..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Ahmet BÇ.




2 Ocak 2006
Farkında Olup, Farklı Olabilmek...  
Ahmet BÇ.
Ne kadar farklıysak, o kadar yaşıyoruz...


:BEGJ:
Sabah işe gelmek için evden çıktım… Servisi beklediğim durağa geldiğimde, bir delikanlı yanıma yaklaşıp, bana bir bankanın yerini sordu… Düşündüm, acaba nerede olabilir diye… Benim oturduğum bölgede olduğuna eminim. Belki yüzlerce kez geçmiştim o bankanın önünden. Ama bir türlü tam yerini çıkartamıyordum… “Şuralarda bir yerlerde olacak, yine de pek emin değilim. Bir başkasına sorabilir misiniz?” dedim… Delikanlı uzaklaşırken kendime kızdım: “Onca yıl burada yaşıyorsun, oturduğun bölgede ne var, ne yok bilmiyorsun !..”

Gerçekten de öyleydi… Her gün önünden geçtiğim caddelerin, sokakların neresinde ne var pek farkında değildim… “Acaba alış-veriş ettiğim market, bizim eve giderken ilkokuldan önce mi geliyordu, sonra mı?... Sahi, o ilkokulun adı neydi?... Oğlumu gezmeye götürdüğüm parkta ne heykeli vardı: Bir viyolonsel… Hayır hayır, viyolonsel heykeli iskeleden sonraki parktaydı… Peki bekleme salonunun duvarında seramikten yapılmış bin İzmir manzarası olan iskele hangisiydi? Alsancak mı?.. Konak mı?.. Yoksa Karşıyaka iskelesi mi?... Son okuduğum kitabın üzerinde nasıl bir resim vardı?... Az önce geçen belediye otobüsü hangi reklamla bezenmişti?.. Bak bundan eminim bir salça reklamıydı.. Kırmızı kırmızı domatesler ve dizi dizi kavanozlar vardı üzerinde… Aaaa o da ne?.. Domatesli otobüs yeni geçiyor… Hey Allahım sen benim aklıma mukayyet ol : Yavaş yavaş kaybediyorum galiba!.. Tabii tabii yorgunluktandır.. Bu aralar işler oldukça yoğun. Bir de evdi, çocuktu derken yeterince dinlenemedim. Bakar kör gibi dolaşmam bundan olsa gerek… Hem neyin nerede olduğunu “Pat” diye bilmeme ne gerek var zaten… Ayrıca, az önce geçen otobüsün üzerinde hangi reklamın olduğu çok mu önemli?...

Ben her gün evimin yolunu nasıl mı buluyorum?.. Canım ne ilgisi var şimdi, bu anlattıklarımla benim evimin yolunu bulmamın?... Gerçi ilk taşındığımızda epey bocalamıştım… Hansel ve Gratel masalında olduğu gibi, geçtiğim yollara çakıl taşı dökmek bile geçmişti aklımdan… Ama şimdi gözüm kapalı olsa bile bulabilirim…

Ağaçlık bir yoldan mı gidiliyor bizim eve?...
En güzel balkon ödülü almış bir ev mi var yolun başında?...
Balkonunda rengarenk çiçeklerin açtığı saksılar mı dizili?...

Hiç fark etmemişim. Kim bilir belki vardır… Ben biraz dalgın bir insanım… Eşim de öyle der. Haa eşim dedim de aklıma geldi… Geçenlerde sol kulak memesinin altında bir ben gördüm. Aldı mı beni bir telaş… “Hemen doktora gitmeliyiz!.. Büyüyor mu?... Rengi gittikçe açılıyor mu?.. Acı veriyor mu?...” gibisinden soruları peş peşe sordum… “Dur!” dedi eşim, “dur, telaşlanma!..” O, ben doğdum doğalı var”… Kızardım, bozardım… Ik-mık ettim… Büyük bir çam devirmiştim çünkü… Sen onca yıllık eşine, gören gözlerle değil, bakan gözlerle bak…

Evet evet itiraf etmeliyim artık: Ben görmüyorum, yalnızca bakıyorum… Ve böyle olduğum için de hiçbir şeyin farkında olamıyorum…

Oysa, yaşamı harikulade bir serüven kılmak için farkındalık gerekli… Aklıma kısa bir öykü geldi. Sizlerle de paylaşmak istiyorum:

“Bir fabrika sahibi, fabrikasını teftiş ederken çok değerli saatini kaybeder. Üzülür tabii… Maddi değerinin yanı sıra manevi değeri de vardır bu saatin… Bulana bir ödül vaat eder… Ertesi gün fabrikaya, ödül haberini duyan bir çocuk gelir ve: "Saatinizi bulabilirim" der…

Patron: "Oğlum bu kadar işin arasında bir de
seni ayak altında istemiyorum. Fabrikanın üretimine mani olursun. Hafta sonu, işçiler yokken gel, saati ara ve bulursan ödülü kazan." diyerek gönderir çocuğu… Çocuk hafta sonu fabrikaya gelir. Fabrika, üretim olmadığından derin bir sessizlik içindedir… Çocuk, patronun saatini kaybettiği katta biraz dolaşır ve on dakika sonra elinde saatle geri döner…

Patron şaşkın vaziyette : "Kaç gündür herkes bu saati aradı. Sen nasıl çabucak buldun?" diye sorar…
Çocuk şöyle cevap verir: "Sadece saatin tik taklarını dinledim."

Dilerim farkında olup, farklı olabilirsiniz….

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ......
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
15 Ocak 2006
Sıradan şeyleri, böyle ilgi çekici ve sorgulayıcı bir şekilde anlatmak; sizin üstün bir vasfınız......Yazınızı okuyunca, neler neler sordum kendime.Sürekli alışveriş yaptığım marketin hemen bitişiğinde muhasebeci mi var, yoksa terzi mi?Ya kasabamızın otobüs yazıhanesinin yanında?Pekiiiii,elektrikli âletleri sıklıkla onarıma verdiğim elektrikçinin dükkânı; sokağın üçüncü dükkânı mıydı, yoksa dördüncü mü?.....Hep düşündürmüştür beni yazılarınız.Yaptırdığınız beyin cimnastiği için teşekkür ederim.......Sevgiyle kalın...Kâmuran ESEN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kütüphane Günlerim...
Su ve Rüzgâr...
Affettim Seni...
Şimdiki Çocuklar Harika...
Git ve Tuzu Normal Fiyatından Al...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bırakıp Gitmelere Dayanamıyorum...
Gökkuşağının Ucunu Bulmak...
Nerede O Eski Ramazanlar...
Çözülüyorum, Haberiniz Olsun!..
Yabancılaşma...
İtiraf...
Merhaba Canım Babam...
Öyle Bir Ruh Hali İşte...
Eski Fotoğraflar...
Sizinmiş Gibi Sahiplenirsiniz

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İsyanım Kendime... [Şiir]
Neyinim Ben, Kendim?.. [Şiir]
Gitme Desem... [Şiir]
Dörtlükler... [Şiir]
Ben Bugün İzinliyim Anne... [Şiir]
Biliyorum... [Şiir]
Hüzün... [Şiir]
Bay Casper... [Öykü]
Suskunluğum: Baş Kaldırış... [Öykü]
Sözde Sevgi... [Eleştiri]


Ahmet BÇ. kimdir?

Çokça okur, zaman zaman da yazarım. . . Yazdıklarım beni anlatsa da sizin yaşadıklarınıza benzer. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet BÇ., 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.