"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Sağa mı dönecek yoksa sola mı? Ben ne tarafa gideceğim? Aman ne fark eder ki. Birlikte yürüdükten sonra. Evet sağa dönüyoruz birlikte. Fark etti mi beni acaba? Tam emin olmasa da en azından biraz hissetmiş olabilir yanında yürüdüğümün. Birazdan bir yol değişimi yapacak ve benim burada ayrılmam lazım. Kimseyi rahatsız etmenin de lüzumu yok. Hem zaten beni düşünmeye başladıktan sonra bu işin hiçbir tadı kalmıyor. Adımlar ya hızlanıyor ya da ani durmalar başlıyor. Ve bu da benim için yeni birini bulma zamanı demek Elveda yol arkadaşı. Bana kısa bir süre içinde olsa yalnızlığımı unutturdun. Umarım bir daha karşılaşırız ve bu sefer yine yalnız olmam da seni ben yolcu ederim. Hazır durmuşken bir sigara içeyim. Hem size anlatacaklarım var. Bir insana sokulmak. Hiç tanımadığım bir insanla bir iki dakikalığına dahi olsa birlikte yürümek. İçimi ne kadar rahatlatıyor bilemezsiniz. Neden böyle yapıyorum ki? Yalnızlıktan mı? Bilmiyorum. Neden yaptığımın çok mu önemli? Çok güzel bir nedenim olsa beni affetmeniz daha mı kolay olur? O zaman garipsemez misiniz bu davranışımı? Beni önemsiyor musunuz? Ya da aranıza almak mı istiyorsunuz? Garip olmayım ve sizi rahatsız etmeyim de bu size yeter. Yoksa yaşamışım kimin umurundaki. Evet çok yalnızım. Ama sanıyor musunuz sadece bunun için yaklaşıyorum yanınıza? Siz izin veriyorsunuz benim sokulmama. Sizde bundan keyif alıyorsunuz. Tabiî ki katlanabildiğiniz bir sınır var. Her şeyde olduğu gibi bu yürüme eyleminde de tahammül noktanızı geçmediğim sürece bir sorun yok. Kimisiyle yarım saat yürüdüğüm olur benim ve fark etmez bile beni. Ben sıkıldığım için ayrılırım yanından. Bazen de ilk dönemeçte ayrılırım. Sınırlarınıza uyduktan sonra kimse rahatsız olmaz bu işten. Zaten garip bir davranışı olan her insanı size zarar vermediği sürece umursamazsınız. Bu hepimizin ortak bencilliğidir. Dostlarımız bile kendinize zarar verdiğinizi söylerken aslında dostluğunuza ve onun arkadaşlık ihtiyacına zarar verdiğinizi belirtir. Eskiden ne güzeldi derler. Güzel olan onun sizi kabulleniş şeklidir ve bu değişmeye başlamıştır artık. Bundan rahatsız olması sizi önemsemesi anlamına gelmez. Hatta garip biri olduğunuz kabul eden arkadaşlarınızın gözünüzde bile sizin gariplik sınırınız vardır. Bu sınırı geçtikten sonra. Sizi normal biriymişsiniz gibi uyarma saçmalığında bile bulunurlar. Demin ki adamın sınırı her hareketinden belliydi. Tam ayrılmam gereken yerde ayrıldım. Bir adım daha fazla gidemezdik birlikte. Bir adım sonra sigara yakmak için duracaktı. Ve ben duramayacaktım. Ama önce ben yaktım sigarayı. Şuan ne düşünüyor söyleyeyim mi size? Gereksiz kuruntu yaptığının farkına vardı ve benim hakkımda kötü –yanlış- düşündüğü için vicdanı rahatsız. Oysa kısmen yanlış bir düşünce değildi kafasından geçen. Bilerek onun yanına sokulmuştum. Yanlış olan kısmı ise. Ona zarar ve rahatsızlık vermeyecek olmamdı. Bu bile özür için yeterli bir neden ya. İşte benim gariplik diye özetlediğim durumum bu. Ben insanlara sokulup, onlarla yürümekten keyif alıyorum. Bunun nedeni en başka belirttiğim gibi benim için önemsiz. Ama sırf sizin için bazı nedenler araştırdım. Ve bunlardan bahsedeceğiz bu kısa öykümüzde. Sırf sizin. Bunu bilinçli yapanların ve istemsiz yapanların nedenleri. Bunlar olacak bu öyküde ve birazda kişisel nedenlerim. İsterseniz ya da beklentiniz başka bir şey okumaksa burada bırakabilirsiniz öyküyü? Ama sizi iyi tanıdığım için söyleyebilirim ki sırf bu sorumdan ötürü en azından 2 – 3 sayfa daha okuyacaksınız ve aradığınızı bulamazsanız bırakacaksınız. Kimse bu sorudan sonra bırakamaz. Son bir şey daha söyleyeyim. Sizin her yolculuğunuzda yanınızda olan biri size ilginç şeyler anlatacaktır. En azından bundan sonra vapurdan inerken daha fazla dikkat edeceksiniz. Bu kadar giriş yeterli. I. Yürüdü uzun yollar boyunca; yalnız ve sessiz. Sessiz ve usulca. Uzun yıllardır yalnız yaşıyordu. İnsanlar içinde yalnız. Çevresinde ne güzel insanlar vardı o yalnızken. Herkes garipserdi böylesi bir yalnızlığı ama alışmıştı artık. Ah güzelim insanlar siz her zaman varsınız. Yalnızdı ve kelimesiz. Konuşmak mı istememişti ilk. Galiba becerememişti. Aynı kelimeler farklı anlamlar taşıyordu dudaklarından dökülürken. Ağzından çıkarken şekil mi değiştiriyordu? Dili mi biraz daha büyüktü? Belki de gırtlağının yapısı bozuktu. Buna rağmen kulağı tüm bu bozukları gideriyordu ısrarla. Benzer sesleri duyuyordu. Farklı anlamlar taşıyan aynı sesler kulağını titreştiriyordu. Anlamıyordu bildiği, kendi söylediği kelimeleri. Ya da anlamsızdı tüm bu titreşimler. İletişim nasıl kurulacaktı. İnsan lazımdı yaşamak için. Ne yapmalı o zaman? Okumalı diye düşündü. Kendisi mi düşündü? Mutlu bir kapak olabilir miydi ilk kitaba sürükleyen? Pastel renkler ve gülen yüzler olmalıydı içinde. Daha nesnel bir biçimdi en azından okumak. Herkes okuduğunu anlar ve yaşar. Okudu tüm insanlarla birlikte. Aradaki uçurum yüksek miydi bu kadar? Birlikte başlamadık mı okumaya? İnsan çeşitlenmeliydi ve güzellik bunda gizliydi. Farklı anlamlardı bizi yücelten. İşte bu yüzden çeşitliliğe olan inancını asla yitirmedi. Umutla okudu. Güzel bir şeyler bulmuştu okumakta. Bir iletişim vardı. Yaşamayan insanlarla kurulan hayaller; ah ne kadar güzeldi. Peki ya karşılıklı kurulan hayaller? Ah bunu bilmeyen anlamaz. Kimin yaşayıp kimin öldüğünü unuttu. Kendi yaşamını ilk önce. Ah yaşam ne güzel, sayfalar yıllarımız. Sonra birden duruldu. Anlamsızlıktan anlayış yakalamıştı. Sakin huzurlu bir anlayış. Olgunlaştı. Hoşgörü dedikleri bu olmalıydı tüm buzları eriten, kelimeleri yumuşatıp, kulağa şarkılar fısıldayan. Yollar aktı yine. Yürüdü sessiz ve anlayışlı. Kitaplar mı bitmişti? Okumaktan mı sıkılmıştı yoksa? Yeterince yaşamıştı yalnız. İnsan bir kere gerçekten yaşamaya görsün. Hayallere dayanamaz. Gerçek yaşamı görmüştü kitaplarda. Yürüyordu, kaba bir yalnızlık değildi onunki. Tamamen görüntü yalnızlığı içinde dostlarıyla yürüyordu beyninde. Gene de bu yalnızlık görüntüsü hoş değil. Sadece görüntü bile olsa. Ve ilk kez vapurdan çıkarken önündeki adamın ayaklarına uydu ayakları. Sessizce yürüdü birbirini tanımayan iki farklı kişi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © onur güner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |