İnsanlığı tanımak insanları teker teker tanımaktan kolaydır. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Bir bahçedesin. Sarhoş kokulu çiçekler etrafında. İlahi renklerle süslenmiş kelebekler başına, omzuna konmakta. Göklerde sesleri bestelenmiş kuşlar.... Dibi görünen dereler, ırmaklar akmakta az ötende. Pınarların suları 'iç beni' diye çağırmakta seni. Tependeki sekiz bacaklı gökkuşağı, parmağını nereye işaret etsen oraya doğru dönmekte. Yan tarafında bir göl, dibinde yeşil ormanlar görünen. Balıkları bir, bir sayabilecek kadar net ve şeffaf. Şaşkınlıkla, hayranlıkla seyrederek, bu güzelliklere dala, dala yürümektesin.. Yürümektesin gözünün önünü görmeden. Birden önüne bir duvar çıkıyor. Engin bir duvar. Ve duvarın öte tarafı daha da güzel. Daha da çekici ve hoş geliyor önce sana. Adımını atsan geçeceksin belki. İrkiliyor, bir adım geri atıyor ve duvara tekrar bakıyorsun. Gördüğün çürük, dört sütun üzerine kurulmuş sahte bir duvar. Sütunlar: T....Ö....R....E.... Bir delikanlı, bir de çingene. Çirkine, mingene, her neyse.. Gönül bu, akıl ermez ki işine, sevmiş işte çingeneyi. Çadırı gözüne saray, yüzü gönül mehtabında dolunay olmuş. Elele, gökyüzünün altında, ıslak çiçeklerin arasında koşuyorlar. Delikanlı eğilip, eğilip doğrulmakta. Kırçiçeklerinin en güzellerini koparıp, çingenenin vücuduna asmakta. Çiçekleye, çiçekleye sevdiğine, çiçeklerden elbise yapmakta. Arada bir durup, çiçekleri unutup, gözlerini, boynunu, dudaklarını öpüp, koklamakta. Doğa cennetinde mutlu, şen ikisi de. Birden karşı dağın tepesinden bir hayal beliriyor. Parmağıyla havaya birşeyler yazan, işaret parmağıyla çingeneye kızan, bir hayal.. Bakıyor, okuyor çingene kız donmuşca, ve sevdiğini olduğu yerde; melül, mahzun bırakıp gidiyor. Delikanlı bakınca yazılanlara, gördüğü: H...U...R...A...F...E.. T...Ö...R...EE... ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! . İki sevda bilgini, sevgi kütüphanesine dalmış. Biri Yabangülü, öbürü Hüzünçiçeği. Bütün sevda kitaplarını ellerine almış, bütün ansiklopedilere dalmış, sevdayı okumaktalar. Okudukça yeni sevdalar, efsaneler yazmaktalar. Kütüphane gün geçtikçe yazdıklarıyla dolup, taşmakta. Ancak, bir gün, bir kitap geçer Yaban Gülü'nün eline.. Tarihin diplerinden kalan bir kitap. İşte o anda, ne olursa olur, aklı takılı kalır kitabın kapağına. Hipnoz halinde, büyülenmiş gibi. Duymaz, yazacaklarını unutur. Gözbebekleri boş, boş uzaklara dalar, yaşları sessizce boşalır. Hüzünçiçeği kitabın adına bakar: Y::A::SS::A::K H::U::R::A::F::E T::Ö::R::E Yazık, çok yazık! Boş yere, göz göre göre, takıntılar, sıkıntılar kemirmekte beynini... Üstün aklına, yüreğindeki kocaman sevgiye rağmen sevdaların yarım kalmakta senin. Çıkan dumanlara, boşa geçen, tekrarı olmayan, yiten zamanlara yazık.. Savunmaya geçme kendini, ''ben öyle değilim'' deme bana. Sen sus, birşey deme, sen söyleme... (sen söyleme-28) 07/12/2004 Nesrin Göçmen
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nesrin Gocmen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |