Bir klasik herkesin okumuş olmayı istediği ancak kimsenin okumayı istemediği eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Geçtiğimiz gece Flaş TV de, Bergama’daki siyanür kavgasının özverili savaşçıları Bergamalı eli öpülecek anaları vardı. Altın madenini işleyecek olan şirketin parayla tutulmuş, kendi çıkarlarından gerisini düşünmeyen adamları ise, Bergamalı anaların o toplantıda bulunacaklarını öğrendiklerinde, utançlarından değil, o eli öpülmesi gereken analardan korktukları için, toplantıya gelmek için bindikleri otobüsten Akhisar’da inerek geri dönmüşlerdi. Patronlarının emriyle kahramanlıklarını 600 kilometre uzaktan kirli yüzlerini gizleyerek sürdürmüşlerdi. Bergamalı bir ana, bizim toprağın altındaki madene gereksinimiz yok. Bizim toprağımızın üstü tümüyle altın kadar değerlidir. Başımdaki şu yazmadan ayağımdaki şalvarıma kadar ne varsa bizim ovamızın pamuğundan dokunmuş. O ovada zeytininden domatese kadar her türlü ürün yetişmektedir. Biz yetiştirdiğimiz ürünlerden zaten devletimize vergimizi ödüyoruz. O halde bizim devletimiz bizi neden öldürmek istiyor. Bir diğeri ise benim arazim maden ile sınır. Tütünlerimizi kıramadık. Zira tütünleri kırarken çocuklarımın elleri, ayakları ve ağızları yaralarla doldu. Ürünümüzü hasat etmeden tarlada bıraktık. Benim zararımı kim ödeyecek. Bizim üç yüz elli yıllık, atalarımızdan kalan topraklarımızı işlemeye hakkımız yok mu? Diyor. Yine bir ana feryat edercesine, onlar madende kullanılan zehirin zararsız olduğunu söylüyorlar. O halde neden içtikleri suyu kamyonetlerle şaşaldan getiriyorlar. Neden bizi içmeye mahkum ettiği sularımızdan kendileri de içmiyorlar. Köyümüz üç yüz haneydi. Kala kal seksen hane kaldık. Biz yaşlandık. Bizim için ölmek önemli değil. Biz çocuklarımızın, atalarımızın bize bıraktıkları topraklarda yaşamalarını istiyoruz. Biz köyde doğduk. Köyde büyüdük. Bizim her şeyimiz toprağımızdır. Biz şehirlerde ne yaparız. Bizim topraksız yaşamamız mümkün değil. Biz topraklarımızda ölmek istiyoruz diyor. Satılmış bir sendika başkanı Soma’dan telefon açıp, madende çalışan işçilerin o anaların karşı çıkmaları yüzünden işsiz kalmalarına razı olamam diyor. Analardan biri bağırıyor. “O zaman sen de gel, bizim köyümüzde yaşa. Gel sen de bizim içmeye mahkum edildiğimiz sudan iç” diyor. Sendika başkanı “siz yalan söylüyorsunuz. Ben yarın gelip sizin zehirli dediğiniz suda yüzeceğim” diyor. Olası mı o havuza girip yüzmesi. Arsenik bu. Arsenik af eder mi? Altın şirketin satın alınmış profesörü, masanın üzerinde duran bir taşı göstererek, köylülerin haklı davalarına destek veren jeoloji mühendisinin adını vererek, “bu taşı arkadaşımıza gösterdim. Bu taşın Bergama’daki altın madeni sahasından alındığını bilemedi. Zira o yöreye tanımıyor, bu nedenle bu taşın oradan getirildiğini bilemiyor” diyor. Köylülerden biri hışımla yerinden kalkıp profesörün gösterdiği taşı alıp bakıyor ve “sen yalan söylüyorsun. Bu taş benim köyümün taşı değil. Bu taşın köyümün taşı olmadığına şerefim üzerine, çocuklarımın üzerine yemin ederim. Utanmıyor musun? Yalan söylemeye” diyor. Pişkin profesörse “beni konuşturmuyorsunuz, çekip giderim” diye karşılık veriyor. TÜBİTAK başkanı telefonla tartışmaya katılıyor. Yüreği elvermiyor gelip katılmaya. Hükümetin emri doğrultusunda bazı bilgiler vermeye çalışıyor. Bu kez de eski bakanlardan Işın Çelebi tartışmaya katılıyor. Toplantıyı yöneten Ferhan Şayıman, Sayın bakanım. Siz buraya yakın bir yerdesiniz. Lütfen buraya gelip toplantıya katılınız diyor. Işın Çelebi de, Hemen geliyorum diyor ve geliyor. Yaptığı açıklamalar akıllara durgunluk verecek cinsten açıklamalar. Hele, “Avustralya’daki bir maden işletmesinde Afrika’dan devşirtilen zenciler ayaklarına prangalar takılarak madende çalıştırdılar. O madenlerde yirmi milyon Afrikalı siyanür yüzünden yaşamlarını yitirdi. Üstelik madeni asimilize (soy kırımı) etmek istedikleri insanların yaşadıkları bölgede işleyerek o insanların soylarını kuruttular. Bu Florida’da da, Meksika’da da aynen oldu. Balıkesir’in Balya ilçesinde ve diğer altın madeni işleyen yerlerde de aynı oldu. Yıllarca önce terk edilmiş maden ocakları halen ölüm kusuyor ” diye yaptığı açıklamalar, şirketin adamının dışında herkesi şok etti. Oturumu televizyon başında seyredenlerin de şok olmamaları olası mı? Sayın Işın Çelebi’nin yaptığı açıklama, Bergamalı köylülerin ne denli haklı olduklarını göstermiyor mu? Oturuma katılanlardan bir hukukçu “yargı bu madenin kapatılmasına karar vermiştir. Ya madeni kapatacaksın, ya da mahkemeleri. Yargının vermiş olduğu kararı uygulamamak olur mu?” diyor. Yargı bu madenin kapatılmasına karar verdiğine göre son noktanın konulması gerekir. Maden bir daha açılmayacak şekilde kapatılmalıdır. Yasal boşluklar bularak tekrar açılmasına kesinlikle fırsat verilmemelidir. Bergama insanının on üç yıldan beri çektiği çileye yeter artık denilmelidir. Yaşlı bir ana “ yeter artık çektiğimiz çile. Boğaz köprüsünde yaptığımız eylemde dövüldük, horlandık. Köprüden aşağıya atlayıp on üç yıllık bu dayanılmaz çileye ölerek son verecektik” diyor. Onlara anam diyemem. Zira neredeyse ben de onlara yakın yaştayım. Onlara bacım diyorum. Sakın ola ki ölmeyi düşünmeyin. Geceki programı izleyenlerin tümü bundan böyle arkanızda olacak ve sizlere, yarınını ve çocuklarını değil de bu gününü kurtarmaya çalışanlara karşı yaptığınız mücadeleye gereken desteği verecektir. Gerekirse Türkiye’nin tüm aydınları ve vatanseverleri ayağa kalkacak, sayın Oktay Konyar’la birlikte sürdürdüğünüz onurlu mücadelenize yürekten katılacaklardır. Siyanür konusunda bu denli aydınlanmamız ve bir de Kalem İle Kelam adlı program nedeniyle Flaş TV yi candan kutlarım Özcan NEVRES 1 Nisan 2002
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Özcan Nevres, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |