..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Mikail Boz




19 Mayıs 2005
Yaşamın İplikleri  
Mikail Boz
Zaman fazla yok...


:BDHJ:
Bazen açık olmak ve gerçekleri bütün doğallığıyla dile getirmek iyi görünse de, hazır olmadığımız zamanlar da buna istisnalar yaratabiliriz. Ki, gerçekleri ne kadar doğal gördüğümüz ve onu aynı doğallıkla ne kadar yansıttığımız da meçhul. Aslında yaşamın bize tuttuğu pencereden başımızı dışarı çıkartıyor ve gördüğümüz genişliği, içinde bile minicik kaldığımız dünyanın hepsi diye tarif ediyoruz. Hal böyle olunca “gerçek” diye tarif ettiklerimiz, etrafımızdakilere zarar veriyor, onların yaşama daha sıkı bağlanmasını engelliyor.

Hani sorsak hepimizin bir kalbi var. Doğumla dünyaya gelmeden önce bile, bizim yaşamımızın kaynağı olma yükümlülüğü ve görevini çok iyi yerine getiriyor. “Kalbimizi hissediyoruz”. En azından onun salt bir et parçası olmadığını, koşullar uygun olduğunda bir cam gibi kırılıp dağıldığını da biliyoruz. Bir insanın kalbi kırılınca ne hallere geleceğini kendimizden biliyoruz da, yine de kırmaktan vazgeçmiyoruz. Acaba diyorum, kalbimizi kırmamak, onu daha fazla sevmek için, açıp ona bir göz atmak mı gerekir? Etrafımızdaki yüzlere, bedenlere, sözlere öyle bir alışmışız ki, artık hepsi aynı gibi geliyor. Sadece üç beş laf ettiğimiz herkesi öyle yargılamalara, öyle tanımlara sokuyoruz ki, açık söylemek gerekirse onun kalbi olduğundan bihaber yaşıyoruz. Bir açıp baksak şöyle, ne var ne yok bir görsek, sevgimiz daha fazla artmaz mı acaba?

Hayatta çok şey görmüşüzdür. Nedense her yüzün bir maske olduğunu çok iyi söyleriz. Bazen üzüntülerimizi paylaşan bir insan arar, onun bulunmayışıyla hayal kırıklığına uğrarız. Tabii ki herkesin kör olduğu anlarda görmek büyük külfetler, bedeller ister. Bir ölenin, hastanın, acı içinde olanın, düşkünün halini görür, bunun yanına dünyanın çirkin yanlarını ekler ve karamsar dünyamızın altında eziliriz. Ölenin ardından yalancı ağıt yakanlar çoktur, yaptığı her şeyi gösteriş için yapanlarda… Ama pire için yorgan yakmaya öyle düşkünüz ki, daha bir tarafını tuttuğumuz dünya parçasını evren diye tanımlarız. O zaman da ağır duygu ve düşünce bunalımları sarar. “Gerçek”leri görüyor, dünyanın anlamsızlığını biliyor, yapacak bir şey bulamıyor ve akıntıya bırakıyoruz kendimizi.

Dünya bu kadar çirkinse bile bu yine bizden değil midir? Doğuştan bu yana güzelliği arayışımız devam ediyor da, onu yaratma fikri ne yazık ki beyinlerimizde bir canlılık bulmuyor. Yanı başımızdakilerin çirkin olduğunu söylüyor da, güzel olmaları için ne gerektiğini söylemekten çekiniyoruz. Birine, “Güzel olmak istiyorsan yakana bir çiçek koy,” diyoruz, ama “Buyurun bu çiçeği takın ve daha güzel olun,” demiyoruz. Hâlbuki demek gerekir, ara sıra nedensiz hediyeler vermek, sevgiyi nesnelerle de ifade etmek gerekir. Çölü yeşil düşlemek elbet güzeldir, ama onu yeşil etmek daha bir güzeldir.

Peki, mutlu olmak için tartışmasız herkesi sevmek mi gerekir? Elbette değil. Sevgi de seçicidir. Merkezinde biz olduğumuz ve hep böyle olacağı için, “sevilmeyenler” her daim bulunacaktır. Feryatlar kopardıkları karanlığın yaratıcıları vardır. Ama dert herkesi sevmekte değil ki! En azından sevgimizde daha seçici olmakta ve onun değerini iyi anlamakta. Sevgiyi hak eden insanların değerini iyi bilmekte…

Bu yüzden çevremize bir bakınmalıyız. Zamanın değerini bilmeli, sevgiyi “hak edenlerin” değerini daha iyi bilmeli, hak etmeyenleri de yeniden bir tartmalıyız. Herkesi mutlu edemeyeceğimiz gerçeğinden yola çıkıp, bir kişiyi de mutlu edemeyeceğimizi düşünmemeliyiz. Başlanacaksa bir yerden başlamalı ve azardan adımlar atmalıyız. Hani sevmeye kendimizden mi başlasak diyorum; bir hediye mi versek kendimize. Yanağımızı mı okşasak, bir çay mı yapsak, pasta mı alsak…? Öyle ya kendimiz mutlu olmadan kimi mutlu edeceğiz? Sonrasında dışarıya yönelmeli, yanı başımızdaki kişiyi mutlu etmeliyiz. Evet, yarın çok geç olabilir, şimdi gitmeli ve sevdiğimiz birisine maddi manevi bir hediye, bir mutluluk, bir sevgi hediye etmeliyiz. Çevrenize bakının ve bunu yapın.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tırnak Yeme Meseli
Yalnızlık
Bağımsızlık

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Işık Hızını Geçmek Mümkün Mü?
Kim İçin Din ve Vicdan Özgürlüğü?
Mutlu Bir Evlilik İçin 4 Altın Kural
Bay Meursault Gibi Yaşamak
Sevgi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Seni Düşünmek [Şiir]
Yüzyıllık Yalnızlık [Şiir]
Kan (At) Lı Geceler [Şiir]
Hedef [Şiir]
Mahpus [Şiir]
Yeşil Canavar [Öykü]
Utanç [Öykü]
Günün Sonuna Yolculuk [Öykü]
Dalgakıran [Öykü]
Ölüm Döşeğinde Puslu Aşka Keşfi (2) [Öykü]


Mikail Boz kimdir?

Mikail BOZ

Etkilendiği Yazarlar:
N. Gogol, F. Kafka, J. M. Coetzee, L. F. Celine, M. Proust, A. Camus


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mikail Boz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.