Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Nasıl bir küstahlıktır bu? Yarım kalmış bir ergenliğin bastırılmış çığlıklarının acınası bir silüeti mi yoksa yeni ve tiksinti veren yetişkinliğin getirdiği yükümlülüklerin kaçış noktası mı? Lanetli parmaklarla dokunulan her şeyin çürümesi gibi alınan her nefes de sanki yaşam kalitesini düşürüyor. Yaşamak için harcanan her nefes ile yaşam çürütülüyor gibi. Ah... İçi boş kalabalıklar şehri İstanbul... Yolda yürürken, otobüste, trende, vapurda insanlar akın akın yanımdan geçip gidiyor ve ben artık yüzlerine bakmak istemiyorum. O kadar çok insan var ki bu şehirde yüzleri hiçbir şey ifade etmeyen. Lüks meraklıları, para ve ünvan düşkünleri, baba parası yiyen punklar, bunalım triplerindeki satanist özentisi metalciler, Greenday bebeleri, tek derdi kırılan tırnakları olan boyama sarışınlar, onbeş yaşında sigaraya başlayıp ortam yapanlar, üniversiteli oldum derse mi gireceğim modundakiler, hayattaki hiç bir şeyi ciddiye almayıp yaşamayı "cool'luk" sananlar, karısını kızını kapatıp otobüste "fortçuluk" yapanlar, arsızlar, yüzsüzler, türkücüyken oyuncu olanlar, mankenken albüm yapanlar, gelinim olur musun programları, biber gazı atılan üniversiteler, para yiyenler, para yedirenler, son anda bir darbe daha koyabilmek için yaşamaya savaşanlar, insanların kanını emen yeni nesil vampirler, iki hafta yıkanmayıp hippie olanlar, okul önlerinde kız kesen magandalar, ruhları fahişe olmuşlar, maskeler, maskeler, maskeler... Yanımdan geçip gidiyolar hızlıca... Herkesin acelesi var gibi... Trafik delicesine akıyor. Herkes çok meşgul, hayatı tüketmekle... Hızlı yaşayanıp erken ölünüyor bu şehirde. O boş ifadeler, o derin amaçsızlık ve koyun "modu"... Kadıköy - Eminönü vapurunda kulağımda Epica'nın son albümünden Force of the Shore var. Ellerim titrek harflerle zihnimdekileri karalıyor pembe, küçük not defterine... Denizi izliyorum, denizin üstünde oynaşan güneş akislerini... Bir varmış bir yokmuşların ardında bir masal kahramanı duruyor, karabasanlı rüyalarımın sisleri içinde... Zaman hiçbir şeyi halletmiyor, sadece üstünü örtüyor geçmiştekilerin, umarsızca. Ardından bir hikaye karakteri kalemimden taşıyor. Kendi kendini yazdığını görüyorum. O hüzünlü ifade, o yalnız ruh... Derken gülümseyişini görüyorum; ama benim yarım kalan hikayemin karakteri hiç gülmemişti ki... Amaçsızca çırpınıyorum ben de, o ifadesiz yüzlerin içinde kayboluyorum zamanın akışı içerisinde yaşamaya çalışırken. Nefes alıyorum, nefes veriyorum. "İkisi de" farklı yerlerde, farklı zamanlarda düş dünyama karışıyor. Biri hayal gücümün sınırlarını belirlerken diğeri hayal kentimin göbeğinde duruyor. Birinin ardından biri... Ellerim amaçsızca çırpınıyor not defterinin önünde, ben derin nefesler alıp veriyorum. İnsanların gözleri üstümde oynaşıyor, ben denizi izliyorum, Flight çalıyor. "Her şeye rağmen" denir ya... İşte her şeye rağmen "hayat" devam ediyor; çünkü derin nefesler çekiyorum ciğerlerime, hayat kalitem düşüyor. Yaşıyorum ve masal kahramanım ile hikaye karakterim de benimle beraber yaşıyor, zihnimde. Birbiri ile hiç tanışmamış iki insan için aynı yazıyı kaleme almak nası bir şeydir? Zamanın üstünü örttüğü sorunların kara düğümlerinde kesişen bu iki insana ait düşünceler birbirlerine nasıl da paralel gidiyor. Vapurdan inip sert adımlarla tren istasyonuna yürüyorum. Ağlamak bir lütuf olsa gerek; ama Tanrı her zaman o kadar bonkör değil. Ben onları büyütüyorum, onlar beni büyütüyor. Geçmişteki masal kahramanım ve bugünümde olmayı reddeden hikaye karakterim... Autumn Tears'tan the beauty in all things eşliğinde yürümeye devam ediyorum. Karşımdaki genç çocuk yanımdan geçerken gözlerini gözlerimden kaçırıyor, gülümsemek istiyorum; ama yapamıyorum. Yüzünü hafızama kazıyorum. Yorgunluk üstüne yorgunluk... "Hayat tatmin etmiyor." diyorum kalp çarpıntılarımın arasından kendi kendime fısıltıyla, trene binerken. "Hayat tatmin etmiyor." Gizem OZAN 04:09 27.eyLüL.2005 *huzur içinde uyuyun.*
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gizem Ozan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |