..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > Kâmuran Esen




24 Mayıs 2006
Çocuklarımız - 2  
Dünya tatlısı çocuklarımız.

Kâmuran Esen


Şu bizim dünya tatlısı çocuklarımızın dünyasına gidelim. Bakalım neler duyacağız, neler göreceğiz.


:BDCA:
Şu bizim dünya tatlısı çocuklarımızın dünyasına gidelim. Bakalım neler duyacağız, neler göreceğiz:

Birinci sınıfı okutuyorum. Okullar açılı henüz iki ay kadar olmuş. Bir gün duvara bir levha asmam gerekiyor. Levhanın iyi görünebilmesi için de çocukların göz hizasına asmam lâzım. Ancak bir türlü asamıyorum. Öğrenciler başıma toplandılar, levhayı görmek istiyorlar. Ben de göstermiyorum, göstermek istemiyorum. Kendilerinde merak uyandırmak, levhaya ilgi çekmek için.

Asmaya çalışırken kimi koluma dokunuyor, kimi elime. Hatta bazıları, neredeyse bacaklarımın arasından geçecek. Kısacası, levhayı bir türlü doğru asamıyorum. Her ne kadar yapmayın – etmeyin desem de, söz dinletemiyorum. Levhayı düzgünce asacağım sırada biri gelip koluma dokunuyor, levha yamuluyor. Daha sonra bir başkası.Tekrar yeni baştan…Sonunda sinirlendim ve “Çekilin çocuklar!” diye bağırdım. Ama dinleyen kim!
İşte tam bu sırada Murat adındaki öğrencim, baktı ki zor durumdayım; metreyi eline alıp havaya kaldırdı. Neredeyse birinin kafasına indirecek. Kendini uyarmama fırsat vermeden, arkadaşlarına şöyle bağırdı:
“Çekilin beeeee! Ne toplanıyorsunuz öğretmenimizin başında? Ayı mı oynuyor burada!”

Sınıfta öğrenciler, haftada bir yer değiştirirlerdi. Hep aynı kişiler soba başında olmasın veya hep aynı öğrenciler pencere kenarında kalıp üşümesin ya da tahtaya uzak kalıp, tahtaya yazılanları okumakta zorlanmasın diye. İşte çocuklar böyle yer değiştirdiklerinden dolayı, boyu kısa bir öğrenci, uzun boylu birinin arkasında kalabiliyor ve tahtayı görmekte zorlanabiliyor.
Gözde adındaki, civciv gibi küçük bir öğrencim, Seval adındaki iri yapılı bir öğrencinin arkasında kalmıştı. Derken bir gün Gözde parmak kaldırdı. Suratını ekşiterek; ”Öğretmenim, Seval’in kafasından tahtayı göremiyorum,” dedi. Bir çare düşünüyordum ki, Murat atıldı:
“Ne yapalım göremiyorsan? Seval’in kafasını keselim mi yani?”

Soğuk bir sonbahar sabahıydı. Yoğun bir sis vardı. Öyle ki, görüş mesafesi ancak iki metre. Yine birinci sınıfı okutuyorum. Baktım Murat yok sınıfta. Dersin sonuna doğru Murat geldi. Sık sık geç kaldığı için, sert bir ses tonuyla sordum “Nerde kaldın?” diye. Bana;
“Dışarıda çok is var öğretmenim,” dedi.
“O is değil, sis. Hem sana ne zararı var?” dediğimde, gözlerini ovuşturmaya başladı:
“Vayyhhhhh! İs gözüme kaçtı öğretmenim, hiçbir yeri göremedim.”

Yine birinci sınıfı okutuyorum. Soğuk bir kış günü. O gün nöbetçiyim. Teneffüste bahçedeki çocukları gözlüyorum. Öğrenciler buz üzerinde kayıyorlar uçacak gibi. Biri düşecek, bir kazaya uğrayacak diye huzursuzum. Derken Murat geldi yanıma. Öne buzda kayan arkadaşlarına çıkıştı:
“Kaymayın lan!Valla ayakkabılarınız yalama(kaygan) olur.”
Sonra , arkadaşları için duyduğu endişeyi, bana şöyle dile getirdi:
“Öğretmenim ! Bunlar buzda kayıyola ama, bubalarına masraf çıkaracaklaaa. Kayarken düşecekleee, kolu - bacağı kıracaklaaa; doktor parası verecekleee. Bi de beton(alçı) atacaklaaa, beton parası verecekler. Cık cık cık!”

Rahatsız olduğum bir gündü. Çocukların sesi, kulaklarımda yankılanıyor; başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Sınıfta bir gürültü, bir gürültü ki sormayın gitsin. Susturamıyorum. Birinci sının öğrencileri oldukları için, pek de üstlerine gidemiyorum. Zaten yeni yeni okula alışıyorlar.Baktım olmayacak, duygu sömürü yapmaya karar verdim.Çünkü o an için başka çarem yok.
“Çocuklar” dedim.”Sizin annenizi birileri böyle üzse, hoşunuza gider miydi?”… Sınıfta çıt yok. Sonra devam ettim:
“Rapor alıp gideceğim. Bir hafta gelmeyeceğim…Bakalım kim okutacak sizi o zaman.”
Hemen atıldı Murat:
“İyi olmuş! Ne vardı zaten öğretmen olacak! Bi' polis olacaktınız; basacaktınız sopayı, basacaktınız sopayı, bakalım o zaman çocukların hiç sesi çıkar mıydı!”
Ay ben yerim bu çocuğu yaaaa!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Öğretmenler Günü
Kulaklarım Nasıl Delindi / Anı
Çocukluğumdaki Ramazanlar
Çöteren Nine
Kulaklarım Nasıl Delindi

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Güzel Dilimiz Türkçe
Kızım Sen Avukat Ol!
Atatürk'e Mektup
İstanbul Sizin Olsun
Ben Birazcık Deli miyim?
Mudurnu'da Bir Günlük Gezi
Yeğenime Yaptığım Peynirli Börek Tarifi
Bişim Efde Heykes Bi Asayip...
Kaybedecek Hiçbirşeyi Olmayana / Ölüm...
Canı Sıkılmak Nasıl Birşey?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.