hatırladığımda, kulağımda, "Baba doktorlara söyle elimi getirsinler bana, görmek istiyorum onu" sözleri yankılanıyor, birde ölmüş olan elimle, göz göze gelişim. Hemşire, hafif kırmızı, şefaf bir poşetin içinde, sanki tiksinç birşeyi tutarmış gibi tutarak göstermişti onu bana, annem bakamadı, oysa biraz kana bulanmış olsada benim elimdi. Daha dün, kolumun ucunda duruyordu. Kımıl, kımıl. Şimdi ise solmuş bir papatya gibi boynunu bükmüş öylece yatıyordu orada. ( O gün bu gündür, hiç bir papatyayı dalından koparmadım) Nereden aklıma geldi bilmiyorum ama, elimi gördüğümde aklıma ilk gelen, sabah uyandığımda kafesinde ölü bulduğum muhabbet kuşu geldi. Sağ elimle tutup çıkarmıştım kafesinden onu, can kuşu göğüs kafesinden çıkınca,bir garip olmuştu. Aynı elim gibi. Öyle işte, bir kuş kadar yabancıydı bana artık elim. Elim, el olmuştu bana. Bu duygu çok kötüydü. Elimde dahil olmak üzere, herkesi odadan kovdum. Benden ayrılan elimin ardından döktüğüm göz yaşlarımı, arta kalan elimle silerken, kimse yanımda olmamalıydı. vücudumun bana kalan ve yaşayan parçalarından başka hiçbirşeyi istemiyor ve sevmiyordum. Hırçınlığımı doktorlar aileme, psikolojik tramva geçirdiğim, zaman içinde durumu kabullendikten sonra düzeleceğimi söyleyerek anlatıyorlardı. Bense ne doktorların sözlerini, nede ailemin sözlerini önemsemiyordum. Çünkü hiç biri beni ANLAMIYORDU. Benim acımın elimin yokluğundan kaynaklandığını zannediyorlardı. Kabullenemediğim şeyin tek elle yaşamak olduğunu düşünüyorlardı. Oysa beni zorlayan, tek elle yaşamak değil, bir elim ölümü tutarken, kalan elimle yaşama tutunmaktı. Hımmm anlıyorum seni demeyin, Anlamıyorsunuz, anlayamazsınızda, anlasanızda hissedemezsiniz. Ölümü yaşamayan bilemez. Benim yarım öldü, o gün benim bir parçam öldü. Hatta Gömüldü O. Düşünsenize bir mezarım var benim, hatta mezar taşım. Ve içince bedenimin bir bölümü duruyor. Ben bayramlarda dedemi ziyarete gittiğimde onuda ziyarete gidiyorum. Belki elim, onu bırakıp eve dönerken, el sallıyordur arkamdan. Bilemiyorum. Çünkü onu tek başına bırakıp giderken, hiç bir zaman arkama dönüp bakamıyorum. Çünkü korkuyorum, gözümün önüne, ölü elimin kırmızı poşedin içindeki halinin gelmesinden. O kadar pişmanım ki, poşedin ağzının sıkıca bağlı kalmasına izin vermiş olmama. Saçma geleceğini biliyorum ama, elimin orada, poşedin içinde havasız kaldığını düşündükçe, soluk darlığı çekiyorum. Boğazıma birşeyler düğümleniyor. Öyle işte, artık biliyorsunuz, benim sağ elim yok, aslına bakarsınız var, ama ölü. Bense diriyim, sağ kolumun ucundan, ölümle el ele tutuşmuş yaşayan bir diri. Aslına bakarsanız sizler gibi biri. Ölümle el ele yaşayan ve buna rağmen ölümü unutan, kendini hayata kaptıran.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal pismisoglu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |