Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın Bodrum’daki sürgün yıllarında, büyük bir köy görümündeki Bodrum, Cevat Şakir’in sürgün hayatının başladığı günlerin ardından dünyaya açılmaya başlamıştı. Cevat Şakir’in Mavi sürgün adını verdiği bu sürgün HALİKARNAS BALIKÇI’sını ve bugünkü turizmimizin göz bebeği olan Bodrum’u yaratmıştı. Sürgün yıllarında gazetelere yazdığı yazılarda sakıncalı olur düşüncesiyle öz adını kullanmamış, hep Halikarnas Balıkçısı adını kullanmıştı. Oxford mezunu olan ve on dili ana dili gibi konuşan ve yazan bu genç adam, ilçenin balıkçılarıyla uzun yıllar aynı yaşamı paylaşmış, onlarla denize açılmış, onlarla balık avlamış ve sünger için dalmıştı. Onlarla birlikte yoksulluğu yaşamış, onlarla birlikte sık sık ölümle kucaklaşmıştı. O mezun olduğu üniversiteyi unutmuş ve tam bir halk adamı ve Balıkçı takma adına uygun bir yaşam tarzını seçmişti. Balıkçı ülkesini sevdiği kadar Bodrum’u da sevmişti. Sürgün cezası bittikten sonra İstanbul’a dönmektense Bodrum’da kalmayı yeğlemişti. Dünyanın her yerinden getirttiği tohum ve fidanlarla, parkları ve caddeleri süslemişti. Bu nedenle Bodrum ile Halikarnas balıkçısı özdeşleştirilmiştir. Ölümünün üzerinden geçen uzun yıllara rağmen, Bodrumlular onunla ilgili anılarını titizlikle yaşatmaktadırlar. Hele iki anı var ki hiçbir zaman unutulmayacaktır. İngiltere Kraliçesi Bodrum’u ziyarete gelecektir. Kraliçeye çevirmenlik yapacak iyi İngilizce bilen bir çevirmen aranmaktadır. Kaymakama Balıkçıyı önerirler. Kaymakamın gözü bu çok hırpani giyinen adamı tutmaz. Kılığı kıyafeti düzgün birinin bulunmasını ister. O yıllarda çevirmen bulmak olası mı? Çaresiz Balıkçıya görev verilecektir. Kaymakam Balıkçıya, Git üstünü başını değiştir ve temiz bir şeyler giy der. Balıkçı, Ben buyum der ve giyinmeyi reddeder. Yerine başka biri bulunamayacağı için Kaymakam onun çevirmenliğini kabul etmek zorunda kalır. Gemi çıkışında Kraliçeyi karşılayanlar arasındaki Balıkçı öne çıkar ve Kraliçeye reverans yaparak, çok düzgün İngilizcesiyle, Ekselanslar, hoş geldiniz der. Kraliçe saraya özgü bu reverans karşısında şaşırır ve, Ekselans, bu reverans Kraliyet ailesine aittir. Bu reveransı nerden öğrendiniz diye sorar. Balıkçı oldukça mütevazı, Oxford mezunuyum der. Kraliçe Balıkçının çevirmenliğinden çok memnun kalır ve İngiltere’ye döndüğünde onu Sör unvanı ile ödüllendirir. Balıkçı yurt dışından getirttiği renkli filimle çektiği resimlerle, Türkiye’nin ilk renkli kartpostalını Bodrum’u tanıtmak için yapmıştı. Avrupa’da tab ettirdiği resimleri postacı getirip verdiğinde Bir çocuk gibi sevinmişti. O sevinçle kasabanın en eski bakkalına gider ve resimleri gösterir. Zira o resimlerin çoğu o bakkalın dükkanının önünde çekilmişti. Bakkala resimleri gösterdiğinde bakkal resimleri dikkatle inceler ve Ah beyim der. Dünyada ne güzel yerler var. Paran olacak, vaktin olacak ve bu güzel yerleri doya doya gezeceksin. Peki sen bu yerlere hiç gitmedin mi? Yok beyim nerde o para bende? Balıkçı bakkala Gel bakayım der ve beraberce dükkanın önüne çıkarlar. Balıkçı, Şu resme çok dikkatle bak. Sonra da karşılara bak der. Bakkal resimleri dikkatle inceler ve Balıkçının önerdiği gibi karşıya bakar. Bakkal iyice şaşırır ve Ağam der. Bu resimler bizim karşı tarafın resimleri. Yanlış görmüyorum değil mi diye sorar? Balıkçı, Evet, iyi bildin der ve sorar, Kaç yıldır burada bakkallık yapıyorsun? Kırk yıl belki de daha fazla. Peki başını çevirip şu güzelliklere hiç mi bakmadın? Hiç mi bu güzellikler dikkatini çekmedi? Bakkal, Bilmiyorum, nedense dikkatimi çekmemiş. Ne yazık ki ömrümün çoğu burada geçtiği halde içinde yaşadığım güzelliği tanıyamamışım. Bodrum Balıkçıyı tanımasaydı, belki de o bakkal içinde yaşadığı o güzellikleri fark etmeden ölüp gidecekti. *** Bir süre önce gazetemiz Manşet’te Nergis İlkesi diye bir yazım yayınlanmıştı. Yazım bir hayli de ilgi çekmişti. Şimdi okuyucularımıza soruyorum. Sizler o nergis ilkesinde söz edilen güzelliklerden daha güzeli ile iç içe yaşadığınızın farkında mısınız? Eğer henüz fark etmemişseniz, Çeltik beldesine gidin. Orada yetiştirilen nergis ve sümbül bahçelerini gezin. İnanın daha önce gidip gezmediğinize pişman olacaksınız. Bu gün Çeltik beldesine gittik. Bir nergis bahçesinden nergis almak istedik. Bahçe sahibi, Bu yıl geçti. Önümüzdeki yıl ağustos ayında gel soğanlarından vereyim. Saksılarına diker ve bütün kış çiçeklerini devşirirsin dedi. Sarı ve beyaz nergis çiçeklerinden bir demet devşirip hediye etti. Kim bilir kaç gün bu güzel çiçekler salonumuzun en güzel süsü olacak. Fotoğraf makinemizi yanımıza almamıştık. İlk fırsatta Çeltik beldesine yine gideceğiz. Bol bol resim çekip Çeltik beldesindeki seracılığın ve çiçekçiliğinin tanıtımında kullanacağız. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliği olduğu halde gazeteciliği de hobi olarak yıllardan beri sürdürüyorum. Bir başka hobimse tarım. Bu yüzden yıllardır tarıma yazılarımda en geniş yeri verdim. Trakya’nın verimli arazilerine baktıkça kendimi sorgulamadan edemiyorum. Neden, neden tarımda bu denli geriyiz. Nedenini çok iyi biliyorum ama ne yazık ki ilgisiz ilgililer nedenini bilmiyorlar. Bunda tarım kesiminde çalışanların hiç mi suçu yok? Elbette var. Bakmayın siz Türkiye insanının yüzde kırkının kırsal kesimde yaşadığını söyleyenlere. Bence tam tersi. Yani nüfusun yüzde atmışı tarımcı ya da tarımla ilgili. Peki mecliste tarımcıyı temsil eden kaç Millet Vekili var? Üç mü, beş mi? Ya da hiç mi? Bunun önemini kavradığımız zaman çarkın nasıl tersine döndüğünü ve tarımın ön plana çıktığını görmemiz mümkün olur. Bir de ülkemizde yetiştirildiği halde, tarımımızı baltalamak için ithal edilen ürünleri boykot etmeyi öğrenebilirsek, en azından geriye doğru giden süreci durdurmayı başarırız. Özcan Nevres 09.03.02
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Özcan Nevres, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |