Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
…hatıralar, çürümüş yaprakların is kokan gökyüzünde rüzgarla beraber umarsızca savrulup gidişi gibi dağılıp savruluyor küf kokulu zihnimin içinde. ….. “Yas tutuyorsun.” demişti. “Şimdi sen yas tutuyorsun.” Yas tutuyorum. Geçmişin acı veren gerçekliğinde terk ettiğim bedenimin sahip olduğu yaşantıları zihnim bugüne yarım yamalak bir şekilde taşıyor; o yaşantılar ki, tıpkı çürümüş sonbahar yaprakları gibi. Kalbimde ve zihnimde… Kaç kişi için yas tutabilirim? Kaç kişinin aşkı sığabilir kalbime? Kaç yaşantıyı yalanlayabilirim? Kaç beden eskitebilirim? Kaç… Kaç… Kaç… Kaç… Kaç… ….. Kaçacak bir yerin varsa tabi; fakat maskelerin ardından hep aynalar yok mudur? ….. Yas tutuyorum. Küçük kara kalbim ritmi bozuk hıçkırıklarla sarsılıyor; fakat gözyaşının tadını unuttum ben. Yüzümde çarpık bir gülümseme… Yas mı tutuyorum? Belki… ….. Uçsuz ve bucaksız Issız ve köhne yollar betimler ya insanlar, Terk edilmiş, viran kasabalar Yıkıntı haline gelmiş binalar Kalıntılar… Acı mı çekiyordur? Kalbi, ruhu, bedeni; çölleştirilmiş, Viran edilmiş, sessizliğin içinde çürümeye mi mahkum edilmiştir? Yas mı tutuyordur? ….. Bir kemanın kırık melodisi ile o ıssız yollardan birine düşüyor ruhum. Gözlerimi açtığımda maskelerimin ardındaki aynalarda yansıyan viran bir kasaba kalıntısı oyuyor içimi. …for my fallen angel…. Sözlerinin ne anlattığı önemsiz. Bir siluet halini alıyor karşımdaki beden, Bir gölge gibi uzuyor zihnimde. Belirsizleşip, silikleşiyor. Ben o kalıntıların arasında asılı kalıyorum, o keman çalma devam ettikçe. Zaman etrafımda hareket ediyor; ama ben kıpırtısız ve durağanım. Geçmişimde eskittiğim bedenlerin hatıraları birbirine karışıyor. Tekrarda aynı lahzaları yaşarmış gibi, Ölü bir bedene bürünmüş gibi, Aynı kayboluşu izliyor, aynı hayal kırıklığı ile yıkanıyorum. …ve o düşüyor gözlerimin önünde kollarımdaki kaslar uzanmaktan yorgun düşmüş, seğiriyor. Narin bedenim bitap halde… Düşüşünü izliyorum, zihnimde bulanıklaşmasını, Bedenimi o an içinde bırakıyorum. Bir sürüngen gibi, Bir sürüngenin derisini bırakması gibi Bedenimi bırakıp o andan başka bir ana uzun bir atlayış yapıyorum. Zihnimde bulanıklaşan, eskittiğim bedenin hatıraları küflü zihnimde uçuşuyor; hüzünlü sonbahar yaprakları gibi. Hafif… Islanmış… Çürük… …ve aynı olayı değil, aynı sahneleri yaşıyorum, replikler dudaklarımdan birer salise önce çıkacakmış gibi. Ama bu monologda hiç söz yok ki… Sadece geçmiştekinin yansımaları var içimin boş, aynalı duvarlarına çarpan, kırılan, parçalanan… …ve mide bulantısı, ardından yas… …requiem… Gizem OZAN 23.11.05 02:12
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gizem Ozan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |