Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
Üç dört yaşlarındayken oyuncak zengini bir eve “misafirliğe” gitmiştik. Oyuncaklar bir yana evin oğlunun elindeki kumbaraya bayılmıştım. Benim ütü görünümlü, parlak, metal, sefertası kulplu kumbaramdan çok farklıydı. Şeffaf minicik bir kutuydu. İçindeki paralar görünüyordu. Üst üste yığılmış metal paralar, askeri bir disiplinle yan yana sıralanmıştı. Minik bir anahtar deliği vardı. Gözüm kalmıştı. Babamdan bana da böyle bir kumbara almasını istedim. “Onlar, banka sahibi oğlum,” dedi. Gece karanlığında uykulu gözlerle misafirlikten ayrıldığımızda evin alt katındaki banka şubesini gördüm. Camın üzerinde kocaman harflerle bankanın adı yazıyordu. Dükkânlarını bankaya kiraya veren uzaktan akrabalarımız artık benim gözümde o bankanın sahipleriydi. Radyo reklâmlarında, gazete ilanlarında bankanın adı her geçtiğinde sahipleri akrabamız olur diye çocukça övünürdüm. Gagasında kundağa sarılmış bir bebek taşıyan; konacak baca arayan bir leyleğin kabarma resmi işli, tahtadan, dört köşe kumbarayı babam bir iş dönüşü evrak çantasından çıkarıp önüme koymuştu. İçindeki paraları göstermese de ütü biçimindeki kumbaramdan kurtulmuş… Benim de artık farklı bir kumbaram olmuştu. Babam, her aybaşında üzerinde ‘akrabalarımızın’ bankasının amblemi olan pembeli, morlu kâğıtları makasla keserdi. İri bir pul büyüklüğünde bu kâğıtları üzerinde yazan para birimine göre ayırmak benim işimdi. Ama ben artık o bankaya küsmüştüm. Artık benim bankam ‘leylekli bankaydı’. Bu kâğıtların, babamın Devlete verdiği borç karşılığı Devletten aldığı tasarruf bonoları olduğu çok sonra öğrendim. Çocukluğumdan beri cansız varlıkları eril ve dişi varlıklar olarak kafamda canlandırmaya meyilliydim. Bu nedenle ortaokul sıralarında görmeye başladığım Fransızca derslerine Fransız kalmadım. Kalem, bamya, fındık eril, kalemtıraş, fasulye, fıstık bana göre dişi varlıklardı. Bankalar da her nedense kafamda eril varlıklar olarak yer etmişti. O dönemde banka hortumculuğu bilinen bir meslek grubu değildi. Hortumculukla bankaların içinin boşaltıla bildiğini bilseydim: Belki de bankaları üçüncü cins olarak kafamda canlandırırdım. ‘Leylekli bankayla’ aram, tuzu kuru bir bodrolu olduğum dönemde oldukça iyiydi. Aylığım bankaya yatıyor... Bana yolladıkları kredi kartından yaptığım harcamalar her ayın malum günümde hesabımdan düşülüyordu. O günlerde kredi kartı sahibi olmak bir ayrıcalıktı. Hortumcuların hortumlarını salıverdiği dönemde işimden oldum. "Kriz var," dediler. İşime son verdiler. Kriz olduğu için mi işten çıkarılmıştım; işten çıkarıldığım için mi kriz çıkmıştı anlayamadım. Düşük ücretle çalışmaya hazır genç işsizler ordusu şirket kapılarına yüz sürtüp duruyordu. Çalıştığım şirketin üst yönetimi de bu müthiş gerçeği keşfettiğinde :“Bokunda boncuk bulmuş gibi sevinmiş” olmalıydı. Ev hesabı, çarşı hesabına uydu mu? Bu yolla ciddi bir tasarruf yapmayı becere bildiler mi? Bilinmez. Benim bildiğim: Zebercet kılıklı, bordo elemanının, işten atılanların maaş kartlarını zamanında iptal ettirmeyip; kendi hesabına aylarca para transfer ettiği ve nice sonra acar şirket denetleyicilerinin bunun farkına vardığı. Ama bu da bir şey… Bu sayede işten attığı çalışanlarının açtıkları davadan bunalan çok uluslu sabık şirketim, iş mahkemelerinde hep davalı konumunda kalmaktan kurtulmuş… Bir defalığına da olsa, davalı konumuna yükselmişti. Serbest girimciliğe atıldığımda ‘leylekli bankanın’ bana olan tavrı birden bire değişmeye başlamıştı. Daha önce kredi vermek için ardımdan koşturan şube müdürü gitmiş yerine kredi kartı hesabımı kredili mevduat hesabına çevirmekten çekinen ürkek bakışlı, çekingen biri gelmişti. Kredi kartımı ticari alış verişlerimde de kullandığım için asgari tutarı yatırmakta geciktiğim her gün onlara faiz olarak geri dönüyordu. Beklenen mutlu son ufukta görünmüş… Kredi kartımın yatırmam gereken en az tutarı, biri birini takip eden aylarda anaparayla boy ölçüşür hale gelmişti. Kredi kartı borcunu yatırmak için kredi talep ettim. Banka müdürü tiksinir gibi yüzüme baktı: “Evrakları getir de bir bakalım,” dedi. Bir dolu evrak yanında vergi levhamın fotokopisini de istemişti. İstediği evrakları götürdüğümde: “Vergi levhanız matrahsız kredi veremeyiz, kefil bulmanız gerek,” dedi. İşyerimi, yeni açtığım için vergi matrahı görünmüyordu. Gözüm bankanın vergi levhasına ilişti. Bendeki saflığa bakın: “Sizin vergi levhanızda iki yıldır matrahsız görünüyor,” deyi verdim. Şube müdürü, bu da soru mu şimdi, dercesine anlamsızca baktı yüzüme. Önündeki bilgisayarın ekranından borsaya daldı. Sadece benden ayda üç asgari ücret tutarı faiz alıyorlardı. Koca banka devlete bir asgari ücret tutarı kadar vergi vermiyordu. Çalıştığım dönemde nema kesintisi adı altında aldığı borçları, Devlet bana öder ödemez bankaya olan borcumu ödedim. Bir daha da hiçbir bankanın kapısından içeri girmedim. Bir kaç zaman sonra faiz avcısı banka müdürüne Kalamış’ta rastladım. Kendi gibi işten çıkarılmış bir dolu eski-genç bankacıyla birlikteydi. İşten çıkartılan eski şube müdürleriyle her sabah buluşup sağlıklı yaşam yürüyüşü yapıyorlarmış. Hepsine işsiz kalmanın tadına doya doya varacakları sağlıklı uzun bir ömürler diledim. Geçen gün çocukluk aşkım leylekli bankayı da pek bir değişmiş gördüm. İsminin başına uçları kıvrık, görkemli boynuzlar koymuşlar. Yanılmamışım bankalar eril varlıklarmış. Boynuzlana biliyorlarmış. Karışık duygular içindeyim. Çocukken dost bildiğim, iş yaşamımda beni acımasızca kazıklayan banka, boynuzlandığı için üzülmem mi; sevinmem mi gerek bilemiyorum? 7.10.2006 /Kayseri.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hardal Biber, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |