"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Yıllardır gecekondu yapanları hayretle izliyorum. Kendime soruyorum bu cesaret ne böyle. 1972 yılında İzmir Karşıyaka?da, ESHOT sokağında bir dükkan açmıştım. Menemen?in dağ köylerinden Zehirli Gaz lakaplı bir müşterim vardı. Bir gün beni evine davet etti. Motor sıkletime binip evine gittik. Evi Naldökende küçük ama geniş bahçesi olan güzel bir evdi. Evin hayatında hazırlanan sofraya geçip oturduk. Karşımda ömrüm boyu unutamayacağım nefis bir manzara vardı. İzmir körfezi sanki ayaklarımızın altındaydı. Merakla evi kaça aldığını sordum. Zira en az beş yüz metre kare bahçesi olan bu eve değer biçemiyordum. ?Hiç para vermedim. Kazdığımız temelden çıkan toprağı çamur yapıp duvarları taşla ördürdüm. Köyden getirdiklerimle de üstünü örtüp kapı penceresini taktım? dedi. Peki arsayı kaça aldın? ?Ne parası yahu, gözümü kestirdiğim yerden çeviriverdim. Zaten seni buraya bu yüzden davet ettim. Yanımızda boş bir yer var. Orayı da senin için çevirelim? Çevirmekle bu iş bitiyor mu? Günü geldiğinde sahibi ortaya çıkar, yaptığımız evi kafamıza yıkar dedim. ?Ne sahibi be aslan oğlum. Bu yer hazinenin. Kapanın elinde kalıyor. Sen eh de bu işe yarın hemen işe başlayalım.? Yok olmaz dedim. Ben saçı bitmemiş yetim hakkına göz dikemem. Bu iş bana ters düşer. Çok ısrar etti ama kabul etmedim. Dediğim gibi de ileriki yıllarda arazinin sahibi ortaya çıktı ve arazisinin boşaltılmasını istedi ve açtığı davayı kazandı. Orman arazileri Orman Bakanlığının tapulu malıdır. Orman arazisi üzerine kimse gece kondu ve ya kaçak yapı yapamaz. Yıllar önce Foça?nın Yenifoça nahiyesinin Kozbeyli köyünden kadastro geçtiğinde belirlenen orman sınırları içinde bazı köylülerin arazileri kalmıştı. Maliye Bakanı Sayın Unakıtan zilliyetinin kendisinde olduğunu savladığı elli dönüm sözde bozuk orman alanı içerisinde kalan araziyi tam olarak sahiplenmiş. Oysa arazisi orman içinde kalan köylüler dava açmışlar, yıllar süren davadan sonra orman sınırları içinde kalan arazilerinin kullanma hakkını bile kaybettiler. Hem de arazilerinde zeytin ağacı yetiştirdikleri halde. Sayın bakana sormak gerekir. Siz yakın sayılacak bir zamanda sahiplendiğiniz orman arazisinin tapusuna kavuşmak için yasa çıkartıyorsunuz. Üstelik bu arazinin üzerinde ne tarım yaptınız, ne de ağaç yetiştirdiniz.Peki yıllarca tarlasına emek vermiş, sırtında, omuzlarında taşıdıkları sularla zeytin ağacı yetiştirmiş olan bu köylülerin zilliyet hakları neden yok? Sizinki nasıl bir zilliyet hakkı böyle? Eğer zilliyet hakkı elde etmek bu denli kolaysa, ben de hemen bir bozuk orman alanı arayacağım ve postu hemen oraya sereceğim. Postu sererken de sahillerde yeni bozulan bir orman alanı arayacağım. Sayın bakanın sözlerini duyar gibiyim. Sana orayı yedirmezler Doğru, şimdiye kadar yemeyi düşünmedim. Düşünseydim de yedirmeyeceklerini biliyorum. Zira ömrüm boyu hiçbir iktidara şirin görünme gibi bir zafiyetim olmadı. Ekinler biçildi, ürün satıldı ve ya ambarlara taşındı. Ekin tarlalarından şimdilerde kara bulutlar yükseliyor. Yıllardır yetkililer anız yakmayın. Anızı tarlanıza gömün gübre olsun dedikleri ve yakmanın cezası olduğu halde çiftçi bildiğini okuyor ve fütursuzca tarlasındaki anızı yakıyor. Peki yetkililer gök yüzüne yükselen bu kara bulutları görmüyorlar mı? Görmemeleri olası mı? Yakana yasa var ama, yakanı görüp cezalandırması gerekene, neden görmedin diye sorup, görmezlikten geldiği için ğaylarının gelmesini mi? Yoksa amaç evinin sıcağından bunalıp sahile serinlemeye gidenleri cezalandırmak mı? Aydınlık bir Türkiye arzusuyla yıllardır didinip duruyoruz. Bırakınız Türkiye?yi sahillerimizi bile doğru dürüst aydınlatamıyoruz. Balkonlarından halılar, kilimler, paspaslar ve sofra silkeleyen, çöpünü çöp bidonuna atmaya bile gerek görmeyen insanlar, sağda, solda uçuşan görsel kirlilikler ülkemin en çirkin, en karanlık yüzü. Yıllardır bu karanlığı yok edemedik. Varsın sahillerimiz de içinde yaşadığımız karanlığın öteki yüzü olsun. Avrupa Birliğine girmek insanlarımızın en büyük tutkusu. AB ye alındık mı hemen Avrupalı olacağımız sanılıyor. Bu kafayla mı Avrupalı olacağız. İsmet Paşanın dediği gibi ?hadi canım sen de? Özcan Nevres ozcannevres@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |