..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > SERAY ANIL




5 Haziran 2007
Düş (Ünce) Lerim  
SERAY ANIL
Düşüncelerimin rüzgarında içim titredi, düşüncelerim bana bir çok bireyin aksine sıcak kuytular sunmamakta idi. Düşüncelerim, hayatlarındaki sıcaklığı yitirmiş, belki de hiçbir zaman sıcak bir hayata sahip olamamış insanlar adına hayatımdaki sıcaklığa rağmen beni üşütmekteydi.


:BIAJ:
Orhan Veli’nin değerli anısına…

Boğazın kıyısında, herkese ait bir bankta oturuyorum, o bankın bana ait olduğu kadar herkese ait oluşundan kolay kolay anlaşılamayacak, bazılarınca delilik olarak karşılanacak huzur dolu bir mutluluk duyuyorum. Düşüncemi delilik olarak yorumlayacak bir dolu insanın içinde bulundukları toplumsal yabancılaşmanın farkında bile olmadıklarını ve büyük olasılıkla bu yabancılaşmanın farkına varamadan ölüp gideceklerini düşünüyor ve kendi adlarına mutlu olan bu insanlar adına üzülüyorum. Nasıl olabiliyordu bunca yabancılaşma, bunca duyarsızlaşma… Olmuyordu aslında, “olduruluyordu”. Düşüncelerimin rüzgarında içim titredi, düşüncelerim bana bir çok bireyin aksine sıcak kuytular sunmamakta idi. Düşüncelerim, hayatlarındaki sıcaklığı yitirmiş, belki de hiçbir zaman sıcak bir hayata sahip olamamış insanlar adına hayatımdaki sıcaklığa rağmen beni üşütmekteydi.

Düşüncelerimin serin rüzgarlarında üşüyedururken, gözüm masmavi sulara bembeyaz köpükler armağan ederek geçen, geçerken bembeyaz martıları peşine takıp sürükleyen bir gezi vapuruna takıldı, güzel ülkemde kim bilir, denizin üzerinde süzülen bir gemi, bir vapur, bir kayık görmeden büyüyüp giden kaç çocuk ve böyle güzel bir manzaraya şahitlik edemeden ölüp giden ve gidecek olan kaç insan vardı? Düşüncelerime yeni düşünceler ekleyerek ve düşüncelerime yeni düşünceler eklendikçe daha da üşüyerek bakakaldım giden vapurun ardından. Orhan Veli’nin:

“Bakakalırım giden geminin ardından,
Atamam kendimi denize, dünya güzel” beyiti düşüncelerime eşlik etti.

O an hissettiklerim tarif edilemezdi.

Kıyıda İstanbullular balıktan yana şanslarını deniyordu, oltalarıyla balık tutmaya çalışanlar bana, karışık düşüncelerimin arasında balıkçı teknelerini çağrıştırdı. Bu çağrışımların sonucu zihnimde oluşan hayal ve bu hayali takip eden düşlerim tıpkı Orhan Veli’nin şiirindeki gibiydi:
“…
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul…
Ruhları sustuğu vakit martıların
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Deniz kızları mı dersin, kuşlar mı dersin,
Bayramlar, seyranlar mı dersin,
Şenlikler, cümbüşler mi,
Gelin alayları, teller duvaklar, donanmalar mı.
Heeeey!!!
Ne duruyorsun be, at kendini denize!
Geride bekleyenin varmış, aldırma!
Görmüyor musun her yanda hürriyet.
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol,
Git gidebildiğin yere!”

Atamadım kendimi denize… Gidemiyorum hiçbir yere…


Artık dönüş zamanı gelmişti. Eve vapurla dönmenin içinde bulunduğum ruh haline en uygun seçenek olduğuna karar verdim. Vapura son anda binmeye çalışan İstanbulluların telaşına inat hava ve deniz sonsuz bir sükunet içindeydi, benim içimdeyse yüzüme yansımayan düşsel ve düşünsel fırtınalar kopmakta idi. Çımacının gemiyi iskelede tutan halatları sökmesini, iskeleden ağır ağır uzaklaşışımız izledi. İskeleden ayrılışımız, sanki tüm ayrılıkları(mı)n sembolik bir ifadesi gibiydi. Göğün rengini kendine renk edinmiş masmavi sulara, bembeyaz köpükler armağan ederek geçen, geçerken bembeyaz martıları peşine takıp sürükleyen bir vapurda olmanın heyecan dolu mutluluğuyla beynimdeki düşünce bombardımanından bir süreliğine uzaklaşabildim-ya da bana öyle geldi. Batmaya yüz tutan güneşin çekingen aydınlığı altında Avrupa Yakası gri, gizemli bir siluetti; İstanbul’u İstanbul yapan asıl şey Sultanahmet Camii, Ayasofya Müzesi ve Topkapı Sarayı’ndan Galata Kulesi’ne doğru uzanan bu eşsiz siluette gizliydi.

Düşüncelerimdeki yoğunluğa, duygularımdaki yoğunluğun eklenmesi bir de rüzgarlı vapur yolculuğuyla birleşince ruhumu sarhoş etti. Hüzün dolu bir mutluluk ya da umut dolu bir çaresizlikti hayat o an ve ben hayatın geçici ama vazgeçilmez bir parçasıydım, düşündükçe daha da çok var olan. Ben herşeydim ve hiçbirşeydim herşey olduğum kadar… Ben hayattım, hayat da ben, ben hayat olduğum kadar... Ve daha da önemlisi… Ben İstanbul’u seviyordum, İstanbul da beni. Bundan daha büyük bir aşk olabilir miydi ki?..

SERAY ANIL



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gökyüzünde Aşk
Kelimelerin Dansı
Beklemek Ne Zor Şey Bilir misin?
Sen İstanbul"um, İstanbul"um Sen...
Alıp Başımı Gitmek İstiyorum
"Gitme"
Türkiye Sevdası
Seni Sevmeme İzin Verme Birtanem...
Muhittin Bey
Seni Düşünüyordum...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bitişler Başlangıçlar [Deneme]


SERAY ANIL kimdir?

Yaşayan benle yazan benin birbirleriyle olan mücadelelerinin tek gerçek tanığıdır üçüncü ben.

Etkilendiği Yazarlar:
George Orwell, Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Maksim Gorki, Charles Dickens


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © SERAY ANIL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.