"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Kim demiş yalnız olduğumu. Sabah olup uyandığımda biri gelmiş evin tüm ışıklarını yakmıştı. (lanet olsun, sabah, sabah eve güneş düşer mi? İnsanı bir türlü uyutmuyor.) Bu güneşi oldum olası sevmişimdir, hele birde yeni doğuyorsa, ufukta oluşan kızarıklık, yeni demlenen tavşankanı, neşeli kahvaltı çaylarını hatırlatır. ( insan uyurken yalnız olmuyor ki, galiba yalnızlık bedene ait bir özellik. Uf yaa, güneş her gün böyle sabahın köründe doğmak zorunda mısın? Erkenden uyanmak istemiyorum.) Yatağımın boş olan yarısını ısıtan güneş, içimi taze bir umutla dolduran yeni gün, sıcak soba dumanlarının isiyle kararmış kayseri, günaydın, ( gezegenim diye bu kadar düşüncesiz olman yersiz. İçin yanıyor diye, insanlara acı çektirmek zorunda değilsin ki. Kabul et, beni mutlu bir rüyadan uyandırıp, günaydın diyecek kimsemin olmadığı bir dünyaya çağırman, sadistçe ve hastalıklı bir ruhunun olduğunun göstergesi ) İnsan, hayatı güzelleştirmek istiyorsa, önce kendini güzelleştirmeli, bir şehri güzelleştirmek istiyorsa önce evini, evini güzelleştirmek istiyorsa ilk olarak odasını, ( aslan yattığı yerden belli olurmuş. Ne boktan bir hayat sürdüğüm, odadaki pisliklerden belli oluyor. Şuraya bak, içinde kurumuş çay olan üç çay bardağı, yere dökülmüş fıstık kabukları, küllükten yayılan iğrenç koku, oraya buraya savrulmuş poşet çaylar. Ve okunmayı bekleyen bir not dağı.) Kim demiş, solum yapmıyor diye, masanın sandalyenin ve ders notlarının oksijene ihtiyacı yok olduğunu? Pencereyi açayım, odaya taze gün havası dolsun da bak, nasılda canlanıveriyor, rengi solmuş eşyalarım ( Hareketli olmaktan nefret ediyorum. Keşke pencereden içeri giren soğuk hava donduruverse beni. Bir buz kalıbı içinde yaşasam. Donmuş olarak. Sahiden ya, keşke üniversite gibi, hayatı da dondurma hakkım olsa. Canım istediğinde tekrar başlamak için ) Hayatın en sevdiğim yanı, yaşamı kendi irademe bırakmaması. Kendimde yaşama gücü bulamadığın anlarda bile, hayat beni yaşatma gücünü buluyor. Ben ondan vazgeçsem de o benden hiç vazgeçmiyor. Hep hayata, yani kendine güzel bir şeyler katacağımı düşünüyor. Bu kadar ümitperver ve iyi yürekli bir hayat nasıl sevilmez. ( şu karşıdaki caminin kubbesine konan kuşları anlayamıyorum. Ne anlıyorlar ki, her gün yem aramaktan. Çok aptalca. Kuş beyinli canlılar. Sadece kuşlar değil, tüm canlılar kuş beyinli, ve hayat denen sadist, oradan bizi seyretmek senin için keyifli oluyor mu? ) Mmm, nereden başlamalıyım. En iyisi odadaki tüm eşyaları dışarı çıkarayım. Kış olması neyi değiştirir ki, madem bugün yazdan kalma bir gün, yazdan kalma bir işimi yapayım. Şu odanın duvarlarını boyayım. Şarap sarısından sıkıldım. Canlı bir renge boyayım. ( bu odanın duvarları kaç kez boyandı. Bu kaçıncı renk değişimi. Ve kaçıncı hiçbir şeyin değişmeyişi ) Uff ya, sıvada bozulmuş, bir sürü çivi izi. Yarım kiloda saten alçı alıp sıvayım bu delikleri. Bacadan da is akmış, onu da kapatacak bir kapak bulayım. Mmm başka ne eksik, hımm buldum birde yerlere serecek eski gazete alayım. Kurumuş boyaları jiletle kazımak istemiyorum. ( sen iflah olmayacaksın çocuk, çivi izini saten alçıyla kapatman neyi değişir, duvarda çivi izi kalmasına yol açan resimlerin yeri boş kaldıktan sonra. Sen en iyisi bir kilo saten alçı al, serumun içine karıştırıp intravenöz yolla kanına karıştır. Kalbine gelip oradaki boşlukları doldursun. Hem belki o zaman içindeki çivi izleri kapanırda duvardaki çivi izleri seni rahatsız etmez.) Yazar notu: bir cismi iki eşit güçteki kuvvet iki zıt yönde çekerse, ne olur? Cisim hareket edemez. Olduğu yerde kalır. Gollom’da bugün olduğu yerde kaldı. Ne odasını düzetti, ne de kanına saten alçı karıştırarak intihar etti. Sadece ders çalıştı. Arkadaşından öğrenmişti, sorumlulukların sorunlarından daha büyükse, sorumluluklarını yapmalısın. Böylece yeni sorunların olmaz. Yazar notu iki: Hayattaki boşlukları ve çivi izlerini dolduracak tek şey, zamandır. İnsana düşen beklemek, çünkü nasıl olsa “ hayat sıvar kendini.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal pismisoglu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |