Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
O heyecanlı ilk günüm okulda... Okuldaki ve sınıftaki tipler, öğretmenler… Her şey birer soru işareti şeklindeydi kafamda. İsimlerimiz okundu, sınıflarımıza çıktık birer birer. Herkes birbirileriyle tanışmaya başlıyordu. Diğerleri de vardı tabi, “büyükler”. Yani bize henüz “çöm” dedikleri şekilde bakan ve en azından bütün bir sene boyunca aynı gözle bakacak olan “büyükler.” Bir konuda şanslıydım ki, daha önce tanıştığım bir arkadaşım, Dilara, vardı yanımda ve yine şanslıydım ki onunla aynı sınıfta olmuştuk. İlk günden aynı sıraları paylaşarak başladı lise hayatımız. Her yeni şeyi beraber gördük, yaşadık. Umarım hep bu şekilde de devam eder hayatımız, beraberce. Henüz okulda ikinci günümüzdü ki, Dilara okul servisinde çıkan bir sorun yüzünden okula gelemedi. Ben de ona güvenmiştim ya, yarın da nasılsa Dilara var! Ama yoktu işte, kaldın mı yalnız başına şimdi? Böyle düşünceler içindeydim ve canım o kadar sıkılmıştı ki, çıkardım küçük sayfalarında mor çizgileri olan not defterimi ve karalamaya başladım bir şeyler. Hala da yanımdadır yazdıklarım. Her zaman da yanımda olacaktır; çantamın gizli bölmesinde, üç küçük mor çizgili sayfacık. Neler mi yazmışım? O sıkıntı içinde, neler yazmamışım ki! “Okulun ikinci günü... Öğrenciler yavaş yavaş birbirilerini tanımaya başlamış, küçük guruplar muhabbet halinde. Benimse tek iyi arkadaş saydığım, rahatça sohbet edebildiğim Dilara, bugün yok! Hem ne olduğunu merak ediyorum, hem de kendi başıma sıkılıyorum. Diğer yanımda sarışın çocuk, diğer üç eleman ile muhabbet ediyor. Konuları değişiyor; futbol, bilgisayar, dersler ve öğretmenler… Bense oturmuş bu satırları yazıyorum kendi başıma, yanıma gelip bana ne yaptığımı soran birinin olmasını bekliyorum. (…) Yandaki arkadaşlar muhabbetlerine devam ediyorlar… (…) İlk günden, açıkçası pek hoşlanmadığım Damla ve Sena, onların önünde oturan Elif ve Ayşen ile muhabbet ediyorlar –eğer isimleri bunlarsa, yani hafızam beni yanıltmıyorsa! Kafamı kaldırıp baktığımda, Elif ile göz göze geliyorum. Yüzlerimizde ufak tebessümlerle bakıyoruz birbirimize ve ben yazıma, beni bir bakıma sıkıntıdan kurtaran bu satırlara, dönüyorum. İlk bakışta görüntüleri hakkında çok şey düşündüğüm bazı kızlar da kendi guruplarını kurmuşlar. Birbirilerine uymuşlar da! Ne konuşuyorlar bilmiyorum, ilgilenmiyorum da zaten. Yanımdakilerin sohbet konusu yine değişmiş; top bulup oynama konusunda bir tartışmaya girişmişler. Sanırım basketbol… Güzel! Acaba ben de oynayabilir miyim? Fena değilimdir de yani! Bu düşünceyi aklımdan, geldiği gibi siliyorum. Basketbol deyince, okuldaki yeni maçları bana ne zaman haber verecekler acaba? Bilmiyorum, pek de bunu düşünecek halde değilim zaten. Canım sıkılıyor... Artık bu satırlar da kurtarmıyor beni, müzik dinlemeye başlıyorum. Kafamı kaldırınca, Setenay ile göz göze geliyorum. Acele ile kağıtlarımın üstünü kapatıyorum. Yalnızlığımı, teneffüste yapıp yanıma geldiği gibi, fark ediyor ve beni yanlarına çağırıyor. ‘Bir dakika…’ diyorum ona, gitsem mi acaba? Gitsem ne konuşacağım? Müzik de iyiymiş ya, gitmeyeyim bari… Okul işte… Başladı… Ders çalışmaya da başlamak lazım şimdi, yeniden…” Arada dönüp geriye bakıyorum ve çıkarıp okuyorum, mor çizgili üç sayfacığımı. Dilara yanımda… İlk günler pek hoşlanmadığımı itiraf ettiğim Sena köşedeki sırada, iyi bir arkadaşım artık. Damla ise yok, gitti o başka bir liseye. Sonralar sevmiştim onu da, bilmiyorum ama o bizleri pek sevmedi mi acaba? Yanımdakiler aynı hala, muhabbetleri sürer, hiç de bozulmaz arkadaşlıkları ve arkadaşlığımız, umarım. Kendi aralarında kurdukları guruptan bahsettiğim ve o zamanlarda benim için “birkaç kız”dan fazla bir şey ifade etmemiş olan Nazlı, Hilal çok iyi arkadaşlarım olarak yanımdalar. Onlardan biri ise, ülkesine, Arnavutluk’a döndü; Bora. Özlüyoruz onu da. Setenay mı? O da yanımdadır hep. Basketbol maçlarım da birinci dönem bittikten sonra, ikinci dönemde de başlayacak umarım. Satırlarımla yaşıyorum o günleri tekrar ve bir de şu içinde bulunduğum güne ve kurduğum güzel arkadaşlıklarıma bakıyorum. Tebessümle, her zaman beraber olmamızı dileyerek…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nur Gayretli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |