"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Sancılı bir başlangıçtır benim için bir yazıya başlamak. Ne yazacağım kafamda az çok oluşmuştur, kahramanı, konusu, kurguları beynimde savruk notalar gibi dolaşmaktadır. Tek yapmam gereken masanın başına oturup kelimeleri, satırlara aktarmaktır, fakat bu süre çok sıkıntılı, sancılı geçer. Nereden başlayacağımı bir türlü bilemem. Bazense bir korku olur içimde yanlış kelimelerin yanlış yerde olması korkusu. Ya da metni tamamlayamama korkusu. Öyle çok düşünür öyle çok korkarım ki, sihirli kelimeleri yan yana getirememekten. Ama bir de yazmaya başladım mı, bir kaç cümle yazdım mı, artık ardından diğer kelimeler, bir derenin çığlıkları gibi peşi sıra satırlarıma akar. Kimi zaman yeni okuduğum bir kitaptan onun kahramanından, ya da yazarın hayatından etkilenir onunkine yakın bir öykü yazmaya çalışırım. Bazense, pazarda gördüğüm bir kadının gözleri aklıma takılır, onun bakışlarına mana bulmaya çalışır, onun iç sıkıntılarını, yakarışlarını, belki de anne kimliğini ekleyerek yazılarımı genişletirim. Yazmak böyle bir şey değil mi? bir şeylere derinlemesine bakmak, baktığını ardında başka şeyler aramak. Sadece gördüğün iki gözde değil, onun arkasında ki derinlikte olmalı aklın. Anlam yüklemesin bazen, yolda gördüğün çimlere. Baharın sevincini çimlerle beraber sen de hissetmelisin. Bankta otururken gördüğün küçük kızın sağa sola hızla koşup, kelebek kovalama mutluluğunu yüreğinde taşımalısın, onunla beraber. Yoksa nasıl yazar olacaksın! Ne anlatacaksın yazılarında? Yazmak farklı bir dünyaya girmektir. O an sanki orada değildi kilometrelerce ötelere gitmek, belki de yüzyıl öncesine. Kafanda bir kahraman yaratmak, onun düşündüğü gibi düşünmek, onun sevdiği şeyleri sevmek. Onun köyün de yaşamak, çağlayanın sesini onun kulağıyla duymak. Onun neşeni, sevincini belki de hıçkırışlarını yüreğinde duymak, ihanetin acısını onunla beraber hissetmek. Ya da zorlu bir hayat mücadelesini, çetrefilli düşünceleri onunla paylaşmak. Zaman denen bu geçici mevsimi birlikte yaşamak. Bazense kahramanın hayatın gayesini çözme çabalarına katlanmak. Arayışlarına, suallerine cevap aramak, onunla beraber çöllere düşmek. Bu duygular içinde sen ayrı bir âlemde kahramanınla beraber yol alırken gelen bir telefon, ya da ansızın çalan kapı seni kendine getirir. Belki de kızarsın gelene eğer girdiğin dünya çok güzelse, beni uyandırdı diye. Yazmak zordur, yalnız kalmam gerekir, kendine kendine düşünmen ve de geceler boyu okuman, kendini geliştirmen. Yeni âlemlere, yeni dünyalar açılman, yeni insanların hayatını tanıman gerekir. Sık sık sokaklara çıkıp insanları gözlemen, sokakta gördüğün bir kediyi sevmen, duygularını hemen oracıkta satırlara aktarman gerekir. Sadece bakman değil, baktığın yüzlerin içini görmen, onlara işçi, baba kimliği eklemen. Kurgulaman gerekir sokakları, Arnavut kaldırımları, pencerede gördüğün şebboyu daha yakından izlemen. Yazar olmak dağları aşmak, yalçın kayaları geçmektir, mücadele etmektir. Bu yolda karşınıza her şey çıkabilir, devler, canavarlar… Sabır ister, azim ister, inat ister yazarlık. Edebiyatın saati yavaş işler çünkü. Eğer sabırlı iseniz, inatla da işinize dört elle sahip çıkarsanız o zaman menzile varabilirsiniz. Fakat bunun bedeli çoğu zaman bir ömürdür. Öykünüz, makaleniz oluşmuşsa, artık notalar yerini almış güzel bir besteye ya da bir sonata imzanızı atmışsınız demektir. Artık orkestra şefliği görevini yerine getirip, nota sehpasına hızla üç kere vurmanız gerekir. İşte o an mısralarınız melodiler gibi gökyüzüne uçacak dans edecek sizde onunla beraber kanatlanıp uçacaksınız. Yazar olmak, şef olmak, müzisyen olmak gibidir. Onlar nasıl notları yakalayıp bir düzene sokup bize sunuyorlarsa, yazarlarda aynısı yapmaz mı? Kelimeleri avlayıp, cümleler kurup, bize melodi gibi sunmazlar mı? Metin bittikten sonra, arkanıza yaslanıp, şöyle bir okuyup, içinize sindikten sonra ki mutluluk, köpüklü bir Türk kahvesi içme tadında değil midir? Bir hastalıktır yazmak, tedavisi olmayan. Geceler boyu çalışmaktır, okumaktır. Gündüzün geceye kavuştuğu vakti dört gözle beklemektir. Akşamın inceldiği saati sevmektir. Edebiyatın içinde gezmek, gecenin gündüze kavuştuğu vakitte son noktayı koymaktır. Yaşamaktır, sevmektir, görmektir, zamanın içinde yüzmektir. İnattır, sabırdır, azimdir, çoğu zaman bedeli bir ömür olsa da, kalıcılıktır yazar olmak. neslihan
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © neslihanca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |