..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Başkaldırı > SERAY ANIL




2 Nisan 2007
Bir Kadın...  
SERAY ANIL
İnsanın sevgilisinin varlığı maddenin varlığını açıklayan genel geçer temel fizik kanunlarıyla açıklanamaz ki... Sevgilinin varlığı genel geçer fizik kanunlarıyla değil, felsefeyle açıklanabilir ancak…


:BDHE:
Bir kadın sırtını duvara yaslamış, zamanın gece yarısını çoktan geçtiği o karanlık gecede sırtını yaslamak için duvardan daha güzel bir şey bulamamış, öylece duruyor tek tük insanların geçtiği sokağın başında. Simsiyah-belki de değil kimbilir-dalgalı saçları uçuşuyor gecenin karanlığına meydan okurcasına. Uzaktan kahve, yakından yeşil-belki de değil-gözleri uzun aralıklarla açılıp kapanıyor, kaldırım taşlarına yönelttiği gece gibi puslu gözleri dalıp dalıp gidiyor. İncecik bedenini saran koyu gri paltosu, karanlığın içinde öylece duran yapayalnız kadını daha da çekici kılıyor. Kör gecenin karanlığında, deli rüzgarın kucağında, herhangi bir sokağın başında bu yalnız kadın ne yapıyor, ne düşünüyor, kimse umursamıyor kadının da umrunda değil hiç kimse ve hiçbir şey.

Kendini bulmuş ama aradığını bulamamış bu yalnız kadın, kimselerin farkına varmadığı varsa da umursamadığı bu yapayalnız kadın uzun süredir dalgınca kaldırıma yöneltmiş olduğu kahve-belki de yeşil-ama kesinlikle puslu gözlerini aniden puslu gökyüzüne çevirdi. İpince bulut kümeleri gökyüzünde hızlıca ilerlemekte, ay bulutların ardında kaybolup kaybolup tekrar belirmekteydi. Ayın nazlı bir genç kız gibi bir kaybolup bir görünen aydınlık yüzünden kadının karanlık yüzüne yansıyan bir demet ışık kadının nemli kirpiklerinden yüzüne doğru usul usul süzülen birer damla gözyaşındaki gizli hüznü açığa vurmuş olmanın üzüntüsüyle titredi, kadın gözyaşlarındaki hüznü gizlemek istercesine narin ellerini yüzünde ve hızlı hızlı kırpıştırdığı kirpikleriyle gözlerinde gezdirdi.

Nemli gözleriyle puslu gökyüzünü dalgınca seyredururken aniden dün bir grup insana karşı haykırdığı sözleri hatırladı: “Neden mi?.. İnsanın sevgilisinin varlığı maddenin varlığını açıklayan genel geçer temel fizik kanunlarıyla açıklanamaz ki... Bir hacmi, bir kütlesi olan ve doğada belirli-az ya da çok-bir yer kaplayan her insan sevgili değildir ki... Ve her sevgili kişinin bir bilemediniz iki metre yarıçapındaki kendi doğasında belirli bir yer kaplamaz ki... Bazen uzakta değil midir sevgili?.. Sevgilinin varlığı genel geçer fizik kanunlarıyla değil, felsefeyle açıklanabilir ancak… Tıpkı, denizin gözünü bile kırpmadan ikiye ayırdığı bu şehirde diğer tüm ayrılıkların da daha doğal karşılanmasında mevcut bulunan ince felsefede olduğu gibi... Ve tıpkı... Bu şehirde... Ölümlerin daha doğal karşılanmasında mevcut bulunan felsefede olduğu gibi... Sevgilinin varlığıyla yokluğu arasındaki geçişmeleri ve geçişmeleri takip eden çekip gitmeleri fizik değil ancak felsefe açıklayabilir sevgili dostlarım... Ve... Aşk da ancak felsefeyle açıklanabildiği noktaya kadar vardır, başka bir deyişle temel fizik kanunlarına tabi bir-sözüm ona-aşk yok olup gitmeye mahkumdur; belki de hiç olmamıştır, hiç yoktur. Düşünce ve fikir birliğiyle, ortak bir dünya görüşüyle, hayata bakış yönünün tekliğiyle ve nispeten birbirini andıran geçmiş birikimlerle-ki tüm bunlar aşkın felsefik boyutunu oluşturur- içi doldurulamamış, fiziğin ve aynı zamanda fizikselliğin esiri bir birliktelik ne acıdır ki kişilerin kendi kısa tarih sayfalarından silinmemek için direnecek güce sahip değildir... Yani ne yazık ki... Sahip değildir işte...” diyerek bitirmişti sözlerini. Ve karşısındakilerden gelecek yorum, tepki ya da destek cümlelerini beklemeye gerek görmeden bulundukları ortamı terk etmişti; sözlerine en büyük yorum, tepki ya da destek ancak ve ancak henüz kurmadığı kendi içsel cümleleri olabilirdi. Dışsal cümlelere daha önceleri hiç olmadığı kadar kapatmıştı kendini.

Uzunca bir sürenin ardından uzaktan kahve, yakından yeşil-belki de değil-ama fazlasıyla güzel ve dalgın gözlerini gökyüzünden koparmayı başardı, yorgun bedenini de soğuk duvardan ayırıp başı önde, gözleri yerde uzaktan siyah yakından koyu gri ama kesinlikle çekici bir siluet şeklinde sokağın içlerine doğru ilerledi... Ağır ağır ilerledi... Desteksiz, yorgun, mutsuz ve umutsuzca ilerledi... Bir apartmanın kapısından içeri girip kaybolurken girdiği kapıdan günlerce çıkmamaya yemin etti... Ruhundaki yorgunluğun bedenine yansımasının eseri olan fiziksel yorgunluğun etkisiyle merdivenleri ağır ağır tırmandı, her bir basamakta apayrı düşüncelere daldı... Düşünceleri yapışkandı... Evin kapısını yavaş hareketlerle açıp içeri girdikten sonra kapıyı kilitleyebileceği her yerden kilitlediğinden emin olmalıydı, evinin kapısıyla birlikte tüm isyanı ve dargınlığıyla içinin tüm kapılarını da dış dünyaya kapayıp iyice kilitlemeyi unutmadı... Kimin onu bunca üzüntüye boğmaya hakkı vardı?...

“Kimin?..”

“Kim-sen-in...”

SERAY ANIL

.Eleştiriler & Yorumlar

:: YAZMAYA DEVAM...
Gönderen: DOĞAN ERCAN / istanbul/Türkiye
4 Haziran 2007
BILMEM BENI HATIRLARMISIN AMA BEN YAZILARINI TAKIP ETMEYE CALISIYORUM. BENCE DEVAM ET DAHA COK YAZ DURMA..BEN BEGENIYORUM BAKISINI DUNYAYA KAL OLE GENE YAZ INADINA YAZ HERSEYI YAZ...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın başkaldırı kümesinde bulunan diğer yazıları...
"Gitme"
Benim Adım Gelin (Gelen) Değil Gidendi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gökyüzünde Aşk
Kelimelerin Dansı
Beklemek Ne Zor Şey Bilir misin?
Sen İstanbul"um, İstanbul"um Sen...
Düş (Ünce) Lerim
Alıp Başımı Gitmek İstiyorum
Türkiye Sevdası
Seni Sevmeme İzin Verme Birtanem...
Muhittin Bey
Seni Düşünüyordum...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bitişler Başlangıçlar [Deneme]


SERAY ANIL kimdir?

Yaşayan benle yazan benin birbirleriyle olan mücadelelerinin tek gerçek tanığıdır üçüncü ben.

Etkilendiği Yazarlar:
George Orwell, Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Maksim Gorki, Charles Dickens


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © SERAY ANIL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.