..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Merve Yıldırım




5 Eylül 2003
Protestoya davet  
Merve Yıldırım
Son birkaç yıldır televizyon programlarında kalitenin uğradığı erozyonu görmek için kahin olmaya gerek yok.


:BHFC:
Son birkaç yıldır televizyon programlarında kalitenin uğradığı erozyonu görmek için kahin olmaya gerek yok. İnsanları eğlendirip vakit geçirmenin ötesinde, düşündürmeyi, öğretmeyi ve doğruyu buldurmayı başaran o kadar az program var ki. Artık televizyonculuk eşittir reyting ve reyting eşittir manken, dedikodu, sansasyon, atışma ve seviyesiz tartışma oldu. İşin kötüsü, milletçe bir yandan bu gidişata verip veriştirirken diğer yandan da her akşam en az bir saçma sapan programa takılmadan edemiyoruz. Yapımcılar da nasılsa her türlüsü bir şekilde izleniyor diyerek kaliteye gittikçe daha az önem verir oldu. Bazen düşünüyorum, kiminin sihirli kutu, kiminin de aptal kutusu dediği, çok uzaktakileri alıp evimizin içine kadar sokuveren bu aygıt, nam-ı diğer televizyon olmasaydı, hiç icat edilmeseydi nasıl yaşardık? Akşamları “ay şu dizi başlayacak, ay bu yarışmayı kaçıracaz” paniği olmadan, ailemizle rahat rahat kaşıklardık çorbaları, sohbetin tadı yemeğin tadına, aile efradının her telden sesi çatal kaşık tıngırtılarına karışırdı.

Yemek bittiği zaman, annemiz bize örgüler örerdi. Baba-oğul, ya da iki kardeş zarları kah içeri kah dışarı sallayarak ‘çarşaf yok mu çarşaf??’ esprisi eşliğinde beşlik tavla atardık ve yenen tavlayı yenilenin koltuğunun altına sıkıştırırdı, öğren de geeel diye.

Ne sohbetler ederdik, sit-comların, ağalı beyli dizilerin, vıcık vıcık paparazzilerin ve “tolkşovların”, çivisinden çıkmış eğlence programlarının ve insanların medenice tartışmak yerine birbirini yediği sözüm ona stüdyo panellerinin hiçbirinden habersiz, sadece aile bağlarını güçlendirmeye, dünü anmaya, bugünü yaşamaya ve yarını planlamaya odaklanmış seviyeli sözcükler sarf ederek. Tatlı hayaller kurardık gelecek tatilde ne yapsak, nereye gitsek diye. Babamızla yerde güreşirdik, ana-kız oturur birer bardak çay eşliğinde anlatır, dertleşirdik.

Takıp eşimizi kolumuza çıkardık semtimizin en güzel caddesinde yürüyüşe. Mevsimine göre boza, salep ya da dondurma eşliğinde koyu sohbetlere dalar, birbirimizin bilmediğimiz yönlerini keşfederdik.

Ya da dışarı çıkmak gelmiyorsa içimizden, demlerdik çayımızı, pişirirdik orta kahvelerimizi, alırdık elimize en sevdiğimiz yazarın bizi alıp yeni diyarlara götüren harika eserlerinden birini, karşılıklı kurulurduk mutlu yuvamızdaki fiskos köşemizin küçük ve sevimli koltuklarına okur, okur, okurduk. Ara sıra başımızı kaldırıp sevgiyle bize bakan eşimizin o tatlı gözleriyle karşılaşmayı da ihmal etmeden…

Belki güzel bir film gelmiş olurdu alt sokaktaki sinemaya, hani şöyle akılda kalan, yüreklere kazınan ve iki saat içinde yaşamımızda minik bir pencere açmayı başaran hoş ve anlamlı bir senaryosu olanlardan.

Kimbilir belki üşenmeyip konu komşu ya da akraba ziyaretlerine bile giderdik. Karşı komşumuz Nebahat hanımlarla, teyzemizin kafa dengi kızı Zehra ile düzenli gidiş gelişlerimiz, vazgeçilmeyen sohbetlerimiz olurdu.

Ben şu birkaç dakikada bunları buldum, biraz daha düşünsek neler çıkar neler…

Tüm bu güzelliklerin hayatımızdaki payının azalmasında ya da sıfırlanmasında tek suç televizyonun değil elbet. Başka şeyler de var aile hayatının, toplum yaşamının sıcaklığını giderek kaybettiren ve herkesi kendi evine, hatta kendi odasına tıkan.

Ben kendi adıma, hayatımda “yaşamaya”, “kendime” ve “sevdiklerime” yer açmak için, daha fazla boş vakit yaratıp bu vakitleri daha güzel ve daha dolu geçirmek için ve değirmenlere karşı savaşan şövalye misali tüm bu abuk sabuk yayınlara bireysel protesto çekmek için bundan sonra televizyonun hayatımdaki yerini minimuma indirerek haberler ve arada rastlayan güzel filmlerle sınırlamaya karar verdim.

Bunu okuyan her Türk vatandaşını da bu protestoda bana katılmaya davet ediyorum.

Var mısınız?

.Eleştiriler & Yorumlar

:: .....
Gönderen: Meryem Uçar Kayalı / izmir
16 Eylül 2003
Ben bu protestoyu yaklaşık 3 yıl önce başlattım ve halen ısrarla devam ediyorum... yalnız olmadığımı bilmek iyi geldi:)) sevgilerimle Meryem

:: Destekliyorum.
Gönderen: Kâmuran Esen / Mudurnu
6 Eylül 2003
Merhaba Sevgili Merve Yıldırım; Şu tv'nin bize ettiklerini ne güzel anlatmışsınız.O, bizi eve kapattı, eşi dostu unutturdu, bizi tembelleştirdi.Birçok şeyi ayağımıza getirerek, dünyadan el etek çekmemize neden oldu.....Biliyor musunuz, ben yıllar önce başladım, sizin belirttiğiniz şekilde tv izlemeye.Bir sözlük, bir başvuru kaynağı gibi kullanıyorum tv'vi.Gerektiği zaman.....Sonra yok....Hem böylece saçma sapan programlara sinirlenmekten de kurtulmuş oluyorum....Güzel bir anlatımdı......Sevgiler.....Kâmuran Esen




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Anne Değilim Ama...
Arkadaşlık Öldü, Başımız Sağolsun...
Hayat çok kısa...
Boşvermişiz herşeye, kendimizden başka...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hatırla Sevgili 2 - Böyle Aşk Olmaz...
Hatırla Sevgili
Asker Yolu Gözlemek
Kadınları Kategorize Ettim
Giden ormanlar ve gelen kuraklık
Gelinimizi de Seçtik Çok Şükür!
Antalya'nın bir köyünden sinir krizi manzaraları
Komik bir salata

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Garip Şiir [Şiir]
Hoşgeldin Bebek! [Şiir]
Öldürdüler Güvercini [Şiir]
Hayat dediğin nedir ki... [Şiir]
Anti - Alkolik Şiir [Şiir]
Hasret şiiri [Şiir]
Dosta çağrı [Şiir]
Yoksa aşık mı oluyorum.. [Şiir]
Devir Değişti Dostum [Şiir]
Hadi canım sen de [Şiir]


Merve Yıldırım kimdir?

Kendini bile bileli aklına gelen her konuda irili ifaklı kağıt parçalarına, defterlere ve bilgisayar ekranına yazıp durmuş bir amatör.

Etkilendiği Yazarlar:
Hayat...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Merve Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.